Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Memba
Zekat
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="mihrimah" data-source="post: 82623" data-attributes="member: 656"><p><strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">HZ. ÖMER’İN YANGINI SÖNDÜRMESİ</span></p><p></strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Hz. Ömer döneminde bir yangın çıktı bu o kadar şiddetli bir yangındı ki ateş taşları bile kuru odun gibi rahatlıkla yakıyordu.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Yangın çok büyüktü ve her an daha da büyüyordu. Yangın büyüdükçe büyüdü; evleri, yapıları hatta kuşların kanatlarını ve yuvalarını tutuşturmaya başladı.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Kısa bir sürede alevler şehrin yansını sardı: Artık su kâr etmiyordu. Halk ateşe kova kova su ve sirke döküyordu, fakat nafile. Yangını söndüremeyen halk Ömer'e koşmaktan başka çare bulamadı.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Ya halife yangını söndüremiyoruz, bize yardım et." diye yalvardılar.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Hazreti Ömer işin aslını ve sırrını biliyordu.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"O yangın Allah'ın (c.c.) alâmetlerindendir. Sizin cimrilik ateşinizin bir şulesidir. Yangına su serpmeyi bırakın cömertlik edip fakirlere, yoksullara yardım edin, yiyecek içecek dağıtın, cimriliği bırakın." dedi.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Bunu duyan halk itiraza başladı:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Biz cömert insanlarız fakirleri doyuruyor yoksullara yardımda yarışıyoruz." dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.):</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Siz âdet hâline getirdiğiniz İçin yoksula yardım ediyorsunuz, Allah (c.c.) rızası için değil. Sizin derdiniz, maksadınız, övünmek, gösteriş yapmak. Yoksa siz Allah'ın (c.c.) rızasını gözetmiyorsunuz. Bunu terk edin ki Rabbim size merhamet etsin." buyurdu.</span></p><p><strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">• Dış alemdeki ateşi su söndürür. Fakat şehvet ateşi kıyamete kadar sürüp gider.</span></p></strong></p><p style="text-align: left"><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">HELVACI ÇOCUK</span></p><p></strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Cömertliğiyle tanınmış bir şeyh vardı. Bu yüzden bir türlü borçtan kurtulmazdı.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Şeyh yıllarca bulduğunu dağıttı, bundan dolayı da borcu arttıkça arttı, nihayet dört yüz dinara yükseldi.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Bir gün şeyh hastalandı öleceğini anlayan alacaklıları başına toplandılar. Şeyhe kötü kötü bakıyor, onun hakkında fena fena şeyler düşünüyorlardı. O sırada helva satan bir çocuk sokaktan geçiyordu. Şeyh hizmetçisine:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Git şu çocuktan helvanın tamamını satın al da bu alacaklılar yesin, hiç olmazsa bir süre gönülleri hoş olsun." dedi.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Hizmetçi çıkıp helvacı çocuğu çağırdı, helvayı yarım dinara satın aldı, getirip şeyhin borçlularına ikram etti. Borçlular helvayı yiyip bitirdiler. Helvacı çocuk boş tepsiyi eline aldı ve ücetini istedi. Ölmek üzere olan Şeyh:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Ben zavallı ve ölmek üzere olan bir adamım bende para ne arar." dedi.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Bunu duyan helvacı çocuk ağlayıp İnlemeye, feryada başladı. Alacaklıların buna iyice canları sıkıldı ileri geri söylenmeye başladılar. Çocuk ta ikindi vaktine kadar ağlayıp durdu. Şeyh bu sırada gözlerini yummuş çocuğa hiç bakmıyordu.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İkindi vaktinde bir hizmetçi elinde bir tabak içeriye girdi tabağı şeyhin önüne bıraktı. Şeyh hizmetçiye tabağı alacaklılarına vermesini söyledi. Hizmetçi tabağı alacaklıların önüne koydu. Tabağın örtüsünü açtıklarında herkes hayretler içinde kaldı. Zira tabakta -Şeyhin borcu olan-dört yüz dinar vardı. Tabağın bir kenarında da kağıda sanlı yarım dinar vardı. O yarım dinar da helvacı çocuğun parasıydı. Bu duruma şaşıran alacaklılar, utandılar şeyh hakkındaki kötü sözlerine ve yanlış zanlarından dolayı pişman oldular. Şeyhin ellerine sarıldılar:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Ey ulu kişi bu işin sırrı, hikmeti nedir anlat bize." dediler. Bunun üzerine Şeyh:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Ey insanlar bunun sırrı şudur. Ben bunu Allah'tan (c.c.) diledim. Cenabı Allah (c.c.) bana doğru yolu gösterdi. O paranın gelmesi çocuğun ağlamasına bağlıydı. Helvacı çocuk ağiamasaydı rahmet denizi coşmazdı." dedi.</span></p><p><strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">* Ey kardeş, çocuk, senin cisim çocuğundur. İyi bil ki muradına erebilmen de ağlamana bağlıdır.</span></p></strong></p><p style="text-align: left"><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">ZENGİN İLE FAKİR</span></p><p></strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Vaktiyle çok zengin bir adam vardı. O kadar zengindi ki. malının ve parasının hesabını bilmezdi. Yine de son derece cimriydi.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Günlerden bir gün kapısına bir fakir geldi. yardım edeyim.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Allah nzası için karnımı doyurun, diye yalvardı. Merhametsiz zengin:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Defol kapımdan. Çalışıp kazanacağın yerde dilenmekten utanmıyor musun? Defol, dedim...