Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Barla Lahikası
Üstadım kendi şahsiyetini merciiyetten azlediyor. ..
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ahmet.1" data-source="post: 537860" data-attributes="member: 1040028"><p><strong><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">(Risale-i Nur'un tesvid ve tebyizinde çok hizmeti sebkat eden Şamlı Hâfız Tevfik'in Risale-i Nur'un hakkaniyetine dair istihracî bir fıkrasıdır)</span></span></em></strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 18px"><span style="color: #B22222">ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ</span></span></span></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Malûm olsun ki: "Zübdet-ür Resail Umdet-ül Vesail" namında kutb-ül ârifîn Ziyaeddin Mevlâna Şeyh Hâlid Kuddise Sırruhu'nun mektubat ve resail-i şerifelerinden muktebes nasayih-i kudsiyenin tercümesine dair bir risaleyi onüç sene mukaddem, Bursa'da Hocam Hasan Efendi'den almıştım. Nasılsa mütalaasına muvaffak olamamıştım. Tâ bugünlerde kitablarımın arasında birşey ararken elime geçti. Dedim: "Bu Hazret-i Mevlâna Hâlid, Üstadımın hemşehrisidir. Hem İmam-ı Rabbanî'den sonra, tarîk-i Nakşî'nin en mühim kahramanıdır. Hem Tarîk-i Hâlidiye-i Nakşiye'nin pîridir." Risaleyi mütalaa ederken Hazret-i Mevlâna'nın tercüme-i halinden şu fıkrayı gördüm:</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ashab-ı Kütüb-ü Sitte'den İmam-ı Hâkim Müstedrek'inde ve Ebu Davud Kitab-ı Sünen'inde, Beyhakî Şuab-ı İman'da tahric buyurdukları:</span></span></em></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 18px"><span style="color: #B22222">ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻳَﺒْﻌَﺚُ ﻟِﻬَﺬِﻩِ ﺍْﻻ ُﻣَّﺔِ ﻋَﻠَﻰ ﺭَﺍْﺱِ ﻛُﻞِّ ﻣِﺎَﺓِ ﺳَﻨَﺔٍ ﻣَﻦْ ﻳُﺠَﺪِّﺩُ ﻟَﻬَﺎ ﺩِﻳﻨَﻬَﺎ</span></span></span></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">yani <strong>"Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din gönderiyor."</strong> hadîs-i şeriflerine mazhar ve mâsadak ve müzhir-i tâm olan Mevlâna eşşehîr kutb-ül ârifîn, gavs-ül vâsılîn, vâris-i Muhammedî, kâmil-üt tarîkat-ül aliyye ve-l müceddidiyye Hâlid-i Zülcenaheyn Kuddise Sırruhu.. ilh...</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sonra tarihçe-i hayatında gördüm ki, tevellüdü 1193 tarihindedir. Sonra gördüm ki, 1224 tarihinde Saltanat-ı Hind'in payitahtı olan Cihanabad'a dâhil olmuş. Abdullah Dehlevî Hazretlerinden aldıkları füyuzat-ı maneviye ile Tarîk-ı Nakşî silsilesine girip müceddidliğe başlamış.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sonra 1238'de, ehl-i siyasetin nazar-ı dikkatini celbettiğinden, vatanını terk ederek diyar-ı Şam'a hicretle gitmiştir. Hem içinde gördüm ki, Hazret-i Mevlâna'nın nesli, Hazret-i Osman bin Affan Radıyallahü Anh'a mensubdur.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sonra gördüm ki; tercüme-i halinde istidad-ı fıtrî ve kabiliyet-i hârika ile, sinni yirmiye baliğ olmadan a'lem-i ülema-i asr ve allâme-i vakt olmuş. Süleymaniye kasabasında tedris-i ulûm ile iştigal eylemiştir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sonra üstadımın tarihçe-i hayatını düşündüm. Baktım, dört mühim noktada tevafuk ediyorlar:</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Birincisi: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hazret-i Mevlâna 1193'te dünyaya gelmiş. Üstadım ise 1293'te. Tam Mevlâna Hâlid'in yüz senesi hitam bulduktan sonra dünyaya gelmiş.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>İkincisi: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hazret-i Mevlâna'nın tecdid-i din mücahedesine başlangıcı ve mukaddemesi, Hindistan'ın payitahtına 1224'te girmiş. Üstadım ise aynen yüz sene sonra, 1324'te Osmanlı Saltanatının payitahtına girmiş, mücahede-i maneviyesine başlamış.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Üçüncüsü:</strong> </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ehl-i siyaset, Hazret-i Mevlâna'nın fevkalâde şöhretinden tevehhüm ederek diyar-ı Şam'a nakl-i mekân ettirilmesi, 1238'te vaki' olmuştur. Üstadım ise aynen yüz sene sonra 1338'de Ankara'ya gidip, onlarla uyuşamayıp; onları reddederek, küserek tekrar Van'a gidip, bir dağda inziva ederken 1338 senesini müteakib, Şeyh Said hâdisesinin vukuu münasebetiyle ehl-i siyasetin vehmine dokunmuş. Üstadımızdan korkarak Burdur ve Isparta Vilayetlerinde dokuz sene ikamet ettirilmiş.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Dördüncüsü:</strong> </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hazret-i Mevlâna Hâlid, yaşı yirmiye baliğ olmadan evvel allâme-i zaman hükmünde, fuhûl-ü ülemanın üstünde görünmüş, ders okutmuş. Üstadım ise, tarihçe-i hayatını görenlere ve bilenlere malûmdur ki; ondört yaşında icazet alıp a'lem-i ülema-i zamanla muarazaya girişmiş, ondört yaşında iken, icazet almaya yakın talebeleri tedris etmiştir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hem Hazret-i Mevlâna Hâlid neslen Osmanlı olduğu ve Sünnet-i Seniyeye bütün kuvvetiyle çalıştığı gibi, üstadım da Kur'an-ı Hakîm'e hizmet noktasında, meşreben Hazret-i Osman-ı Zinnureyn'in arkasından gidip, Hazret-i Mevlâna gibi, Risale-i Nur eczalarıyla -bütün kuvvetiyle- Sünnet-i Seniyenin ihyasına çalıştı.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İşte bu dört noktadaki tevafukat, tam yüz sene fasıla ile Risale-i Nur'un takviye-i din hususundaki tesiratı; Hazret-i Mevlâna Hâlid'in Tarîk-ı Nakşiye vasıtasıyla hizmeti gibi azîm görünüyor.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #008000"><strong>{(Haşiye):</strong> Madem Hazret-i Mevlâna Hâlid, milyonlar etba'larının ittifaklarıyla müceddiddir ve baştaki hadîs-i şerifin bir mâsadakıdır. Ve madem tam yüz sene sonra, dört mühim cihet-i tevafukla beraber Risale-i Nur aynı vazifeyi görüyor. Demek nass-ı hadîs ile, Risale-i Nur eczaları tecdid ve takviye-i din vazifesini görüyorlar.<strong>}</strong></span> Üstadım kendine ait medh ü senayı kabul etmiyor. Fakat Risale-i Nur Kur'ana ait olup, medh ü sena Kur'an'ın esrarına aittir. Yalnız üstadımla Hazret-i Mevlâna'nın birkaç farkı var:</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Birisi:</strong> </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hazret-i Mevlâna, zülcenaheyndir. Yani hem Kadirî, hem Nakşî tarîkat sahibi iken, Nakşîlik Tarîkatı onda daha galibdir. Üstadım bilakis Kadirî meşrebi ve Şazelî mesleği daha ziyade onda hükmediyor. Ben üstadımdan işittim ki: Hazret-i Mevlâna Hindistan'dan Tarîk-ı Nakşî'yi getirdiği vakit, Bağdad dairesi Şah-ı Geylanî'nin ba'de-l memat hayatta olduğu gibi, taht-ı tasarrufunda idi. Hazret-i Mevlâna'nın manen tasarrufu -bidayeten- cây-ı kabul göremedi. Şah-ı Nakşibend ile İmam-ı Rabbanî'nin ruhaniyetleri Bağdad'a gelip Şah-ı Geylanî'nin ziyaretine giderek rica etmişler ki; "Mevlâna Hâlid senin evlâdındır, kabul et!" Şah-ı Geylanî, onların iltimaslarını kabul ederek Mevlâna Hâlid'i kabul etmiş. Ondan sonra Mevlâna Hâlid birden parlamış. Bu vakıa; ehl-i keşifçe vaki' ve meşhud olmuştur. O hâdise-i ruhaniyeyi, o zaman ehl-i velayetin bir kısmı müşahede etmiş, bazı da rü'ya ile görmüşler. Üstadımın sözü burada hitam buldu.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>İkinci fark şudur ki: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Üstadım kendi şahsiyetini merciiyetten azlediyor. Yalnız Risale-i Nur'u merci' gösteriyor. Hazret-i Mevlâna Hâlid'in şahsiyeti, kutb-ül irşad, merciil-has ve-l âmm olmuştur.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Üçüncü fark: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hazret-i Mevlâna Hâlid, zülcenaheyndir. Fakat zamanın muktezasıyla ilm-i tarîkatı ve Sünnet-i Seniyeyi esas tutmak cihetiyle tarîkatı daha ziyade tutmuşlar. O noktada sarf-ı himmet etmiş. Üstadım ise şu dehşetli zamanın muktezasıyla ilm-i hakikatı ve hakaik-i imaniye cihetini iltizam ederek, tarîkata üçüncü derecede bakmışlar.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Elhasıl: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Baştaki hadîs-i şerifin "her yüz sene başında dini tecdid edecek bir müceddidi gönderiyor" va'd-i İlahîsine binaen, Hazret-i Mevlâna Hâlid, -ekser ehl-i hakikatın tasdikiyle- 1200 senesinin yani onikinci asrın müceddididir. Madem tam yüz sene sonra, aynen dört cihette tevafuk ederek Risale-i Nur eczaları aynı vazifeyi görmüş. Kanaat verir ki -nass-ı hadîs ile- Risale-i Nur tecdid-i din hususunda bir müceddid hükmündedir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Benim üstadım daima diyor ki: "Ben bir neferim, fakat müşir hizmetini görüyorum. Yani kıymet bende yoktur. Belki Kur'an-ı Hakîm'in feyzinden tereşşuh eden Risale-i Nur eczaları, bir müşiriyet-i maneviye hizmetini görüyorlar."</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Üstadımı kızdırmamak için şahsını sena etmiyorum.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><strong><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><p style="text-align: right"></p></span></span></em></strong></p><p style="text-align: right"><strong><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Şamlı Hâfız Tevfik</p><p></span></span></em></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ahmet.1, post: 537860, member: 1040028"] [B][I][FONT=Arial][SIZE=3](Risale-i Nur'un tesvid ve tebyizinde çok hizmeti sebkat eden Şamlı Hâfız Tevfik'in Risale-i Nur'un hakkaniyetine dair istihracî bir fıkrasıdır)[/SIZE][/FONT][/I][/B] [FONT=Arial][SIZE=5][COLOR="#B22222"]ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ[/COLOR][/SIZE][/FONT] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Malûm olsun ki: "Zübdet-ür Resail Umdet-ül Vesail" namında kutb-ül ârifîn Ziyaeddin Mevlâna Şeyh Hâlid Kuddise Sırruhu'nun mektubat ve resail-i şerifelerinden muktebes nasayih-i kudsiyenin tercümesine dair bir risaleyi onüç sene mukaddem, Bursa'da Hocam Hasan Efendi'den almıştım. Nasılsa mütalaasına muvaffak olamamıştım. Tâ bugünlerde kitablarımın arasında birşey ararken elime geçti. Dedim: "Bu Hazret-i Mevlâna Hâlid, Üstadımın hemşehrisidir. Hem İmam-ı Rabbanî'den sonra, tarîk-i Nakşî'nin en mühim kahramanıdır. Hem Tarîk-i Hâlidiye-i Nakşiye'nin pîridir." Risaleyi mütalaa ederken Hazret-i Mevlâna'nın tercüme-i halinden şu fıkrayı gördüm: Ashab-ı Kütüb-ü Sitte'den İmam-ı Hâkim Müstedrek'inde ve Ebu Davud Kitab-ı Sünen'inde, Beyhakî Şuab-ı İman'da tahric buyurdukları:[/SIZE][/FONT][/I] [FONT=Arial][SIZE=5][COLOR="#B22222"]ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻳَﺒْﻌَﺚُ ﻟِﻬَﺬِﻩِ ﺍْﻻ ُﻣَّﺔِ ﻋَﻠَﻰ ﺭَﺍْﺱِ ﻛُﻞِّ ﻣِﺎَﺓِ ﺳَﻨَﺔٍ ﻣَﻦْ ﻳُﺠَﺪِّﺩُ ﻟَﻬَﺎ ﺩِﻳﻨَﻬَﺎ[/COLOR][/SIZE][/FONT] [I][FONT=Arial][SIZE=3]yani [B]"Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din gönderiyor."[/B] hadîs-i şeriflerine mazhar ve mâsadak ve müzhir-i tâm olan Mevlâna eşşehîr kutb-ül ârifîn, gavs-ül vâsılîn, vâris-i Muhammedî, kâmil-üt tarîkat-ül aliyye ve-l müceddidiyye Hâlid-i Zülcenaheyn Kuddise Sırruhu.. ilh... Sonra tarihçe-i hayatında gördüm ki, tevellüdü 1193 tarihindedir. Sonra gördüm ki, 1224 tarihinde Saltanat-ı Hind'in payitahtı olan Cihanabad'a dâhil olmuş. Abdullah Dehlevî Hazretlerinden aldıkları füyuzat-ı maneviye ile Tarîk-ı Nakşî silsilesine girip müceddidliğe başlamış. Sonra 1238'de, ehl-i siyasetin nazar-ı dikkatini celbettiğinden, vatanını terk ederek diyar-ı Şam'a hicretle gitmiştir. Hem içinde gördüm ki, Hazret-i Mevlâna'nın nesli, Hazret-i Osman bin Affan Radıyallahü Anh'a mensubdur. Sonra gördüm ki; tercüme-i halinde istidad-ı fıtrî ve kabiliyet-i hârika ile, sinni yirmiye baliğ olmadan a'lem-i ülema-i asr ve allâme-i vakt olmuş. Süleymaniye kasabasında tedris-i ulûm ile iştigal eylemiştir. Sonra üstadımın tarihçe-i hayatını düşündüm. Baktım, dört mühim noktada tevafuk ediyorlar: [B]Birincisi: [/B] Hazret-i Mevlâna 1193'te dünyaya gelmiş. Üstadım ise 1293'te. Tam Mevlâna Hâlid'in yüz senesi hitam bulduktan sonra dünyaya gelmiş. [B]İkincisi: [/B] Hazret-i Mevlâna'nın tecdid-i din mücahedesine başlangıcı ve mukaddemesi, Hindistan'ın payitahtına 1224'te girmiş. Üstadım ise aynen yüz sene sonra, 1324'te Osmanlı Saltanatının payitahtına girmiş, mücahede-i maneviyesine başlamış. [B]Üçüncüsü:[/B] Ehl-i siyaset, Hazret-i Mevlâna'nın fevkalâde şöhretinden tevehhüm ederek diyar-ı Şam'a nakl-i mekân ettirilmesi, 1238'te vaki' olmuştur. Üstadım ise aynen yüz sene sonra 1338'de Ankara'ya gidip, onlarla uyuşamayıp; onları reddederek, küserek tekrar Van'a gidip, bir dağda inziva ederken 1338 senesini müteakib, Şeyh Said hâdisesinin vukuu münasebetiyle ehl-i siyasetin vehmine dokunmuş. Üstadımızdan korkarak Burdur ve Isparta Vilayetlerinde dokuz sene ikamet ettirilmiş. [B] Dördüncüsü:[/B] Hazret-i Mevlâna Hâlid, yaşı yirmiye baliğ olmadan evvel allâme-i zaman hükmünde, fuhûl-ü ülemanın üstünde görünmüş, ders okutmuş. Üstadım ise, tarihçe-i hayatını görenlere ve bilenlere malûmdur ki; ondört yaşında icazet alıp a'lem-i ülema-i zamanla muarazaya girişmiş, ondört yaşında iken, icazet almaya yakın talebeleri tedris etmiştir. Hem Hazret-i Mevlâna Hâlid neslen Osmanlı olduğu ve Sünnet-i Seniyeye bütün kuvvetiyle çalıştığı gibi, üstadım da Kur'an-ı Hakîm'e hizmet noktasında, meşreben Hazret-i Osman-ı Zinnureyn'in arkasından gidip, Hazret-i Mevlâna gibi, Risale-i Nur eczalarıyla -bütün kuvvetiyle- Sünnet-i Seniyenin ihyasına çalıştı. İşte bu dört noktadaki tevafukat, tam yüz sene fasıla ile Risale-i Nur'un takviye-i din hususundaki tesiratı; Hazret-i Mevlâna Hâlid'in Tarîk-ı Nakşiye vasıtasıyla hizmeti gibi azîm görünüyor. [COLOR="#008000"][B]{(Haşiye):[/B] Madem Hazret-i Mevlâna Hâlid, milyonlar etba'larının ittifaklarıyla müceddiddir ve baştaki hadîs-i şerifin bir mâsadakıdır. Ve madem tam yüz sene sonra, dört mühim cihet-i tevafukla beraber Risale-i Nur aynı vazifeyi görüyor. Demek nass-ı hadîs ile, Risale-i Nur eczaları tecdid ve takviye-i din vazifesini görüyorlar.[B]}[/B][/COLOR] Üstadım kendine ait medh ü senayı kabul etmiyor. Fakat Risale-i Nur Kur'ana ait olup, medh ü sena Kur'an'ın esrarına aittir. Yalnız üstadımla Hazret-i Mevlâna'nın birkaç farkı var: [B]Birisi:[/B] Hazret-i Mevlâna, zülcenaheyndir. Yani hem Kadirî, hem Nakşî tarîkat sahibi iken, Nakşîlik Tarîkatı onda daha galibdir. Üstadım bilakis Kadirî meşrebi ve Şazelî mesleği daha ziyade onda hükmediyor. Ben üstadımdan işittim ki: Hazret-i Mevlâna Hindistan'dan Tarîk-ı Nakşî'yi getirdiği vakit, Bağdad dairesi Şah-ı Geylanî'nin ba'de-l memat hayatta olduğu gibi, taht-ı tasarrufunda idi. Hazret-i Mevlâna'nın manen tasarrufu -bidayeten- cây-ı kabul göremedi. Şah-ı Nakşibend ile İmam-ı Rabbanî'nin ruhaniyetleri Bağdad'a gelip Şah-ı Geylanî'nin ziyaretine giderek rica etmişler ki; "Mevlâna Hâlid senin evlâdındır, kabul et!" Şah-ı Geylanî, onların iltimaslarını kabul ederek Mevlâna Hâlid'i kabul etmiş. Ondan sonra Mevlâna Hâlid birden parlamış. Bu vakıa; ehl-i keşifçe vaki' ve meşhud olmuştur. O hâdise-i ruhaniyeyi, o zaman ehl-i velayetin bir kısmı müşahede etmiş, bazı da rü'ya ile görmüşler. Üstadımın sözü burada hitam buldu. [B]İkinci fark şudur ki: [/B] Üstadım kendi şahsiyetini merciiyetten azlediyor. Yalnız Risale-i Nur'u merci' gösteriyor. Hazret-i Mevlâna Hâlid'in şahsiyeti, kutb-ül irşad, merciil-has ve-l âmm olmuştur. [B]Üçüncü fark: [/B] Hazret-i Mevlâna Hâlid, zülcenaheyndir. Fakat zamanın muktezasıyla ilm-i tarîkatı ve Sünnet-i Seniyeyi esas tutmak cihetiyle tarîkatı daha ziyade tutmuşlar. O noktada sarf-ı himmet etmiş. Üstadım ise şu dehşetli zamanın muktezasıyla ilm-i hakikatı ve hakaik-i imaniye cihetini iltizam ederek, tarîkata üçüncü derecede bakmışlar. [B]Elhasıl: [/B] Baştaki hadîs-i şerifin "her yüz sene başında dini tecdid edecek bir müceddidi gönderiyor" va'd-i İlahîsine binaen, Hazret-i Mevlâna Hâlid, -ekser ehl-i hakikatın tasdikiyle- 1200 senesinin yani onikinci asrın müceddididir. Madem tam yüz sene sonra, aynen dört cihette tevafuk ederek Risale-i Nur eczaları aynı vazifeyi görmüş. Kanaat verir ki -nass-ı hadîs ile- Risale-i Nur tecdid-i din hususunda bir müceddid hükmündedir. Benim üstadım daima diyor ki: "Ben bir neferim, fakat müşir hizmetini görüyorum. Yani kıymet bende yoktur. Belki Kur'an-ı Hakîm'in feyzinden tereşşuh eden Risale-i Nur eczaları, bir müşiriyet-i maneviye hizmetini görüyorlar." Üstadımı kızdırmamak için şahsını sena etmiyorum. [/SIZE][/FONT][/I] [B][I][FONT=Arial][SIZE=3][RIGHT] Şamlı Hâfız Tevfik[/RIGHT][/SIZE][/FONT][/I][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Barla Lahikası
Üstadım kendi şahsiyetini merciiyetten azlediyor. ..
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst