Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Dokuzuncu Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 267282" data-attributes="member: 1"><p><strong>Yirmi Dokuzuncu Söz - Sayfa 713</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">Melekûtiyet ciheti ise, herşeyde parlaktır, temizdir. Teşahhusâtın renkleri, muzahrafatları ona karışmaz. O cihet, vasıtasız, kendi Hâlık</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">ına müteveccihtir. Onda terettüb-ü esbab, teselsül-ü ilel yoktur. Ona illiyet, mâlûliyet giremez. Eğri büğrüsü yoktur. Mâniler müdahale edemezler. Zerre, şemse kardeş olur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">Elhasıl, o kudret hem basittir, hem nâmütenâhidir, hem zâtîdir. Mahall-i taallûk-u kudret ise, hem vasıtasız, hem lekesiz, hem isyansızdır. Öyle ise, o kudretin dairesinde, büyük küçüğe karşı tekebbürü yok; cemaat ferde karşı rüçhanı olamaz; küll, cüz’e nisbeten, kudrete karşı fazla nazlanamaz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">ÜÇÜNCÜ MESELE<span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> ki, kudretin nisbeti kanunîdir. Yani, çoğa-aza, büyüğe-küçüğe bir bakar. Şu mesele-i g</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">à</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">mızayı birkaç temsille zihne takrib edeceğiz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">İşte, kâinatta </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><em>şeffafiyet, mukabele, muvazene, intizam, tecerrüt, itaat</em></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> birer emirdir ki, çoğu aza, büyüğü küçüğe müsavi kılar.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><em>Birinci temsil: </em><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><em>Şeffafiyet</em></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> sırrını gösterir. Meselâ, şemsin feyz-i tecellîsi olan timsali ve aksi, denizin yüzünde ve denizin herbir katresinde aynı hüviyeti gösterir. Eğer küre-i arz, perdesiz güneşe karşı muhtelif cam parçalarından mürekkep olsa, şemsin aksi, herbir parçada ve bütün zemin yüzünde müzahametsiz, tecezzîsiz, tenakussuz bir olur. Eğer faraza şems fâil-i muhtar olsaydı ve feyz-i ziyasını, timsal-i aksini iradesiyle verseydi, bütün zemin yüzüne verdiği feyzi, bir zerreye verdiği feyizden daha ağır olamazdı.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><em>İkinci temsil:</em></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><em>Mukabele</em></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> sırrıdır. Meselâ, zîhayat fertlerden, yani insanlardan terekküp eden bir daire-i azîmenin nokta-i merkeziyesindeki ferdin elinde bir mum ve daire-i muhitteki fertlerin ellerinde de birer âyine farz edilse, nokta-i merkeziyenin muhit âyinelerine verdiği feyiz ve cilve-i akis mü</span>zahametsiz, tecezzîsiz, tenakussuz, nisbeti birdir.</span></p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Hâlık</strong>: herşeyi yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ)</td><td><strong>aks</strong>: yansıma</td></tr><tr><td><strong>cemaat</strong>: topluluk (bk. c-m-a)</td><td><strong>cihet</strong>: taraf, yön</td></tr><tr><td><strong>cilve-i akis</strong>: yansımanın görüntüsü (bk. c-l-y)</td><td><strong>cüz’</strong>: parça (bk. c-z-e)</td></tr><tr><td><strong>daire-i azîme</strong>: büyük daire (bk. a-ẓ-m)</td><td><strong>daire-i muhit</strong>: çevredeki, etraftaki daire</td></tr><tr><td><strong>elhasıl</strong>: özetle, sonuç olarak</td><td><strong>faraza</strong>: varsayalım ki</td></tr><tr><td><strong>farz etmek</strong>: varsaymak</td><td><strong>fert</strong>: kişi, şahıs (bk. f-r-d)</td></tr><tr><td><strong>feyiz</strong>: bolluk, bereket (bk. f-y-ḍ)</td><td><strong>feyz-i tecellî</strong>: yansımanın bereketi (bk. f-y-ḍ; c-l-y)</td></tr><tr><td><strong>feyz-i ziya</strong>: ışığın bereketi (bk. f-y-ḍ)</td><td><strong>fâil-i muhtar</strong>: dilediğini yapmakta serbest olan fâil (bk. f-a-l; ḫ-y-r)</td></tr><tr><td><strong>hüviyet</strong>: mahiyet, özellik</td><td><strong>illiyet</strong>: sebeplilik</td></tr><tr><td><strong>intizam</strong>: tertip, düzen (bk. n-ẓ-m)</td><td><strong>irade</strong>: dileme, tercih (bk. r-v-d)</td></tr><tr><td><strong>isyan</strong>: itaatsizlik, emre uymama</td><td><strong>itaat</strong>: emre uyma</td></tr><tr><td><strong>kanunî</strong>: kanun şeklinde (bk. ḳ-n-n)</td><td><strong>katre</strong>: damla</td></tr><tr><td><strong>kudret</strong>: güç, kuvvet, iktidar (bk. ḳ-d-r)</td><td><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td></tr><tr><td><strong>küll</strong>: bütün (bk. k-l-l)</td><td><strong>küre-i arz</strong>: yerküre, dünya</td></tr><tr><td><strong>mahall-i taallûk-u kudret</strong>: kudretin alakalı olduğu yer (bk. ḳ-d-r)</td><td><strong>melekûtiyet</strong>: birşeyin görünmeyen iç yüzü, aslı, hakikati (bk. m-l-k)</td></tr><tr><td><strong>mesele-i gàmıza</strong>: anlaşılması zor mesele</td><td><strong>muhit</strong>: çevre, etraf</td></tr><tr><td><strong>muhtelif</strong>: çeşitli</td><td><strong>mukabele</strong>: birbirinin karşısında olma</td></tr><tr><td><strong>muvazene</strong>: denge (bk. v-z-n)</td><td><strong>muzahrafat</strong>: süprüntüler, atıklar</td></tr><tr><td><strong>mâlûliyet</strong>: bir sebebe bağlılık</td><td><strong>mâni</strong>: engel</td></tr><tr><td><strong>müdahale</strong>: karışma</td><td><strong>mürekkep</strong>: birleşik</td></tr><tr><td><strong>müsavi</strong>: eşit, denk</td><td><strong>müteveccih</strong>: yönelmiş</td></tr><tr><td><strong>müzahamet</strong>: birbirine zahmet verme, sıkışma</td><td><strong>nisbet</strong>: münasebet, bağ (bk. n-s-b)</td></tr><tr><td><strong>nisbeten</strong>: oranla, kıyasla (bk. n-s-b)</td><td><strong>nokta-i merkeziye</strong>: merkez nokta</td></tr><tr><td><strong>nâmütenâhi</strong>: sonsuz</td><td><strong>rüçhan</strong>: üstünlük</td></tr><tr><td><strong>takrib</strong>: yaklaştırma</td><td><strong>tecerrüt</strong>: sıyrılma, soyutlanma</td></tr><tr><td><strong>tecezzî</strong>: bölünme, parçalanma (bk. c-z-e)</td><td><strong>tekebbür</strong>: büyüklenme (bk. k-b-r)</td></tr><tr><td><strong>temsil</strong>: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)</td><td><strong>tenakus</strong>: eksilme, noksanlaşma</td></tr><tr><td><strong>terekküp</strong>: birleşme, meydana gelme</td><td><strong>terettüb-ü esbab</strong>: sebeplerin sıralanışı (bk. s-b-b)</td></tr><tr><td><strong>teselsül-ü ilel</strong>: sebeplerin zinciri, arka arkaya gelmesi</td><td><strong>teşahhusât</strong>: şahıslanmalar, somutlaşmalar</td></tr><tr><td><strong>timsal</strong>: görüntü (bk. m-s̱-l)</td><td><strong>timsal-i aks</strong>: yansımanın görüntüsü (bk. m-s̱-l)</td></tr><tr><td><strong>zemin</strong>: yer</td><td><strong>zerre</strong>: atom, en küçük parça</td></tr><tr><td><strong>zâtî</strong>: kendisine ait</td><td><strong>zîhayat</strong>: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)</td></tr><tr><td><strong>âyine</strong>: ayna</td><td><strong>şeffafiyet</strong>: şeffaflık, saydamlık</td></tr><tr><td><strong>şems</strong>: güneş</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 267282, member: 1"] [b]Yirmi Dokuzuncu Söz - Sayfa 713[/b] [FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS]Melekûtiyet ciheti ise, herşeyde parlaktır, temizdir. Teşahhusâtın renkleri, muzahrafatları ona karışmaz. O cihet, vasıtasız, kendi Hâlık[/FONT][FONT=Trebuchet MS]ına müteveccihtir. Onda terettüb-ü esbab, teselsül-ü ilel yoktur. Ona illiyet, mâlûliyet giremez. Eğri büğrüsü yoktur. Mâniler müdahale edemezler. Zerre, şemse kardeş olur.[/FONT] [/FONT][FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS]Elhasıl, o kudret hem basittir, hem nâmütenâhidir, hem zâtîdir. Mahall-i taallûk-u kudret ise, hem vasıtasız, hem lekesiz, hem isyansızdır. Öyle ise, o kudretin dairesinde, büyük küçüğe karşı tekebbürü yok; cemaat ferde karşı rüçhanı olamaz; küll, cüz’e nisbeten, kudrete karşı fazla nazlanamaz. [/FONT] [/FONT][FONT=Trebuchet MS]ÜÇÜNCÜ MESELE[FONT=Trebuchet MS] ki, kudretin nisbeti kanunîdir. Yani, çoğa-aza, büyüğe-küçüğe bir bakar. Şu mesele-i g[/FONT][FONT=Trebuchet MS]à[/FONT][FONT=Trebuchet MS]mızayı birkaç temsille zihne takrib edeceğiz. [/FONT] [/FONT][FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS]İşte, kâinatta [/FONT][FONT=Trebuchet MS][I]şeffafiyet, mukabele, muvazene, intizam, tecerrüt, itaat[/I][/FONT][FONT=Trebuchet MS] birer emirdir ki, çoğu aza, büyüğü küçüğe müsavi kılar. [/FONT] [/FONT][FONT=Trebuchet MS][I]Birinci temsil: [/I][FONT=Trebuchet MS][I]Şeffafiyet[/I][/FONT][FONT=Trebuchet MS] sırrını gösterir. Meselâ, şemsin feyz-i tecellîsi olan timsali ve aksi, denizin yüzünde ve denizin herbir katresinde aynı hüviyeti gösterir. Eğer küre-i arz, perdesiz güneşe karşı muhtelif cam parçalarından mürekkep olsa, şemsin aksi, herbir parçada ve bütün zemin yüzünde müzahametsiz, tecezzîsiz, tenakussuz bir olur. Eğer faraza şems fâil-i muhtar olsaydı ve feyz-i ziyasını, timsal-i aksini iradesiyle verseydi, bütün zemin yüzüne verdiği feyzi, bir zerreye verdiği feyizden daha ağır olamazdı. [/FONT] [/FONT][FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS][I]İkinci temsil:[/I][/FONT][FONT=Trebuchet MS] [/FONT][FONT=Trebuchet MS][I]Mukabele[/I][/FONT][FONT=Trebuchet MS] sırrıdır. Meselâ, zîhayat fertlerden, yani insanlardan terekküp eden bir daire-i azîmenin nokta-i merkeziyesindeki ferdin elinde bir mum ve daire-i muhitteki fertlerin ellerinde de birer âyine farz edilse, nokta-i merkeziyenin muhit âyinelerine verdiği feyiz ve cilve-i akis mü[/FONT]zahametsiz, tecezzîsiz, tenakussuz, nisbeti birdir.[/FONT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Hâlık[/B]: herşeyi yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ)[/TD] [TD][B]aks[/B]: yansıma[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cemaat[/B]: topluluk (bk. c-m-a)[/TD] [TD][B]cihet[/B]: taraf, yön[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cilve-i akis[/B]: yansımanın görüntüsü (bk. c-l-y)[/TD] [TD][B]cüz’[/B]: parça (bk. c-z-e)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]daire-i azîme[/B]: büyük daire (bk. a-ẓ-m)[/TD] [TD][B]daire-i muhit[/B]: çevredeki, etraftaki daire[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]elhasıl[/B]: özetle, sonuç olarak[/TD] [TD][B]faraza[/B]: varsayalım ki[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]farz etmek[/B]: varsaymak[/TD] [TD][B]fert[/B]: kişi, şahıs (bk. f-r-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]feyiz[/B]: bolluk, bereket (bk. f-y-ḍ)[/TD] [TD][B]feyz-i tecellî[/B]: yansımanın bereketi (bk. f-y-ḍ; c-l-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]feyz-i ziya[/B]: ışığın bereketi (bk. f-y-ḍ)[/TD] [TD][B]fâil-i muhtar[/B]: dilediğini yapmakta serbest olan fâil (bk. f-a-l; ḫ-y-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hüviyet[/B]: mahiyet, özellik[/TD] [TD][B]illiyet[/B]: sebeplilik[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]intizam[/B]: tertip, düzen (bk. n-ẓ-m)[/TD] [TD][B]irade[/B]: dileme, tercih (bk. r-v-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]isyan[/B]: itaatsizlik, emre uymama[/TD] [TD][B]itaat[/B]: emre uyma[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kanunî[/B]: kanun şeklinde (bk. ḳ-n-n)[/TD] [TD][B]katre[/B]: damla[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kudret[/B]: güç, kuvvet, iktidar (bk. ḳ-d-r)[/TD] [TD][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]küll[/B]: bütün (bk. k-l-l)[/TD] [TD][B]küre-i arz[/B]: yerküre, dünya[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahall-i taallûk-u kudret[/B]: kudretin alakalı olduğu yer (bk. ḳ-d-r)[/TD] [TD][B]melekûtiyet[/B]: birşeyin görünmeyen iç yüzü, aslı, hakikati (bk. m-l-k)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mesele-i gàmıza[/B]: anlaşılması zor mesele[/TD] [TD][B]muhit[/B]: çevre, etraf[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhtelif[/B]: çeşitli[/TD] [TD][B]mukabele[/B]: birbirinin karşısında olma[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muvazene[/B]: denge (bk. v-z-n)[/TD] [TD][B]muzahrafat[/B]: süprüntüler, atıklar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mâlûliyet[/B]: bir sebebe bağlılık[/TD] [TD][B]mâni[/B]: engel[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müdahale[/B]: karışma[/TD] [TD][B]mürekkep[/B]: birleşik[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müsavi[/B]: eşit, denk[/TD] [TD][B]müteveccih[/B]: yönelmiş[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müzahamet[/B]: birbirine zahmet verme, sıkışma[/TD] [TD][B]nisbet[/B]: münasebet, bağ (bk. n-s-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nisbeten[/B]: oranla, kıyasla (bk. n-s-b)[/TD] [TD][B]nokta-i merkeziye[/B]: merkez nokta[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nâmütenâhi[/B]: sonsuz[/TD] [TD][B]rüçhan[/B]: üstünlük[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]takrib[/B]: yaklaştırma[/TD] [TD][B]tecerrüt[/B]: sıyrılma, soyutlanma[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tecezzî[/B]: bölünme, parçalanma (bk. c-z-e)[/TD] [TD][B]tekebbür[/B]: büyüklenme (bk. k-b-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]temsil[/B]: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)[/TD] [TD][B]tenakus[/B]: eksilme, noksanlaşma[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]terekküp[/B]: birleşme, meydana gelme[/TD] [TD][B]terettüb-ü esbab[/B]: sebeplerin sıralanışı (bk. s-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]teselsül-ü ilel[/B]: sebeplerin zinciri, arka arkaya gelmesi[/TD] [TD][B]teşahhusât[/B]: şahıslanmalar, somutlaşmalar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]timsal[/B]: görüntü (bk. m-s̱-l)[/TD] [TD][B]timsal-i aks[/B]: yansımanın görüntüsü (bk. m-s̱-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zemin[/B]: yer[/TD] [TD][B]zerre[/B]: atom, en küçük parça[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zâtî[/B]: kendisine ait[/TD] [TD][B]zîhayat[/B]: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âyine[/B]: ayna[/TD] [TD][B]şeffafiyet[/B]: şeffaflık, saydamlık[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şems[/B]: güneş[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [CENTER] [/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Dokuzuncu Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst