Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Üçüncü Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 250456" data-attributes="member: 1"><p><strong>Yirmi Üçüncü Söz - Sayfa 433</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Sair cihetleri sen tabir edebilirsin.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ÜÇÜNCÜ NÜKTE</strong></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong></strong></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong></strong></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">İnsan, fiil ve amel cihetinde ve sa’y-i maddî itibarıyla zayıf bir hayvandır, âciz bir mahlûktur. Onun o cihetteki daire-i tasarrufâtı ve mâlikiyeti o kadar dardır ki, elini uzatsa ona yetişebilir. Hattâ, insanın eline dizginini veren hayvânât-ı ehliye, insanın zaaf ve acz ve tembelliğinden birer hisse almışlardır ki, yabanî emsallerine kıyas edildikleri vakit, azîm fark görünür (ehlî keçi ve öküz, yabanî keçi ve öküz gibi).</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Fakat o insan, infial ve kabul ve dua ve sual cihetinde, şu dünya hanında aziz bir yolcudur. Ve öyle bir Kerîme misafir olmuş ki, nihayetsiz rahmet hazinelerini ona açmış; ve hadsiz bedî masnuâtını ve hizmetkârlarını ona musahhar etmiş; ve o misafirin tenezzühüne ve temâşâsına ve istifadesine öyle büyük bir daire açıp müheyyâ etmiştir ki, o dairenin nısf-ı kutru, yani merkezden muhit hattına kadar, gözün kestiği miktar, belki hayalin gittiği yere kadar geniştir ve uzundur.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">İşte, eğer insan enâniyetine istinad edip, hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i hayal ederek, derd-i maişet içinde, muvakkat bazı lezzetler için çalışsa, gayet dar bir daire içinde boğulur, gider. Ona verilen bütün cihazat ve âlât ve letâif, ondan şikâyet ederek haşirde onun aleyhinde şehadet edeceklerdir ve dâvâcı olacaklardır. Eğer kendini misafir bilse, misafir olduğu Zât-ı Kerîmin izni dairesinde sermaye-i ömrünü sarf etse, öyle geniş bir daire içinde uzun bir hayat-ı ebediye için güzel çalışır ve teneffüs edip istirahat eder, sonra âlâ-yı illiyyîne kadar gidebilir. Hem de bu insana verilen bütün cihazat ve âlât, ondan memnun olarak âhirette lehinde şehadet ederler.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Evet, insana verilen bütün cihâzât-ı acîbe, bu ehemmiyetsiz hayat-ı dünyeviye için değil, belki pek ehemmiyetli bir hayat-ı bâkiye için verilmişler. Çünkü, insanı hayvana nisbet etsek görüyoruz ki, insan, cihazat ve âlât itibarıyla çok zengindir, yüz derece hayvandan daha ziyadedir. Hayat-ı dünyeviye lezzetinde ve hayvanî yaşayışında, yüz derece aşağı düşer. Çünkü her gördüğü lezzetinde binler elem izi vardır. Geçmiş zamanın elemleri ve gelecek zamanın korkuları ve herbir lezzetin dahi elem-i zevâli, onun zevklerini bozuyor ve lezzetinde bir iz bırakıyor. Fakat hayvan öyle değil; elemsiz bir lezzet alır, kedersiz bir zevk eder. </span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>amel</strong>: davranış, iş</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ehl-i dalâlet</strong>: sapıklık ve inkâr ehli (bk. ḍ-l-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>elem</strong>: acı, sıkıntı</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>fiil</strong>: iş, hareket (bk. f-a-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>has</strong>: özel</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hayat-ı içtimaiye-i beşeriye</strong>: insanların toplumsal hayatı (bk. ḥ-y-y; c-m-a)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hevâ</strong>: kabiliyet ve duyguları nefsin yasak arzu ve isteklerinin emrine verme (bk. h-v-y)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>istirahat</strong>: rahatlık, huzur</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>itibar</strong>: özellik</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>iştigal etmek</strong>: meşgul olmak</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kemâl-i taaccüp</strong>: tam bir şaşkınlık (bk. k-m-l)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kemâlât</strong>: mükemmellikler, kusursuzluklar (bk. k-m-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kuvve-i gadabiye</strong>: öfke gücü</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kuvve-i şeheviye</strong>: şehvet gücü</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kâfir</strong>: Allah’ı veya Onun kesin olarak emrettiği şeylerden birini inkâr eden kimse (bk. k-f-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>letâif</strong>: insanın mânevî yapısındaki ince duygular (bk. l-ṭ-f)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>lâtif</strong>: ince, hoş (bk. l-ṭ-f)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>medine-i medeniyet-i insaniye</strong>: insanlığın uygarlık şehri</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muattal kalma</strong>: kullanılmaz olma</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muhabere</strong>: haberleşme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>musahhar etmek</strong>: boyun eğdirmek, hizmetine vermek</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nazik</strong>: ince, zarif</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nefis</strong>: can, bir kimsenin kendisi (bk. n-f-s)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sair</strong>: diğer</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sa’y-i maddî</strong>: maddi çalışma</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sukut</strong>: düşme, alçalma</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>suret</strong>: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tabir</strong>: yorumlama (bk. a-b-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tanzim</strong>: düzenleme (bk. n-ẓ-m)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tedbir</strong>: idare etme, çekip çevirme (bk. d-b-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>terakki</strong>: ilerleme</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>terakkiyât</strong>: ilerlemeler</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ulvî</strong>: yüce</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>vakıa-i hayaliye</strong>: hayalî olay (bk. ḫ-y-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>vazife-i asliye</strong>: esas vazife</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>vazife-i ubûdiyet</strong>: kulluk görevi (bk. a-b-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>vefadar</strong>: vefalı</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âciz</strong>: zayıf, güçsüz (bk. a-c-z)</span></td></tr></tbody></table></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 250456, member: 1"] [b]Yirmi Üçüncü Söz - Sayfa 433[/b] [FONT=Tahoma]Sair cihetleri sen tabir edebilirsin. [/FONT] [FONT=Tahoma][B]ÜÇÜNCÜ NÜKTE [/B][/FONT] [FONT=Tahoma]İnsan, fiil ve amel cihetinde ve sa’y-i maddî itibarıyla zayıf bir hayvandır, âciz bir mahlûktur. Onun o cihetteki daire-i tasarrufâtı ve mâlikiyeti o kadar dardır ki, elini uzatsa ona yetişebilir. Hattâ, insanın eline dizginini veren hayvânât-ı ehliye, insanın zaaf ve acz ve tembelliğinden birer hisse almışlardır ki, yabanî emsallerine kıyas edildikleri vakit, azîm fark görünür (ehlî keçi ve öküz, yabanî keçi ve öküz gibi). [/FONT] [FONT=Tahoma]Fakat o insan, infial ve kabul ve dua ve sual cihetinde, şu dünya hanında aziz bir yolcudur. Ve öyle bir Kerîme misafir olmuş ki, nihayetsiz rahmet hazinelerini ona açmış; ve hadsiz bedî masnuâtını ve hizmetkârlarını ona musahhar etmiş; ve o misafirin tenezzühüne ve temâşâsına ve istifadesine öyle büyük bir daire açıp müheyyâ etmiştir ki, o dairenin nısf-ı kutru, yani merkezden muhit hattına kadar, gözün kestiği miktar, belki hayalin gittiği yere kadar geniştir ve uzundur. [/FONT] [FONT=Tahoma]İşte, eğer insan enâniyetine istinad edip, hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i hayal ederek, derd-i maişet içinde, muvakkat bazı lezzetler için çalışsa, gayet dar bir daire içinde boğulur, gider. Ona verilen bütün cihazat ve âlât ve letâif, ondan şikâyet ederek haşirde onun aleyhinde şehadet edeceklerdir ve dâvâcı olacaklardır. Eğer kendini misafir bilse, misafir olduğu Zât-ı Kerîmin izni dairesinde sermaye-i ömrünü sarf etse, öyle geniş bir daire içinde uzun bir hayat-ı ebediye için güzel çalışır ve teneffüs edip istirahat eder, sonra âlâ-yı illiyyîne kadar gidebilir. Hem de bu insana verilen bütün cihazat ve âlât, ondan memnun olarak âhirette lehinde şehadet ederler. [/FONT] [FONT=Tahoma]Evet, insana verilen bütün cihâzât-ı acîbe, bu ehemmiyetsiz hayat-ı dünyeviye için değil, belki pek ehemmiyetli bir hayat-ı bâkiye için verilmişler. Çünkü, insanı hayvana nisbet etsek görüyoruz ki, insan, cihazat ve âlât itibarıyla çok zengindir, yüz derece hayvandan daha ziyadedir. Hayat-ı dünyeviye lezzetinde ve hayvanî yaşayışında, yüz derece aşağı düşer. Çünkü her gördüğü lezzetinde binler elem izi vardır. Geçmiş zamanın elemleri ve gelecek zamanın korkuları ve herbir lezzetin dahi elem-i zevâli, onun zevklerini bozuyor ve lezzetinde bir iz bırakıyor. Fakat hayvan öyle değil; elemsiz bir lezzet alır, kedersiz bir zevk eder. [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT] <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>[FONT=Tahoma][B]amel[/B]: davranış, iş[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ehl-i dalâlet[/B]: sapıklık ve inkâr ehli (bk. ḍ-l-l)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]elem[/B]: acı, sıkıntı[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]fiil[/B]: iş, hareket (bk. f-a-l)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]has[/B]: özel[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hayat-ı içtimaiye-i beşeriye[/B]: insanların toplumsal hayatı (bk. ḥ-y-y; c-m-a)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hevâ[/B]: kabiliyet ve duyguları nefsin yasak arzu ve isteklerinin emrine verme (bk. h-v-y)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]istirahat[/B]: rahatlık, huzur[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]itibar[/B]: özellik[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]iştigal etmek[/B]: meşgul olmak[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]kemâl-i taaccüp[/B]: tam bir şaşkınlık (bk. k-m-l)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]kemâlât[/B]: mükemmellikler, kusursuzluklar (bk. k-m-l)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]kuvve-i gadabiye[/B]: öfke gücü[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]kuvve-i şeheviye[/B]: şehvet gücü[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]kâfir[/B]: Allah’ı veya Onun kesin olarak emrettiği şeylerden birini inkâr eden kimse (bk. k-f-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]letâif[/B]: insanın mânevî yapısındaki ince duygular (bk. l-ṭ-f)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]lâtif[/B]: ince, hoş (bk. l-ṭ-f)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]medine-i medeniyet-i insaniye[/B]: insanlığın uygarlık şehri[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]muattal kalma[/B]: kullanılmaz olma[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]muhabere[/B]: haberleşme[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]musahhar etmek[/B]: boyun eğdirmek, hizmetine vermek[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]nazik[/B]: ince, zarif[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]nefis[/B]: can, bir kimsenin kendisi (bk. n-f-s)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]sair[/B]: diğer[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]sa’y-i maddî[/B]: maddi çalışma[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]sukut[/B]: düşme, alçalma[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]suret[/B]: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]tabir[/B]: yorumlama (bk. a-b-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tanzim[/B]: düzenleme (bk. n-ẓ-m)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]tedbir[/B]: idare etme, çekip çevirme (bk. d-b-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]terakki[/B]: ilerleme[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]terakkiyât[/B]: ilerlemeler[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ulvî[/B]: yüce[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]vakıa-i hayaliye[/B]: hayalî olay (bk. ḫ-y-l)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]vazife-i asliye[/B]: esas vazife[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]vazife-i ubûdiyet[/B]: kulluk görevi (bk. a-b-d)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]vefadar[/B]: vefalı[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]âciz[/B]: zayıf, güçsüz (bk. a-c-z)[/FONT]</td></tr></tbody></table> [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Üçüncü Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst