Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Alimler ve Evliyalar
ZALİMLER VE ALİMLER
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="molla_zehra" data-source="post: 52805" data-attributes="member: 30"><p>İlim ve irfan semamızın yıldızlarından Fudayl b. Iyaz diyor ki: “Bir çok alim dinleriyle beraber yöneticilerin yanına girerler. Ancak verdikleri tavizlerden dolayı dinlerini yöneticilerin yanında bırakarak çıkarlar.”</p><p></p><p>Muhammed Tantâvî yine sahnede. Tantâvî, eskiden Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek’in müftüsüydü. Daha sonra efendisine bağlılığı sayesinde terfi etti ve Ezher Şeyh’i yapıldı. Müftü iken diktatörün dümen suyunda fetvalar vermesiyle ünlüydü. Bunların başında devlet eliyle yapıan “faize” kılıf bulması geliyordu. </p><p></p><p>Ezher Şeyhi olduktan sonra da epey çam devirdi. Devirdiği çamlardan biri de, Fransa’daki devlet ilköğretim okullarında uygulanan başörtüsü yasağı konusunda oldu. Ona göre, Müslüman yaşadığı ülkenin yasalarına uymak zorundaydı. Allah’ın yasalarıyla çelişse bile. Şeyh efendi bu fetvayı Fransa Dışişleri Bakanı Nicolas Sarkozy ile birlikte çıktığı ekranların önünde veriyordu. Fransa’nın uyguladığı bu yasak “hükümranlık hakkı” imiş. Üstelik bu zalimlerin alimi, üç defa üzerine basarak tüm dünyanın seyrettiği ekrandan “Hakkıdır! Hakkıdır! Hakkıdır!” diye haykırıyordu.</p><p></p><p>Danimarka’da ortaya çıkan hakaret karikatürleri konusunda da Ezher Şeyhi, nedense tıpkı Fransa’daki yasakçı tavırda takındığı garip tavrı takındı. Tamam, karikatürlere cevaz falan vermedi elbet. Fakat, bu çirkin karikatürleri yapanları eleştireceği yerde, bu karikatürlere karşı tepki gösteren Müslümanlara verdi veriştirdi. Tantavi’ye göre karikatürler Peygamberimize hakaret etmiyormuş, çünkü “Bir ölüye hakaret edilemezmiş”. İyi mi?</p><p></p><p>Büyük alim Fudayl b. Iyaz’ın sözünü hatırlamanın tam sırası. Galiba, alimler yöneticilerin emrine girince, yalnızca dinlerini bırakıp çıkmıyorlar. Aynı zamanda vicdanlarını, insaflarını, şereflerini ve onurlarını da bırakıp çıkıyorlar.</p><p></p><p>İşbu Muhammed Tantavi, şu günlerde kendisi için dünya ve ahirette yüz karası olacak bir konuşmaya daha imza attı. Efendisi Hüsnü’nün de dinlediği bir Cuma hutbesinde, tıpkı efendisi gibi konuştu. Filistinli kardeşlerini İsrail’in yangınından kurtarmak için kendini bile bile ateşin içine atan Hizbullah’ı maceracılıkla suçladı. Bu arada efendisine temenna çakmayı da ihmal etmedi: “Devlet Başkanı sayın Mübarek’in hikmetli tutumu bölgede ateş kesi sağlayacak tek yöntemdir”. Bununla da yetinmeyip Hasan Nasrallah’ı “akıl hastası” olarak niteleyen Tantavi, temel endişesini Hasan Nasrullah’ın “Çağdaş bir Selahaddin olmayı” istemekle suçluyordu.</p><p></p><p>Haa!</p><p></p><p>Burada durmak lazım. </p><p></p><p>Sıkıntı bu. Müslümanların Selahaddin’i omayı istemek. Sahi, ikinci bir Selahaddin olmayı istemenin neresi suç, günah, hata? Aksine, her mümin Selahaddin olmayı istemeli. Keşke bir değil binlerce Selahaddin’imiz olsa. Keşke şimdi de Kudüs’ü Yahudi tasallutundan kurtaran bir çağdaş Selahaddin çıksa da, bütün bir ümmet olarak onunla iftihar etsek. Hasan Nasrullah buna aday. İşte, Muhammed Tantavi ve tefrika fetvasının sahibi Suudi Abdullah ibn Cibrîn gibilerin aklını başından alan bu ihtimal.</p><p></p><p>Bir gerçek var: Kim Filistin’i ve Kudüs’ü Yahudi esaretinden kurtarırsa, o İslam ümmetinin doğal önderidir. Bu onun anasının ak sütü gibi hakkıdır da. Bu gerçek karşısında karnından konuşanların gurultularının, hasetçilerin çatlak seslerinin, “Çıkarsa bizden adam çıkar, başkasından adam çıkmaz”cı holiganların türrehatlarının hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. </p><p></p><p>Yahudi belasını ümmetin harim-i ismetinden def edecek veya bu belaya haddini bildirecek İslami güç hangi mezhepten, hangi kesimden, hangi milletten çıkarsa, İslam ümmetinin gönlünü o kazanacaktır. Allah da o toplumu “imam toplum” edecek, o rehberi “imam” edecek, o cemaati “imam cemaat” edecektir. </p><p></p><p>Bunun için karından konuşmaya, hasetten çatlamaya, homurdanıp mızırdanmaya gerek yok. Bunun hiç kimseye faydası da yok. Biz Sünniler eğer çok istiyorsak, onun bunun ayağını kaydırmak, ona buna laf yetiştirmek, onu bunu hasetlemek yerine, başkalarının reziletini kendi meziyetimizmiş gibi sunmak yerine, Kur’an’ın “hayırda yarışın” emrine imtisal edip yarışa girelim. Tarihte oynadığımız o büyük role yeniden aday olalım. Dünya egemenlerinin kapısında kul köle olan devşirme yönetici güruhundan kurtulup, kendi bedenimize kendi başlarımızı koyalım. Hayırda önde olmanın bir bedeli var. Bu bedeli gönül rızasıyla ödemeye talip olalım.</p><p></p><p>Yok bütün bunları yapamayacaksak, buna ne birikimimiz, ne insan kaynaklarımız, ne imanımız, ne izanımız, ne yüreğimiz, ne de aklımız yetmiyorsa, bari bunu yapmaya talip olanlara çelme, çamur, zifos atmayalım. Oturup hal-i pür melalimize ağlayalım. Belki göz yaşlarımız tepeden tırnağa bulandığımız zillet çamurunu bir nebze yıkar da, kararan yüzümüz ağarmaya başlar. Allah’ın dinine savaş açan bir güruhun tasallutu altında yaşama cezamız biraz olsun hafifletilir. </p><p></p><p>Allah muttaki alimlerimizin sayısını çoğaltsın.</p><p></p><p>Mustafa İslamoğlu</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="molla_zehra, post: 52805, member: 30"] İlim ve irfan semamızın yıldızlarından Fudayl b. Iyaz diyor ki: “Bir çok alim dinleriyle beraber yöneticilerin yanına girerler. Ancak verdikleri tavizlerden dolayı dinlerini yöneticilerin yanında bırakarak çıkarlar.” Muhammed Tantâvî yine sahnede. Tantâvî, eskiden Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek’in müftüsüydü. Daha sonra efendisine bağlılığı sayesinde terfi etti ve Ezher Şeyh’i yapıldı. Müftü iken diktatörün dümen suyunda fetvalar vermesiyle ünlüydü. Bunların başında devlet eliyle yapıan “faize” kılıf bulması geliyordu. Ezher Şeyhi olduktan sonra da epey çam devirdi. Devirdiği çamlardan biri de, Fransa’daki devlet ilköğretim okullarında uygulanan başörtüsü yasağı konusunda oldu. Ona göre, Müslüman yaşadığı ülkenin yasalarına uymak zorundaydı. Allah’ın yasalarıyla çelişse bile. Şeyh efendi bu fetvayı Fransa Dışişleri Bakanı Nicolas Sarkozy ile birlikte çıktığı ekranların önünde veriyordu. Fransa’nın uyguladığı bu yasak “hükümranlık hakkı” imiş. Üstelik bu zalimlerin alimi, üç defa üzerine basarak tüm dünyanın seyrettiği ekrandan “Hakkıdır! Hakkıdır! Hakkıdır!” diye haykırıyordu. Danimarka’da ortaya çıkan hakaret karikatürleri konusunda da Ezher Şeyhi, nedense tıpkı Fransa’daki yasakçı tavırda takındığı garip tavrı takındı. Tamam, karikatürlere cevaz falan vermedi elbet. Fakat, bu çirkin karikatürleri yapanları eleştireceği yerde, bu karikatürlere karşı tepki gösteren Müslümanlara verdi veriştirdi. Tantavi’ye göre karikatürler Peygamberimize hakaret etmiyormuş, çünkü “Bir ölüye hakaret edilemezmiş”. İyi mi? Büyük alim Fudayl b. Iyaz’ın sözünü hatırlamanın tam sırası. Galiba, alimler yöneticilerin emrine girince, yalnızca dinlerini bırakıp çıkmıyorlar. Aynı zamanda vicdanlarını, insaflarını, şereflerini ve onurlarını da bırakıp çıkıyorlar. İşbu Muhammed Tantavi, şu günlerde kendisi için dünya ve ahirette yüz karası olacak bir konuşmaya daha imza attı. Efendisi Hüsnü’nün de dinlediği bir Cuma hutbesinde, tıpkı efendisi gibi konuştu. Filistinli kardeşlerini İsrail’in yangınından kurtarmak için kendini bile bile ateşin içine atan Hizbullah’ı maceracılıkla suçladı. Bu arada efendisine temenna çakmayı da ihmal etmedi: “Devlet Başkanı sayın Mübarek’in hikmetli tutumu bölgede ateş kesi sağlayacak tek yöntemdir”. Bununla da yetinmeyip Hasan Nasrallah’ı “akıl hastası” olarak niteleyen Tantavi, temel endişesini Hasan Nasrullah’ın “Çağdaş bir Selahaddin olmayı” istemekle suçluyordu. Haa! Burada durmak lazım. Sıkıntı bu. Müslümanların Selahaddin’i omayı istemek. Sahi, ikinci bir Selahaddin olmayı istemenin neresi suç, günah, hata? Aksine, her mümin Selahaddin olmayı istemeli. Keşke bir değil binlerce Selahaddin’imiz olsa. Keşke şimdi de Kudüs’ü Yahudi tasallutundan kurtaran bir çağdaş Selahaddin çıksa da, bütün bir ümmet olarak onunla iftihar etsek. Hasan Nasrullah buna aday. İşte, Muhammed Tantavi ve tefrika fetvasının sahibi Suudi Abdullah ibn Cibrîn gibilerin aklını başından alan bu ihtimal. Bir gerçek var: Kim Filistin’i ve Kudüs’ü Yahudi esaretinden kurtarırsa, o İslam ümmetinin doğal önderidir. Bu onun anasının ak sütü gibi hakkıdır da. Bu gerçek karşısında karnından konuşanların gurultularının, hasetçilerin çatlak seslerinin, “Çıkarsa bizden adam çıkar, başkasından adam çıkmaz”cı holiganların türrehatlarının hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Yahudi belasını ümmetin harim-i ismetinden def edecek veya bu belaya haddini bildirecek İslami güç hangi mezhepten, hangi kesimden, hangi milletten çıkarsa, İslam ümmetinin gönlünü o kazanacaktır. Allah da o toplumu “imam toplum” edecek, o rehberi “imam” edecek, o cemaati “imam cemaat” edecektir. Bunun için karından konuşmaya, hasetten çatlamaya, homurdanıp mızırdanmaya gerek yok. Bunun hiç kimseye faydası da yok. Biz Sünniler eğer çok istiyorsak, onun bunun ayağını kaydırmak, ona buna laf yetiştirmek, onu bunu hasetlemek yerine, başkalarının reziletini kendi meziyetimizmiş gibi sunmak yerine, Kur’an’ın “hayırda yarışın” emrine imtisal edip yarışa girelim. Tarihte oynadığımız o büyük role yeniden aday olalım. Dünya egemenlerinin kapısında kul köle olan devşirme yönetici güruhundan kurtulup, kendi bedenimize kendi başlarımızı koyalım. Hayırda önde olmanın bir bedeli var. Bu bedeli gönül rızasıyla ödemeye talip olalım. Yok bütün bunları yapamayacaksak, buna ne birikimimiz, ne insan kaynaklarımız, ne imanımız, ne izanımız, ne yüreğimiz, ne de aklımız yetmiyorsa, bari bunu yapmaya talip olanlara çelme, çamur, zifos atmayalım. Oturup hal-i pür melalimize ağlayalım. Belki göz yaşlarımız tepeden tırnağa bulandığımız zillet çamurunu bir nebze yıkar da, kararan yüzümüz ağarmaya başlar. Allah’ın dinine savaş açan bir güruhun tasallutu altında yaşama cezamız biraz olsun hafifletilir. Allah muttaki alimlerimizin sayısını çoğaltsın. Mustafa İslamoğlu [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Alimler ve Evliyalar
ZALİMLER VE ALİMLER
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst