Anayasa Değişikliği ?

Anayasa Deðiþikliði Refeeandumunda Oyunuzu Nasýl Kullanacaksýnýz?

  • Üyesi olduðum parti HAYIR derse HAYIR

    Kullanılan: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    27
  • Anket kapatılmış .

Tarihci

Marmara Tarih
Paketi hazırlayan cenah halka bu kadar güveniyor olsa maddeleri tek tek oylamaya koyarlardı.

Gerginliğe, zıtlaşmaya, kutuplaşmaya sebeb olan şey bu zaten.

Dünyanın hiçbir yerinde maddeleri tek tek oylama ile referandum yapıldığını görüp duymadım.. Bir kere bunun bir pratiği yoktur. Şimdi 26 madde değişiyor, hadi 150 madde değişseydi nasıl referandum yapılacaktı? 150 gün boyunca millet her gün okullara gidip oy mu atacaktı? Bir referandumun sonuçları bile 3-4 günde kesinleşebiliyorken 150 defa referandum yapılsa 3 gün aralıklarla 450 gün sürer yani 15 ay... Ve onca devlet kesesinden çıkacak paralar ve milletin sosyal hayatının uğradığı sekte... Bu bir usul bir ilke meselesidir devlet 150 maddede yapamayacağını 26 madde için de yapmaz çünkü devlet ilkeli olmalıdır.

12 eylül 1982 anayasası 177 madde ve 16 geçici madde yani 193 maddeden oluşmaktaydı. O günden bu güne kadar irili ufaklı paketler halinde 16 kez değiştirildi ve bu değişikliklerin de 25 maddesi 2002 den beri yaklaşık 8 yılda yine bu iktidar tarafından değiştirilmiş toplam (bildiğim kadarıyla) 83 maddesi değişmitir, haydi 95 i değişmiş diyelim.

Bu şu demektir darbe anayası yürürlüğe girdiğinden günümüze dek yani 28 yılda ancak yarısına yakını değiştirilebilmiştir.(25 maddesi yine bu iktidar tarafından) Şimdi ise bu güne dek değiştirilebilmiş statükoyla çok da ilgili olmayan maddelerin yanında statükocu zihniyetin kalelerini elinden almaya sebep olacak asıl mühim maddeler paket halinde değiştiriliyor. Bu güne kadar lafı bile edilemeyen maddeler toptan değişikliğe tabi tutuluyor ve Türkiye Cumhuriyeti anayasası bu değişiklikle kabuk çatlatıp gömlek büyütüyor.. İşte bu yüzden bu abartı bunun hakkıdır..Ki zaten daha önceki maddelere chp nin statükocu zihniyetinin bu denli canla başla karşı çıkmaması da bu seferki değişikliklerin ne denli çaplı ve etkili olduğunun apaçık bir göstergesidir.

Birileri evet diyecek birileri hayır bunun ortası yok. Aman halkın arasına ikilik girer diye bu hep böyle bırakılacak değilya.. Ve halkımız artık 1980 de olduğu gibi tahammülsüz değil.. Artık milletimiz kendisi gibi düşümeyene de saygı duyuyor.. Sandıkta biri evet diğeri hayır atıyor ama yine komşuluklarını devam ettiriyor yine muhabeti devam ettiriyor 1980 deki gibi sen solcu/sağcı değilsin bizden değilsin vurun gebersin anlayışı yok..

Kadın-erkek eşitliği Buna hayır mı diyelim? Devlet kadın erkek arasında ayrımcılık mı yapsın?
KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI Buna kim hayır der, kişisel verilerimiz korunmasın mı?
YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI Devlet kurumlarına 10 lira borç var diye yurt dışına çıkılmasın mı?
ÇOCUK İSTİSMARININ ENGELLENMESİ Buna hayır mı diyelim? Çocuklar istismar mı edilsin?
SENDİKA VE TOPLU SÖZLEŞME Buna hayır mı diyelim? Bu zaten devletten epeydir istenen bişey değil miydi?
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU Buna hayır mı diyelim? Kamu çalışanlarını da denetleyecek bir kurum olmasın mı?
YÜKSEK ASKERİ ŞURA KARARLARI Buna hayır mı diyelim? Sebebsiz yere ordudan atılan subay astsubaylar haklarını sivil yargıda arayamasınlar mı?
ASKERİ YARGI Buna hayır mı diyelim? Askeri yargı birine sen anayasal düzene rejime karşısın diyip ceza kesmeye devam mı etsin?

ANAYASA MAHKEMESİNİN YAPISI Buna mı hayır diyelim? Yıllardır chp zihniyetinden mütevellid kişilerce yönetilen ve hükümetlerin hükmetme güçlerini hukuka göre değil kendi ideolojilerine göre kısıtlayan işlerine geldiğinde yetkilerini aşabilen ve hiçbir kişi veya kurum tarafından denetlenemeyen adeta millet ve devlet üstü bir krallık haline gelmiş olan bu chp nin arka bahçesinin yapısının değiştirilmesi ve bu kurumu oluşturan personelin sürekli chp cenahından atanması ve aynı zihniyeti kurulduğu günden bu güne kadar devam ettirmesine bir son veriliyor. O kurumu oluşturan kişilerin chp elitlerinden değil, büyük oranda halkın tabanından ülkenin her yerinde görev yapan hakim savcı ve avukatlardan oluşmasını sağlıyor. İşte chp ve statükocu yandaşları için asıl mesele de bu.. ellerindeki son koz bu çünkü.. referandum işte bu yüzden bu kadar önemli.. ses kaydında dedikleri gibi referandumda evet çıkarsa "gitti gider biter bu iş.." Neden biter ne biter? Artık halkın iradesiyle, kayıtsız şartsız egemenliği(!)yle, seçtiği 550 milletvekilinin ezici çoğunluğunun mutabakatla oluşturduğu bir yasayı 7 kişilik anayasa mahkemesi güçleriyle engellemeyecekler de ondan... Yıllardır ellerinde tuttukları bu aşılamaz engel, hükümetlere karşı ellerindeki en büyük koz, artık bu referandumla ellerinden çıkıp gerçek sahibine yani halkın tabanından gelen kişilere geçiyor.. Yıllardır iktidar olamamalarına rağmen muktedir olmalarını sağlayan bu kozlarını kaybedecekleri için bu kadar önemli bu referandum.. İşte bu yüzden bu anayasa paketi abartıyı sonuna kadar hakkediyor.

YÜCE DİVAN Buna mı hayır diyelim? genel kurmay başkanı, kuvvet komutanları meclis başkanı insan değil mi? onlar da hata yapamazlar mı? evet yapabilirler? ancak şu anda onları yargılayabilecek bir merci yok işte bu değişiklikle artık olacak olmasın mı?

HSYK'NIN YAPISI Bu mı hayır diyeceğiz? chp nin kendi zihniyetinden kişilerin elinde olan bir bahçesi daha.. Bu da tıpkı anayasa mahkemesinde olduğu gibi halkın tabanından hukukçuların ve hocaların yönetime geçebileceği şekilde yeninden düzenleniyor ve burası da chp zihniyetinin tek elinde olmaktan çıkarılıyor, çıkarılmasın mı?

GEÇİCİ 15. MADDE Buna mı hayır diyeceğiz? darbeciler yargılanabilsin diye yapılan bi değişiklik bu hayır mı diyelim? Demokrasiye darbe yapıp ülkeyi 15 sene geriye götürüp milletin kayıtsız şartsız egemenliğini elinden alıp, milletin iradesiyle seçilen hükümeti al aşağı edip sen bilmezsin yönetmeyi diyenleri yargılamayalım mı?


Yani bunlardan hangisine neden hayır demek ister anlamıyorum doğrusu.. Şu var, hsyk ve anayasa mahkemesi chp nin arka bahçesi olmaktan çıkacak diyoruz. peki iktidarın mı arka bahçesi olacak? hayır.. Milletin genel karakteristiği parlamentoya yansıdığı kadarıyla o kurumlara da yansıyacaktır, zaten olması gereken de budur. Durum böyle olduğunda halk neyse parlamentoda hsyk da anayasa mahkemesi de o olacaktır. halkın çoğunluğu kırmızı olsaydı oralarda da çoğunluk kırmızı olurdu ancak halkın çoğunluğu sarıdır dolayısıyla oralarında sarı olması beklenir lakin gelin görün ki oralar yine kırmızı.. işte bu çarpıklık düzeltilecek..

O dönemleri yaşayanlar bilir.. darbecilerden ve darbeden en çok işkenceyi zulmu yine sağcısıyla solcusuyla halk görmüştür.. Bunun günümüz 21. yy ında en kısa sürede değişmesi ve darbelerin önünün kesilmesi elzemdir.
 

ebrar172

Well-known member
cumartesi günü zaman gazetesin de okudum okumayanlar için ekliyorum;

***


Bediüzzaman'ın talebelerinden Hafız Ali Osman Karahan: Referandumda siyaset yok, vücudumun zerratı adedince 'evet' diyeceğim
HafizAliOsmanKarahan.jpg
Isparta'nın Yalvaç ilçesinde yaşayan Beziüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden Hafız Ali Osman Karahan, 12 Eylül'de yapılacak referandumda 'evet' oyu kullanacağını açıkladı.

"Referandumda vücudumun zerratı adedince 'evet' diyeceğim." ifadelerini kullanan Karahan, meselenin siyasi mülahazalarla irtibatlandırılmasını yanlış buldu: "Burada siyaset yok. Bazıları siyasi mülahazalarla davranıyorlar. Biz hayatımızda her partiye aynı mesafede olduk. Bu siyaset olsa ben bir kelime konuşmam. Bu bir açılımdır, bu bir yırtılmadır. Bir kabuğun çatlamasıdır. İnsanları insan etme, değerlerini bulma yoludur. Böyle bilmek lazımdır."

Isparta yöresinin kanaat önderlerinden Hafız Karahan, referanduma sunulan anayasa değişikliği paketini, "Türkiye'nin önüne gelmiş tarihi bir fırsat" olarak tanımladı. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin "İmkan olsa mezardakileri bile kaldırıp 'evet' oyu kullandırmak lazım." şeklindeki sözlerine destek veren Karahan, "Fikir aksiyonunda da bizler inandığımız istikbale doğru sağlam bir tohum olarak varlığımızı sürdürmemiz lazım. Tarih boyunca insanlık tarihinin saadetleri ve felaketleri vardır. 'Allah hiçbir topluma sebepsiz zulmetmem.' diyor. O halde geçmiş tarihlerde toplumların başına felaketler hep kendinden dolayı gelmiştir. Referandumda 'evet' oyunun çıkması da millet olarak Allah'ın rızasına ulaşmamıza vesile olacaktır." diye konuştu. Türkiye'nin yakın tarihinde binlerce insanın mağdur edildiğini, zulüm gördüğünü ifade eden Karahan, Türkiye'nin bir 'çatlama' noktasına geldiğini, bunu 'var olma-yok olma' meselesi olarak algılamak gerektiğini kaydetti.

"Bu bir açılımdır. Bu ya müspet olacaktır, ya menfi. Artık bunun ötesi yoktur." diyen Karahan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu devirde 'evet' diyen kazanacaktır. Aynı öteki dünyaya imanla gitmenin bir yolu gibidir bu. 'Evet'in karşılığı Türkiye'nin değil dünyanın kurtuluşuna vesile olacaktır. Dünya bize bakıyor. Biz gittik mi her yer tekrar gider."


Hafız Ali Osman Karahan, Tür-kiye'nin dünya nezdindeki muvaffakiyetinin 'evet'le neticeleneceğine inandığını belirterek, fert planında bunu gerçekleştirmek için şimdi insanların önüne bir fırsat konulduğunu kaydetti. Karahan, "Allah adildir. İşte o adaletinin bu şekilde menfi noktasına tahakkuk etmemesi için bir fert olarak 'evet'in neticesini ihsas ettirmek, hatırlatmak gerekiyor." şeklinde konuştu. Karahan, referandumda 'evet' çıkmasıyla tek tip insan yetiştirme modelinin önüne geçileceğini, fertlerin başta bireysel başvuru ve hakkını arama yetkisiyle birlikte daha özgür, daha demokratik haklara kavuşacağını sözlerine ekledi.

Kaynak:Zaman.com
 

Merih

Well-known member
Paketi hazırlayan cenah halka bu kadar güveniyor olsa maddeleri tek tek oylamaya koyarlardı.

Gerginliğe, zıtlaşmaya, kutuplaşmaya sebeb olan şey bu zaten.

Bu dediğiniz gerçekleşse hakikaten çok komik ve abes bir durum olur. Gerçeklik payı yok bunun bir defa kaldı ki halkın bütünü aynı kefeye koymamalısınız. Herkezin Seviyesi, Algısı, İdeolojik görüşü bir değildir. Dünyanın hangi ülkesinde görülmüş ki bu dediğiniz ana yasa maddelerinin tek tek oylanması hadi olduğunu varsayalım koca anayasa 3-4 maddeden oluşmuyor ki Anayasadan bahsediyor burada sonuçta herkez o anayasa kitapçığınıda maddeleri tek tek okuyup olsun yada olmasın diye oy vereceğini zannetmiyorsunuz herhalde :)
 

ebrar172

Well-known member
Nelerin değişeceği gayet net ortada Tarihci bir kısmını yazmış sağolsun,
ama diyelim ki bunların hepsinden bi-haberiz bunca sene sonra bu adaletsizliği değiştirebileceğimizin farkında değiliz.hani neden evet neden hayır dememiz gerektiğini hiç bilmiyoruz diyelim..

Sırf pkk hayır dediği için EVET derdim..!!

Bu bir genel seçim değil, hiç bir siyasi partiyle alakası yok
bunca sene kendini efendi kendine benzemeyenleri köle ilan edenlerin ,
istediği zulmu yapıp hesap vermeyenlerin , ben yaptım olducu zihniyetle ,
"sen yaptın oldu ama elbet adalet yerini bulur" diyip sabredenlerin hesaplaşmasıdır....

 

Sirac

Well-known member
3 – DÜNYADA REFERANDUM

Bu bölümde dünya ülkelerinde referandum usulü ve geçmişleri hakkında kısaca bilgi vermek istenmektedir. Böylece Türkiye’deki referandum geçmişi ve usulünü diğer ülkelerinkilerle karşılaştırarak bazı sonuçlara ulaşılabilir:

Avustralya:İlk olarak bir seçmen kartı gönderilir. Çoğunluk sağlanan kararlar Kraliyet Görüşüne uygun olarak, kral ya da kraliçenin adına yayınlanır.
1901’den beri 44’ten fazla referandum gerçekleştirilmiş ancak sadece 8 adet referandum oylamadan geçebilmiştir.

Kanada: Kanada’da referandumlar seyrektir. Sadece 3 adet referandum genel oylama seviyesine ulaşabilmiştir.

Şili: Şimdiye kadar 3 halk oylaması ve 1 adet danışma oylaması yapılan Şili’de halk oylamalarının konusu şöyle:
– Yarı parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçiş (1925)
– Ramon Pinochet rejiminin kabulü (1978)
– Askeri rejimi sona erdirme (1988)

İrlanda: Halk oylaması 1937’de İrlanda Anayasası’na girmiştir. Bu düzenlemeden beri 27 adet kanun değişikliği yapılmış, referandum oylamasına gidilmiştir.

Sırbistan: Tarihinde sadece 2006 yılında, 1 adet referandum oylaması gerçekleşmiştir.

İsveç: İsveç kanunları bağlayıcı ve bağlayıcı olmayan iki referandum türü kabul etmektedir. Şimdiye kadar 6 adet referandum oylaması yapılmıştır.
İlki 1922’deki içki yasağı ile ilgili olarak ve sonuncusu 2003’te Avro para sistemine üyelik ile ilgili olarak yapılmıştır.

İsviçre: Federal, kantonal ve birleşik seviyeli oylamalar vardır.,
İsviçre’de referandum oylamaları her zaman Pazar günleri yapılmaktadır. Senede 3 veya 4 oylama gerçekleşmektedir.
İhtiyari ve zorunlu referandum olarak iki çeşit referandum düzenlenmiştir.

İspanya: 1976’da Francisco Franco’nun ölümünün ardından vatandaşların politik sistemi değiştirmek isteyip istemedikleri sorusu referandum konusu olmuştur. %94 olumlu oyla politik sistem değiştirilmiştir.
Yine 1986’da bir referandum da İspanya’nın NATO’ya üyeliği konusunda gerçekleşmiştir.

Fransa: Fransa’da anayasal değişiklikler yüksek çoğunluk ile veya halk oylamasında alınan sonuç ile değiştirilebilmektedir.

Birleşik Krallık: Birleşik Krallık’ta, parlamento egemenliğine bağlı olarak bağlayıcı referandum kararı alınamaz. Referandumlar çok seyrek gerçekleşir. Şimdiye kadar yalnızda 1 defa 1975’te, Avrupa Ekonomi Birliği’ne devam etme konusunu içeren bir referandum oylamaya sunulmuştur.
Birleşik Krallık’ta referandumlar ayrı bölümler için, Galler ve İskoçya’da (ve Kuzey İrlanda’da sonraki düzenlemelerden sonra) yetki verilmiş konularda gerçekleştirilebilmektedir.

ABD: ABD’de eyalet sistemi bulunması dolayısıyla, referandum kavramı, çoğunluğun verdiği eyalet ya da yerel bazda oylama anlamına gelmektedir. Referandum, oy çoğunluğu (çoğunluğun kararı), tek yetkili karar verme, teklif sunma gibi anlamlar içermektedir.
ABD’de federal düzeyde bir referandum yapılabilmesi için herhangi bir şart yoktur. Ancak, 24 eyaletli yapıda ve pekçok yerel ve şehir yönetiminde, referandum ve seçmen görüşüne başvuru için kimi şartlar belirlenmiştir.
En ünlü eyalet oylaması, mülkiyete dair (menkul ve gayrimenkul) vergilerin yükselmesini sınırlandırmaya dair California, 13. Önerisidir.
Referandumlar ülke genelinde, özellikle eyalet sistemlerini değiştirmede çok kullanılmaktadır.


Girişte belirtildiği gibi tanımlamaların çoğunda referandumun bir demokratik gelişmişlik anlamına geldiğini görüyoruz. Ancak dünyada referandumu ülkeler bazında farklı noktalardan incelediğimizde, aslında Türkiye’de olduğundan pek de farklı uygulamaların olmadığını anlıyoruz. İrlanda ve Avustralya dışında, yapılan referandum sayılarının, Türkiye’de yapılan beş adet referandumla neredeyse eşit, hatta altında olduğunu görüyoruz.

İrlanda’da yapılan 20 tane referandum oylamasını incelediğimizde:

– Oylama yaş sınırının 21’den 18’e düşürülmesi, (1973)
– Roma Katolik Kilise’sinin özel statüsünün kaldırılması ve diğer mezhep ayrımlarının
kaldırılması konusunda (1973)
– Kürtaj yasağının eyalet içi ve dışına dolaşım hakkını kısıtlayamayacağı hakkında
düzenleme (1992)
– Kürtaj yasağının anayasal düzenlemeden çıkartılması (1996)
– Nice Antlaşması’nı kabul etmek için kararı onaylama (2002)

gibi oylama konularıyla karşılaşıyoruz. İrlanda’dan sonra referandum sayılarında zirve yapan Avustralya’ya incelediğimizde ise:

– Senato Seçimleri, (1906)
– Alışveriş ve ticarette tekel müessesesinin düzenlenmesi, (1911)
– Alışveriş ve ticarette şirket, vakıf, tekel müesseseleri ve demiryolu işletmesinin
düzenlenmesi,
– Askeri Hizmetler, (1916-17)
– Endüstri ve Ticaret, (1926)
– Parlementoda Aborijinler, (1967)
– ve son olarak yönetim rejiminin belirlenmesi hakkında (1999)

gerçekleşen oylamalar gibi.

Bazı noktalardan Türkiye ile bu iki ülkeyi karşılaştırdığımızda sonuç şöyle çıkmaktadır ki:

– Avustralya 21,126,336, İrlanda’nın ise 4,301,000 olan nüfusu Türkiye’nin
74,877,000 olan nüfusu yanında çok düşük kalıyor.

– Avustralya ve İrlanda, Birleşik Krallık’ın birer uzantısı durumundadırlar ve sistem olarak benzer özellik taşımaktadırlar. (Avustralya için Monarşi) Ancak Türkiye bir cumhuriyettir.

– Avustralya, coğrafi keşiflerin uzantısı olarak meydana çıkan toprak alımlarının ve kolonileşmenin birleştirdiği mozaik yapı üzerine kurulmuştur. İrlanda ise 1922 yılında 26 yerel yapının Büyük Britanya ve İrlanda’nın Birleşik Krallık’ından ayrılarak cumhuriyet şeklinde kurulan bir ülkedir. Yani yönetim sistemi daha sonradan oluşmaya başlamıştır. Ancak Osmanlı Devleti’nin ardından gelen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, halen Osmanlı Kanunları’nı da içeren köklü bir yönetim ve hukuk geçmişine sahiptir. Ayrıca bulunulan coğrafya yüzyıllardır aynı kültürün çatısı altında birleşmiştir.

Karşılaştırmalar gözönüne alındığında, gerçekten demokrasinin göstergesi kabul edilen referandumların, yönetime halkın oylama yoluyla karar verme şeklinde katılmasının, pek de yerinde bir tanımlama olmadığı görülmektedir.

Öncelikle yirmiyedi adet referandum geçirmiş İrlanda’nın oylama konularına baktığımızda, “bir antlaşmanın kabul edilmesi”, “kürtaj yasağı hakkında kimi düzenlemelerin değiştirilmesi”, “oy kullanma yaşının düşürülmesi” gibi konuları buluyoruz.

Türkiye ile İrlanda’yı kıyasladığımızda, TBMM’nin bu konularda daha önceki yapılan değişikliklerde, çok da sıkıntılı olmayan ve referandum kadar geniş kapsamlı bir oylamaya gerek duyulmayan bir süreçte, halkın iradesi doğrultusunda yetkisini kullandığı görülmektedir.

Kırdördüncüsünü 1999’da, rejimin nitelikleri konusu üzerine yapan Avustralya’da ise ticari düzenlemelerin, azınlıklık haklarının referandum ile halkın oyuna sunulduğunu görüyoruz.
Türkiye ile Avustralya’yı kıyasladığımızda, TBMM’nin ticari konular gibi teknik bilgi gerektiren konularda kararı zaten evleviyetle kendi verme yoluna gidebileceğini mantıken çıkartabiliriz. Ben meclisimizin, tekel veya vakıflarla ilgili düzenlemeler hakkında halktan karar alma noktasına gelecek kadar sıkıntılı bir süreç geçirebileceğini düşünemiyorum. Yine yaklaşık olarak 4 milyon nüfuslu bir ülke ile 74 milyon nüfuslu bir ülkenin referandum oylaması karşısında tutumunu sizin takdirinize bırakıyorum.

Birleşik Krallık’taki zümre sistemine binaen bağlayıcı bir referandum kararı verilememektedir. Bu bilgiye dayanarak İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda ve yine pek çok koloni devlet düzeninde referandumun bir demokrasi göstergesi olarak kabul edilmediğini anlamak pek de zor değil.
Birleşik Krallık’ta demokrasi var mıdır, ne kadar etkilidir? Zümre yönetimi ve krallık içinde bulunan ülkelerin parlamento yönetimi ve monarşik yönetimi birbirinden çok ayrı olduğu için, demokrasinin anlaşılan manada bulunduğunu kabul edebiliriz. Ancak genel kural, demokratik yönetimi biraz kısıtlıyor gibi görünüyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde ise eyalet sisteminin geçerli olması, zaten bizim anladığımız manada referandumların gerçekleşemeyeceğini kanıtlıyor. Ancak ABD’deki sistemde referandumların bir demokratikleşme kanıtı olarak tanımlanabileceğini söyleyebiliriz. Çünkü yapılan referandumlar, genel olarak, federe yapıdaki yönetim sistemlerini bile değiştirme amacıyla kullanılmaktadır. Halk kendini aldığı kararlarla, belli dönemler için bile olsa, istediği gibi yönetiyor.
Tüm bu farklı sistemler ideal veya karmaşık görünse de, her toplumun kendine özgü bir geçmişi, toplum yapısı ve yönetim şekli vardır. Demokratikleşmek ve milletin egemenliğini yasa-mada ön plana çıkarmak, yapılan referandumların sayısıyla değil, gerçek millet iradesinin oylamaya yansımasıyla ölçülmelidir.
-------

Buyrun inceleyin bakalım, dünyanın hangi üklesinde tek pakette 26 madde birden oylamaya sunulmuş.
 

bo$ver

Active member
=))) acı ama hakkaten komik bi durum...iş buralara kadar geldi artık.

karikatur8.jpg


sorun a ya da b partisi değil...darbeci bi sistemin koyduğu yasayı birileri değiştiriyorsa, bu kim olursa olsun "evet"
 

Merih

Well-known member
3 – DÜNYADA REFERANDUM

Bu bölümde dünya ülkelerinde referandum usulü ve geçmişleri hakkında kısaca bilgi vermek istenmektedir. Böylece Türkiye’deki referandum geçmişi ve usulünü diğer ülkelerinkilerle karşılaştırarak bazı sonuçlara ulaşılabilir:

Avustralya:İlk olarak bir seçmen kartı gönderilir. Çoğunluk sağlanan kararlar Kraliyet Görüşüne uygun olarak, kral ya da kraliçenin adına yayınlanır.
1901’den beri 44’ten fazla referandum gerçekleştirilmiş ancak sadece 8 adet referandum oylamadan geçebilmiştir.

Kanada: Kanada’da referandumlar seyrektir. Sadece 3 adet referandum genel oylama seviyesine ulaşabilmiştir.

Şili: Şimdiye kadar 3 halk oylaması ve 1 adet danışma oylaması yapılan Şili’de halk oylamalarının konusu şöyle:
– Yarı parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçiş (1925)
– Ramon Pinochet rejiminin kabulü (1978)
– Askeri rejimi sona erdirme (1988)

İrlanda: Halk oylaması 1937’de İrlanda Anayasası’na girmiştir. Bu düzenlemeden beri 27 adet kanun değişikliği yapılmış, referandum oylamasına gidilmiştir.

Sırbistan: Tarihinde sadece 2006 yılında, 1 adet referandum oylaması gerçekleşmiştir.

İsveç: İsveç kanunları bağlayıcı ve bağlayıcı olmayan iki referandum türü kabul etmektedir. Şimdiye kadar 6 adet referandum oylaması yapılmıştır.
İlki 1922’deki içki yasağı ile ilgili olarak ve sonuncusu 2003’te Avro para sistemine üyelik ile ilgili olarak yapılmıştır.

İsviçre: Federal, kantonal ve birleşik seviyeli oylamalar vardır.,
İsviçre’de referandum oylamaları her zaman Pazar günleri yapılmaktadır. Senede 3 veya 4 oylama gerçekleşmektedir.
İhtiyari ve zorunlu referandum olarak iki çeşit referandum düzenlenmiştir.

İspanya: 1976’da Francisco Franco’nun ölümünün ardından vatandaşların politik sistemi değiştirmek isteyip istemedikleri sorusu referandum konusu olmuştur. %94 olumlu oyla politik sistem değiştirilmiştir.
Yine 1986’da bir referandum da İspanya’nın NATO’ya üyeliği konusunda gerçekleşmiştir.

Fransa: Fransa’da anayasal değişiklikler yüksek çoğunluk ile veya halk oylamasında alınan sonuç ile değiştirilebilmektedir.

Birleşik Krallık: Birleşik Krallık’ta, parlamento egemenliğine bağlı olarak bağlayıcı referandum kararı alınamaz. Referandumlar çok seyrek gerçekleşir. Şimdiye kadar yalnızda 1 defa 1975’te, Avrupa Ekonomi Birliği’ne devam etme konusunu içeren bir referandum oylamaya sunulmuştur.
Birleşik Krallık’ta referandumlar ayrı bölümler için, Galler ve İskoçya’da (ve Kuzey İrlanda’da sonraki düzenlemelerden sonra) yetki verilmiş konularda gerçekleştirilebilmektedir.

ABD: ABD’de eyalet sistemi bulunması dolayısıyla, referandum kavramı, çoğunluğun verdiği eyalet ya da yerel bazda oylama anlamına gelmektedir. Referandum, oy çoğunluğu (çoğunluğun kararı), tek yetkili karar verme, teklif sunma gibi anlamlar içermektedir.
ABD’de federal düzeyde bir referandum yapılabilmesi için herhangi bir şart yoktur. Ancak, 24 eyaletli yapıda ve pekçok yerel ve şehir yönetiminde, referandum ve seçmen görüşüne başvuru için kimi şartlar belirlenmiştir.
En ünlü eyalet oylaması, mülkiyete dair (menkul ve gayrimenkul) vergilerin yükselmesini sınırlandırmaya dair California, 13. Önerisidir.
Referandumlar ülke genelinde, özellikle eyalet sistemlerini değiştirmede çok kullanılmaktadır.


Girişte belirtildiği gibi tanımlamaların çoğunda referandumun bir demokratik gelişmişlik anlamına geldiğini görüyoruz. Ancak dünyada referandumu ülkeler bazında farklı noktalardan incelediğimizde, aslında Türkiye’de olduğundan pek de farklı uygulamaların olmadığını anlıyoruz. İrlanda ve Avustralya dışında, yapılan referandum sayılarının, Türkiye’de yapılan beş adet referandumla neredeyse eşit, hatta altında olduğunu görüyoruz.

İrlanda’da yapılan 20 tane referandum oylamasını incelediğimizde:

– Oylama yaş sınırının 21’den 18’e düşürülmesi, (1973)
– Roma Katolik Kilise’sinin özel statüsünün kaldırılması ve diğer mezhep ayrımlarının
kaldırılması konusunda (1973)
– Kürtaj yasağının eyalet içi ve dışına dolaşım hakkını kısıtlayamayacağı hakkında
düzenleme (1992)
– Kürtaj yasağının anayasal düzenlemeden çıkartılması (1996)
– Nice Antlaşması’nı kabul etmek için kararı onaylama (2002)

gibi oylama konularıyla karşılaşıyoruz. İrlanda’dan sonra referandum sayılarında zirve yapan Avustralya’ya incelediğimizde ise:

– Senato Seçimleri, (1906)
– Alışveriş ve ticarette tekel müessesesinin düzenlenmesi, (1911)
– Alışveriş ve ticarette şirket, vakıf, tekel müesseseleri ve demiryolu işletmesinin
düzenlenmesi,
– Askeri Hizmetler, (1916-17)
– Endüstri ve Ticaret, (1926)
– Parlementoda Aborijinler, (1967)
– ve son olarak yönetim rejiminin belirlenmesi hakkında (1999)

gerçekleşen oylamalar gibi.

Bazı noktalardan Türkiye ile bu iki ülkeyi karşılaştırdığımızda sonuç şöyle çıkmaktadır ki:

– Avustralya 21,126,336, İrlanda’nın ise 4,301,000 olan nüfusu Türkiye’nin
74,877,000 olan nüfusu yanında çok düşük kalıyor.

– Avustralya ve İrlanda, Birleşik Krallık’ın birer uzantısı durumundadırlar ve sistem olarak benzer özellik taşımaktadırlar. (Avustralya için Monarşi) Ancak Türkiye bir cumhuriyettir.

– Avustralya, coğrafi keşiflerin uzantısı olarak meydana çıkan toprak alımlarının ve kolonileşmenin birleştirdiği mozaik yapı üzerine kurulmuştur. İrlanda ise 1922 yılında 26 yerel yapının Büyük Britanya ve İrlanda’nın Birleşik Krallık’ından ayrılarak cumhuriyet şeklinde kurulan bir ülkedir. Yani yönetim sistemi daha sonradan oluşmaya başlamıştır. Ancak Osmanlı Devleti’nin ardından gelen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, halen Osmanlı Kanunları’nı da içeren köklü bir yönetim ve hukuk geçmişine sahiptir. Ayrıca bulunulan coğrafya yüzyıllardır aynı kültürün çatısı altında birleşmiştir.

Karşılaştırmalar gözönüne alındığında, gerçekten demokrasinin göstergesi kabul edilen referandumların, yönetime halkın oylama yoluyla karar verme şeklinde katılmasının, pek de yerinde bir tanımlama olmadığı görülmektedir.

Öncelikle yirmiyedi adet referandum geçirmiş İrlanda’nın oylama konularına baktığımızda, “bir antlaşmanın kabul edilmesi”, “kürtaj yasağı hakkında kimi düzenlemelerin değiştirilmesi”, “oy kullanma yaşının düşürülmesi” gibi konuları buluyoruz.

Türkiye ile İrlanda’yı kıyasladığımızda, TBMM’nin bu konularda daha önceki yapılan değişikliklerde, çok da sıkıntılı olmayan ve referandum kadar geniş kapsamlı bir oylamaya gerek duyulmayan bir süreçte, halkın iradesi doğrultusunda yetkisini kullandığı görülmektedir.

Kırdördüncüsünü 1999’da, rejimin nitelikleri konusu üzerine yapan Avustralya’da ise ticari düzenlemelerin, azınlıklık haklarının referandum ile halkın oyuna sunulduğunu görüyoruz.
Türkiye ile Avustralya’yı kıyasladığımızda, TBMM’nin ticari konular gibi teknik bilgi gerektiren konularda kararı zaten evleviyetle kendi verme yoluna gidebileceğini mantıken çıkartabiliriz. Ben meclisimizin, tekel veya vakıflarla ilgili düzenlemeler hakkında halktan karar alma noktasına gelecek kadar sıkıntılı bir süreç geçirebileceğini düşünemiyorum. Yine yaklaşık olarak 4 milyon nüfuslu bir ülke ile 74 milyon nüfuslu bir ülkenin referandum oylaması karşısında tutumunu sizin takdirinize bırakıyorum.

Birleşik Krallık’taki zümre sistemine binaen bağlayıcı bir referandum kararı verilememektedir. Bu bilgiye dayanarak İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda ve yine pek çok koloni devlet düzeninde referandumun bir demokrasi göstergesi olarak kabul edilmediğini anlamak pek de zor değil.
Birleşik Krallık’ta demokrasi var mıdır, ne kadar etkilidir? Zümre yönetimi ve krallık içinde bulunan ülkelerin parlamento yönetimi ve monarşik yönetimi birbirinden çok ayrı olduğu için, demokrasinin anlaşılan manada bulunduğunu kabul edebiliriz. Ancak genel kural, demokratik yönetimi biraz kısıtlıyor gibi görünüyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde ise eyalet sisteminin geçerli olması, zaten bizim anladığımız manada referandumların gerçekleşemeyeceğini kanıtlıyor. Ancak ABD’deki sistemde referandumların bir demokratikleşme kanıtı olarak tanımlanabileceğini söyleyebiliriz. Çünkü yapılan referandumlar, genel olarak, federe yapıdaki yönetim sistemlerini bile değiştirme amacıyla kullanılmaktadır. Halk kendini aldığı kararlarla, belli dönemler için bile olsa, istediği gibi yönetiyor.
Tüm bu farklı sistemler ideal veya karmaşık görünse de, her toplumun kendine özgü bir geçmişi, toplum yapısı ve yönetim şekli vardır. Demokratikleşmek ve milletin egemenliğini yasa-mada ön plana çıkarmak, yapılan referandumların sayısıyla değil, gerçek millet iradesinin oylamaya yansımasıyla ölçülmelidir.
-------

Buyrun inceleyin bakalım, dünyanın hangi üklesinde tek pakette 26 madde birden oylamaya sunulmuş.

Vermiş olduğunuz örnekler hep Batılı Ülkere ait örnekler bize batının İlmi ve Medeniyeti dışında birşeyinin lazım olduğunu zannetmiyorum.
 

faris

Well-known member
Çoğunlukla vurgulanan neden darbecilerin yaptığı anayasayı değiştirelim yönünde oluyor; ideal hukuk olması gereken hukuktur bununla beraber pozitif hukuk ise yürürlükte olan hukuktur. Mesele ideal hukuk olması gerekmez mi? Yani o zamanın şartlarıyla öyle ya da böyle bir anayasa yapıldı anayasayı yapan zihniyeti tartışmak yerine anayasanın veya kanunların günümüze cevap verebilirliğini tartışsak yeri değilmidir?

Eğer zihniyeti tartışacaksak bütün anayasayı hukuku yok saymalıyız ki medeni kanunu başka yerden ceza kanunu başka yerden borçlar kanunu vs. bir çok kanunu diğer avrupa ülkelerinden almadık mı kullanmıyor muyuz? Mesele insan ve toplum ise o zaman onlara uygun kanunlar yapılmalı ve yapılan bu kanunlara bu yönde bakılmalı..

Hem önümüzdeki anayasa değişikliklerini incelemişseniz çoğu anayasa kanunları aynı kalmış sadece ince ayrıntılar ekleme yapılmış ki hukuk boşluğu doldurulmuş oluyor.. Malumunuz bizdeki hukuk sistemindeki açık ve boşluklardan dolayı hukuk tam manasıyla sağlanamıyor.. Bu değişikliklerin bir kısmı hukuk boşluklarını doldurmakta..

Hem neden maddeleri görüşülmüyorda çerceve olarak kim yaptı niye yapıyoru konuşuyoruz?
 

Tambur

Well-known member
Minibüsün en arkasındayım,işten evime gidebilmek için.
Yer:maltepe-merkez bir yanda evetçiler bir yanda hayırcıların olduğu insan topluluğu.
Minibüs durdu.70-75 yaşları arasında yaşlı bir bayan bindi.Bende oruçuluyum başım çok ağrıyor sakinim:)
Yaşlı kadının minibüs şöförüne söylediklerini aynen aktarıyorum;
Bu Akp liler çokkkk ş..... siz bize nispet yaparcasına bağırıyorlar.Yanlarında da o bitliiiii kadınlar var...Yani kapalı kadınlardan bahsediyor.
Minibüs şöförü döndü arkasını ve kadını tutup aşağı attı.Valla ben çok şaşırdım.Kadın dışarıdan ben ne akp linin arabasına binerim ne de muhabbet ederim diyerekten yol aldı.


Evet bende diyorum ki,bu bir siyasi mesele değildir bu haksızlığa uğramışların,hor görülenlerin mücadelesidir.
 

Sirac

Well-known member
Genel olarak konuşulan ve cevabı net olarak bilinmeyen sorular şöyle:

SORU 1: “ …ancak, Yüksek Askerî Şûrânın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır.”

Hükmüne göre daha önceden Silâhlı Kuvvetler’den disiplinsizlik sebebiyle ilişiği kesilen personel dâvâ açıp Silâhlı Kuvvetler’e geri dönebilecek mi? Veya haksızlığa uğramışsa tazminat alabilecek mi?

CEVAP 1: Evet dönebilecek veya tazminat alabilecek “desem” çok iyi olurdu. Ancak üzülerek bunu söyleyemiyorum.

Zira şu an halen yürürlükte olan Anayasanın 125. maddesine göre Yüksek Askerî Şûrânın kararları yargı denetimi dışındadır. Ağustos 2010 Şûrâ kararları için de bu hüküm geçerli. Yani en yakın Ağustos 2010 Şûrâ kararları için de (şerhli bile olsa) yargı yoluna gidilemeyecek.

Geri dönüş veya tazminat talep edilemeyecek.

12 Eylül 2010 tarihine kadar hiçbir kanun mevcut anayasaya aykırı olarak yorumlanamayacağına göre şu anki anayasanın 125. maddesinin net (ve sert) hükmüne göre halk oylamasından önceki tüm Yüksek Askerî Şûrâ kararları yargı denetimi dışındadır.

Eğer değişiklik metnine “Bu hüküm geçmiş şûrâ kararları için de geçerlidir” diye yazılsaydı bu açık anayasa hükmüne göre tartışmasız eski şûrâ kararları için yargı yoluna gidilir, geri dönüş veya tazminat talep edilirdi.

Sandıktan evet çıkarsa 12 Eylül 2010 tarihinden sonraki Yüksek Askerî Şûrânın ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açık oluyor.

Ancak yargı yolu için başvuruların ancak Askerî Yüksek İdare Mahkemesine yapılacağı da gözden uzak tutulmamalı.

Bu nokta şu açıdan önemli.

Millî Savunma ve İçişleri Bakanlığı tarafından 27.12.1998 tarihinde çıkarılan ve aynı tarihte Resmî Gazetede yayınlanan Subay Sicil Yönetmeliği’nin Disiplinsizlik veya Ahlâkî Durum Nedeniyle Ayırma başlığı altındaki Üçüncü Bölüm 91. madde de:

“Aşağıdaki sebeplerden biri ile disiplinsizlik veya ahlâkî durumları gereği Silâhlı Kuvvetlerde kalmaları, son rütbelerine ait bir veya birkaç belge ile anlaşılıp uygun görülmeyenler hakkında, hizmet sürelerine bakılmaksızın emeklilik işlemi yapılır” denilmektedir.

Bu sebeplerden 91/e bendine göre

“Tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasî, yıkıcı, bölücü, irticaî ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı anlaşılanlar” da (anayasa değişse de değişmese de) hizmet sürelerine bakılmaksızın yine emeklilik işlemine tabi tutulacak. Aynı hüküm Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60/f maddesinde de yazılı.

Bu maddeler hükümet tarafından değiştirilmedikçe anayasa da şûrâ kararlarına karşı yargı yolunun açık olması bir anlam ifade etmiyor.

Bu maddeleri değiştirmek hükümetin elinde. Fakat değiştirmek için bu güne kadar hiçbir şey yapılmadı. Bu güne kadar ayırma işlemlerinin çoğu bu madde işletilerek yapıldı.

Özellikle madde içerisinde yer alan “irtica”nın ne olup ne olmadığı anayasa da, Ceza Kanununda ve sair mevzuatta tanımlanmıyor.

İrtica kelimesi şu an muğlak bir kavram ve içine ibadetin bile sokulabileceği istismara açık bir kurnazlık ifadesi. “İrticaî görüş, irticaî tutum ve davranış nedir?” Tarifi hiçbir kanunda yer almıyor.

Tüm bunlardan başka Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin yapısında hakim sınıfından olmayan kurmay yarbay-albay yer almakta.

“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin Üyeleri; a) İki yılını doldurmuş kurmay yarbaylarla albay rütbesinde üç yılını doldurmamış kurmay subaylar, b) En az yarbay rütbesinde birinci sınıf askerî hakimler, arasından seçilirler. (AYİM Kanunu Madde 7 )

İdarî yargının “askerî” ve “idarî” olarak ayrışması zaten başlı başına ayrı bir sorun.

Bu durumda Silâhlı Kuvvetlerden ilişiği kesilen personel hakkında hazırlanan dosyanın, şûrâdaki generallerin önünden üç askerî hakim ve iki kurmay subaydan oluşan bir mahkemenin önüne gelmesinin (yukarıdaki hükümlerin yürürlükte olması karşısında) sonucu değiştirmeyeceği belli oluyor diyerek şerhimizi düşelim.

Bu durumda her yönüyle demokrasi ve hukukun üstünlüğünü esas alan yapısal değişim yapılmadan elbisenin yama tutması zor görünüyor.

alıntı
 

Sirac

Well-known member
Vermiş olduğunuz örnekler hep Batılı Ülkere ait örnekler bize batının İlmi ve Medeniyeti dışında birşeyinin lazım olduğunu zannetmiyorum.

İnanın bu mesaja çok güldüm. Biz Üstadımızdan r.a. batının hakperestliğine benzememe dersi mi aldık?

Bizden birileri yanlış yapınca doğru da neden batı yanlış olsun?

"İşleri dinimiz gibi, dinleri işimiz gibi" dememişmiydi merhum Mehmed Akif?
 

Merih

Well-known member
Batıya sırtını çeviren bütün ülkeler bugün sırt çevirdikleri ülkelerin ya sömürgeleri yada bağımlıları olmuşlardır.

Bknz.

Afrika örneği var. Bugün Afrika da Sömürülmemiş birtek Ülke gösterebilirmisiniz. Ve bu Ülkeler niçin sömürülmüş birde buna bakalım. Medeniyet demek bedeni açmak teşhir olmak değildir. Medeniyet ; Demek Hak demek demokrasi hürriyet Çağdaş yaşam demek ben kavramlar dusturunda Medeniyet ibaresini sarfediyorum. Sizin Medeniyet yorumunuz nasıldır ben bunu bilemem. Mehmet Akif Ersoyunda zaten Zıt düştüğü nokta bu esasların dışındaki bazı esaslardan kaynaklanmaktadır. Ustad Bediuzzamandan neyin dersini aldığımızı söylerken Anayasa referendumuna ilişkin verdiğiniz bütün örnekler Batılı ülkeler kaynaklı orada ben İslam dünyasından hiç bir ülkeyi göremedim.
 

Sirac

Well-known member
İtiraz ettiğiniz nokta nedir kardeşim?

Sandığa giden seçmenin neyi oylayacağını net bir şekilde bilebilmesi için bu tek maddelik oylamalar.

Bunun batıda bu şekilde tatbik edilir olması o tatbikin reddini gerektirmezki.

Ne güzel işte, kavga yok, kutuplaşma yok.

Bunun nesini reddediyoruz? Daha mı iyi kavga kutuplaşma?


 

Tarihci

Marmara Tarih
Buyrun inceleyin bakalım, dünyanın hangi üklesinde tek pakette 26 madde birden oylamaya sunulmuş.

Dünyanın hangi ülkesi bu konularda bizim kadar geri kalmış(götürülmüş) ki ? Örnek verdiğiniz batılı demokrasiler zaten demokratik anaysalara sahip, onlar yalnızca çağın ihtiyacını karşılayamayan maddeleri eskidikçe değiştiriyor yeniliyorlar.. Bizim durumumuz onlarla kıyas edilemez.. Biz defaatle askeri darbe yemiş topal bir demokrasiye sahibiz o yüzden onların yenilenmek ve gelişmek için bir iki madde değiştirmeye ihtiyaçları varken bizim 26 maddeye hatta daha fazlasına ihtiyacımız var. Bizim ihtiyacımızı onların usuluyle gidermeye çalışırsak hataya düşeriz.. Zaten yenileşme ve çağdaşlaşma adına yıllardır yapılan yanlış da bu... Efendim avrupada böyle yapılıyor.. e kardeşim bizim insanımız avrupa insanının alışkanlıklarına hissiyatına düşüncelerine adetlerine geleneklerine sahip değilki.. Bizim kültürümüz avrupa kültürü değil ki.. En baside indirgeyerek örneklersek; Avrupalı taharet ihtiyacı hissetmediği ve gerek duymadığı için klozetine taharet musluğu yapmaz.. e şimdi avrupa yapmamış biz de yapmayalım dersek bu klozet bize yaramaz.. çünkü bizim ihtiyacımıza cevap vermiyor.. Aynı şartlarda gerçekleştirilmeyen olayları kıyaslayıp bakın onlar öyle yapmış biz böyle yapıyoruz dersek yanılırız. Bizim gibi 26 maddeyi referanduma götürüp hepsini tek tek oylatan bir avrupalı demokrasi var mı yok mu? Yok... Onların 2-3 maddelik değişikliklerindeki usulu bizim 26 maddelik değişikliğimize kıyaslarsak elbetteki farklılık olacaktır ve bu normaldir. Eğer onlarda 26 maddelik bir değişikliğin referandumunu tek tek maddeleri oylamak suretiyle yapmış olsalardı, o zaman bize kıyas edilebilirlerdi. Şimdi yaralar farklı ilaçlar aynı olsun derseniz olmaz..

Bakın kendiniz söylüyorsunuz dünyada 26 madde birden tek pakette referanduma götüren yok diye.. Ama biz götürüyoruz, o halde bizim usulumuzle onların usulunun farklı olması mantıken doğru oluyor zaten..
 

ebrar172

Well-known member
Muhalif kanat gibi duracam ama üstadın siyasetle ilgili görüşleri ortadayken feyzini ondan alan bu forumda siyasi görüşler veya siyasi kamu oyu yoklamalarını doğru bulmuyorum

Daha evvel eklediğimiz halde ihtiyaca binaen tekrar ekliyorum röportajı:)

http://www.risaleforum.net/site-yon...i/46544-anayasa-degisikligi-2.html#post210000

kardeşlerimiz birçok defa tekrarlamışlar velakin tesiri olmamış sanırım, meselenin partilerle ve de siyasetle alakası yok.unutulan şu ; bu sözünü ettiğimiz maddeler geçmişte ve günümüzde bizlere uygulanan yasalardır.mecliste değil , darbeci paşaların keyfine göre hazırlanmış yasalardır.

Bazı yerlerde geçmişte ne olmuşsa olmuş bize ne bundan gibi abes yorumlar duyuyorum
geçmişte olmuş aman banane günahı var ya da yok asılmış gitmiş ben bu güne bakarım zihniyetine diyecek söz varmıdır ki!
işte bu düşüncede olup konuyu sadece darbelerle, menderes ve arkadaşlarının asılması ya da; "sağcılarla solcuları ayırmadık bir ordan bir burdan usulunce astık" diyenlerle alakalandırıp aman bize ne tavrında olanlar var.hala vakit varken herkes otursun bir daha okusun nedir ne değildir..
 
Üst