ALLAH RESULU VE BAYRAM
Evvela Allah Rasulü, bayram namazına gitmeden önce birkaç hurma yiyordu. Ardından bayram namazını kılmaya yürüyerek gidiyor, namaza giderken ve gelirken farklı yolları kullanıyordu. Başka bir hadislerinde ise Allah Rasulü'nün bayram namazına gitmeden önce gusül abdesti aldığı zikredilmektedir. (Buhari, Iydeyn, 4) Daha sonra "Bugünümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır" (Buhari, İdeyn, 3) buyuran Efendimiz'in bayrama, bayram namazını kılarak başladığını anlıyoruz. O, bayram namazını "musalla" adı verilen geniş bir alanda kıldırıyor ve bu namaza kadınlar ve genç kızlar da iştirak ediyordu. (Tirmizi, Cuma, 36) Bu geniş meydanda ashabıyla bayramlaşan Efendimiz'in, bayramların kalabalıkla ve büyük bir coşku içinde kutlanmasını arzu ettiğini biliyoruz. (Müslim, Iydeyn, 11) Bu sebeple Allah Rasulü'nün kaynaklarda zikredildiğine göre silahlarla yapılan folklorik gösterilere izin verdiği, Mescid-i Nebevi'nin toprak zemini üzerinde bir grup Habeşlinin oynadığı mızrak-kalkan oyunlarını eşi Hz. Aişe ile birlikte seyredip Hz. Ömer'in müdahalesini de doğru bulmadığı bilinmektedir. (Buhari, İydeyn, 2) Yine bir bayram günü kendisi seyretmemekle birlikte Hz. Aişe'nin yanında kız çocuklarının def çalıp oynamalarına da izin vermiştir. (Buhari, İydeyn, 3) Bu hadislerden bayram günlerinde İslamî ölçüler içinde eğlenilmesi ve bazı oyunların oynanmasının caiz olduğunu anlıyoruz. Bayram günü Hz. Peygamber'in yanında Buas harbine ait hamasî türküler söyleyen iki kız çocuğuna müdahale etmek isteyen Hz. Ebu Bekir'e Allah Rasulü: "Ey Ebu Bekir! Bırak onları söylesinler. Her milletin bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır." (Müslim, Salatü'l-ideyn, 16) demiştir. Yine Allah Rasulü bayram günleri mescidde mızrak kalkan oyunu oynayanları seyretmek isteyen Hz. Aişe'ye yardımcı olarak bu gösteriyi onunla beraber seyretmiştir. (Buhari, İydeyn, 2) Bu arada şunu da ifade etmekte fayda vardır ki, yukarıda da ifade edildiği gibi Hz. Peygamberin'in Ramazan bayramlarında musallaya çıkmadan önce hurma yeme adeti bir sünnet telakki edilmiş ve bu telakki zamanla bayramlarda tatlı ikramı geleneğini doğurmuştur. Efendimiz bir hadislerinde bayramı "yeme, içme ve Allah'ı zikir günleri" olarak tarif ve tavsif etmektedir. (Ebu Davud, Savm, 49) Buradan hareketle diyebiliriz ki bayram günleri sadece yeme, içme ve eğlence günleri değildir. Bununla beraber bize bayram nimetini yaşatan Rabb'imizi zikrederek O'na şükretmeliyiz. Haydi çocuklar bayram namazına! Sevgili büyükler, hafızanızı bir yoklayın, çocukluğunuzdan geri kalan hatıralar içinde bayram günlerinin yerinin çok daha fazla olduğunu göreceksiniz. Babanızın elinden tutup bayram namazına gitmiş, yeni elbiseler giyip el öpmüştünüz. Şimdi el tutma sırası sizde. Yani babalar ve annelerde. Bölgenizde havalar müsaitse çocuklarınızın hasta olmasından endişe etmiyorsanız onları "Yarın ben oğlumla, kızımla bayram namazına gideceğim." diyerek hazırlayın. Onların sıkılacağını düşünerek çok erkenden gitmeyin. Ama cami dışında kalarak da üşümeyin. Çocuklarınız bu tatlı anı uzun süre unutmayacaklardır. Çocuğa verilen bayram harçlıklarını kullanma hakkı çocuğa aittir. Fakat harcama becerisi konusunda baskı yapılmadan çocuk yönlendirilebilir. Bayram yerleri çocuklarla şenlenmeli. Kırık da olsa tahteravalliler, eski de olsa salıncaklar çocuk kahkahalarıyla dolmalı parklar. Eller öpülmeli, büyükler ziyaret edilmeli. Sıla-i rahm dediğimiz akrabaların, tanıdıkların ziyaretleri de ihmal edilmemeli. Hele ebeveynlerimiz ahirete irtihal etmiş ise onların hayatta olan arkadaşları, dostları ziyaret edilmeli, vefa duygusuna uygun davranılmalıdır. Sohbetlerimiz Allah rızası için olmalı. Gittiğimiz yerlerde konuşmalarımızda "sahici" olmalıyız. "Ee, daha daha nasılsınız!"lar millet olarak ne kadar kuruduğumuzun, birbirimize karşı aslında ne kadar ilgisizleştiğimizin ifadesidir.