"Üstadım! Evimi yıktın..."

tuncerr

Active member
Birgün resmî elbiseli, iri yarı, heybetli bir adam geldi Bediüzzaman’ın yanına... Selâm verdi, elini öperek yanına oturdu.

“Efendim, arkadaşları dışarı çıkarın, sizinle gizli bir şey görüşmek istiyorum” dedi.

Bediüzzaman adama dönerek:

“Ne söyleyeceksen burada söyle, bunlar yabancı değiller.”

Kör Hüseyin Paşa bir aşiret reisiydi ve Bediüzzaman’la görüşmek için Patnos’tan kalkmış gelmişti. Kemerinden iki kese altın çıkardı:

“Efendim, bu benim malımın zekâtıdır, talebelerinle afiyetle harcarsın” dedi.

Bediüzzaman cevaben:

“Paşa, sen bilmez misin zekâtın başka yere taşınması dinen câiz değildir.”

“Efendim, çevremdeki fakirlere zekâtımı dağıttım, bu sizin içindir.”

“Benim zekâta ihtiyacım yok, hem ben zekât ve hediye kabul etmiyorum.”

Kör Hüseyin Paşa, mahcup bir şekilde altınları tekrar kemerine soktu ve şöyle dedi:

“Efendim, sizden bir ricam olacak. Ben bu devletle savaşmak istiyorum. Beş bin askerimle Van’ın etrafını kuşatmaya aldım, emir verdiğin anda hemen vuracağım.”

Bediüzzaman celâllendi, yerinden doğruldu, kaşlarını çattı:

“Paşa! Aklını başına al, kimi kime vurduracaksın. Hasan’ı Hüseyin’e, Ahmed’i Mehmed’e mi kırdıracaksın?”

Paşa:

“Efendim, ben bu konuda kararlıyım. Sizden fetva bek­li­yorum.”

“Paşa, eğer Müslüman kanının dökülmesine sebep olursan Allah’ın huzurunda sorumlu olursun. Düşündüğün şeyden vaz­geç.”

Paşa Bediüzzaman’a adeta yalvararak:

“Seyda, ben bu kadar hazırlık yaptım, şimdi askerime ne cevap vereceğim?”

Bediüzzaman:

“Aşiretine ve askerine mahcup ol, ama yarın Allah’ın huzurunda rezil olma.”

Kör Hüseyin Paşa, dizüstü oturduğu yerden kalktı, elini dizine vurarak, “Seyda, sen benim evimi yıktın, sen benim evimi yıktın” diye söylene söylene gitti.

Ve Van’dan asker, top, tüfek neyi varsa alıp gitti.
 
Üst