Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
*Ali İhsan TOLA*
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="nkulunk" data-source="post: 414770" data-attributes="member: 1030858"><p>Nur'dan Bir Adamın Gölgesinde</p><p> </p><p>Ormanın ağaçları, çiçekleri, kuşları, kurtları, suları kimi bekliyor acaba? İnsanın içini ürperten bu sessizlik sesinde beklenen kim? Belli, birisi veya birileri bekleniyordu. Hazırlık yapıyorlar. Arslan, Kaplan, Ayı, Kurt, Tilki, Kuş, Yılan ve daha niceleri en güzel elbiselerini giymişler. Birbirlerine; "En yakışıklı benim, ben." der gibiler. Ağaçların havası daha başka. Rüzgâra emir veriyorlar. "Bizden emir almadan, ormana gelme" der gibi. Herkesimde bir merak. İlçenin istihbarat birimleri haber almışlar! "Bu adam dağa çıkacak!" Her ihtimal üzerinde duruyorlar. Kim bilir dağda neler olacak? Dağ başlarında bir adam, adanmış yüreği ile dağın başında güneş gibi doğacak. Polis ve istihbarat yıllardır NUR'un çocuklarına ACABA'lar ile bakmadı mı? Ormanı keşfetmek için Allah (CC) adeta Senirkent'in dağ eteğinde dünya'ya teşrif ettirmişti. Ormanın mühendisi olmak kolaydı. Bediüzzaman'ın talebesi olmak. İşte bütün mesele. Orman O'nun ilham kaynağı olmuş. Kâinat mektebinin bir cüzünü tahsil ederek, Nur fırınına hazırlamıştı. NÂR ile NUR arasında kalan bir insanın elini ve gönlünü tutacak VELİ'ler de olmaz ise? Eyvah, kayıyorum. Elimi kim tutacak? Canıma kıymak ve bu hayattan çekilmek istiyorum!.. Çılgınca arabasını sürüyordu. O çılgınlaştıkça, altındaki arabası da çılgınlaşıyordu. İstiyordu ki, kaza olsun ve ölsün!.. Ölüm bu kadar arzu edilir mi? O da ne? O'nun huzurunda. Boylu boyunca günlerce yerde yatış. Öldü mü, kaldı mı? Üzerinde müthiş bir tebessüm güneşi.</p><p>Ormanı terk ederek, insanlık ormanına dahil olmak istiyordu. Oysa insan ne ağaca, ne kurda, ne kuşa benzemiyordu. Nasıl tahammül edecekti? Kim öğretecekti? 1950 yılında Bediüzzaman Said-i Nursi'ye intisap etmişti. İntisap ama şartsız, hilesiz, gösterişsiz. Nur Risaleleri ruhunu doyurmuş, doyurmuştu. Mühendislik O'na çelik çomak oyunu gibi gelmeye başlamıştı. Sav ilçesinde teksir makinesinin başında bir nur işçisi. Bir kişiye daha ulaşabilmenin derdi ile dertlenen, nur damlası bu adam: Adam gibi bir adam. Yüreği Allah'a adanmış bir eren. Üstadın adeta siyasi danışmanı gibi. Dayısının oğlu Tahsin Tola Adnan Menderes döneminde Demokrat Parti Milletvekilidir. 1953- 1956 yılları Risale-i Nurların Lâtin harflerine çevrilerek matbaalarda basılmasında fiilen görev almışlar. Kâğıdın karaborsada olduğu yıllarda Merhum Ali İhsan Tola amcamız, kâğıt temini hususunda büyük gayretler göstermiş.</p><p>Ben Ali İhsan Tola amcayı nasıl tanıdım? Kardeşim Metin vesile oldu. Sonra, Isparta adeta doğum yerim gibi oldu. Ali İhsan amcanın manevi kızı Leylâ hanımın zevcem ve çocuklarımla yakından ilgi ve eğitimi, bizi ailece Isparta'lı yapmaya yetmişti. En çok dikkatimi çeken Ali İhsan amcada, meşrep taassubu yoktu. Saatlerini bizlere ve aile ve çocuklarıma ayırırdı. Öyle ki büyük kızım Firdevs hanım "DEDEM"i öylesine telâffuz ederdi ki, işitenler "Deden mi?" sormadan edemezlerdi. Din kardeşliğini bize bir NUR ustası olarak o kadar güzel yaşatıyordu ki... Mehmet Zahid Kotku, Hacı Dursun, Mahmut efendi gibi zatların sohbet halkalarında bulunmuş bir garip kul olarak, Ali İhsan Amcanın sohbet sofrası da zengin ve yüreklere işleyiciydi.</p><p>Bir gün Bediüzzaman hazretleri Ali İhsan Tola amcaya bitkilerdeki, madenlerdeki ve sulardaki özellikleri anlatır. Bitkilerden havaya yansıyan iyonlardan bahseder. Teneffüs yoluyla alınan iyonlar da gıda olabilir, diyor Bediüzzaman Ali İhsan amcaya.</p><p>Ben kendisine bir tıp doktoru yakıştırması yapmam. Ancak, tıp doktorlarının kendisinden çok şeyler öğreneceğini söylerim.</p><p>19 Mayıs 2013 Pazar günü zevcem, Havva Firdevs kızım, Leylâ abla, evlâtları İbrahim ve Mehmet ile birlikte Senirkent'te Ali İhsan Amcanın yıldönümü programına katıldık. Odasına hiç el sürülmemiş. Kocaman bir fotoğraf. Çerçevelenmiş. O bana bakıyor, ben O'na. Yok, yok bakmıyor. Konuşuyoruz. Türkiye siyasetinden konu konuyu açıyor. Barış sürecini kendilerine anlatıyorum. Biraz sonra tepsi içinde yemeğimiz geliyor.</p><p>Hele o Bamya?!..</p><p>Mermer mezarın başında oturdum. Programı oradan izliyorum. Kalabalığa baktım. Samimi ve gösterişten ırak. Sermaye ve siyasetin kuşatması altında olmayan Müslümanlar topluluğu.</p><p>Hapishanelerin Medrese-i Yusufiyye diye adlandırıldığında, riyanın kokmadığı bir toplulukta olmaktan lezzet aldım.</p><p>Ali İhsan Amca, biliyorum elin elimde, gönlün gönlümde.</p><p>Allah rahmet etsin.</p><p> </p><p>Nejdet KÜLÜNK</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="nkulunk, post: 414770, member: 1030858"] Nur'dan Bir Adamın Gölgesinde Ormanın ağaçları, çiçekleri, kuşları, kurtları, suları kimi bekliyor acaba? İnsanın içini ürperten bu sessizlik sesinde beklenen kim? Belli, birisi veya birileri bekleniyordu. Hazırlık yapıyorlar. Arslan, Kaplan, Ayı, Kurt, Tilki, Kuş, Yılan ve daha niceleri en güzel elbiselerini giymişler. Birbirlerine; "En yakışıklı benim, ben." der gibiler. Ağaçların havası daha başka. Rüzgâra emir veriyorlar. "Bizden emir almadan, ormana gelme" der gibi. Herkesimde bir merak. İlçenin istihbarat birimleri haber almışlar! "Bu adam dağa çıkacak!" Her ihtimal üzerinde duruyorlar. Kim bilir dağda neler olacak? Dağ başlarında bir adam, adanmış yüreği ile dağın başında güneş gibi doğacak. Polis ve istihbarat yıllardır NUR'un çocuklarına ACABA'lar ile bakmadı mı? Ormanı keşfetmek için Allah (CC) adeta Senirkent'in dağ eteğinde dünya'ya teşrif ettirmişti. Ormanın mühendisi olmak kolaydı. Bediüzzaman'ın talebesi olmak. İşte bütün mesele. Orman O'nun ilham kaynağı olmuş. Kâinat mektebinin bir cüzünü tahsil ederek, Nur fırınına hazırlamıştı. NÂR ile NUR arasında kalan bir insanın elini ve gönlünü tutacak VELİ'ler de olmaz ise? Eyvah, kayıyorum. Elimi kim tutacak? Canıma kıymak ve bu hayattan çekilmek istiyorum!.. Çılgınca arabasını sürüyordu. O çılgınlaştıkça, altındaki arabası da çılgınlaşıyordu. İstiyordu ki, kaza olsun ve ölsün!.. Ölüm bu kadar arzu edilir mi? O da ne? O'nun huzurunda. Boylu boyunca günlerce yerde yatış. Öldü mü, kaldı mı? Üzerinde müthiş bir tebessüm güneşi. Ormanı terk ederek, insanlık ormanına dahil olmak istiyordu. Oysa insan ne ağaca, ne kurda, ne kuşa benzemiyordu. Nasıl tahammül edecekti? Kim öğretecekti? 1950 yılında Bediüzzaman Said-i Nursi'ye intisap etmişti. İntisap ama şartsız, hilesiz, gösterişsiz. Nur Risaleleri ruhunu doyurmuş, doyurmuştu. Mühendislik O'na çelik çomak oyunu gibi gelmeye başlamıştı. Sav ilçesinde teksir makinesinin başında bir nur işçisi. Bir kişiye daha ulaşabilmenin derdi ile dertlenen, nur damlası bu adam: Adam gibi bir adam. Yüreği Allah'a adanmış bir eren. Üstadın adeta siyasi danışmanı gibi. Dayısının oğlu Tahsin Tola Adnan Menderes döneminde Demokrat Parti Milletvekilidir. 1953- 1956 yılları Risale-i Nurların Lâtin harflerine çevrilerek matbaalarda basılmasında fiilen görev almışlar. Kâğıdın karaborsada olduğu yıllarda Merhum Ali İhsan Tola amcamız, kâğıt temini hususunda büyük gayretler göstermiş. Ben Ali İhsan Tola amcayı nasıl tanıdım? Kardeşim Metin vesile oldu. Sonra, Isparta adeta doğum yerim gibi oldu. Ali İhsan amcanın manevi kızı Leylâ hanımın zevcem ve çocuklarımla yakından ilgi ve eğitimi, bizi ailece Isparta'lı yapmaya yetmişti. En çok dikkatimi çeken Ali İhsan amcada, meşrep taassubu yoktu. Saatlerini bizlere ve aile ve çocuklarıma ayırırdı. Öyle ki büyük kızım Firdevs hanım "DEDEM"i öylesine telâffuz ederdi ki, işitenler "Deden mi?" sormadan edemezlerdi. Din kardeşliğini bize bir NUR ustası olarak o kadar güzel yaşatıyordu ki... Mehmet Zahid Kotku, Hacı Dursun, Mahmut efendi gibi zatların sohbet halkalarında bulunmuş bir garip kul olarak, Ali İhsan Amcanın sohbet sofrası da zengin ve yüreklere işleyiciydi. Bir gün Bediüzzaman hazretleri Ali İhsan Tola amcaya bitkilerdeki, madenlerdeki ve sulardaki özellikleri anlatır. Bitkilerden havaya yansıyan iyonlardan bahseder. Teneffüs yoluyla alınan iyonlar da gıda olabilir, diyor Bediüzzaman Ali İhsan amcaya. Ben kendisine bir tıp doktoru yakıştırması yapmam. Ancak, tıp doktorlarının kendisinden çok şeyler öğreneceğini söylerim. 19 Mayıs 2013 Pazar günü zevcem, Havva Firdevs kızım, Leylâ abla, evlâtları İbrahim ve Mehmet ile birlikte Senirkent'te Ali İhsan Amcanın yıldönümü programına katıldık. Odasına hiç el sürülmemiş. Kocaman bir fotoğraf. Çerçevelenmiş. O bana bakıyor, ben O'na. Yok, yok bakmıyor. Konuşuyoruz. Türkiye siyasetinden konu konuyu açıyor. Barış sürecini kendilerine anlatıyorum. Biraz sonra tepsi içinde yemeğimiz geliyor. Hele o Bamya?!.. Mermer mezarın başında oturdum. Programı oradan izliyorum. Kalabalığa baktım. Samimi ve gösterişten ırak. Sermaye ve siyasetin kuşatması altında olmayan Müslümanlar topluluğu. Hapishanelerin Medrese-i Yusufiyye diye adlandırıldığında, riyanın kokmadığı bir toplulukta olmaktan lezzet aldım. Ali İhsan Amca, biliyorum elin elimde, gönlün gönlümde. Allah rahmet etsin. Nejdet KÜLÜNK [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
*Ali İhsan TOLA*
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst