topraktoprak
Well-known member
Azîz kardeşlerim,
Siz katî biliniz ki,
Risâle-i Nur ve şâkirtlerinin meşgul oldukları vazife,
ruy-i zemindeki bütün muazzam mesâilden daha büyüktür.
Onun için, dünyevî merakâver meselelere bakıp, vazife-i bâkiyenizde fütur getirmeyiniz.
Meyve'nin "Dördüncü Mesele"sini çok defa okuyunuz; kuvve-i mâneviyeniz kırılmasın.
Evet, ehl-i dünyanın bütün muazzam meseleleri,
fânî hayatta zâlimâne olan düstur-u cidâl dairesinde,
gaddarâne, merhametsiz ve mukaddesât-ı dîniyeyi dünyaya fedâ etmek cihetiyle, kader-i ılahî, onların o cinayetleri içinde, onlara bir mânevî cehennem veriyor.
Risâle-i Nur ve şâkirtlerinin çalıştıkları ve vazifedar olduklan fânî hayata bedel, bakî hayata perde olan ölümü ve hayat-ı dünyeviyenin perestişkârlarına gayet dehşetli ecel celladının, hayat-ı ebediyeye birer perde ve ehl-i îmânın saadet-i ebediyelerine birer vesîle olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde katî ispat etmektedir. şimdiye kadar o hakîkati göstermişiz.
Elhasıl, ehl-i dalâlet, muvakkat hayata karşı mücâdele ediyorlar;
bizler ölüme karşı nur-u Kur'ân ile cidaldeyiz,
onların en büyük meselesi-muvakkat olduğu için-bizim meselemizin en küçüğüne-bekaya baktığı için-mukabil gelmiyor.
Mâdem onlar dîvânelikleriyle bizim muazzam meselelerimize tenezzül edip karışmıyorlar;
biz neden kudsî vazifemizin zararına onların küçük meselelerini merakla tâkip ediyoruz?
Siz katî biliniz ki,
Risâle-i Nur ve şâkirtlerinin meşgul oldukları vazife,
ruy-i zemindeki bütün muazzam mesâilden daha büyüktür.
Onun için, dünyevî merakâver meselelere bakıp, vazife-i bâkiyenizde fütur getirmeyiniz.
Meyve'nin "Dördüncü Mesele"sini çok defa okuyunuz; kuvve-i mâneviyeniz kırılmasın.
Evet, ehl-i dünyanın bütün muazzam meseleleri,
fânî hayatta zâlimâne olan düstur-u cidâl dairesinde,
gaddarâne, merhametsiz ve mukaddesât-ı dîniyeyi dünyaya fedâ etmek cihetiyle, kader-i ılahî, onların o cinayetleri içinde, onlara bir mânevî cehennem veriyor.
Risâle-i Nur ve şâkirtlerinin çalıştıkları ve vazifedar olduklan fânî hayata bedel, bakî hayata perde olan ölümü ve hayat-ı dünyeviyenin perestişkârlarına gayet dehşetli ecel celladının, hayat-ı ebediyeye birer perde ve ehl-i îmânın saadet-i ebediyelerine birer vesîle olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde katî ispat etmektedir. şimdiye kadar o hakîkati göstermişiz.
Elhasıl, ehl-i dalâlet, muvakkat hayata karşı mücâdele ediyorlar;
bizler ölüme karşı nur-u Kur'ân ile cidaldeyiz,
onların en büyük meselesi-muvakkat olduğu için-bizim meselemizin en küçüğüne-bekaya baktığı için-mukabil gelmiyor.
Mâdem onlar dîvânelikleriyle bizim muazzam meselelerimize tenezzül edip karışmıyorlar;
biz neden kudsî vazifemizin zararına onların küçük meselelerini merakla tâkip ediyoruz?