risaleþakirdi
Active member
“ GÜNAYDIN “DEMEK ÇOK MU ZOR ?
Gelişmiş bir toplum olma, iletişimle başlar, iletişimle yaşar…
Karşılaştığımız kişilerle selamlaşmalarımız, görüşmelerimiz, konuşmalarımız bizi birbirimize yakınlaştırır. Konuşmayan, görüşmeyen ve birbirinin varlığını yok sayan davranışlar kişileri ve ilişkileri yıpratır. Kimseye bir şey kazandırmaz.
Toplum içinde yaşadığımıza göre, mutlaka çevremizdeki kişilerle iletişim içinde olmamız gerekir. Aynı binada oturan kişiler, sabahları işe giderken bile birbirlerine “Günaydın ! İyi günler ! '' demekten kaçınıyorlar. Ben bu kişileri anlamakta zorlanıyorum. Sabah oturduğunuz apartmanın kapısında karşılaştığınız 7-8 yaşındaki bir çocuk, bir öğrenci bile sizin yüzünüze bakıp, hafif bir gülümseme ile “ Günaydın ! '' derken. Yetişkin bir bey veya bayanın somurtmuş bir halde yanınızdan geçip, gitmesi bir tuhaf oluyor. Herkesin kendine göre bazı sıkıntıları veya sorunları olabilir. Ama bu tür problemler kişinin komşusu ile selâmlaşmasını engelleyecek bir durum yaratmamalıdır.
Oysa, ne o kişi sizi ilk kez görüyordur, ne de siz onu. Birbirinizi sokakta da görseniz, tanıyorsunuzdur. Ancak, merdivende veya asansörde karşılaşınca, başka taraflara doğru bakılıyor. Garip hareketler sergileniyor. Bir “merhaba, günaydın ! '' ya da “iyi akşamlar ! '' demek, o kişi veya kişilere çok zor geliyor.
Selâmlaşma toplumumuzda asırlardır var olan önemli görgü kurallarındandır. Bir büyüğümüzü, tanıdığımızı, akrabamızı gördüğümüzde mutlaka kısa da olsa bir “ merhaba “ deriz. Karşılıklı hatır sorulur. Ne kadar acele işiniz de olsa, kısa bir görüşme yapılır. Eğer bir yere gecikmemiz söz konusu ise, merhaba dedikten sonra, durum kısaca açıklanıp, özür dilenir.
Doğan Cüceloğlu Hocamızın deyişi ile, “İki kişi birbirinin farkında olduğu sürece aralarında iletişim var demektir '' . Yani, birbirlerinin yüzüne bakmasalar da, kişiler bir apartmanın belli büyüklükteki kapısında birbirlerini görmezlikten gelemezler. Birbirlerinin mutlaka farkındadırlar. Toplum, göreneklerimiz, adetlerimiz, büyüklerimizden öğrendiğimiz görgü kuralları bize, “komşularını tanı onlara saygı duy, onların da sana saygılı davranmalarını bekleme hakkındır '' , der.
Birbirine “günaydın ! '' diyenlerin acaba yağları mı erir, yoksa incileri mi dökülür ? Yoksa, günaydın dediğiniz kişi ille de ömür boyu sizinle görüşmek, sohbet etmek zorunda mı kalacaktır. Günaydın diyen kişi bir çıkar peşinde midir ? Sadece birbirinden belli bir çıkarı olanlar mı selâmlaşırlar ?
Aramızdaki iletişim, birbirimizi fark ettiğimizde başlar. İletişimin temeli de, birbirimize saygılı bir şekilde, hoş bir tavırla “Günaydın ! İyi günler ! '' ya da “İyi akşamlar ! “ demekle oluşur.
Gelişmiş bir toplum olma, iletişimle başlar, iletişimle yaşar…
Sağlıklı Günler Dilerim…
Esen kalın…
AVNİ AKER
Gelişmiş bir toplum olma, iletişimle başlar, iletişimle yaşar…
Karşılaştığımız kişilerle selamlaşmalarımız, görüşmelerimiz, konuşmalarımız bizi birbirimize yakınlaştırır. Konuşmayan, görüşmeyen ve birbirinin varlığını yok sayan davranışlar kişileri ve ilişkileri yıpratır. Kimseye bir şey kazandırmaz.
Toplum içinde yaşadığımıza göre, mutlaka çevremizdeki kişilerle iletişim içinde olmamız gerekir. Aynı binada oturan kişiler, sabahları işe giderken bile birbirlerine “Günaydın ! İyi günler ! '' demekten kaçınıyorlar. Ben bu kişileri anlamakta zorlanıyorum. Sabah oturduğunuz apartmanın kapısında karşılaştığınız 7-8 yaşındaki bir çocuk, bir öğrenci bile sizin yüzünüze bakıp, hafif bir gülümseme ile “ Günaydın ! '' derken. Yetişkin bir bey veya bayanın somurtmuş bir halde yanınızdan geçip, gitmesi bir tuhaf oluyor. Herkesin kendine göre bazı sıkıntıları veya sorunları olabilir. Ama bu tür problemler kişinin komşusu ile selâmlaşmasını engelleyecek bir durum yaratmamalıdır.
Oysa, ne o kişi sizi ilk kez görüyordur, ne de siz onu. Birbirinizi sokakta da görseniz, tanıyorsunuzdur. Ancak, merdivende veya asansörde karşılaşınca, başka taraflara doğru bakılıyor. Garip hareketler sergileniyor. Bir “merhaba, günaydın ! '' ya da “iyi akşamlar ! '' demek, o kişi veya kişilere çok zor geliyor.
Selâmlaşma toplumumuzda asırlardır var olan önemli görgü kurallarındandır. Bir büyüğümüzü, tanıdığımızı, akrabamızı gördüğümüzde mutlaka kısa da olsa bir “ merhaba “ deriz. Karşılıklı hatır sorulur. Ne kadar acele işiniz de olsa, kısa bir görüşme yapılır. Eğer bir yere gecikmemiz söz konusu ise, merhaba dedikten sonra, durum kısaca açıklanıp, özür dilenir.
Doğan Cüceloğlu Hocamızın deyişi ile, “İki kişi birbirinin farkında olduğu sürece aralarında iletişim var demektir '' . Yani, birbirlerinin yüzüne bakmasalar da, kişiler bir apartmanın belli büyüklükteki kapısında birbirlerini görmezlikten gelemezler. Birbirlerinin mutlaka farkındadırlar. Toplum, göreneklerimiz, adetlerimiz, büyüklerimizden öğrendiğimiz görgü kuralları bize, “komşularını tanı onlara saygı duy, onların da sana saygılı davranmalarını bekleme hakkındır '' , der.
Birbirine “günaydın ! '' diyenlerin acaba yağları mı erir, yoksa incileri mi dökülür ? Yoksa, günaydın dediğiniz kişi ille de ömür boyu sizinle görüşmek, sohbet etmek zorunda mı kalacaktır. Günaydın diyen kişi bir çıkar peşinde midir ? Sadece birbirinden belli bir çıkarı olanlar mı selâmlaşırlar ?
Aramızdaki iletişim, birbirimizi fark ettiğimizde başlar. İletişimin temeli de, birbirimize saygılı bir şekilde, hoş bir tavırla “Günaydın ! İyi günler ! '' ya da “İyi akşamlar ! “ demekle oluşur.
Gelişmiş bir toplum olma, iletişimle başlar, iletişimle yaşar…
Sağlıklı Günler Dilerim…
Esen kalın…
AVNİ AKER