</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Fakir boynunu büktü.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Ne tuhaf. Hadi ben fakir olduğum için yüzümü buruşturuyorum, sen zengin olduğun halde gülmeyi, güzel söz söylemeyi unutmuşsun.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Defol dedim, defol..</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Kibirlenme, ne fakirlik, ne zenginlik ebedidir.. Bir gün bütün malını kaybedip fakir olabileceğini hiç düşündün mü?</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Merhametsiz zengin büsbütün sinirlendi. Hizmetçisine bağırdı:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Defet şu herifi başımdan! Hizmetçi ezile-büzüle fakiri kovdu. Bir kaç yıl geçti...</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Merhametsiz cimri zenginin işleri bozuldu. Her şey ters gitmeye başladı. Sanki altını tutsa kömür oluyordu. Bütün parası kısa süre içinde erimiş, elinde avucunda hemen hiçbir şey kalmamıştı.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Ve bir gün hizmetçisi karşısına dikildi:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Bana izin, dedi. Ücretimi veremediğin için yanında çalışamam. Kendime başka bir kapı aramalıyım.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Eski zengin bağıra çağıra hizmetçiyi kovdu. Hizmetçi gitti, merhametli bir zenginin yanında iş buldu. Yeni efendisi çok iyi kalpliydi. Kapısına gelen her fakirin karnım doyurur, elbise verir, cebine de bir miktar harçlık koyup duasını alır, öyle gönderirdi.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Bir gün yine kapısına bir fakir geldi. Adam perişan haldeydi. Günlerce yemek yemediği ilk bakışta anlaşılıyordu. Kapıdan elini uzattı:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Allah rızası için bir dilim ekmek verin.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İyi yürekli, merhametli ve cömert zengin hizmetçisini çağırdı. Kapıdaki dilenciyi gösterip:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Yemek ver, diye emretti, sırtına elbise giydir, cebine harçlık koy...</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Hizmetçi kapıdaki dilenciye yemek götürdü. Ama yüzünü görür görmez hayretler içinde kaldı. Efendisine koştu, nefes nefese:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Efendim, diye konuştu, kapıdaki dilenci kim biliyor musunuz?..</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Kim?..</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Benim eski efendim! Yanından ayrıldığım cimri zengin!..</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Merhametli zengin gülümsedi.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Ya beni tanıdın mı? diye sordu. Sen onun yanında çalışırken kapısına gelmiştim. Beni kovmanı söylemişti. Çalış ve kazan, dilenmeye utanmıyor musun? demişti. Allah'ın hikmetine bak ki o fakirleşti ben zengin oldum. Kimse servetine güvenmemeli, kimse de fakirliğinden utanmamalı. Allah herkesin Rabbidir, bol hazinesinden istediğine verir. Kul kendisine verilen serveti Allah yolunda harcamalı...</span></p><p><strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">CİMRİ ZENGİNİN PİŞMANLIĞI</span></p><p></strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Çocuklarına ekmek alacak parası kalmayan fakir baba, yakınlarındaki zengin komşusuna gider, durumunu anlatarak: — Ciddî sıkıntı içindeyim, bana yardım eder misiniz? der.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Yardım sözünü duyan zengin birden rahatsızlanmış gibi yüzünü buruşturup, çehresini ekşiterek:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Sorma kardeşim, bugünlerde işler kesat gidiyor, fazla kâr edemiyorum, maalesef yardım edemeyeceğim, cevabını verir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Çocukları aç bekleyen baba, çaresiz kalkıp gider. Bu defa tanıdığı bir fakir dostuna varır:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Birader, senin durumunu da biliyorum, ama mecbur kaldığım için geldim, çocuklar bütün gün aç beklediler, bir tek ekmek alacak kadar olsun para bulamadım, der.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Kendisi de muhtaç olan bu fakir dost, hemen ayağa kalkar, öbür odaya gider, çekmecede bulunan parasını kavradığı gibi alıp getirir dostunun eline uzatın</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Aziz kardeşim, Allah kimseyi sıkıntı içine düşürmesin, ben çoluk çocuğun aç kalmasının ne demek olduğunu çok iyi bilirim, biz büyükler çöp tenekesinden de olsa ekmek bulur yeriz ama çocuklar bunu anlamazlar. Sen hemen evine git ve çocuklarına gereken ekmek ve katığı da yoldaki bakkaldan alıp, yavrularına ulaştır, der.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Sıkıntı içinde bunalmış olan baba eline geçen bu parayla dünyanın en zengin adamı olduğu hissine girerek hemen bakkala koşar, ekmek ve katık olarak da kucak dolusu yiyecekle eve gelir. Bekleşen çocuklar, babalarını bayram havasıyla karşılarlar. Karınlan doyunca da birer köşede uykuya dalarlar. Çocukları seyrederken derin bir nefes alan baba da, sıkıntısını atmış olarak uykuya dalar.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Beri tarafta zengin adam, o gece uykusunda enteresan bir rüya görür. Rüyasında gökyüzünde herkesin hayranlıkla seyrettiği iki tane köşk görür.Yıldızlarla süslenmiş köşkün birinden diğerine uçan melekler, kanatlarında köşkün sakinlerini götürüp getirirler. Zengin sorar:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Bu köşkü satın almak isterim, kimindir acaba? Cevap verirler:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Bu köşkün ikisi de falan mahalledeki fakir adamındır. Sıkıntı içinde kalan bir baba kendisine gelmiş, çocuklarının karnını doyuracak kadar olsun bir yardımda bulunmasını istemiş. O da çekmecesindeki son parasını vermiş, hemen gidip çocuklarına yiyecek almasını te'min etmiş. Onun bu yardımı Allah'ın hoşuna gittiğinden dolayı bu iki Cennet köşkünü ona verdi.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Heyecanla uyanan zengin sabahı iple çeker, hemen gidip yoksul adamı bulur ve teklifini yapar:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Dün sana gelen yoksul babaya ne verdiysen iki mislini vereyim de o yardımı ben yapmış olayım olur mu? Yoksul adam, cimri zenginin yüzüne dikkatle bakar ve şöyle cevap verir:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Olmaz! Çünkü senin gördüğün rüyayı Allah bana da gösterdi. Ve iyi kalpli yoksul adam şunu da söyler:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Hem senin vereceğin bu parayı alsam bile, sen o köşkü alamazsın.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Neden? Sen aldın ya?</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Ben o yardımı yaparken sırf Allah rızası için yaptım. Sen ise bu parayı bana Allah için değil, rüyada gördüğün köşke sahip olmak için vereceksin. Anladın mı şimdi aradaki farkı?</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">— Keşke, der, böyle cimri zengin olacağıma, senin gibi iyi kalbli, dindar, kanaatkar biri olsaydım da o köşklere ben sahip olsaydım. </span></p><p><strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">AĞACA ASILAN ZEKAT PARASI</span></p><p></strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslümanın, günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını...</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Bunun üzerine zekatının tutan olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu'ndaki bir ağaca asıp, üzerine de:</span></p><p><em><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" </span></p><p></em><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">diye yazdığını...</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta asılı kaldığını...</span></p><p><strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">ALLAH’LA ORTAKLIK</span></p><p></strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Yıllarca önce William Colgate isimli Amerikalı bir genç, kendi özel hayatını kurmak için Baltimore şehrinden New York'a gitti. Yola çıkmadan önce akrabalarından birisi:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- Yapmayı bildiğin şey nedir? diye sordu. Genç Colgate:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- Sadece mum ve sabun yapmayı biliyorum, dedi. Bunun üzerine o dostu ve akrabası genç Colgate'e şu nasihatte bulundu:</span></p><p><em><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- </span></p><p></em><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Öyle ise, yapabileceğin en iyi mum ve sabunu yap ve Allah'ı da kendine ortak al. Genç adam. bu öğüdü yürekten benimsedi ve zamanla büyük bir sabun fabrikasının sahibi oldu. Günümüzde o gencin adını taşıyan sabun ülkemizde de satılmaktadır.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İnsan, bir işi yaparken Rabbine arz ediyormuşçasına yapmalıdır. Allah (c.c.) güzeller güzelidir, Kâinatı mükemmel yaratmıştır. Ve Allah kulunun yaptığı İşi güzel yapmasını ister, ona verdiği güzellikleri ve kabiliyetleri onun üzerinde görmekten hoşnut olur. Kabiliyetin ve gayretin hakkı eserin güzelliğiyle verilir. Bu dikkat ve hassasiyet de insanın kendisine yapılan ihsanın kıymetini bildiğini, hakkı takdir ettiğini göstermesi hasebiyle, manevî bir şükürdür.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İnsan, taleb ettiğine erer.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Vermek istemeseydi, istemek vermezdi."</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Her şey düşlerle başlar. Talep bir şeye kavuşmanın İlk şartı ve duasıdır. Güzel şeyler hedefleyip düşlemenin zorluğu da, mahzuru da yoktur.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İnsan yaptığı işin hakkını vermeye çalışmalı, daha güzeli olmayacak şekilde işini yapmayı istemelidir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Ümit ve gayret aç gözlülük olan hırstan farklıdır.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İşin hakkını verdikten sonra netice Allah'a bırakılmalı, hayatın ağır hadiselerinin ve mükellefiyetlerinin altından onun yardımı olmadan kalkılamayacağı unutulmamalıdır.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Allah'a dayanan sağlam bir ortaklık kurmuş demektir.</span></p><p><strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">EKONOMİK KRİZ</span></p><p></strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İzzeddin bin Abdusselam'ın Şam'da bulunduğu yıllarda büyük bir kıtlık olmuş, halkın bir kısmı bahçelerini ve arazilerini ucuz fiyata satıp başka yerlere göç etmişlerdi. Hanımı, boynundaki gerdanlığını vererek bir bahçe satın almasını İstemişti.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İzzeddin bin Abdusselam, gerdanlığı sam. Aldığı parayı da fakirlere dağıttı.