Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Altıncı Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 260138" data-attributes="member: 1"><p><strong>Yirmi Altıncı Söz - Sayfa 628</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>DÖRDÜNCÜSÜ:</strong> Kader, ilim nev’indendir. İlim, malûma tâbidir. Yani, nasıl olacak, öyle taallûk ediyor. Yoksa, malûm, ilme tâbi değil. Yani, ilim desâtiri, malûmu, haricî vücut noktasında idare etmek için esas değil. Çünkü, malûmun zâtı ve vücud-u haricîsi, iradeye bakar ve kudrete istinad eder.</span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'">Hem ezel, mazi silsilesinin bir ucu değil ki, eşyanın vücudunda esas tutulup ona göre bir mecburiyet tasavvur edilsin. Belki ezel, mazi ve hal ve istikbali birden tutar, yüksekten bakar bir âyine-misaldir. Öyle ise, daire-i mümkinat içinde uzanıp giden zamanın mazi tarafında bir uç tahayyül edip, ona “ezel” deyip, o ezel ilmine, eşyanın tertiple girmesini ve kendisini onun haricinde tevehhüm etmesi, ona göre muhakeme etmek hakikat değildir.</span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'">Şu sırrın keşfi için şu misale bak: Senin elinde bir âyine bulunsa, sağ tarafındaki mesafe mazi, sol tarafındaki mesafe müstakbel farz edilse, o âyine yalnız mukabilini tutar. Sonra o iki tarafı bir tertiple tutar, çoğunu tutamaz. O âyine ne kadar aşağı ise, o kadar az görür. Fakat o âyine ile yükseğe çıktıkça, o âyinenin mukabil dairesi genişlenir. Git gide, bütün iki taraf mesafeyi birden, bir anda tutar. İşte, şu âyine, şu vaziyette, onun irtisamında, o mesafelerde cereyan eden hâlât birbirine mukaddem, muahhar, muvafık, muhalif denilmez.</span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'">İşte, kader, ilm-i ezelîden olduğu için; ilm-i ezelî, hadisin tabiriyle, manzar-ı âlâdan, ezelden ebede kadar herşey, olmuş ve olacak, birden tutar, ihata eder bir makam-ı âlâdadır. Biz ve muhakemâtımız onun haricinde olamaz ki, mazi mesafesinde bir âyine tarzında olsun.</span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>BEŞİNCİSİ:</strong> Kader, sebeple müsebbebe bir taallûku var. Yani, “Şu müsebbep, şu sebeple vukua gelecek.” Öyle ise, denilmesin ki, “Madem filân adamın ölmesi, filân vakitte mukadderdir. Cüz-ü ihtiyariyle tüfek atan adamın ne kabahati var? Atmasaydı yine ölecekti.”</span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span> <table style='width: 100%'><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>Hadîs</strong>: Peygamberimize ait veya onun onayladığı söz, emir veya davranış (bk. ḥ-d-s̱)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>cereyan etmek</strong>: meydana gelmek</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>cüz-ü ihtiyari</strong>: insanın elindeki seçim gücü, irade (bk. c-z-e; ḫ-y-r)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>daire-i mümkinat</strong>: varlığı ile yokluğu eşit olan şeyler dairesi, yaratılanlar âlemi (bk. m-k-n)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>desâtir</strong>: düsturlar, prensipler</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>ebed</strong>: sonu olmayan; sonsuz (bk. e-b-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>ezel</strong>: başlangıcı olmayan, sonsuz (bk. e-z-l)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>eşya</strong>: varlıklar</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>farz edilmek</strong>: varsayılmak</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hakikat</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hal</strong>: şimdiki zaman</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>haricinde</strong>: dışında</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>haricî</strong>: dışa ait</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>hâlât</strong>: haller, durumlar</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>ihata etmek</strong>: kuşatmak</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>ilm-i ezelî</strong>: Allah’ın herşeyi ve bütün zamanları kuşatan sonsuz ilmi (bk. a-l-m; e-z-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>irade</strong>: seçim yapma gücü, dileme (bk. r-v-d)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>irtisam</strong>: görüntü</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>istikbal</strong>: gelecek zaman</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>istinad etmek</strong>: dayanmak (bk. s-n-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>kader</strong>: Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması (bk. ḳ-d-r)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>keşf</strong>: açığa çıkarma (bk. k-ş-f)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>kudret</strong>: güç, iktidar (bk. ḳ-d-r)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>makam-ı âlâ</strong>: en yüce makam</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>malûm</strong>: bilinen (bk. a-l-m)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>manzar-ı âlâ</strong>: en yüce gözetleme yeri (bk. n-ẓ-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>mazi</strong>: geçmiş zaman</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>mecburiyet</strong>: zorunluluk</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>muahhar</strong>: sonra olma (bk. e-ḫ-r)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>muhakeme etmek</strong>: değerlendirmek (bk. ḥ-k-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>muhakemât</strong>: akıl yürütmeler, değerlendirmeler (bk. ḥ-k-m)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>muhalif</strong>: zıt, aykırı</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>mukabil</strong>: karşılık</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>mukaddem</strong>: önce olma (bk. ḳ-d-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>mukadder</strong>: takdir olunmuş (bk. ḳ-d-r)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>muvafık</strong>: uygun, yerinde</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>müsebbeb</strong>: sebep olunan şey, sebebin sonucu (bk. s-b-b)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>müstakbel</strong>: gelecek zaman</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>nev’</strong>: tür, çeşit</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>silsile</strong>: zincir</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>taallûk</strong>: ilgili olmak</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>tabir</strong>: ifade (bk. a-b-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>tahayyül</strong>: hayal etme (bk. ḫ-y-l)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>tasavvur</strong>: düşünme, hayal etme (bk. ṣ-v-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>tertip</strong>: düzen</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>tevehhüm etmek</strong>: sanmak, zannetmek</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>tâbi</strong>: bağlı</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>vaziyet</strong>: durum</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>vukua gelme</strong>: meydana gelme</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>vücud-u haricî</strong>: maddî varlık, haricî varlık (bk. v-c-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>vücut</strong>: varlık (bk. v-c-d)</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>zâtı</strong>: kendisi</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>âyine</strong>: ayna</span></td><td><span style="font-family: 'tahoma'"><strong>âyine-misal</strong>: ayna gibi</span></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p><p></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 260138, member: 1"] [b]Yirmi Altıncı Söz - Sayfa 628[/b] [FONT=tahoma][B]DÖRDÜNCÜSÜ:[/B] Kader, ilim nev’indendir. İlim, malûma tâbidir. Yani, nasıl olacak, öyle taallûk ediyor. Yoksa, malûm, ilme tâbi değil. Yani, ilim desâtiri, malûmu, haricî vücut noktasında idare etmek için esas değil. Çünkü, malûmun zâtı ve vücud-u haricîsi, iradeye bakar ve kudrete istinad eder. Hem ezel, mazi silsilesinin bir ucu değil ki, eşyanın vücudunda esas tutulup ona göre bir mecburiyet tasavvur edilsin. Belki ezel, mazi ve hal ve istikbali birden tutar, yüksekten bakar bir âyine-misaldir. Öyle ise, daire-i mümkinat içinde uzanıp giden zamanın mazi tarafında bir uç tahayyül edip, ona “ezel” deyip, o ezel ilmine, eşyanın tertiple girmesini ve kendisini onun haricinde tevehhüm etmesi, ona göre muhakeme etmek hakikat değildir. Şu sırrın keşfi için şu misale bak: Senin elinde bir âyine bulunsa, sağ tarafındaki mesafe mazi, sol tarafındaki mesafe müstakbel farz edilse, o âyine yalnız mukabilini tutar. Sonra o iki tarafı bir tertiple tutar, çoğunu tutamaz. O âyine ne kadar aşağı ise, o kadar az görür. Fakat o âyine ile yükseğe çıktıkça, o âyinenin mukabil dairesi genişlenir. Git gide, bütün iki taraf mesafeyi birden, bir anda tutar. İşte, şu âyine, şu vaziyette, onun irtisamında, o mesafelerde cereyan eden hâlât birbirine mukaddem, muahhar, muvafık, muhalif denilmez. İşte, kader, ilm-i ezelîden olduğu için; ilm-i ezelî, hadisin tabiriyle, manzar-ı âlâdan, ezelden ebede kadar herşey, olmuş ve olacak, birden tutar, ihata eder bir makam-ı âlâdadır. Biz ve muhakemâtımız onun haricinde olamaz ki, mazi mesafesinde bir âyine tarzında olsun. [B]BEŞİNCİSİ:[/B] Kader, sebeple müsebbebe bir taallûku var. Yani, “Şu müsebbep, şu sebeple vukua gelecek.” Öyle ise, denilmesin ki, “Madem filân adamın ölmesi, filân vakitte mukadderdir. Cüz-ü ihtiyariyle tüfek atan adamın ne kabahati var? Atmasaydı yine ölecekti.” [/FONT][FONT=tahoma] [/FONT][TABLE] <tbody>[TR] [TD][FONT=tahoma][B]Hadîs[/B]: Peygamberimize ait veya onun onayladığı söz, emir veya davranış (bk. ḥ-d-s̱)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]cereyan etmek[/B]: meydana gelmek[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]cüz-ü ihtiyari[/B]: insanın elindeki seçim gücü, irade (bk. c-z-e; ḫ-y-r)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]daire-i mümkinat[/B]: varlığı ile yokluğu eşit olan şeyler dairesi, yaratılanlar âlemi (bk. m-k-n)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]desâtir[/B]: düsturlar, prensipler[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]ebed[/B]: sonu olmayan; sonsuz (bk. e-b-d)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]ezel[/B]: başlangıcı olmayan, sonsuz (bk. e-z-l)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]eşya[/B]: varlıklar[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]farz edilmek[/B]: varsayılmak[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]hakikat[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]hal[/B]: şimdiki zaman[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]haricinde[/B]: dışında[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]haricî[/B]: dışa ait[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]hâlât[/B]: haller, durumlar[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]ihata etmek[/B]: kuşatmak[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]ilm-i ezelî[/B]: Allah’ın herşeyi ve bütün zamanları kuşatan sonsuz ilmi (bk. a-l-m; e-z-l)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]irade[/B]: seçim yapma gücü, dileme (bk. r-v-d)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]irtisam[/B]: görüntü[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]istikbal[/B]: gelecek zaman[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]istinad etmek[/B]: dayanmak (bk. s-n-d)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]kader[/B]: Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması (bk. ḳ-d-r)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]keşf[/B]: açığa çıkarma (bk. k-ş-f)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]kudret[/B]: güç, iktidar (bk. ḳ-d-r)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]makam-ı âlâ[/B]: en yüce makam[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]malûm[/B]: bilinen (bk. a-l-m)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]manzar-ı âlâ[/B]: en yüce gözetleme yeri (bk. n-ẓ-r)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]mazi[/B]: geçmiş zaman[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]mecburiyet[/B]: zorunluluk[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]muahhar[/B]: sonra olma (bk. e-ḫ-r)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]muhakeme etmek[/B]: değerlendirmek (bk. ḥ-k-m)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]muhakemât[/B]: akıl yürütmeler, değerlendirmeler (bk. ḥ-k-m)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]muhalif[/B]: zıt, aykırı[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]mukabil[/B]: karşılık[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]mukaddem[/B]: önce olma (bk. ḳ-d-m)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]mukadder[/B]: takdir olunmuş (bk. ḳ-d-r)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]muvafık[/B]: uygun, yerinde[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]müsebbeb[/B]: sebep olunan şey, sebebin sonucu (bk. s-b-b)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]müstakbel[/B]: gelecek zaman[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]nev’[/B]: tür, çeşit[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]silsile[/B]: zincir[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]taallûk[/B]: ilgili olmak[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]tabir[/B]: ifade (bk. a-b-r)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]tahayyül[/B]: hayal etme (bk. ḫ-y-l)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]tasavvur[/B]: düşünme, hayal etme (bk. ṣ-v-r)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]tertip[/B]: düzen[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]tevehhüm etmek[/B]: sanmak, zannetmek[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]tâbi[/B]: bağlı[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]vaziyet[/B]: durum[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]vukua gelme[/B]: meydana gelme[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]vücud-u haricî[/B]: maddî varlık, haricî varlık (bk. v-c-d)[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]vücut[/B]: varlık (bk. v-c-d)[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]zâtı[/B]: kendisi[/FONT][/TD] [/TR] [TR] [TD][FONT=tahoma][B]âyine[/B]: ayna[/FONT][/TD] [TD][FONT=tahoma][B]âyine-misal[/B]: ayna gibi[/FONT][/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [FONT=tahoma] [/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Altıncı Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst