akna
Well-known member
ZÜBEYİR AĞABEY’ DEN TAVSİYELER
GENÇLİK NASIL DEĞER KAZANIR ?
1. Ey genç kardeşim ve zamanlarını hayhuylu, başıboş yaratıklar gibi boşluklar içinde geçiren sersem nefsim ! Bu yaşa geldin. Çocukluktan çıktın. Çocuklar varki, sen onlardan gerisin. Sakallı çocuk olmak, bir insan için maskaralık, çirkinlik ve kötülük alâmetidir.
Halbuki sana yakışan, senin taze ve şirin gençliğine yaraşan, hoplayıp zıplamayı bırakıp, olgun ve yüksek bir müslüman nazmedi olarak ilm-i imana çalışmak, islamiyetin yüce bilgisiyle bilgin olmaya gayret etmektir. Allah’a ibadet ve itaat edip, namaz ve ibadete sarılıp, güzel gençliğini çirkinleşmekten, gençlik günlerini boşuboşuna öldürmekten kurtarmaktır.
2. Kendini bir yokla. Ben seni görüyorum ki, sende parlak ve ebedi bir istikbali kazanma kabiliyeti var. Bu istidat senin gençlik ruhunun nurundan fışkırarak, senin manevi ve maddi sîmânda ışıldamakta; gözlerinden, okumaya ve Allah’a ibadete olan sevgi kıvılcımları pırıl pırıl parıldamaktadır. Bu nurları karartmamayı bu ışıkları söndürmemeyi aklın ve kalbin sana feryad ü figanla ihtar ediyor.
Ruhun, derinliklerde, “ Oku ! Allah’ın bahtiyar bir kulu, cemiyetin gülü, İslamiyetin bülbülü ol ” diye İlahi bir sada ile sana sesleniyor. Bu sadaya kulak verip Nur-u Kur’anla ilim ve irfan sahibi olarak iki cihanın saadetiyle mes’ud ol.
3. Gençleri imana ve İslami hayata heyecan ve aşkla teçhiz ve tezyin etmek gerektir. Gençlerde istiklal, istikamet, ahlaki güzellik ve yükseklik, terakki ve tekâmül, tefeyyüz ve tekemmül aşkını uyandırmak elzemdir.
4. Bize dinimizi, millet ve neslimizi, mâzi ve müstakbelimizi sevmek, bizi ezeli ve ebedi bir gaye sahibi yapmak, bu mukaddes gaye uğrunda coşmak, icabında ser verip sır vermemek, serden geçip dönmemek aşkını aşılamak gerektir. Biz bîçâre gençleri iman ve İslamiyet hizmet ve mes’uliyetine, hidemat-ı Kur’aniyeye ( Kur’an hizmetlerine) yöneltebilmek; cesaret, şecaat, azim, sebat, sadakat, sabır ve tahammül gibi yüksek seciye ve vasıflara sahip olma aşkını zerk etmek lazımdır.
5. İmanı kurtarmak, Kur'âna ve Nura hizmet gibi mukaddes ve asil bir dâvâ uğrunda hayatımı fedâdan çekinmeyeceğim.
SAADETİN ANAHTARI : İLİM
1. Ey nefsim! Tahkîki iman ilmini oku. Hakkı ve hakikati öğren. Cahil kalma. Münevver ol. Aydın ol. Cahil insan, cahil bir genç, cahil bir kadın, ne kadar varlıklı da olsa yine fakirdir, geridedir, aşağıdadır. Okuyan erkek ve kadın, genç ve ihtiyar dâimâ ileride, dâimâ yükseklerdedir. Bütün fenalıkların, hayattaki bütün bedbahtlıkların vasıtası cehalettir. Bütün iyilik ve güzelliklerin, bütün saadet ve huzurun tek çaresi, ilm-i îman bilgisiyle aydınlanmak ve nurlanmaktır.
2. Her erkek ve kadın için ilme çalışmak, cahillik bataklıklarında batmamak farzdır.
3. Her türlü belâlar, şer ve azaplar, dinimizi iyi bilmemezlikten, tahkîki iman nurundan ve feyzinden mahrum kalmaklıktan, cehalet karanlıklarından ileri gelir. Her nevî saadetler, her çeşit selâmetler, ferah ve neş'eler, umum huzur ve sükûnlar, her sınıf güzellikler, tahkîki iman ilmi ile tenevvür etmekten, aydınlanmaktan ileri gelir.
4. Bilgili insan güneşe benzer, girdiği yeri aydınlatır.
5. İman hakikatlarını tetebbu ve mütâlaaya bilhassa çok muhtacım.
6. Zihnimiz uzun zaman iman ve Kur'ân hakikatlarıyla meşgul olursa, zihnimize nuranî ilhamlar ihsan edilir.
7. Amelî ve fikrî hayatımıza sırat-ı müstakim rehberliğini yapan tek kaynak, Kur'ân hakikatlarıdır. Bu eserlerin her iki hayatımızdaki tesiri, nüfuzu çok yüksek ve pek derindir.
8. Kur'ân hakikatlarında ruhu ve zevki yükselten, fikri tekemmüle götüren (olgunlaştıran), selim bir akla sahip kılan bir hususiyet vardır. Kur'ân hakikatları manevî bir enerji kaynağıdır.
9. Şehevî temâyülleri uyandıran, tahrik eden ve bizi müphem hayallere müstaid kılan ( hazırlayan), tenbelliğe teşvik eden kitapları okumamalıyız. Bunlardan nefret etmeliyiz.
HEDEFE NASIL VARILIR ?
1.Nur-u Kur'ânla meşguliyet, insanda yüksek hazlara, ebedî saadete ve bâki şereflere karşı yüksek hisler husule getirir.
2.Tahkikî iman dersleriyle tenevvür eden (nurlanan) bir kimsede sefil hisler, yerlerini âli (yüksek) duygulara terk ederler.
3.Gaye ve maksatta muvaffak olmanın sırrı şudur; maksat ve gayeye faydalı olan birşeyden istifade etmektir. Onun haricindeki şeylerle meşguliyeti mâlâyani addetmektir. Lüzumsuzluğuna inanmaktır.
4.Nazarlarımı haricî âlemden kendi nefsime, iradî bir sûrette çevirmeliyim. Haricî vak'a ve hadiselere tâbi olmadan, kudsî hizmetime ve ulvî meşguliyetime devam etmeliyim.
5.Tenbelliğe; basit ve mânâsız zevklerime müsaade etmeyeceğim.
6.Gayr-i meşru ve lüzumsuz arzularıma mukavemet ve muhalefet etmeliyim.
7.Yeknesak dünyevî meşguliyetler, insanın mahiyetindeki ulvî melekeleri körletir. Mânevî terakkiyata medar olacak yüksek istidatları söndürür. Kabiliyetler verimsiz kalır.
8.Yüksek bir gaye; ebedî, canlı ve cazip bir maksat. İşte, bütün sıcak heyecan ve fikirlerimizi bunun üzerine çevirebil-meliyiz. Böylece hedefe varabiliriz.
9.Maksat ve gayelerimize muvafık hislerimizden hemen istifade etmeliyiz. İşimizin kudsiyetine ve yüksekliğine karşı bir his mi husule geldi ? Hemen iş başına! İşi hoş ve cazip kılan zihnî ve bedenî bir kuvvet mi hissettik ? Çabuk kitap başına! Derhal iş başına !
10.Fikirleri ve hareketleri hoş ve meşru olmayan, hayat tarzları İslâmiyete muvafık gelmeyen ve vâki sebeplerle tenbelliği mâkul ve meşru gösteren arkadaşlardan büyük bir soğuklukla uzaklaşmalıyım.
11.Gözümüz, kulağımız ve bütün hassalarımız haricî âleme baktığımızda ne vazife görüyorlarsa, şuur da iç dünyamızda aynı vazifeyi görüyor. Ruhumuzun bütün gayretlerini Kur'ân ve iman hakikatlarında sarf etmeye cehd etmeliyiz.
12.Birlikte yaşadığımız insanların bize yaptıkları tesirler, gayr-i şuurî, hayatımızı değiştirebilir.
13.İnsan dâimâ kendini tahlil ve murakabe ( kontrol) etmek itiyad ve kudretinde bulunmazsa, nefsini ve iç dünyasını kolayca tanıyamaz.
14.İnsan dikkate, tahlile ve muhakemeye alışmalıdır.
alıntı