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Eve dönünce hanımı, bahçeyi satın alıp almadığını sordu. Hanımına <em>şu </em>cevabı verdi:</span></p><p><em><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- </span></p><p></em><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Gerdanlığı sattım, onunla bir bahçe satın alacaktım. Fakat, baktım ki insanlar çok zor durumdalar. Kıtlıktan sonra muhtaçların sayısı da, ihtiyaçları da artmış. Bunun üzerine, Şam'dan bir bahçe satın almaktan vazgeçip cennetten bir bahçe satın almaya karar verdim. Ve gerdanlığın parasını halka sadaka olarak dağıttım. Şam'da bir bahçe satın alamadım ama, inşallah cennette bir bahçe satın almışımdır.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Hanımı, beyinin bu ticaretini büyük bir memnuniyetle karşıladı:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- Çok iyi yapmışsın, dedi.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Ahirete yatırım yapmak, birilerine yardım yapmak değildir, insan, o eller ve bahanelerle erzakını ebed diyarına göndermekte; karanlığını aydınlığa, ateşini esenliğe çevirmeye çalışmaktadır. Herkesin yardımı kendinedir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Evinizi taşıyan nakliye firmalarına ücretini ödemek, hayırseverlikten öte, vazifedir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Vermenin zor olduğu günler, hasenatın bire bin katlandığı günlerdir. Böyle zamanlarda hayırlı hizmetlerden el gevşetmek yerine, neslin imdadına koşmak için yapılan fedakârlıkları ve gayreti artırmak gerekir. Unutulmamalıdır ki, insanın kendi nefsini kurtarması, neslinin kurtuluşu için çalışmasına bağlıdır.</span></p><p><strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">ZEKATTA ÖLÇÜ</span></p><p></strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İmam-ı Şiblî'yi çekemeyen birisi İmtihan niyeti ile:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- Ey Üstad, beş devenin zekatı ne kadardır? diye sordu. Hazret-i Şİblî cevap vermek istemedi. Adam ısrar ediyordu.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- Normalde bir koyun vermek vaciptir, fakat bizim gibiler için usul hepsini vermektir, dedi.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Adam şaşkınlıkla tekrar sordu.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- Bu hususta kime uyuyorsunuz, İmamınız kim? Şiblî Hazretleri:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- Hazreti Ebubekir, dedi, ona uyuyoruz.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- Hangi sebeple?</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- Çünkü o evine gidip nesi varsa Efendirniz'e (a.s.v.) getirmiş ve "Evdekilere ne bıraktın?" dendiğinde, "Allah ve Resulünü..." demişti.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Adamın cevap çok hoşuna gitti, İmam-ı Şiblî'nin aleyhinde olmaktan vazgeçti.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Fedakârlık, sizden ayrıldığında yokluğunu fark ettiren şeydir. Küçük şeylerle büyük neticelere ulaşılacağı düşünülemez.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İslam, verme mevzuunda bal kovanı gibi taşıp boşalamayanlara vermeleri gereken en alt sınırı göstermiştir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">On dört asır evvel, cemiyette yangın varken nasıl fedakârlıklar ince hesaplarla yapılmamışsa, felaket ve helaket tufanının dünyayı kasıp kavurduğu günümüzde de o hesaplarla yapılmamalıdır. insanların imanı bahis mevzuu iken başka şey düşünülmez.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Önce Allah'ın bilinmesi muraddır.</span></p><p><strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">KİME VERMELİ</span></p><p></strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Muhyiddin-i Arabi Hazretleri, Fütuhat isimli eserinde anlatıyor:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Bir gün İşbiliye'de, hocam Ebü'l Abbas'ın meclisinde bulunuyorduk. İçimizden biri, birisine sadaka olarak bir şeyler vermek istedi. Bir diğeri:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- Sadakayı neseben yakın olanlara, (akrabaya) vermek daha evladır, dedi.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Bu sözü duyan hocam Ebü'l Abbas:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">- Sadakayı Allah'a yakın olanlara vermek daha evladır, buyurdu.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Bazen, yakın akrabaya yardım etmek, nefislerin hayırlı işlere koşmasına manı bahaneler haline dönüşüyor.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Az şeyle teselli arayanlar, insanların karınlarını doyurmaktan bahsettikleri kadar, ebedî açlıklarına çare bulmaktan bahsetmiyorlar. Keşke birincisini bari ciddi olarak dert etselerdi...</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İnsanları Allah'a yaklaştırmak, insanın en büyük muradı ve vazifesidir. Din, önce Allah'a ait meseleleri, Onun davasını emreder. Sair her şey ondan sonra gelir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Verirken öncelik Onun yolunda yapılan gayretlerdedir. Öyle olmasaydı, Ebubekir Efendimiz (r.a.), arkada bırakır, akrabasına bırakır, her şeyini alıp gelmezdi.</span></p><p><strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">BAŞARI GETİREN ORTAKLIK</span></p><p></strong><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Geçen yüzyılın sonunda Baltimore'lu bir delikanlı kendine yepyeni bir hayat kurmak üzere New York'a gidiyordu. Yaşlı aile dostu kaptan ona, hayatını kazanmak için orada ne yapacağını sordu.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Ben, her işi yapabilen kişilerden değilim." diye cevap verdi genç adam ve devam etti: "Sabun ve mum yapmaktan başka bir şey gelmez elimden." Aile dostu kaptan ona küçük bir nasihatte bulundu:</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">"Rabbin ile ortakmışsın gibi çalış ve kazancının onda birini onun payı olarak ayır," dedi. "Göreceksin... O zaman işin her zaman iyi gidecek."</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Genç adam, kısa bir süre sonra, kendi işini kurdu. Kaptanın nasihatini unutmamıştı. Kazancının onda birini ayırıyor; ihtiyaç sahiplerine, yardım kuruluşlarına bağışlıyordu. İşini giderek geliştirdikçe kazancının onda birlik payını onda ikiye yükseltti. Daha sonra ise, zamanla artıra artıra kârının yarısını bu iş için ayırdı.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Genç adamın işindeki başarısı, iyilikseverliği oranında artıyordu.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Sabun üreticisi genç adam, sabun kralı olarak tanınabilecek düzeye geldikten bir süre sonra öldü. Fakat onun işinin başarısındaki "sır", önce hikaye olarak, daha sonraları ise, bir hâtıra olarak uzun yıllar canlı kaldı.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">İhtiyar bir dostun nasihatine uyarak işinde Yaratıcısı ile ortak olan bu adamın adı William Colgate'tir.</span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Tahoma'">Colgate'in adı, bugün dünya çapında bir sabun ve diş macunu firmasından başka, Amerika'nın önde gelen üniversitelerinden birinde; Colgate Universitesi'nde varlığını sürdürmektedir. </span></p> <p style="text-align: left"></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="mihrimah, post: 82623, member: 656"] [B][LEFT][FONT=Tahoma]HZ. ÖMER’İN YANGINI SÖNDÜRMESİ[/FONT][/LEFT] [/B][LEFT][FONT=Tahoma]Hz. Ömer döneminde bir yangın çıktı bu o kadar şiddetli bir yangındı ki ateş taşları bile kuru odun gibi rahatlıkla yakıyordu.[/FONT] [FONT=Tahoma]Yangın çok büyüktü ve her an daha da büyüyordu. Yangın büyüdükçe büyüdü; evleri, yapıları hatta kuşların kanatlarını ve yuvalarını tutuşturmaya başladı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Kısa bir sürede alevler şehrin yansını sardı: Artık su kâr etmiyordu. Halk ateşe kova kova su ve sirke döküyordu, fakat nafile. Yangını söndüremeyen halk Ömer'e koşmaktan başka çare bulamadı.[/FONT] [FONT=Tahoma]"Ya halife yangını söndüremiyoruz, bize yardım et." diye yalvardılar.[/FONT] [FONT=Tahoma]Hazreti Ömer işin aslını ve sırrını biliyordu.[/FONT] [FONT=Tahoma]"O yangın Allah'ın (c.c.) alâmetlerindendir. Sizin cimrilik ateşinizin bir şulesidir. Yangına su serpmeyi bırakın cömertlik edip fakirlere, yoksullara yardım edin, yiyecek içecek dağıtın, cimriliği bırakın." dedi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Bunu duyan halk itiraza başladı:[/FONT] [FONT=Tahoma]"Biz cömert insanlarız fakirleri doyuruyor yoksullara yardımda yarışıyoruz." dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.):[/FONT] [FONT=Tahoma]"Siz âdet hâline getirdiğiniz İçin yoksula yardım ediyorsunuz, Allah (c.c.) rızası için değil. Sizin derdiniz, maksadınız, övünmek, gösteriş yapmak. Yoksa siz Allah'ın (c.c.) rızasını gözetmiyorsunuz. Bunu terk edin ki Rabbim size merhamet etsin." buyurdu.[/FONT][/LEFT] [B][LEFT][FONT=Tahoma]• Dış alemdeki ateşi su söndürür. Fakat şehvet ateşi kıyamete kadar sürüp gider.[/FONT] [FONT=Tahoma]HELVACI ÇOCUK[/FONT][/LEFT] [/B][LEFT][FONT=Tahoma]Cömertliğiyle tanınmış bir şeyh vardı. Bu yüzden bir türlü borçtan kurtulmazdı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Şeyh yıllarca bulduğunu dağıttı, bundan dolayı da borcu arttıkça arttı, nihayet dört yüz dinara yükseldi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Bir gün şeyh hastalandı öleceğini anlayan alacaklıları başına toplandılar. Şeyhe kötü kötü bakıyor, onun hakkında fena fena şeyler düşünüyorlardı. O sırada helva satan bir çocuk sokaktan geçiyordu. Şeyh hizmetçisine:[/FONT] [FONT=Tahoma]"Git şu çocuktan helvanın tamamını satın al da bu alacaklılar yesin, hiç olmazsa bir süre gönülleri hoş olsun." dedi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Hizmetçi çıkıp helvacı çocuğu çağırdı, helvayı yarım dinara satın aldı, getirip şeyhin borçlularına ikram etti. Borçlular helvayı yiyip bitirdiler. Helvacı çocuk boş tepsiyi eline aldı ve ücetini istedi. Ölmek üzere olan Şeyh:[/FONT] [FONT=Tahoma]"Ben zavallı ve ölmek üzere olan bir adamım bende para ne arar." dedi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Bunu duyan helvacı çocuk ağlayıp İnlemeye, feryada başladı. Alacaklıların buna iyice canları sıkıldı ileri geri söylenmeye başladılar. Çocuk ta ikindi vaktine kadar ağlayıp durdu. Şeyh bu sırada gözlerini yummuş çocuğa hiç bakmıyordu.[/FONT] [FONT=Tahoma]İkindi vaktinde bir hizmetçi elinde bir tabak içeriye girdi tabağı şeyhin önüne bıraktı. Şeyh hizmetçiye tabağı alacaklılarına vermesini söyledi. Hizmetçi tabağı alacaklıların önüne koydu. Tabağın örtüsünü açtıklarında herkes hayretler içinde kaldı. Zira tabakta -Şeyhin borcu olan-dört yüz dinar vardı. Tabağın bir kenarında da kağıda sanlı yarım dinar vardı. O yarım dinar da helvacı çocuğun parasıydı. Bu duruma şaşıran alacaklılar, utandılar şeyh hakkındaki kötü sözlerine ve yanlış zanlarından dolayı pişman oldular. Şeyhin ellerine sarıldılar:[/FONT] [FONT=Tahoma]"Ey ulu kişi bu işin sırrı, hikmeti nedir anlat bize." dediler. Bunun üzerine Şeyh:[/FONT] [FONT=Tahoma]"Ey insanlar bunun sırrı şudur. Ben bunu Allah'tan (c.c.) diledim. Cenabı Allah (c.c.) bana doğru yolu gösterdi. O paranın gelmesi çocuğun ağlamasına bağlıydı. Helvacı çocuk ağiamasaydı rahmet denizi coşmazdı." dedi.[/FONT][/LEFT] [B][LEFT][FONT=Tahoma]* Ey kardeş, çocuk, senin cisim çocuğundur. İyi bil ki muradına erebilmen de ağlamana bağlıdır.[/FONT] [FONT=Tahoma]ZENGİN İLE FAKİR[/FONT][/LEFT] [/B][LEFT][FONT=Tahoma]Vaktiyle çok zengin bir adam vardı. O kadar zengindi ki. malının ve parasının hesabını bilmezdi. Yine de son derece cimriydi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Günlerden bir gün kapısına bir fakir geldi. yardım edeyim.[/FONT] [FONT=Tahoma]— Allah nzası için karnımı doyurun, diye yalvardı. Merhametsiz zengin:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Defol kapımdan. Çalışıp kazanacağın yerde dilenmekten utanmıyor musun? Defol, dedim...[/FONT] [FONT=Tahoma]Fakir boynunu büktü.[/FONT] [FONT=Tahoma]— Ne tuhaf. Hadi ben fakir olduğum için yüzümü buruşturuyorum, sen zengin olduğun halde gülmeyi, güzel söz söylemeyi unutmuşsun.[/FONT] [FONT=Tahoma]— Defol dedim, defol..[/FONT] [FONT=Tahoma]— Kibirlenme, ne fakirlik, ne zenginlik ebedidir.. Bir gün bütün malını kaybedip fakir olabileceğini hiç düşündün mü?[/FONT] [FONT=Tahoma]Merhametsiz zengin büsbütün sinirlendi. Hizmetçisine bağırdı:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Defet şu herifi başımdan! Hizmetçi ezile-büzüle fakiri kovdu. Bir kaç yıl geçti...[/FONT] [FONT=Tahoma]Merhametsiz cimri zenginin işleri bozuldu. Her şey ters gitmeye başladı. Sanki altını tutsa kömür oluyordu. Bütün parası kısa süre içinde erimiş, elinde avucunda hemen hiçbir şey kalmamıştı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Ve bir gün hizmetçisi karşısına dikildi:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Bana izin, dedi. Ücretimi veremediğin için yanında çalışamam. Kendime başka bir kapı aramalıyım.[/FONT] [FONT=Tahoma]Eski zengin bağıra çağıra hizmetçiyi kovdu. Hizmetçi gitti, merhametli bir zenginin yanında iş buldu. Yeni efendisi çok iyi kalpliydi. Kapısına gelen her fakirin karnım doyurur, elbise verir, cebine de bir miktar harçlık koyup duasını alır, öyle gönderirdi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Bir gün yine kapısına bir fakir geldi. Adam perişan haldeydi. Günlerce yemek yemediği ilk bakışta anlaşılıyordu. Kapıdan elini uzattı:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Allah rızası için bir dilim ekmek verin.[/FONT] [FONT=Tahoma]İyi yürekli, merhametli ve cömert zengin hizmetçisini çağırdı. Kapıdaki dilenciyi gösterip:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Yemek ver, diye emretti, sırtına elbise giydir, cebine harçlık koy...[/FONT] [FONT=Tahoma]Hizmetçi kapıdaki dilenciye yemek götürdü. Ama yüzünü görür görmez hayretler içinde kaldı. Efendisine koştu, nefes nefese:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Efendim, diye konuştu, kapıdaki dilenci kim biliyor musunuz?..[/FONT] [FONT=Tahoma]— Kim?..[/FONT] [FONT=Tahoma]— Benim eski efendim! Yanından ayrıldığım cimri zengin!..[/FONT] [FONT=Tahoma]Merhametli zengin gülümsedi.[/FONT] [FONT=Tahoma]— Ya beni tanıdın mı? diye sordu. Sen onun yanında çalışırken kapısına gelmiştim. Beni kovmanı söylemişti. Çalış ve kazan, dilenmeye utanmıyor musun? demişti. Allah'ın hikmetine bak ki o fakirleşti ben zengin oldum. Kimse servetine güvenmemeli, kimse de fakirliğinden utanmamalı. Allah herkesin Rabbidir, bol hazinesinden istediğine verir. Kul kendisine verilen serveti Allah yolunda harcamalı...[/FONT][/LEFT] [B][LEFT][FONT=Tahoma]CİMRİ ZENGİNİN PİŞMANLIĞI[/FONT][/LEFT] [/B][LEFT][FONT=Tahoma]Çocuklarına ekmek alacak parası kalmayan fakir baba, yakınlarındaki zengin komşusuna gider, durumunu anlatarak: — Ciddî sıkıntı içindeyim, bana yardım eder misiniz? der.[/FONT] [FONT=Tahoma]Yardım sözünü duyan zengin birden rahatsızlanmış gibi yüzünü buruşturup, çehresini ekşiterek:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Sorma kardeşim, bugünlerde işler kesat gidiyor, fazla kâr edemiyorum, maalesef yardım edemeyeceğim, cevabını verir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Çocukları aç bekleyen baba, çaresiz kalkıp gider. Bu defa tanıdığı bir fakir dostuna varır:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Birader, senin durumunu da biliyorum, ama mecbur kaldığım için geldim, çocuklar bütün gün aç beklediler, bir tek ekmek alacak kadar olsun para bulamadım, der.[/FONT] [FONT=Tahoma]Kendisi de muhtaç olan bu fakir dost, hemen ayağa kalkar, öbür odaya gider, çekmecede bulunan parasını kavradığı gibi alıp getirir dostunun eline uzatın[/FONT] [FONT=Tahoma]— Aziz kardeşim, Allah kimseyi sıkıntı içine düşürmesin, ben çoluk çocuğun aç kalmasının ne demek olduğunu çok iyi bilirim, biz büyükler çöp tenekesinden de olsa ekmek bulur yeriz ama çocuklar bunu anlamazlar. Sen hemen evine git ve çocuklarına gereken ekmek ve katığı da yoldaki bakkaldan alıp, yavrularına ulaştır, der.[/FONT] [FONT=Tahoma]Sıkıntı içinde bunalmış olan baba eline geçen bu parayla dünyanın en zengin adamı olduğu hissine girerek hemen bakkala koşar, ekmek ve katık olarak da kucak dolusu yiyecekle eve gelir. Bekleşen çocuklar, babalarını bayram havasıyla karşılarlar. Karınlan doyunca da birer köşede uykuya dalarlar. Çocukları seyrederken derin bir nefes alan baba da, sıkıntısını atmış olarak uykuya dalar.[/FONT] [FONT=Tahoma]Beri tarafta zengin adam, o gece uykusunda enteresan bir rüya görür. Rüyasında gökyüzünde herkesin hayranlıkla seyrettiği iki tane köşk görür.Yıldızlarla süslenmiş köşkün birinden diğerine uçan melekler, kanatlarında köşkün sakinlerini götürüp getirirler. Zengin sorar:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Bu köşkü satın almak isterim, kimindir acaba? Cevap verirler:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Bu köşkün ikisi de falan mahalledeki fakir adamındır. Sıkıntı içinde kalan bir baba kendisine gelmiş, çocuklarının karnını doyuracak kadar olsun bir yardımda bulunmasını istemiş. O da çekmecesindeki son parasını vermiş, hemen gidip çocuklarına yiyecek almasını te'min etmiş. Onun bu yardımı Allah'ın hoşuna gittiğinden dolayı bu iki Cennet köşkünü ona verdi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Heyecanla uyanan zengin sabahı iple çeker, hemen gidip yoksul adamı bulur ve teklifini yapar:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Dün sana gelen yoksul babaya ne verdiysen iki mislini vereyim de o yardımı ben yapmış olayım olur mu? Yoksul adam, cimri zenginin yüzüne dikkatle bakar ve şöyle cevap verir:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Olmaz! Çünkü senin gördüğün rüyayı Allah bana da gösterdi. Ve iyi kalpli yoksul adam şunu da söyler:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Hem senin vereceğin bu parayı alsam bile, sen o köşkü alamazsın.[/FONT] [FONT=Tahoma]— Neden? Sen aldın ya?[/FONT] [FONT=Tahoma]— Ben o yardımı yaparken sırf Allah rızası için yaptım. Sen ise bu parayı bana Allah için değil, rüyada gördüğün köşke sahip olmak için vereceksin. Anladın mı şimdi aradaki farkı?[/FONT] [FONT=Tahoma]— Keşke, der, böyle cimri zengin olacağıma, senin gibi iyi kalbli, dindar, kanaatkar biri olsaydım da o köşklere ben sahip olsaydım. [/FONT][/LEFT] [B][LEFT][FONT=Tahoma]AĞACA ASILAN ZEKAT PARASI[/FONT][/LEFT] [/B][LEFT][FONT=Tahoma]Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslümanın, günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını...[/FONT] [FONT=Tahoma]Bunun üzerine zekatının tutan olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu'ndaki bir ağaca asıp, üzerine de:[/FONT][/LEFT] [I][LEFT][FONT=Tahoma]"Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" [/FONT][/LEFT][/I][LEFT][FONT=Tahoma]diye yazdığını...[/FONT] [FONT=Tahoma]Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta asılı kaldığını...[/FONT][/LEFT] [B][LEFT][FONT=Tahoma]ALLAH’LA ORTAKLIK[/FONT][/LEFT] [/B][LEFT][FONT=Tahoma]Yıllarca önce William Colgate isimli Amerikalı bir genç, kendi özel hayatını kurmak için Baltimore şehrinden New York'a gitti. Yola çıkmadan önce akrabalarından birisi:[/FONT] [FONT=Tahoma]- Yapmayı bildiğin şey nedir? diye sordu. Genç Colgate:[/FONT] [FONT=Tahoma]- Sadece mum ve sabun yapmayı biliyorum, dedi. Bunun üzerine o dostu ve akrabası genç Colgate'e şu nasihatte bulundu:[/FONT][/LEFT] [I][LEFT][FONT=Tahoma]- [/FONT][/LEFT][/I][LEFT][FONT=Tahoma]Öyle ise, yapabileceğin en iyi mum ve sabunu yap ve Allah'ı da kendine ortak al. Genç adam. bu öğüdü yürekten benimsedi ve zamanla büyük bir sabun fabrikasının sahibi oldu. Günümüzde o gencin adını taşıyan sabun ülkemizde de satılmaktadır.[/FONT] [FONT=Tahoma]İnsan, bir işi yaparken Rabbine arz ediyormuşçasına yapmalıdır. Allah (c.c.) güzeller güzelidir, Kâinatı mükemmel yaratmıştır. Ve Allah kulunun yaptığı İşi güzel yapmasını ister, ona verdiği güzellikleri ve kabiliyetleri onun üzerinde görmekten hoşnut olur. Kabiliyetin ve gayretin hakkı eserin güzelliğiyle verilir. Bu dikkat ve hassasiyet de insanın kendisine yapılan ihsanın kıymetini bildiğini, hakkı takdir ettiğini göstermesi hasebiyle, manevî bir şükürdür.[/FONT] [FONT=Tahoma]İnsan, taleb ettiğine erer.[/FONT] [FONT=Tahoma]"Vermek istemeseydi, istemek vermezdi."[/FONT] [FONT=Tahoma]Her şey düşlerle başlar. Talep bir şeye kavuşmanın İlk şartı ve duasıdır. Güzel şeyler hedefleyip düşlemenin zorluğu da, mahzuru da yoktur.[/FONT] [FONT=Tahoma]İnsan yaptığı işin hakkını vermeye çalışmalı, daha güzeli olmayacak şekilde işini yapmayı istemelidir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Ümit ve gayret aç gözlülük olan hırstan farklıdır.[/FONT] [FONT=Tahoma]İşin hakkını verdikten sonra netice Allah'a bırakılmalı, hayatın ağır hadiselerinin ve mükellefiyetlerinin altından onun yardımı olmadan kalkılamayacağı unutulmamalıdır.[/FONT] [FONT=Tahoma]Allah'a dayanan sağlam bir ortaklık kurmuş demektir.[/FONT][/LEFT] [B][LEFT][FONT=Tahoma]EKONOMİK KRİZ[/FONT][/LEFT] [/B][LEFT][FONT=Tahoma]İzzeddin bin Abdusselam'ın Şam'da bulunduğu yıllarda büyük bir kıtlık olmuş, halkın bir kısmı bahçelerini ve arazilerini ucuz fiyata satıp başka yerlere göç etmişlerdi. Hanımı, boynundaki gerdanlığını vererek bir bahçe satın almasını İstemişti.[/FONT] [FONT=Tahoma]İzzeddin bin Abdusselam, gerdanlığı sam. Aldığı parayı da fakirlere dağıttı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Eve dönünce hanımı, bahçeyi satın alıp almadığını sordu. Hanımına [I]şu [/I]cevabı verdi:[/FONT][/LEFT] [I][LEFT][FONT=Tahoma]- [/FONT][/LEFT][/I][LEFT][FONT=Tahoma]Gerdanlığı sattım, onunla bir bahçe satın alacaktım. Fakat, baktım ki insanlar çok zor durumdalar. Kıtlıktan sonra muhtaçların sayısı da, ihtiyaçları da artmış. Bunun üzerine, Şam'dan bir bahçe satın almaktan vazgeçip cennetten bir bahçe satın almaya karar verdim. Ve gerdanlığın parasını halka sadaka olarak dağıttım. Şam'da bir bahçe satın alamadım ama, inşallah cennette bir bahçe satın almışımdır.[/FONT] [FONT=Tahoma]Hanımı, beyinin bu ticaretini büyük bir memnuniyetle karşıladı:[/FONT] [FONT=Tahoma]- Çok iyi yapmışsın, dedi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Ahirete yatırım yapmak, birilerine yardım yapmak değildir, insan, o eller ve bahanelerle erzakını ebed diyarına göndermekte; karanlığını aydınlığa, ateşini esenliğe çevirmeye çalışmaktadır. Herkesin yardımı kendinedir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Evinizi taşıyan nakliye firmalarına ücretini ödemek, hayırseverlikten öte, vazifedir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Vermenin zor olduğu günler, hasenatın bire bin katlandığı günlerdir. Böyle zamanlarda hayırlı hizmetlerden el gevşetmek yerine, neslin imdadına koşmak için yapılan fedakârlıkları ve gayreti artırmak gerekir. Unutulmamalıdır ki, insanın kendi nefsini kurtarması, neslinin kurtuluşu için çalışmasına bağlıdır.[/FONT][/LEFT] [B][LEFT][FONT=Tahoma]ZEKATTA ÖLÇÜ[/FONT][/LEFT] [/B][LEFT][FONT=Tahoma]İmam-ı Şiblî'yi çekemeyen birisi İmtihan niyeti ile:[/FONT] [FONT=Tahoma]- Ey Üstad, beş devenin zekatı ne kadardır? diye sordu. Hazret-i Şİblî cevap vermek istemedi. Adam ısrar ediyordu.[/FONT] [FONT=Tahoma]- Normalde bir koyun vermek vaciptir, fakat bizim gibiler için usul hepsini vermektir, dedi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Adam şaşkınlıkla tekrar sordu.[/FONT] [FONT=Tahoma]- Bu hususta kime uyuyorsunuz, İmamınız kim? Şiblî Hazretleri:[/FONT] [FONT=Tahoma]- Hazreti Ebubekir, dedi, ona uyuyoruz.[/FONT] [FONT=Tahoma]- Hangi sebeple?[/FONT] [FONT=Tahoma]- Çünkü o evine gidip nesi varsa Efendirniz'e (a.s.v.) getirmiş ve "Evdekilere ne bıraktın?" dendiğinde, "Allah ve Resulünü..." demişti.[/FONT] [FONT=Tahoma]Adamın cevap çok hoşuna gitti, İmam-ı Şiblî'nin aleyhinde olmaktan vazgeçti.[/FONT] [FONT=Tahoma]Fedakârlık, sizden ayrıldığında yokluğunu fark ettiren şeydir. Küçük şeylerle büyük neticelere ulaşılacağı düşünülemez.[/FONT] [FONT=Tahoma]İslam, verme mevzuunda bal kovanı gibi taşıp boşalamayanlara vermeleri gereken en alt sınırı göstermiştir.[/FONT] [FONT=Tahoma]On dört asır evvel, cemiyette yangın varken nasıl fedakârlıklar ince hesaplarla yapılmamışsa, felaket ve helaket tufanının dünyayı kasıp kavurduğu günümüzde de o hesaplarla yapılmamalıdır. insanların imanı bahis mevzuu iken başka şey düşünülmez.[/FONT] [FONT=Tahoma]Önce Allah'ın bilinmesi muraddır.[/FONT][/LEFT] [B][LEFT][FONT=Tahoma]KİME VERMELİ[/FONT][/LEFT] [/B][LEFT][FONT=Tahoma]Muhyiddin-i Arabi Hazretleri, Fütuhat isimli eserinde anlatıyor:[/FONT] [FONT=Tahoma]"Bir gün İşbiliye'de, hocam Ebü'l Abbas'ın meclisinde bulunuyorduk. İçimizden biri, birisine sadaka olarak bir şeyler vermek istedi. Bir diğeri:[/FONT] [FONT=Tahoma]- Sadakayı neseben yakın olanlara, (akrabaya) vermek daha evladır, dedi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Bu sözü duyan hocam Ebü'l Abbas:[/FONT] [FONT=Tahoma]- Sadakayı Allah'a yakın olanlara vermek daha evladır, buyurdu.[/FONT] [FONT=Tahoma]Bazen, yakın akrabaya yardım etmek, nefislerin hayırlı işlere koşmasına manı bahaneler haline dönüşüyor.[/FONT] [FONT=Tahoma]Az şeyle teselli arayanlar, insanların karınlarını doyurmaktan bahsettikleri kadar, ebedî açlıklarına çare bulmaktan bahsetmiyorlar. Keşke birincisini bari ciddi olarak dert etselerdi...[/FONT] [FONT=Tahoma]İnsanları Allah'a yaklaştırmak, insanın en büyük muradı ve vazifesidir. Din, önce Allah'a ait meseleleri, Onun davasını emreder. Sair her şey ondan sonra gelir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Verirken öncelik Onun yolunda yapılan gayretlerdedir. Öyle olmasaydı, Ebubekir Efendimiz (r.a.), arkada bırakır, akrabasına bırakır, her şeyini alıp gelmezdi.[/FONT][/LEFT] [B][LEFT][FONT=Tahoma]BAŞARI GETİREN ORTAKLIK[/FONT][/LEFT] [/B][LEFT][FONT=Tahoma]Geçen yüzyılın sonunda Baltimore'lu bir delikanlı kendine yepyeni bir hayat kurmak üzere New York'a gidiyordu. Yaşlı aile dostu kaptan ona, hayatını kazanmak için orada ne yapacağını sordu.[/FONT] [FONT=Tahoma]"Ben, her işi yapabilen kişilerden değilim." diye cevap verdi genç adam ve devam etti: "Sabun ve mum yapmaktan başka bir şey gelmez elimden." Aile dostu kaptan ona küçük bir nasihatte bulundu:[/FONT] [FONT=Tahoma]"Rabbin ile ortakmışsın gibi çalış ve kazancının onda birini onun payı olarak ayır," dedi. "Göreceksin... O zaman işin her zaman iyi gidecek."[/FONT] [FONT=Tahoma]Genç adam, kısa bir süre sonra, kendi işini kurdu. Kaptanın nasihatini unutmamıştı. Kazancının onda birini ayırıyor; ihtiyaç sahiplerine, yardım kuruluşlarına bağışlıyordu. İşini giderek geliştirdikçe kazancının onda birlik payını onda ikiye yükseltti. Daha sonra ise, zamanla artıra artıra kârının yarısını bu iş için ayırdı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Genç adamın işindeki başarısı, iyilikseverliği oranında artıyordu.[/FONT] [FONT=Tahoma]Sabun üreticisi genç adam, sabun kralı olarak tanınabilecek düzeye geldikten bir süre sonra öldü. Fakat onun işinin başarısındaki "sır", önce hikaye olarak, daha sonraları ise, bir hâtıra olarak uzun yıllar canlı kaldı.[/FONT] [FONT=Tahoma]İhtiyar bir dostun nasihatine uyarak işinde Yaratıcısı ile ortak olan bu adamın adı William Colgate'tir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Colgate'in adı, bugün dünya çapında bir sabun ve diş macunu firmasından başka, Amerika'nın önde gelen üniversitelerinden birinde; Colgate Universitesi'nde varlığını sürdürmektedir. [/FONT] [FONT=Tahoma][/FONT][/LEFT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Memba
Zekat
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst