Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Mektûbat
.....Ve Şeytan Sustu.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 85377" data-attributes="member: 27"><p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 18px"><span style="color: blue">Sahtekarlar Ebedi İyi Görünemez.</span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em><span style="color: red">Şeytan yine döndü, dedi ki:</span> </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><em>"Kur'ân'ın mesâili gibi, çok zatlar o çeşit mesâili din namına söylüyorlar. Onun için, bir beşer, din namına böyle birşey yapmak mümkün değil mi?"</em></span></span></span> </p><p> </p><p> </p><p><span style="color: blue"><strong>Cevaben, Kur'ân'ın nuruyla dedim ki:</strong></span> </p><p><strong>Evvelâ:</strong> Dindar bir adam, din muhabbeti için, <strong><span style="color: blue">"Hak böyledir, hakikat budur, Allah'ın emri böyledir"</span></strong> der. Yoksa, Allah'ı kendi keyfine konuşturmaz. Hadsiz derece haddinden tecavüz edip, Allah'ın taklidini yapıp,<strong> Onun yerinde konuşmaz.</strong> </p><p></p><p></p><p><img src="http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/mekt/b682.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> <span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><em><span style="color: blue">[Allah adına yalan söyleyenden daha zalim kim vardır?]</span> </em></span></span></span>(Zümer Sûresi: 39:32.) düsturundan titrer. <strong>Ve saniyen:</strong> Bir beşer kendi başına böyle yapması ve <strong>muvaffak olması</strong> hiçbir cihetle <strong>mümkün değildir</strong>, belki yüz derece <strong>muhaldir.</strong> Çünkü birbirine yakın zatlar birbirini taklit edebilirler. Bir cinsten olanlar birbirinin suretine girebilirler. Mertebece birbirine yakın olanlar birbirinin makamlarını taklit edebilirler,<strong> muvakkaten insanları iğfal ederler</strong>; fakat <strong>daimi iğfal edemezler. </strong>Çünkü, <strong>ehl-i dikkat</strong> nazarında, alâ külli hal, etvar ve ahvâli içindeki<strong> tasannuatlar</strong> ve tekellüfatlar sahtekârlığını gösterecek, hilesi <strong>devam etmeyecek. </strong></p><p> </p><p> </p><p>Eğer sahtekârlıkla taklide çalışan, ötekinden gayet uzaksa, meselâ <strong>âdi bir adam <span style="color: red">İbn-i Sina</span></strong> gibi bir dâhiyi ilimde <strong>taklit etmek istese</strong> ve bir <strong>çoban</strong> bir<strong> padişahın</strong> vaziyetini takınsa, elbette hiç kimseyi aldatamayacak, belki kendi <strong>maskara olacak.</strong> Herbir hali bağıracak ki, <span style="color: red"><strong>"Bu sahtekârdır!"</strong></span> </p><p> </p><p> </p><p>İşte - hâşâ, yüz bin defa hâşâ - Kur'ân beşer kelâmı farz edildiği vakit, nasıl ki bir <strong>yıldız böceği bin sene</strong> tekellüfsüz, hakikî <strong>bir yıldız olarak</strong> rasat ehline <strong>görünsün?</strong> Hem bir <strong>sinek, bir sene</strong> tamamen <strong>tavus</strong> <strong>suretini </strong>tasannusuz temâşâ ehline <strong>göstersin?</strong> Hem sahtekâr, <strong>âmi bir nefer</strong>, namdar, âli bir <strong>müşirin tavrını takınsın</strong>, makamında otursun, çok zaman öyle kalsın, <strong>hilesini ihsas etmesin?</strong> Hem müfteri,<strong> yalancı</strong>, itikadsız bir <strong>adam,</strong> müddet-i ömründe daima <strong>en sadık</strong>, en emin, en mutekid bir zâtın keyfiyetini ve <strong>vaziyetini </strong>en müdakkik nazarlara karşı telâşsız <strong>göstersin,</strong> <strong>dâhilerin nazarında tasannuu saklansın?</strong> Bu ise yüz derece muhaldir; ona hiçbir zîakıl <strong>mümkün diyemez.</strong> Ve öyle de farz etmek, bedihî bir muhali vaki farz etmek gibi bir<strong> hezeyandır.</strong> </p><p> </p><p> </p><p>Aynen öyle de, Kur'ân'ı kelâm-ı beşer <strong>farz etmek, lâzım gelir ki,</strong> âlem-i İslâmın semâsında bilmüşahede pek parlak ve daima envâr-ı hakaiki neşreden bir <strong>yıldız-ı hakikat</strong>, belki bir şems-i kemâlât telâkki edilen <strong>Kitab-ı Mübinin</strong> mahiyeti-hâşâ, sümme hâşâ-bir <strong>yıldız böceği hükmünde</strong> tasannucu bir beşerin <strong>hurafatlı bir düzmesi</strong> olsun. </p><p> </p><p> </p><p><strong>Ve en yakınında olanlar ve dikkatle ona bakanlar farkında bulunmasın.</strong> <span style="color: red"><strong>Ve onu daima âli ve memba-ı hakaik bir yıldız bilsin.</strong></span> Bu ise yüz derece muhal olmakla beraber, <strong>sen ey Şeytan, yüz derece şeytanetinde ileri gitsen, buna imkân verdiremezsin,</strong> bozulmamış hiçbir aklı <strong>kandıramazsın.</strong> Yalnız, pek uzaktan baktırmakla <strong>aldatıyorsun; yıldızı, yıldız böceği gibi küçük gösteriyorsun. </strong></p><p> </p><p> </p><p><strong>Salisen:</strong> Hem, Kur'ân'ı beşer kelâmı farz etmek, lâzım gelir ki, <strong>âsârıyla, tesirâtıyla,</strong> netâiciyle âlem-i insaniyetin bilmüşahede <strong>en ruhlu ve hayatfeşan,</strong> en hakikatli ve saadetresan, en cemiyetli ve mucizbeyan, âli meziyetleriyle yaldızlı bir Furkanın gizli hakikati <strong>(hâşâ) muavenetsiz, ilimsiz</strong> birtek insanın fikrinin tasniâtı olsun, yakınında onu temâşâ eden ve merakla dikkat eden büyük zekâlar, ulvî dehâlar onda hiçbir zaman, hiçbir cihette sahtekârlık ve tasannu eserini görmesin; <strong>daima ciddiyeti, samimiyeti, ihlâsı bulsun</strong>. </p><p> </p><p> </p><p>Bu ise, yüz derece<strong> muhal olmakla</strong> beraber, bütün ahvâliyle, akvâliyle, harekâtıyla bütün hayatında emaneti, imanı, emniyeti, ihlâsı, ciddiyeti, istikameti gösteren ve ders veren ve <strong>sıddıkînleri yetiştiren en yüksek</strong>, en parlak, en âli haslet telâkki edilen ve kabul edilen bir zâtı en emniyetsiz, <strong>en ihlâssız, en itikadsız farz etmekle</strong>, muzaaf bir muhali vaki görmek gibi, <span style="color: red"><strong>Şeytanı dahi utandıracak bir hezeyan-ı fikrîdir.</strong></span> Çünkü şu meselenin<strong> ortası yoktur</strong>. Zira, farz-ı muhal olarak, Kur'ân kelâmullah olmazsa, Arştan ferşe düşer gibi sukut eder, ortada kalmaz. Mecma-ı hakaik iken, memba-ı hurafat olur. Ve o harika fermanı gösteren zat-hâşâ, sümme hâşâ-eğer Resulullah olmazsa, âlâ-yı illiyyînden esfel-i sâfilîne sukut etmek ve memba-ı kemâlât derecesinden maden-i desâis makamına düşmek lâzım gelir, ortada kalamaz. Zira <strong>Allah namına iftira eden, yalan söyleyen, en ednâ bir dereceye düşer.</strong> Bir sineği daimî bir surette tavus görmek ve tavusun büyük evsâfını onda her vakit müşahede etmek ne kadar muhal ise, şu mesele de öyle muhaldir. <strong>Fıtraten akılsız, sarhoş bir divane lâzım ki buna ihtimal versin.</strong></p><p> </p><p><strong>Rabian:</strong> Hem, Kur'ân'ı kelâm-ı beşer farz etmek, lâzım gelir ki, benî Âdemin en büyük ve muhteşem ordusu olan ümmet-i Muhammediyenin (a.s.m.) <strong>mukaddes bir kumandanı olan Kur'ân,</strong> bilmüşahede kuvvetli kanunlarıyla, esaslı düsturlarıyla, nâfiz emirleriyle, o pek büyük orduyu iki cihanı fethedecek bir derecede bir intizam verdiği ve bir inzibat altına aldığı ve maddî ve mânevî teçhiz ettiği ve umum efradın derecâtına göre akıllarını talim ve kalblerini terbiye ve ruhlarını teshir ve vicdanlarını tathir, âzâ ve cevârihlerini <strong>istimal ve istihdam ettiği halde-hâşâ, yüz bin hâşâ-kuvvetsiz, kıymetsiz, asılsız bir düzme farz edip, yüz derece muhali kabul etmek lâzım gelmekle beraber;</strong> müddet-i hayatında ciddî harekâtıyla Hakkın kanunlarını benî Âdeme ders veren ve samimî ef'âliyle hakikatin düsturlarını beşere talim eden ve hâlis ve makul akvâliyle istikametin ve saadetin usullerini gösteren ve tesis eden ve bütün tarihçe-i hayatının şehadetiyle, Allah'ın azâbından çok havf eden ve herkesten ziyade <strong>Allah'ı bilen ve bildiren</strong> ve nev-i beşerin beşten birisine ve küre-i arzın yarısına bin üç yüz elli sene kemâl-i haşmetle kumandanlık eden ve cihanı velveleye veren şöhretşiar şuûnâtıyla, nev-i beşerin, belki kâinatın elhak medar-ı fahri olan bir zâtı - hâşâ, yüz bin defa hâşâ - Allah'tan korkmaz ve bilmez ve yalandan çekinmez, <strong>haysiyetini tanımaz farz etmekle,</strong> yüz derece <strong>muhali birden irtikâp etmek lâzım gelir</strong>. Çünkü şu meselenin ortası yoktur. Zira, farz-ı muhal olarak, Kur'ân kelâmullah olmazsa, Arştan düşse, orta yerde kalamaz. Belki yerde en yalancı birinin malı olduğunu kabul etmek lâzım gelir. <span style="color: red"><strong>Bu ise, ey Şeytan, yüz derece sen katmerli bir şeytan olsan, bozulmamış hiçbir aklı kandıramazsın ve çürümemiş hiçbir kalbi ikna edemezsin.</strong></span> </p><p> </p><p>26. Mektup s.300-301-302</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 85377, member: 27"] [CENTER][FONT=Comic Sans MS][SIZE=5][COLOR=blue]Sahtekarlar Ebedi İyi Görünemez.[/COLOR][/SIZE][/FONT][/CENTER] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=black][I][COLOR=red][/COLOR][/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=black][I][COLOR=red]Şeytan yine döndü, dedi ki:[/COLOR] [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=black][I]"Kur'ân'ın mesâili gibi, çok zatlar o çeşit mesâili din namına söylüyorlar. Onun için, bir beşer, din namına böyle birşey yapmak mümkün değil mi?"[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [COLOR=blue][B]Cevaben, Kur'ân'ın nuruyla dedim ki:[/B][/COLOR] [B]Evvelâ:[/B] Dindar bir adam, din muhabbeti için, [B][COLOR=blue]"Hak böyledir, hakikat budur, Allah'ın emri böyledir"[/COLOR][/B] der. Yoksa, Allah'ı kendi keyfine konuşturmaz. Hadsiz derece haddinden tecavüz edip, Allah'ın taklidini yapıp,[B] Onun yerinde konuşmaz.[/B] [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/mekt/b682.gif[/IMG] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red][I][COLOR=blue][Allah adına yalan söyleyenden daha zalim kim vardır?][/COLOR] [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT](Zümer Sûresi: 39:32.) düsturundan titrer. [B]Ve saniyen:[/B] Bir beşer kendi başına böyle yapması ve [B]muvaffak olması[/B] hiçbir cihetle [B]mümkün değildir[/B], belki yüz derece [B]muhaldir.[/B] Çünkü birbirine yakın zatlar birbirini taklit edebilirler. Bir cinsten olanlar birbirinin suretine girebilirler. Mertebece birbirine yakın olanlar birbirinin makamlarını taklit edebilirler,[B] muvakkaten insanları iğfal ederler[/B]; fakat [B]daimi iğfal edemezler. [/B]Çünkü, [B]ehl-i dikkat[/B] nazarında, alâ külli hal, etvar ve ahvâli içindeki[B] tasannuatlar[/B] ve tekellüfatlar sahtekârlığını gösterecek, hilesi [B]devam etmeyecek. [/B] Eğer sahtekârlıkla taklide çalışan, ötekinden gayet uzaksa, meselâ [B]âdi bir adam [COLOR=red]İbn-i Sina[/COLOR][/B] gibi bir dâhiyi ilimde [B]taklit etmek istese[/B] ve bir [B]çoban[/B] bir[B] padişahın[/B] vaziyetini takınsa, elbette hiç kimseyi aldatamayacak, belki kendi [B]maskara olacak.[/B] Herbir hali bağıracak ki, [COLOR=red][B]"Bu sahtekârdır!"[/B][/COLOR] İşte - hâşâ, yüz bin defa hâşâ - Kur'ân beşer kelâmı farz edildiği vakit, nasıl ki bir [B]yıldız böceği bin sene[/B] tekellüfsüz, hakikî [B]bir yıldız olarak[/B] rasat ehline [B]görünsün?[/B] Hem bir [B]sinek, bir sene[/B] tamamen [B]tavus[/B] [B]suretini [/B]tasannusuz temâşâ ehline [B]göstersin?[/B] Hem sahtekâr, [B]âmi bir nefer[/B], namdar, âli bir [B]müşirin tavrını takınsın[/B], makamında otursun, çok zaman öyle kalsın, [B]hilesini ihsas etmesin?[/B] Hem müfteri,[B] yalancı[/B], itikadsız bir [B]adam,[/B] müddet-i ömründe daima [B]en sadık[/B], en emin, en mutekid bir zâtın keyfiyetini ve [B]vaziyetini [/B]en müdakkik nazarlara karşı telâşsız [B]göstersin,[/B] [B]dâhilerin nazarında tasannuu saklansın?[/B] Bu ise yüz derece muhaldir; ona hiçbir zîakıl [B]mümkün diyemez.[/B] Ve öyle de farz etmek, bedihî bir muhali vaki farz etmek gibi bir[B] hezeyandır.[/B] Aynen öyle de, Kur'ân'ı kelâm-ı beşer [B]farz etmek, lâzım gelir ki,[/B] âlem-i İslâmın semâsında bilmüşahede pek parlak ve daima envâr-ı hakaiki neşreden bir [B]yıldız-ı hakikat[/B], belki bir şems-i kemâlât telâkki edilen [B]Kitab-ı Mübinin[/B] mahiyeti-hâşâ, sümme hâşâ-bir [B]yıldız böceği hükmünde[/B] tasannucu bir beşerin [B]hurafatlı bir düzmesi[/B] olsun. [B]Ve en yakınında olanlar ve dikkatle ona bakanlar farkında bulunmasın.[/B] [COLOR=red][B]Ve onu daima âli ve memba-ı hakaik bir yıldız bilsin.[/B][/COLOR] Bu ise yüz derece muhal olmakla beraber, [B]sen ey Şeytan, yüz derece şeytanetinde ileri gitsen, buna imkân verdiremezsin,[/B] bozulmamış hiçbir aklı [B]kandıramazsın.[/B] Yalnız, pek uzaktan baktırmakla [B]aldatıyorsun; yıldızı, yıldız böceği gibi küçük gösteriyorsun. [/B] [B]Salisen:[/B] Hem, Kur'ân'ı beşer kelâmı farz etmek, lâzım gelir ki, [B]âsârıyla, tesirâtıyla,[/B] netâiciyle âlem-i insaniyetin bilmüşahede [B]en ruhlu ve hayatfeşan,[/B] en hakikatli ve saadetresan, en cemiyetli ve mucizbeyan, âli meziyetleriyle yaldızlı bir Furkanın gizli hakikati [B](hâşâ) muavenetsiz, ilimsiz[/B] birtek insanın fikrinin tasniâtı olsun, yakınında onu temâşâ eden ve merakla dikkat eden büyük zekâlar, ulvî dehâlar onda hiçbir zaman, hiçbir cihette sahtekârlık ve tasannu eserini görmesin; [B]daima ciddiyeti, samimiyeti, ihlâsı bulsun[/B]. Bu ise, yüz derece[B] muhal olmakla[/B] beraber, bütün ahvâliyle, akvâliyle, harekâtıyla bütün hayatında emaneti, imanı, emniyeti, ihlâsı, ciddiyeti, istikameti gösteren ve ders veren ve [B]sıddıkînleri yetiştiren en yüksek[/B], en parlak, en âli haslet telâkki edilen ve kabul edilen bir zâtı en emniyetsiz, [B]en ihlâssız, en itikadsız farz etmekle[/B], muzaaf bir muhali vaki görmek gibi, [COLOR=red][B]Şeytanı dahi utandıracak bir hezeyan-ı fikrîdir.[/B][/COLOR] Çünkü şu meselenin[B] ortası yoktur[/B]. Zira, farz-ı muhal olarak, Kur'ân kelâmullah olmazsa, Arştan ferşe düşer gibi sukut eder, ortada kalmaz. Mecma-ı hakaik iken, memba-ı hurafat olur. Ve o harika fermanı gösteren zat-hâşâ, sümme hâşâ-eğer Resulullah olmazsa, âlâ-yı illiyyînden esfel-i sâfilîne sukut etmek ve memba-ı kemâlât derecesinden maden-i desâis makamına düşmek lâzım gelir, ortada kalamaz. Zira [B]Allah namına iftira eden, yalan söyleyen, en ednâ bir dereceye düşer.[/B] Bir sineği daimî bir surette tavus görmek ve tavusun büyük evsâfını onda her vakit müşahede etmek ne kadar muhal ise, şu mesele de öyle muhaldir. [B]Fıtraten akılsız, sarhoş bir divane lâzım ki buna ihtimal versin.[/B] [B]Rabian:[/B] Hem, Kur'ân'ı kelâm-ı beşer farz etmek, lâzım gelir ki, benî Âdemin en büyük ve muhteşem ordusu olan ümmet-i Muhammediyenin (a.s.m.) [B]mukaddes bir kumandanı olan Kur'ân,[/B] bilmüşahede kuvvetli kanunlarıyla, esaslı düsturlarıyla, nâfiz emirleriyle, o pek büyük orduyu iki cihanı fethedecek bir derecede bir intizam verdiği ve bir inzibat altına aldığı ve maddî ve mânevî teçhiz ettiği ve umum efradın derecâtına göre akıllarını talim ve kalblerini terbiye ve ruhlarını teshir ve vicdanlarını tathir, âzâ ve cevârihlerini [B]istimal ve istihdam ettiği halde-hâşâ, yüz bin hâşâ-kuvvetsiz, kıymetsiz, asılsız bir düzme farz edip, yüz derece muhali kabul etmek lâzım gelmekle beraber;[/B] müddet-i hayatında ciddî harekâtıyla Hakkın kanunlarını benî Âdeme ders veren ve samimî ef'âliyle hakikatin düsturlarını beşere talim eden ve hâlis ve makul akvâliyle istikametin ve saadetin usullerini gösteren ve tesis eden ve bütün tarihçe-i hayatının şehadetiyle, Allah'ın azâbından çok havf eden ve herkesten ziyade [B]Allah'ı bilen ve bildiren[/B] ve nev-i beşerin beşten birisine ve küre-i arzın yarısına bin üç yüz elli sene kemâl-i haşmetle kumandanlık eden ve cihanı velveleye veren şöhretşiar şuûnâtıyla, nev-i beşerin, belki kâinatın elhak medar-ı fahri olan bir zâtı - hâşâ, yüz bin defa hâşâ - Allah'tan korkmaz ve bilmez ve yalandan çekinmez, [B]haysiyetini tanımaz farz etmekle,[/B] yüz derece [B]muhali birden irtikâp etmek lâzım gelir[/B]. Çünkü şu meselenin ortası yoktur. Zira, farz-ı muhal olarak, Kur'ân kelâmullah olmazsa, Arştan düşse, orta yerde kalamaz. Belki yerde en yalancı birinin malı olduğunu kabul etmek lâzım gelir. [COLOR=red][B]Bu ise, ey Şeytan, yüz derece sen katmerli bir şeytan olsan, bozulmamış hiçbir aklı kandıramazsın ve çürümemiş hiçbir kalbi ikna edemezsin.[/B][/COLOR] 26. Mektup s.300-301-302 [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Mektûbat
.....Ve Şeytan Sustu.
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst