Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Üçüncü Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 250454" data-attributes="member: 1"><p><strong>Yirmi Üçüncü Söz - Sayfa 432</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">tatlı sohbetler ediyorlar. Yetişmiş kızlar dahi çocukların oynamasını tanzim ediyorlar. Kapıcı da onlara kumandanlık eder gibi bir aktör tavrını almış. O vakit anladım ki, o koca sarayın içerisi bom boş, hep nazik vazifeler muattal kalmış, ahlâkları sukut etmiş ki, kapıda bu sureti almışlardır.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'">Sonra geçtim, bir büyük saraya daha rast geldim. Gördüm ki, kapıda uzanmış vefadar bir it ve kaba, sert, sakin bir kapıcı ve sönük bir vaziyet vardı. Merak ettim, niçin o öyle, bu böyle? İçeriye girdim. Baktım ki, içerisi çok şenlik. Daire daire üstünde, ayrı ayrı nazik vazifelerle saray ehli meşguldürler. Birinci dairedeki adamlar, sarayın idaresini, tedbirini görüyorlar. Üstündeki dairede kızlar, çocuklar ders okuyorlar. Daha üstünde hanımlar, gayet lâtif san’atlar, güzel nakışlarla iştigal ediyorlar. En yukarıda efendi, padişahla muhabere edip halkın istirahatini temin için ve kendi kemâlâtı ve terakkiyâtı için, kendine has ve ulvî vazifelerle iştigal ediyor gördüm. Ben onlara görünmediğim için, yasak demediler, gezebildim.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'">Sonra çıktım, baktım. O şehrin her tarafında bu iki kısım saraylar var. Sordum.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'">Dediler: “O kapısı şenlik ve içi boş saraylar, kâfirlerin ileri gelenlerinindir ve ehl-i dalâletindir. </span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Diğerleri, namuslu Müslüman büyüklerinindir.”</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'">Sonra bir köşede bir saraya rast geldim. Üstünde “Said” ismini gördüm. Merak ettim. Daha dikkat ettim, suretimi üstünde gördüm gibi bana geldi. Kemâl-i taaccübümden bağırarak aklım başıma geldi, ayıldım.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'">İşte, o vakıa-i hayaliyeyi sana tabir edeceğim. Allah hayır etsin.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'">İşte, o şehir ise, hayat-ı içtimaiye-i beşeriye ve medine-i medeniyet-i insaniyedir. O saraylar, herbirisi birer insandır. O saray ehli ise, insandaki göz, kulak, kalb, sır, ruh, akıl gibi letâif ve nefis ve hevâ ve kuvve-i şeheviye ve kuvve-i gadabiye gibi şeylerdir. Herbir insanda herbir lâtifenin ayrı ayrı vazife-i ubûdiyetleri var. Ayrı ayrı lezzetleri, elemleri var. Nefis ve hevâ, kuvve-i şeheviye ve gadabiye, bir kapıcı ve it hükmündedirler. İşte o yüksek letâifi nefis ve hevâya musahhar etmek ve vazife-i asliyelerini unutturmak, elbette sukuttur, terakki değildir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>bedbaht</strong>: talihsiz</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>berzah</strong>: kabir âlemi </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>cami’</strong>: kapsayan, içine alan (bk. c-m-a)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>cazibedarlık</strong>: çekicilik</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>celb etmek</strong>: çekmek</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>cihazat</strong>: cihazlar, donanım</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>cihâzât-ı mâneviye</strong>: mânevî duygular (bk. a-n-y)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>cüz’î</strong>: küçük, az (bk. c-z-e)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ehemmiyetli</strong>: önemli</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ehl-i dalâlet</strong>: sapıklık ve inkâr ehli (bk. ḍ-l-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>evâmir-i Kur’âniye</strong>: Kur’ân’ın emirleri</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hadsiz</strong>: sınırsız</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakikat</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakikat-i daime</strong>: devamlı hakikat (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakikî</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hayat-ı dünyeviye</strong>: dünya hayatı (bk. ḥ-y-y)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hayat-ı ebediye</strong>: sonsuz âhiret hayatı (bk. ḥ-y-y; e-b-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hevesât</strong>: hevesler, gelip geçici arzular</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hususî</strong>: özel</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>imtisal</strong>: yerine getirme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>istidat</strong>: yetenek, kabiliyet (bk. a-d-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kader</strong>: Allah’ın meydana gelecek herşeyi olmadan önce takdir etmesi, planlaması (bk. ḳ-d-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kemâlât</strong>: mükemmellikler (bk. k-m-l)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kudret</strong>: güç, iktidar (bk. ḳ-d-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kuvve</strong>: duyu</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kıymettar</strong>: değerli</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>letâif</strong>: insanın mânevi yapısındaki ince duygular (bk. l-ṭ-f)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mahiyet</strong>: öz nitelik, asıl yapı </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>medar</strong>: eksen, vesile</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mes’uliyet-i maneviye</strong>: mânevî sorumluluk (bk. a-n-y)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>musahhar etmek</strong>: boyun eğdirmek, hizmetine vermek</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mübarek</strong>: bereketli (bk. b-r-k)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>münevver</strong>: nurlu, aydınlık (bk. n-v-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nazar-ı dikkat</strong>: dikkatle bakış (bk. n-ẓ-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nefis</strong>: can, kişinin kendisi (bk. n-f-s)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nefs-i emmâre</strong>: insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden güç (bk. n-f-s)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>revnaktar</strong>: süslü, hoş, güzel</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sair</strong>: diğer</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sukut</strong>: düşüş, alçalma</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>süflî</strong>: aşağı</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tefessüh</strong>: bozulma, kokuşma</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>telezzüz</strong>: lezzetlenme, tad alma</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>temsil</strong>: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>terakkî</strong>: ilerleme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tevcih</strong>: yöneltme</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tevdi etmek</strong>: emânet vermek </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ubûdiyet</strong>: kulluk (bk. a-b-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>vakıa-i hayaliye</strong>: hayalî olay (bk. ḥ-y-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>vazife-i ubûdiyet</strong>: kulluk görevi (bk. a-b-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>yabanî</strong>: yabancı</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ziya</strong>: ışık</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âlem-i arzî</strong>: dünya âlemi (bk. a-l-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âlem-i misal</strong>: görüntüler âlemi (bk. a-l-m; m-s̱-l)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âlem-i âhiret</strong>: âhiret âlemi (bk. a-l-m; e-ḫ-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şecere-i bâkiye</strong>: ölümsüz ağaç (bk. b-ḳ-y)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şecere-i kâinat</strong>: kainat ağacı, evren (bk. k-v-n)</span></td></tr></tbody></table></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 250454, member: 1"] [b]Yirmi Üçüncü Söz - Sayfa 432[/b] [FONT=Tahoma]tatlı sohbetler ediyorlar. Yetişmiş kızlar dahi çocukların oynamasını tanzim ediyorlar. Kapıcı da onlara kumandanlık eder gibi bir aktör tavrını almış. O vakit anladım ki, o koca sarayın içerisi bom boş, hep nazik vazifeler muattal kalmış, ahlâkları sukut etmiş ki, kapıda bu sureti almışlardır. [/FONT][FONT=Tahoma]Sonra geçtim, bir büyük saraya daha rast geldim. Gördüm ki, kapıda uzanmış vefadar bir it ve kaba, sert, sakin bir kapıcı ve sönük bir vaziyet vardı. Merak ettim, niçin o öyle, bu böyle? İçeriye girdim. Baktım ki, içerisi çok şenlik. Daire daire üstünde, ayrı ayrı nazik vazifelerle saray ehli meşguldürler. Birinci dairedeki adamlar, sarayın idaresini, tedbirini görüyorlar. Üstündeki dairede kızlar, çocuklar ders okuyorlar. Daha üstünde hanımlar, gayet lâtif san’atlar, güzel nakışlarla iştigal ediyorlar. En yukarıda efendi, padişahla muhabere edip halkın istirahatini temin için ve kendi kemâlâtı ve terakkiyâtı için, kendine has ve ulvî vazifelerle iştigal ediyor gördüm. Ben onlara görünmediğim için, yasak demediler, gezebildim. [/FONT][FONT=Tahoma]Sonra çıktım, baktım. O şehrin her tarafında bu iki kısım saraylar var. Sordum. [/FONT][FONT=Tahoma]Dediler: “O kapısı şenlik ve içi boş saraylar, kâfirlerin ileri gelenlerinindir ve ehl-i dalâletindir. Diğerleri, namuslu Müslüman büyüklerinindir.” [/FONT][FONT=Tahoma]Sonra bir köşede bir saraya rast geldim. Üstünde “Said” ismini gördüm. Merak ettim. Daha dikkat ettim, suretimi üstünde gördüm gibi bana geldi. Kemâl-i taaccübümden bağırarak aklım başıma geldi, ayıldım. [/FONT][FONT=Tahoma]İşte, o vakıa-i hayaliyeyi sana tabir edeceğim. Allah hayır etsin. [/FONT][FONT=Tahoma]İşte, o şehir ise, hayat-ı içtimaiye-i beşeriye ve medine-i medeniyet-i insaniyedir. O saraylar, herbirisi birer insandır. O saray ehli ise, insandaki göz, kulak, kalb, sır, ruh, akıl gibi letâif ve nefis ve hevâ ve kuvve-i şeheviye ve kuvve-i gadabiye gibi şeylerdir. Herbir insanda herbir lâtifenin ayrı ayrı vazife-i ubûdiyetleri var. Ayrı ayrı lezzetleri, elemleri var. Nefis ve hevâ, kuvve-i şeheviye ve gadabiye, bir kapıcı ve it hükmündedirler. İşte o yüksek letâifi nefis ve hevâya musahhar etmek ve vazife-i asliyelerini unutturmak, elbette sukuttur, terakki değildir. [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT]<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>[FONT=Tahoma][B]bedbaht[/B]: talihsiz[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]berzah[/B]: kabir âlemi [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]cami’[/B]: kapsayan, içine alan (bk. c-m-a)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]cazibedarlık[/B]: çekicilik[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]celb etmek[/B]: çekmek[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]cihazat[/B]: cihazlar, donanım[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]cihâzât-ı mâneviye[/B]: mânevî duygular (bk. a-n-y)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]cüz’î[/B]: küçük, az (bk. c-z-e)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ehemmiyetli[/B]: önemli[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ehl-i dalâlet[/B]: sapıklık ve inkâr ehli (bk. ḍ-l-l)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]evâmir-i Kur’âniye[/B]: Kur’ân’ın emirleri[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hadsiz[/B]: sınırsız[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hakikat[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hakikat-i daime[/B]: devamlı hakikat (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hakikî[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hayat-ı dünyeviye[/B]: dünya hayatı (bk. ḥ-y-y)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hayat-ı ebediye[/B]: sonsuz âhiret hayatı (bk. ḥ-y-y; e-b-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hevesât[/B]: hevesler, gelip geçici arzular[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hususî[/B]: özel[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]imtisal[/B]: yerine getirme[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]istidat[/B]: yetenek, kabiliyet (bk. a-d-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]kader[/B]: Allah’ın meydana gelecek herşeyi olmadan önce takdir etmesi, planlaması (bk. ḳ-d-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]kemâlât[/B]: mükemmellikler (bk. k-m-l)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]kudret[/B]: güç, iktidar (bk. ḳ-d-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]kuvve[/B]: duyu[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]kıymettar[/B]: değerli[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]letâif[/B]: insanın mânevi yapısındaki ince duygular (bk. l-ṭ-f)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mahiyet[/B]: öz nitelik, asıl yapı [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]medar[/B]: eksen, vesile[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mes’uliyet-i maneviye[/B]: mânevî sorumluluk (bk. a-n-y)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]musahhar etmek[/B]: boyun eğdirmek, hizmetine vermek[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mübarek[/B]: bereketli (bk. b-r-k)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]münevver[/B]: nurlu, aydınlık (bk. n-v-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]nazar-ı dikkat[/B]: dikkatle bakış (bk. n-ẓ-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]nefis[/B]: can, kişinin kendisi (bk. n-f-s)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]nefs-i emmâre[/B]: insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden güç (bk. n-f-s)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]revnaktar[/B]: süslü, hoş, güzel[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]sair[/B]: diğer[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]sukut[/B]: düşüş, alçalma[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]süflî[/B]: aşağı[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tefessüh[/B]: bozulma, kokuşma[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]telezzüz[/B]: lezzetlenme, tad alma[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]temsil[/B]: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]terakkî[/B]: ilerleme[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tevcih[/B]: yöneltme[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]tevdi etmek[/B]: emânet vermek [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ubûdiyet[/B]: kulluk (bk. a-b-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]vakıa-i hayaliye[/B]: hayalî olay (bk. ḥ-y-l)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]vazife-i ubûdiyet[/B]: kulluk görevi (bk. a-b-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]yabanî[/B]: yabancı[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ziya[/B]: ışık[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]âlem-i arzî[/B]: dünya âlemi (bk. a-l-m)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]âlem-i misal[/B]: görüntüler âlemi (bk. a-l-m; m-s̱-l)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]âlem-i âhiret[/B]: âhiret âlemi (bk. a-l-m; e-ḫ-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]şecere-i bâkiye[/B]: ölümsüz ağaç (bk. b-ḳ-y)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]şecere-i kâinat[/B]: kainat ağacı, evren (bk. k-v-n)[/FONT]</td></tr></tbody></table> [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Üçüncü Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst