Üstadın Bu Sözü Demesinin Hikmetleri Nedir?Ne Manada Söylemiştir?

ademyakup

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

mesela üniversitelerde baörtüsü yasağı ile kardeşlerimizin üniversite hayatları engellenmeye çalışılıyor.başını açarak oku diye kimse fetva veremez belki ama sen ben okumazsak okuyup başımıza gelen kişiler sadece bizi sevmeyenler olur.bu niyetle başını açmak belki birr fedakarlıktır ve ahretini tehlkeye atmaktır.ama netice itibariyle milletimizin imanının selameti adına buna katlanmaktır.
fedakarlıkla ilgisi yok...

hele üstadın ahiretini feda etmesiyle de hiç alakalı değildir.

başını açmak günahtır.günaha girmektir.

kendi günahımı çekerim demektir.yani başımı açtığımdan ,kazandığım günahları çekerim.demektir.fedakarlıkla ilgisi yoktur.

Böyle olsa ben başımı açmam,başını açıp günaha giren bacılarım yerine cehenneme gireyim. demek fedakarlıktır.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

mesleğinden kaynaklanan vazifelerden ötürü ibadetlerinden geri kalma meselesini kastetmiştim.herkes kalbi hayata yönelip şahsi kemalatı tek gaye haline getirse din nasıl anlatılır kim anlatır insanlara.din hayatın içinde olmalı.bunu buda kendiliğinden olmaz.dinini yaşayanlar hayatın içine girmeli.buda bazı fedakarlıklar gerektiriyor.mesela sakal sünnetini terketmek bir fedakarlıktır örnekler çoğaltılabilir

sakal sünnetini yapmamak fedakarlık değildir.

bir sünnetin sevabından mahrum olmaktır..cezası da yoktur..yaparsan sevap görürsün ,yapmazsan ceza yoktur.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Başka bir zaviiyeden bakılırsa milletimizin selameti adına maddi manevi füyuzat hislerinden feragat eden ve hatta belki farz ibadetlerini çok zor koşullarda terk etmek zorunda kalarak hem kalbi hayatını zayıflatan hem ahiretini tehlikeye düşüren ve fakat insanlığın selameti adına bulunduğu mesleği icra eden yüce dimağlar var bugün.diğergamlık ahiret için olur mu bilemem ama üstad bir ufuk gösteriyor.ben bunu düşünrken tek tesellim rabbimin engin rahmeti oluyor.zor şartlardaki bir vakit namaz belki bizim bir ömür ibadetimize bedel.bizler ülkeyi yönetenlerden olmazsak ne başörtümüz kalır ne dinimizi yaşama hakkımız.sosyal hayatın içinde olmak zorundayız dinimizin ihyası için.buda bazı fedakarlıklar gerektiriyor.neyse mahrem bi mesele sürçülisan varsa affola.

bu anlatımlarınızın konu ile ilgisi yoktur...

fedakarlıkta değildir.

üstad bir defa bile ne namazı ne gece ibadetlerini nede mücadelesini terk etmiş...

fedakarlıktan kasedilen sizin anladıklarınız değildir...

tüm dini yaşıyorsun..dini yaşamayan kardeşinin yerine cehenneme girmeyi göze almak fedakarlıktır...

kardeşim...

Bu düşüncelerin dini açıdan çok sakıncalıdır.

Günahlarda kulaç atmakla dine hizmet edilmez..

üstad azami takva,azami ihlas,azami ubudiyetle hizmete devam etmiş...

O kadar sıkıntı çektiği halde gece kulluğunu terketmemiş.evradlarını terketmemiş..vesaire..
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor.
Bu müthiş sârî illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı?
Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz.
Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum.

Risale-i Nur’u anlamıyorlar.
Yahut anlamak istemiyorlar. Beni, skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar.
Ben, bütün müspet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum.
Bu hususta en derin meseleleri hallettim.
Hattâ bu hususta da bazı eserler telif eyledim.
Fakat ben öyle mantık oyunları bilmiyorum.
Felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem.
Ben, cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını, vicdan ve imanını terennüm ediyorum.
Yalnız Kur’ân’ın tesis ettiği tevhid ve iman esası üzerinde işliyorum ki, İslâm cemiyetinin ana direği budur.
Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur.

Bana, “Sen şuna buna niçin sataştın?” diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!

“Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına birşey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.

Benim fıtratım, zillet ve hakarete tahammül etmez. İzzet ve şehamet-i İslâmiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle men eder. Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar bir düşman kumandanı olsa, tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun suratına çarparım. Beni zindana atar, yahut idam sehpasına götürür; hiç ehemmiyeti yoktur. Nitekim öyle oldu. Bunların hepsini gördüm. Birkaç dakika daha o hunhar kumandanın kalbi, vicdanı zulümkârlığa dayanabilseydi, Said bugün asılmış ve mâsumlar zümresine iltihak etmiş olacaktı.

İşte benim bütün hayatım böyle zahmet ve meşakkatle, felâket ve musibetle geçti. Cemiyetin imanı, saadet ve selâmeti yolunda nefsimi, dünyamı feda ettim.
Helâl olsun.
Onlara beddua bile etmiyorum. Çünkü, bu sayede Risale-i Nur, hiç olmazsa birkaç yüz bin, yahut birkaç milyon kişinin-adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar.
Afyon Savcısı beş yüz bin demişti. Belki daha ziyade-imanını kurtarmaya vesile oldu. Ölmekle yalnız kendimi kurtaracaktım; fakat hayatta kalıp da zahmet ve meşakkatlere tahammül ile bu kadar imanın kurtulmasına hizmet ettim. Allah’a bin kere hamd olsun.

Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.”


bu kadar sıkıntı içinde asla asli vazifesini ve dahada fazlası olan evradı ezkarı bırakmamıştır işte bu yüzden nurlar bukadar keskin ve etkilidir.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

"Allame Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi merhumdan, feragate ait şöyle bir söz işitmiştim: "İslam, bugün öyle mücahidler ister ki, dünyasını değil, ahiretini dahi feda etmeye hazır olacak."
Büyük adamdan sadır olan bu büyük sözü tamamen kavrayamadığım için, mutasavvıfların istiğrak hallerinde söyledikleri esrarlı sözlere benzeterek, herkese söylememiş ve olur olmaz yerlerde de açmamıştım. Vaktaki aynı sözü Bediüzzaman’ın ateşler saçan heyecanlı ifadelerinde de okuyunca, anladım ki, büyüklere göre feragatin ölçüsü de büyüyor." Tarihçe-i Hayat..

Bir mücahid nasıl ahiretini de feda eder? Bu konuda değerli efkarınza muntazırım. Katkılarınızdan dolayı teşekürler ederim.. (acizizfakiriz kardeşden başka forumda)
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Gülistan sahibi Şeyh Sa'di-i Şirâzî naklediyor, der: "Ben bir ehl-i kalbi tekyede, seyr-i sülûk ile meşgul iken görmüştüm. Birkaç gün sonra onu talebeler içinde, medresede gördüm. Ne için o feyizli tekkeyi terkedip, bu medreseye geldin, dedim. O da dedi ki: Orada herkes kendi nefsini-eğer muvaffak olursa-kurtarabilir. Burada ise bu âlî-himmet şahıslar kendileriyle beraber çoklarını kurtarmaya çalışıyorlar. Uluvv-ü cenâb, uluvv-ü himmet bunlardadır. Fazîlet ve himmet bunlardadır. Onun için buraya geldim."..

Acaba, talebelerin, gibi sarf ve nahvin küçücük meseleleri tekkelerdeki virdlere râcih gelirse, Risâle-i Nur'un:

Deki hakaik-ı kudsiye-i imâniyeyi en kat'î ve vâzıh bir sûrette ders verip, en muannid zındıkları ve en mütemerrid filozofları susturup ders verirken, onu bırakıp, yahut sekteye uğratıp, veyahut kanâat etmeyip, tarikat hevesiyle Risâle-i Nur'dan izin almayarak kapanmış hangâhlara girmek, ne derece yanlış olduğunu ve bizim bu şefkat tokadına ne derece istihkak kesbettiğimizi gösteriyor. 28.lema

Volga Nehri kenarındaki câmîdeki mezkûr gecenin vaziyeti bana bu kararı verdirmiş ki; bâkiye-i ömrümü mağaralarda geçireceğim. Bu insanların hayat-ı içtimaiyesine karışmak artık yeter. Madem sonunda yalnız kabre gideceğim; yalnızlığa alışmak için, şimdiden yalnızlığı ihtiyar edeceğim, demiştim. 26. lema

Ben yirmi yaşında iken tekrar ile derdim: "Eski zamanda mağaralara çekilen târik-üd dünyalar gibi âhir ömrümde ben de bir mağaraya, bir dağa çekilip, insanların hayat-ı içtimaiyesinden çıkacağım." Hem eski Harb-i Umumî'de şark-ı şimalîdeki esaretimde karar vermiştim ki: "Bundan sonra ömrümü mağaralarda geçireceğim. Hayat-ı siyasiyeden ve içtimaiyeden sıyrılacağım. Artık karışmak yeter." derken, inayet-i Rabbaniye, hem adâlet-i kaderiye tecelli ettiler. Kararımdan ve arzumdan çok ziyade hayırlı bir surette ihtiyarlığıma merhameten o mutasavver mağaralarımı hapishanelere ve inzivalara ve yalnızlık içinde çilehanelere ve tecrid-i mutlak menzillerine çevirdi. Ehl-i riyazet ve münzevilerin dağlardaki mağaralarının çok fevkinde "Yûsufiye Medreseleri" ve vaktimizi zayi etmemek için tecridhaneleri verdi. Hem mağara faide-i uhreviyesini, hem hakaik-i îmaniye ve Kur'aniyenin mücahidane hizmetini verdi. 26.lema

Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife, imanını kurtarmaktır, başkaların imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır. ..

Madem sizde büyük bir himmet ve kuvvetli bir iman var; tam bir ihlas ve tam bir mahviyetle, sebatkârane Risale-i Nur'a şakird ol. Tâ binler, belki yüzbinler şakirdlerin şirket-i maneviye-i uhreviyelerine hissedar ol. Tâ senin hayırların, iyiliklerin cüz'iyetten çıkıp küllîleşsin, âhirette tam kârlı bir ticaret olsun. Emirdağ Lahikası I.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Ahiretini feda etmek yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi kendini ve uhrevi makamları düşünmek değil ümmeti Muhammed(s.a.s)’in kurtuluşu için çare aramak cemaat bilincine göre hareket etmektir. Yani ahiretine zarar verecek tarzda nefsin fetvalarıyla serbestçe dünyevi ve asri ihtiyaçlarla helal haram dairesini istediğimiz gibi hizmet adı altında yorumlamak bizim hadimize düşmemektedir.

Zira Hz. Üstad:

Risale-i Nur dairesinde sadâkat ve hizmet ve takva ve içtinab-ı kebâir derecesiyle o ulvî ve küllî ubudiyete sahib olur. Elbette bu büyük kazancı kaçırmamak için takvada, ihlâsta, sadakatta çalışmak gerektir.Bin taraftan hücum eden günahlara, binler dil ile mukabele eder. Kastamonu Lahikası

Risalet-in-Nur gerçi umuma teşmil suretiyle değil; fakat her halde hakikat-ı İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velâyet ve esas-ı takva ve esas-ı azîmet ve esâsât-ı Sünnet-i Seniyye gibi ince fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek, bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zaruretle, hâdisatın fetvalarıyla onlar terkedilmez. Kastamonu Lahikası

İfadeleriyle hizmetin, şahs-ı maneviye girme şarlarından birinin takva olduğunu belirtirken hizmet bahanesiyle takvayı rencide edici bir tavsiye kararı almak uygun değildir.
Ki hakkında hüküm olan bir şey hakkında meşveret de caiz değildir. Hakkında hüküm olan bir konu hakkında meşveret edilmez. Sadece hüküm hatırlatılır.

Bununla birlikte : Her zaman def'-i şer, celb-i nef'a râcih olmakla beraber; bu tahribat ve sefahet ve cazibedar hevesat zamanında bu takvâ olan def'-i mefasid ve terk-i kebair üss-ül esas olup, büyük bir rüchaniyet kesbetmiş.

Düsturunu da der hatır etmek gerekir.

Hem şunu da iyi biliyoruz ki:


Tarîk-ı gayr-ı meşru ile bir maksadı takib eden, galiben maksudunun zıddıyla ceza görür, Avrupa muhabbeti gibi gayr-ı meşru muhabbetin akibetinin mükâfatı, mahbubun gaddarane adâvetidir.
Hakikat Çekirdekleri.

Meşru bir netice istiyorsanız vesilenin de meşru olmasına titizlik gösterilmesi gerekir.

Bununla birlikte eğer bir kimse günaha girme ihtimali olan bir işe muhatap olacaksa bunun helal olabileceğini değil, haramlığını kabul ederek nadim olma kapısını sürekli açık tutmalıdır.

Offline
 

teblið

Vefasýz
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Cenabı Allah (c.c) razı olsun hepinizden..Bu sayfanın çıktısını alıp bu haftaki sohbette okuyacağım..Oldukça faideli bilgiler ve yorumlar..

iŞTE BU SİTENİN FARKIDA BU SANIRIM..

Cenabı Allah istikametlerimizi şaşiırtmasın yolumuzu nurlu eylesin inşl..

çok teşekkür ediyorum hepinize vesselam...
 

mozbursa

Active member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

sorularla risale sitesinden alıntı:
Ahireti terk etmenin bir başka yönü de şudur:

Farz ibadetlerini yerine getiren bir müminin, iman ve Kur’an hakikatlerini başkalara da ulaştırmak için gayret göstermeyip sadece kendi şahsi kemalatı için çalışması, insanlardan uzak yaşaması ideal bir hareket değildir. İnsan başkalara faydalı olmak için şahsi kemaline vesile olacak bu gibi vesileleri gerektiğinde terk edebilmelidir.

Bu ise ahiretin, yani ahiret kazancının terk edilmesi demek olur. Elbette böyle fedakâr bir kulunu Allah, o şahsi ibadetlerinin çok ötesinde feyizlere, nurlara, bereketlere mazhar kılar.

Üstadımız, şahsi kemalat peşinde koşmamış, o bereketli ömrünün tamamını insanların imanlarının kurtuluşuna feda etmiştir......................
benim yazdıklarım bunun aksi bişey anlaşıldıysa kusuruma bakmayın baştada yazdığım gibi sürçülisan varsa affola.
bununla beraber kendimi nerdeyse afaroz edilmiş hissettim üslubunuz hoş değil siteden ayrılmak geçmedi değil aklımdan neyse hayırlı günler
 

akna

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

estağfirullah kardeş afaroz edilmek ne demek
sonuçta herkes aynı şeyi düşünemez karşıt düşünceler illaki olacaktır
elbette herkes saygı çerçevesinde düşüncelerini dile getirmekte serbets
lakin sadece kelimeler ile düşüncelerimizi ifade edebildiğimiz için
niyet, samimiyet tam anlaşılmıyor olabilir
ortam sanal olabilir fakat bizler sanal değiliz
her zaman birilerinin kırılma ya da yanlış anlama ihtimali olabilir
üslub konusunda haklısınız, daha dikkatli olmakta fayda var
Hakkınızı helal edin
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Şahsi kemalat demek kulluk vazifelerini yapmamak demek değildir.

hele kulluk vazifelerinde taviz vermek hiç değildir.

şahsi kemalat başka...kulluk vazifelerinde taviz vermek aksini yapmak başkadır...

üstad kulluk vazifelerinden hiçbirinde taviz vermemiş...

hatta bu sarık başla çıkar diyerek,başını uzatmış...

sarığını çıkarmamış.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Şahsi kemalat demek ;daha çok ibadet,daha çok ilim öğreneyim.şöyle olayım,böyle olayım diyerek daha çok kendine dönük çalışmalar yapmak demektir.
 

Mutasým

Yeni Üye
Bu söz ile ilgili internette araştırma yaparken farklı bir sitede yorumlandığını hatalı, hatta İslam dışı olduğunu söyleyenler var.
 

Mutasým

Yeni Üye
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

Şöyle diyorlar :

başta peygamber, sahabeler ve bütün muslumanlar Allaha dua ederlerse cenneti , firdevsi istemeleri hakkında sahih nass vardır ve cehennemden kurtulmak için her şeyleri ve her tanıdıklarını fidye vermek isterler diye ayetler var iken, Adl olan Allahı adaletten saptırmak isteyerek cehenneme girmesi gerekeni cehennemden kurtararak değiş tokuş yapmak isteyen sapık zihniyetin menşei neresidir?

Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister. (Mearic 11-14)
 

Beyrut

Member
Bu Fakir bu konuda birşeyler söylemek ister.

Evvelen, herşeyi yerinde,zamanında mekanında değerlendirmek lazımdır. Tarih ilminde bu bedahet derecesinde ortadadır. Eskiden olmuş olayları şimdiki durumlarla yorumlarsak hata etmiş oluruz. Bu minval üzere üstadımızın bu sözünü de onun şahsi kemalat ve ali cenap,diğergam karakteriyle duruşuyla değerlendirirsek bir nebze onu anlamış oluruz.

Saniyen, nasıl ki insan diğer kardeşlerinin haliyle hallenir. Onlar sevinse, kendisi de sevinir. Onlar üzülse, kendisi de üzülür. O yüzden üstadın bu sözünü bu minval üzere değerlendirelim. Hani diyor ya, onlar imanını kurtarsa benim gönlüm gül gülistan olur.

Salisen, burda anlaşılmaması gereken şudur ki, ben diğer insanlar imanını kurtarsın diye gerekirse haram işlerim,gerekirse günahlarla cehennemi de hak edip girerim. Bu islam akaidince yanlıştır. Haramdan helale gidilmez. Necisle abdest alınmaz, ne abdest olur, ne de sevabı olur. Üstadı ise bu akaid kuralından cahil farzetmek ona en büyük hakarettir.Bütün davasına hiyanettir.

Rabian, anlaşılması gerekene gelirsek o da şudur ki, üstadın ben o kadar diğer müslümanların iman selametini istiyorum,arzuluyorum ki yeter ki onlar cennete girsin ben cennet lezaizinden mahrum kalayım. Eğer benim cennet lezaizinden mahrum kalmamla onlar cennete girecekse ben onada razıyım.Onlar orda oldukça benim gönlüm gül gülistan olur demek istemektedir.Hz. Ebubekir r.a misali .. ' Benim bedenimi o kadar büyüt ki..'(üstad burada Farz-ı muhal olaraktan bahsetmektedir.)Bu sözü de üstadın tabiki cenab-ı hakk'ı razı etmek içindir.
Bu uluvvü himmete hayran kalmamak subhanallah dememek imkan dahilinde değildir.!

Umum âlem-i İslâmı alâkadar eden bir hakikatın hatırı için değil yalnız dünya hayatını, belki lüzum olsa uhrevî hayatımı ve saadetimi dahi ehl-i imanın Risale-i Nur ile saadetleri için feda etmeyi nefsim de kabul ediyor." (Şualar)

Lüzüm olsa denmesinin sebebi,farz-ı muhal olarak teklif edilse demektir.
Rabbim bizi ona talebe olmayı nasip eylesin.. Amin..

Doğrular hak'tandır. Hatalar fakirdendir.

Selametle..
 

Nesl-i Cedid

Well-known member
Ahiretini feda etmek sözünden benim anladığım ahiretteki makamını parlatmak uğruna sadece şahsi kemalatıyla uğraşmak yerine insanların imanlarını kurtarmaya mesaisini harcadığını belirtiyor.
 

Kýrýk Testi

Well-known member
Cevap: Üstad nasıl söyler bu sözü???

fedakarlıkla ilgisi yok...

hele üstadın ahiretini feda etmesiyle de hiç alakalı değildir.

başını açmak günahtır.günaha girmektir.

kendi günahımı çekerim demektir.yani başımı açtığımdan ,kazandığım günahları çekerim.demektir.fedakarlıkla ilgisi yoktur.

Böyle olsa ben başımı açmam,başını açıp günaha giren bacılarım yerine cehenneme gireyim. demek fedakarlıktır.

sakal sünnetini yapmamak fedakarlık değildir.

bir sünnetin sevabından mahrum olmaktır..cezası da yoktur..yaparsan sevap görürsün ,yapmazsan ceza yoktur.

bu anlatımlarınızın konu ile ilgisi yoktur...

fedakarlıkta değildir.

üstad bir defa bile ne namazı ne gece ibadetlerini nede mücadelesini terk etmiş...

fedakarlıktan kasedilen sizin anladıklarınız değildir...

tüm dini yaşıyorsun..dini yaşamayan kardeşinin yerine cehenneme girmeyi göze almak fedakarlıktır...

kardeşim...

Bu düşüncelerin dini açıdan çok sakıncalıdır.

Günahlarda kulaç atmakla dine hizmet edilmez..

üstad azami takva,azami ihlas,azami ubudiyetle hizmete devam etmiş...

O kadar sıkıntı çektiği halde gece kulluğunu terketmemiş.evradlarını terketmemiş..vesaire..

Yorumlarınız çok isabetli Allah ebeden razı olsun kardeşim.Amin amin amin

Bu kardeşin imzası dikkatimi çekti.. bu kardeşimiz vefat mı etti ?
 
Üst