Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Dokuzuncu Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 265024" data-attributes="member: 1"><p><strong>Yirmi Dokuzuncu Söz - Sayfa 684</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'tahoma'">ne derece hilâf-ı hakikat ve hilâf-ı hikmet bir hurafe, bir dalâlet, bir hezeyan, bir divanelik olduğunu, şu temsile bak, gör:</span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'">İki adam, biri bedevî, vahşî, diğeri medenî, aklı başında olarak, arkadaş olup İstanbul gibi haşmetli bir şehre gidiyorlar. O medenî, muhteşem şehrin uzak bir köşesinde pis, perişan, küçük bir haneye, bir fabrikaya rastgeliyorlar. Görüyorlar ki, o hane amele, sefil, miskin adamlarla doludur. Acip bir fabrika içinde çalışıyorlar. O hanenin etrafı da zîruh ve zîhayatlarla doludur. Fakat onların medar-ı taayyüşü ve hususî şerâit-i hayatiyeleri vardır ki, onların bir kısmı âkilü’n-nebattır, yalnız nebâtatla yaşıyorlar. Diğer bir kısmı âkilü’s-semektir, balıktan başka birşey yemiyorlar.</span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'">O iki adam bu hali görüyorlar. Sonra bakıyorlar ki, uzakta binler müzeyyen saraylar, âli kasırlar görünüyor. O sarayların ortalarında geniş destgâhlar ve vüs’atli meydanlar vardır. O iki adam, uzaklık sebebiyle veyahut göz zayıflığıyla veya o sarayın sekenelerinin gizlenmesi sebebiyle, o sarayın sekeneleri o iki adama görünmüyorlar. Hem şu perişan hanedeki şerâit-i hayatiye o saraylarda bulunmuyor.</span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'">O vahşî, bedevî, hiç şehir görmemiş adam, bu esbaba binaen görünmediklerinden ve buradaki şerâit-i hayat orada bulunmadığından, der: “O saraylar, sekenelerden hâlidir, boştur, zîruh içinde yoktur” der, vahşetin en ahmakça bir hezeyanını yapar.</span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'">İkinci adam der ki: Ey bedbaht! Şu hakir, küçük haneyi görüyorsun ki, zîruhla, amelelerle doldurulmuş. Ve biri var ki, bunları her vakit tazelendiriyor, istihdam ediyor. Bak, bu hane etrafında boş bir yer yoktur; zîhayat ve zîruhla doldurulmuştur. Acaba hiç mümkün müdür ki, şu uzakta bize görünen şu muntazam şehrin, şu hikmetli tezyinatın, şu san’atlı sarayların, onlara münasip âli sekeneleri bulunmasın? Elbette o saraylar umumen doludur ve onlarda yaşayanlara göre başka şerâit-i hayatiyeleri var. Evet, ot yerine belki börek yerler; balık yerine baklava yiyebilirler. Uzaklık sebebiyle veyahut gözünün kabiliyetsizliği veya onların gizlenmekliğiyle sana görünmemeleri, onların olmamalarına hiçbir vakit delil olamaz. Adem-i rüyet, adem-i vücuda delâlet etmez. Görünmemek, olmamaya hüccet olamaz.</span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span> <table style='width: 100%'><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>acip</strong>: acaip, tuhaf</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>adem-i rüyet</strong>: görmeme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>adem-i vücud</strong>: olmama (bk. v-c-d)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>ahmakça</strong>: akılsızca</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>amele</strong>: işçi</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>bedbaht</strong>: talihsiz</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>bedevî</strong>: çölde yaşayan, göçebe</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>binaen</strong>: –dayanarak</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>dalâlet</strong>: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>delâlet</strong>: delil olma, işaret etme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>destgâh</strong>: tezgâh</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>divanelik</strong>: akılsızlık</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>esbab</strong>: sebepler (bk. s-b-b)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hakir</strong>: hor ve değersiz, önemsiz</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hane</strong>: ev</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>haşmetli</strong>: görkemli</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hezeyan</strong>: saçmalama</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hikmet</strong>: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olduğunu gösteren ilim (bk. ḥ-k-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hilâf-ı hakikat</strong>: gerçeğe ve doğrulara aykırı (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hilâf-ı hikmet</strong>: hikmete aykırı (bk. ḥ-k-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hurafe</strong>: saçma inanış</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hâli</strong>: boş</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hüccet</strong>: delil</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>istihdam</strong>: çalıştırma</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>kasır</strong>: saray, köşk</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>medar-ı taayyüş</strong>: geçim kaynağı (bk. a-y-ş)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>miskin</strong>: fakir (bk. s-k-n)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>muhteşem</strong>: ihtişamlı, görkemli</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>muntazam</strong>: düzenli (bk. n-ẓ-m)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>münasip</strong>: uygun (bk. n-s-b)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>müzeyyen</strong>: süslü (bk. z-y-n)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>nebâtat</strong>: bitkiler</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>sefil</strong>: yoksul</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>sekene</strong>: sâkinler, yerleşmiş olanlar (bk. s-k-n)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>temsil</strong>: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>tezyinat</strong>: süslemeler (bk. z-y-n)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>umumen</strong>: bütünüyle</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>vahşet</strong>: kabalık</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>vahşî</strong>: medenî olmayan, kaba</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>vüs’atli</strong>: geniş</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>zîhayat</strong>: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>zîruh</strong>: ruh sahibi (bk. ẕî; r-v-ḥ)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>âkilü’n-nebat</strong>: ot yiyen, otobur</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>âkilü’s-semek</strong>: balık yiyen</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>âli</strong>: yüce</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>İstanbul</strong>: (bk. bilgiler)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>şerâit-i hayat</strong>: hayat şartları (bk. ḥ-y-y)</span></td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 265024, member: 1"] [b]Yirmi Dokuzuncu Söz - Sayfa 684[/b] [FONT=tahoma]ne derece hilâf-ı hakikat ve hilâf-ı hikmet bir hurafe, bir dalâlet, bir hezeyan, bir divanelik olduğunu, şu temsile bak, gör: İki adam, biri bedevî, vahşî, diğeri medenî, aklı başında olarak, arkadaş olup İstanbul gibi haşmetli bir şehre gidiyorlar. O medenî, muhteşem şehrin uzak bir köşesinde pis, perişan, küçük bir haneye, bir fabrikaya rastgeliyorlar. Görüyorlar ki, o hane amele, sefil, miskin adamlarla doludur. Acip bir fabrika içinde çalışıyorlar. O hanenin etrafı da zîruh ve zîhayatlarla doludur. Fakat onların medar-ı taayyüşü ve hususî şerâit-i hayatiyeleri vardır ki, onların bir kısmı âkilü’n-nebattır, yalnız nebâtatla yaşıyorlar. Diğer bir kısmı âkilü’s-semektir, balıktan başka birşey yemiyorlar. O iki adam bu hali görüyorlar. Sonra bakıyorlar ki, uzakta binler müzeyyen saraylar, âli kasırlar görünüyor. O sarayların ortalarında geniş destgâhlar ve vüs’atli meydanlar vardır. O iki adam, uzaklık sebebiyle veyahut göz zayıflığıyla veya o sarayın sekenelerinin gizlenmesi sebebiyle, o sarayın sekeneleri o iki adama görünmüyorlar. Hem şu perişan hanedeki şerâit-i hayatiye o saraylarda bulunmuyor. O vahşî, bedevî, hiç şehir görmemiş adam, bu esbaba binaen görünmediklerinden ve buradaki şerâit-i hayat orada bulunmadığından, der: “O saraylar, sekenelerden hâlidir, boştur, zîruh içinde yoktur” der, vahşetin en ahmakça bir hezeyanını yapar. İkinci adam der ki: Ey bedbaht! Şu hakir, küçük haneyi görüyorsun ki, zîruhla, amelelerle doldurulmuş. Ve biri var ki, bunları her vakit tazelendiriyor, istihdam ediyor. Bak, bu hane etrafında boş bir yer yoktur; zîhayat ve zîruhla doldurulmuştur. Acaba hiç mümkün müdür ki, şu uzakta bize görünen şu muntazam şehrin, şu hikmetli tezyinatın, şu san’atlı sarayların, onlara münasip âli sekeneleri bulunmasın? Elbette o saraylar umumen doludur ve onlarda yaşayanlara göre başka şerâit-i hayatiyeleri var. Evet, ot yerine belki börek yerler; balık yerine baklava yiyebilirler. Uzaklık sebebiyle veyahut gözünün kabiliyetsizliği veya onların gizlenmekliğiyle sana görünmemeleri, onların olmamalarına hiçbir vakit delil olamaz. Adem-i rüyet, adem-i vücuda delâlet etmez. Görünmemek, olmamaya hüccet olamaz. [/FONT][TABLE] <tbody>[TR] [TD][FONT=tahoma][B]acip[/B]: acaip, tuhaf[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]adem-i rüyet[/B]: görmeme[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]adem-i vücud[/B]: olmama (bk. v-c-d)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]ahmakça[/B]: akılsızca[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]amele[/B]: işçi[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]bedbaht[/B]: talihsiz[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]bedevî[/B]: çölde yaşayan, göçebe[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]binaen[/B]: –dayanarak[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]dalâlet[/B]: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]delâlet[/B]: delil olma, işaret etme[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]destgâh[/B]: tezgâh[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]divanelik[/B]: akılsızlık[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]esbab[/B]: sebepler (bk. s-b-b)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]hakir[/B]: hor ve değersiz, önemsiz[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]hane[/B]: ev[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]haşmetli[/B]: görkemli[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]hezeyan[/B]: saçmalama[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]hikmet[/B]: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olduğunu gösteren ilim (bk. ḥ-k-m)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]hilâf-ı hakikat[/B]: gerçeğe ve doğrulara aykırı (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]hilâf-ı hikmet[/B]: hikmete aykırı (bk. ḥ-k-m)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]hurafe[/B]: saçma inanış[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]hâli[/B]: boş[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]hüccet[/B]: delil[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]istihdam[/B]: çalıştırma[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]kasır[/B]: saray, köşk[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]medar-ı taayyüş[/B]: geçim kaynağı (bk. a-y-ş)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]miskin[/B]: fakir (bk. s-k-n)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]muhteşem[/B]: ihtişamlı, görkemli[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]muntazam[/B]: düzenli (bk. n-ẓ-m)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]münasip[/B]: uygun (bk. n-s-b)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]müzeyyen[/B]: süslü (bk. z-y-n)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]nebâtat[/B]: bitkiler[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]sefil[/B]: yoksul[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]sekene[/B]: sâkinler, yerleşmiş olanlar (bk. s-k-n)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]temsil[/B]: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]tezyinat[/B]: süslemeler (bk. z-y-n)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]umumen[/B]: bütünüyle[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]vahşet[/B]: kabalık[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]vahşî[/B]: medenî olmayan, kaba[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]vüs’atli[/B]: geniş[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]zîhayat[/B]: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]zîruh[/B]: ruh sahibi (bk. ẕî; r-v-ḥ)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]âkilü’n-nebat[/B]: ot yiyen, otobur[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]âkilü’s-semek[/B]: balık yiyen[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]âli[/B]: yüce[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]İstanbul[/B]: (bk. bilgiler)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]şerâit-i hayat[/B]: hayat şartları (bk. ḥ-y-y)[/FONT][/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [FONT=tahoma] [/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Dokuzuncu Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst