Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
Sünnet bize dinin ameli yanını öğretir
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="genc_kalem" data-source="post: 178210" data-attributes="member: 15919"><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 18px"><span style="color: red"><strong>Sünnet bize dinin ameli yanını öğretir</strong></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'">Sünnet, lügat mânâsı itibarıyla, "gidişat, -iyi ya da kötü- takip edilen yol" demektir. Bu mânâyı ifade eden bir hadis-i şerifte: </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><strong><span style="color: red">"Kim, İslâm'da güzel bir yol, bir çığır açarsa, onun ecri ve daha sonra o yolda gidenlerin ecri, yapanlardan eksiltilmemek üzere onundur. Kim de İslâm'da kötü bir yol, bir çığır açarsa, onun ve o yolda gidenlerin vebali, yapanlardan eksiltilmemek üzere onun sırtına yüklenecektir."</span></strong> (Müslim, zekât 69; Tirmizî, ilim 15) buyurulmaktadır. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">Muhaddisler, usûlcüler ve fukahâ, ıstılâhî mânâsı itibarıyla sünneti, aşağıdaki ifadelerle tarif etmeye çalışmışlardır: </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><strong><span style="color: red">Muhaddislere göre sünnet:</span></strong> "Ahkâma ve amele esas teşkil etsin etmesin, yaptıkları ve içtinap ettikleriyle Allah Resûlü'nden (sallallâhu aleyhi ve sellem) -Hanefilerin nokta-i nazarınca farz, vacip, sünnet, müstehap ve âdâp- bize intikal eden her şeydir." Yani, Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) şemâilidir, hayat tarzıdır, sîretidir. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">Usûlcülerin sünnet anlayışı biraz daha farklıdır. Onlara göre sünnet: "Resûlullah'tan (sallallâhu aleyhi ve sellem) söz, fiil ve takrîr olarak sâdır olan her şeydir." Yani, Resûlullah Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sözleri, davranışları ve ashabında görüp de men etmediği veya sükûtla tasvip buyurduğu hareketlerdir. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">Fukahâ ise, sünnete bid'at mukabilinde ve teşrie, yani farza, vacibe, harama esas teşkil etmesi açısından bakarlar. Bu mânâda sünnet, hadisin müradifi, ya da müteradifi sayılır. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><strong><span style="color: red">Hadis;</span></strong> tahdîs masdarından, haber vermek mânâsına bir isimdir. Daha sonraları, Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) nisbet edilen her söz, fiil ve takrîre hadis denmiştir. İbn Hacer, "Şeriat örfünde hadisten maksat, Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) isnat edilen her şeydir." der. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">Bazı fuhûl-u ulemâ, hadis sözünden, kadim, özlü ve ilâhî olanı sezmişlerdir ki, Kur'ân-ı Kerim'le sünnetin ilk ayrılma noktalarına işaret etmesi bakımından oldukça önemli bir tevcihtir. Sünen-i İbn Mâce'deki bir hadis de bunu teyit eder mahiyettedir. İbn Mesud, Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir keresinde şöyle buyurduklarını nakleder: </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">"Onlar başka değil ikidir: Biri kelâm, diğeri de hidayet buudlu yoldur. Kelâmın güzeli Allah (celle celâluhu) kelâmı, hidayetin güzeli de Muhammed'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hidayetidir."( İbn Mâce, Mukaddime, 7) </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">Evet, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), kendi sözleri hakkında hadis demeyi tercih etmiştir. Böyle demekle, kendine ait sözlerle, kendine ait olmayan sözleri birbirinden ayırdığı gibi, hadis ıstılahı olarak da, bu kelimenin nerede kullanılacağı hususunu hatırlatmada bulunmuştur. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: red"><strong>Bütün bu tariflerden anladığımız hususları şu üç kısma irca edebiliriz:</strong></span> </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><strong><span style="color: red">a. Kavlî Sünnet</span> </strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">Sünnet, Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek sözleridir; yani sünnetin bir bölümünü O'nun nurlu sözleri teşkil eder ki, bunlar, Kur'ân'da yer almayan, fakat bütün fukahâca fıkıh kitaplarına alınıp, pek çok hükme esas kabul edilen O'na ait nurefşan beyanlardır ki, pek çok misalden birkaç tanesini zikredebiliriz: </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><strong><span style="color: red">a</span>.</strong> Yine, usûl-i fıkıhta, fıkhın prensipleri arasında yer alan bir başka mübarek sözlerinde Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), "Zarar verme ve zarara zararla mukabele etme yoktur." (İbn Mâce, ahkâm 17; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/326) buyurmuşlardır. Yani, kimseye zarar verilemeyeceği gibi, birine zarar veren kişiye de zararla mukabele edilemez. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><strong><span style="color: red">b</span>.</strong> Allah Resûlü'nün bir diğer mübarek sözlerinde ise şöyle buyurulmaktadır: "Yağmurların ve akarsuların suladığı arazide öşür (onda bir), hayvanlar ile sulanan arazide öşrün yarısı (yirmide bir) zekât vardır." (Buhârî, zekât 55; Tirmizî, zekât 14) </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><strong><span style="color: red">c</span>.</strong> "Deniz suyuyla abdest alabilir miyim?" diye soran bir sahabisine Allah Resûlü, dünya kadar fetvalara esas teşkil edecek şu mübarek sözüyle karşılık verir: "Onun suyu temiz, ölüsü de helâldir." (Tirmizî, tahâret 52; Ebû Dâvûd, tahâret 41) </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><strong><span style="color: red">b. Fiilî Sünnet</span> </strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">Resûl-i Ekrem'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) davranışları ve hareketleriyle ortaya koyduğu sünnettir ki, Kur'ân'da sarihen zikredilmemiştir. Meselâ; Kur'ân-ı Kerim'de namaz emredilmiş olduğu; hatta umumî bazı vakitler zikredildiği hâlde, kesin olarak hangi vakitlerde ve kaç defa namaz kılınacağı.. namazın nasıl eda edileceği.. onun farzları, vacipleri.. ve nelerin namazı bozduğu açıklanmamıştır. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">Bütün bu hususlarda, sünneti nazara veren Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), "Beni, nasıl namaz kılıyor görüyorsanız, siz de öyle kılın." (Buhârî, ezan 18; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/53) buyurarak, sünnetin hususî teşrî'ine işaret etmişlerdir. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><strong><span style="color: red">c. Takrîrî Sünnet</span> </strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), ashabında gördüğü bazı hoşuna gitmeyen davranışları usûlünce tenkit buyururlardı. Meselâ minbere çıkar ve isim tasrih etmeden, perdeyi yırtmadan, "Cemaate ne oluyor ki, falan şöyle yapıyor?!" diye ikaz ve tembihde bulunurlardı. (Bkz.: Buhârî, salât 70; Müslim, nikâh 5) Âişe Validemiz'in ifadeleriyle: <strong><span style="color: red">"Şahsına karşı yapılan kötü muamelelerde son derece müsamahakâr olmasına rağmen, hakkın çiğnendiği yerde, kükremiş aslan gibi, ihkâk-ı hak edinceye kadar kendisini durdurmak mümkün olmazdı."</span></strong> (Buhârî, hudûd 10; Müslim, fedâil 77-79) Bu arada, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bazen de gördüğü davranışları men etmez ve sükûtuyla onları tasvip buyururlardı ki, bu da sünnetin takrîrî kısmını teşkil etmektedir.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">Meselâ; bir defasında iki sahabi sahrada su bulamadılar ve teyemmümle namaz kıldılar. Bunlardan biri, daha sonra aynı namaz vakti içinde su buldu ve abdest alıp, yeniden namaz kıldı.. diğeri namazını iade etmedi. Sonra ikisi de gelip, durumu Resûlullah'a (sallallâhu aleyhi ve sellem) anlattılar. Allah Resûlü: "Suyu bulduğum hâlde, ben namazı iade etmedim." diyene: "Tam sünnete göre hareket ettin."; "Suyu bulunca, abdest alıp, namazı iade ettim." diyene de: "Sana da iki mükâfat var." buyurdular. (Ebû Dâvûd, tahâret 126; Dârimî, tahâret 65) İşte bu, takrîrî sünnete girmektedir. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: red"><strong>Özetle;</strong></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: red"><strong>1 - Sünnet: "Ahkâma ve amele esas teşkil etsin etmesin, yaptıkları ve içtinap ettikleriyle Allah Resûlü'nden -Hanefilerin nokta-i nazarınca farz, vacip, sünnet, müstehap ve âdâp- bize intikal eden her şeydir." </strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: red"><strong>2 - Kur'ân-ı Kerim'de namaz emredilmiş olduğu halde, namazın nasıl eda edileceği... Onun farzları, vacipleri, sünnetleri, müstehapları şartları, rükünleri ve nelerin namazı bozduğu açıklanmamıştır. </strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: red"><strong>3 - Bütün bu hususlarda, sünneti nazara veren Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), "Beni, nasıl namaz kılıyor görüyorsanız, siz de öyle kılın." buyurarak, sünnetin hususî teşrî'ine işaret etmişlerdir.</strong></span></span></p><p> </p><p> </p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: blue">Fethullah GÜLEN</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: blue">Zaman - Kürsü</span></span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="genc_kalem, post: 178210, member: 15919"] [FONT=Arial][SIZE=5][COLOR=red][B]Sünnet bize dinin ameli yanını öğretir[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial]Sünnet, lügat mânâsı itibarıyla, "gidişat, -iyi ya da kötü- takip edilen yol" demektir. Bu mânâyı ifade eden bir hadis-i şerifte: [/FONT] [FONT=Arial][B][COLOR=red]"Kim, İslâm'da güzel bir yol, bir çığır açarsa, onun ecri ve daha sonra o yolda gidenlerin ecri, yapanlardan eksiltilmemek üzere onundur. Kim de İslâm'da kötü bir yol, bir çığır açarsa, onun ve o yolda gidenlerin vebali, yapanlardan eksiltilmemek üzere onun sırtına yüklenecektir."[/COLOR][/B] (Müslim, zekât 69; Tirmizî, ilim 15) buyurulmaktadır. [/FONT] [FONT=Arial]Muhaddisler, usûlcüler ve fukahâ, ıstılâhî mânâsı itibarıyla sünneti, aşağıdaki ifadelerle tarif etmeye çalışmışlardır: [/FONT] [FONT=Arial][B][COLOR=red]Muhaddislere göre sünnet:[/COLOR][/B] "Ahkâma ve amele esas teşkil etsin etmesin, yaptıkları ve içtinap ettikleriyle Allah Resûlü'nden (sallallâhu aleyhi ve sellem) -Hanefilerin nokta-i nazarınca farz, vacip, sünnet, müstehap ve âdâp- bize intikal eden her şeydir." Yani, Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) şemâilidir, hayat tarzıdır, sîretidir. [/FONT] [FONT=Arial]Usûlcülerin sünnet anlayışı biraz daha farklıdır. Onlara göre sünnet: "Resûlullah'tan (sallallâhu aleyhi ve sellem) söz, fiil ve takrîr olarak sâdır olan her şeydir." Yani, Resûlullah Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sözleri, davranışları ve ashabında görüp de men etmediği veya sükûtla tasvip buyurduğu hareketlerdir. [/FONT] [FONT=Arial]Fukahâ ise, sünnete bid'at mukabilinde ve teşrie, yani farza, vacibe, harama esas teşkil etmesi açısından bakarlar. Bu mânâda sünnet, hadisin müradifi, ya da müteradifi sayılır. [/FONT] [FONT=Arial][B][COLOR=red]Hadis;[/COLOR][/B] tahdîs masdarından, haber vermek mânâsına bir isimdir. Daha sonraları, Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) nisbet edilen her söz, fiil ve takrîre hadis denmiştir. İbn Hacer, "Şeriat örfünde hadisten maksat, Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) isnat edilen her şeydir." der. [/FONT] [FONT=Arial]Bazı fuhûl-u ulemâ, hadis sözünden, kadim, özlü ve ilâhî olanı sezmişlerdir ki, Kur'ân-ı Kerim'le sünnetin ilk ayrılma noktalarına işaret etmesi bakımından oldukça önemli bir tevcihtir. Sünen-i İbn Mâce'deki bir hadis de bunu teyit eder mahiyettedir. İbn Mesud, Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir keresinde şöyle buyurduklarını nakleder: [/FONT] [FONT=Arial]"Onlar başka değil ikidir: Biri kelâm, diğeri de hidayet buudlu yoldur. Kelâmın güzeli Allah (celle celâluhu) kelâmı, hidayetin güzeli de Muhammed'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hidayetidir."( İbn Mâce, Mukaddime, 7) [/FONT] [FONT=Arial]Evet, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), kendi sözleri hakkında hadis demeyi tercih etmiştir. Böyle demekle, kendine ait sözlerle, kendine ait olmayan sözleri birbirinden ayırdığı gibi, hadis ıstılahı olarak da, bu kelimenin nerede kullanılacağı hususunu hatırlatmada bulunmuştur. [/FONT] [FONT=Arial][COLOR=red][B]Bütün bu tariflerden anladığımız hususları şu üç kısma irca edebiliriz:[/B][/COLOR] [/FONT] [FONT=Arial][B][COLOR=red]a. Kavlî Sünnet[/COLOR] [/B][/FONT] [FONT=Arial]Sünnet, Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek sözleridir; yani sünnetin bir bölümünü O'nun nurlu sözleri teşkil eder ki, bunlar, Kur'ân'da yer almayan, fakat bütün fukahâca fıkıh kitaplarına alınıp, pek çok hükme esas kabul edilen O'na ait nurefşan beyanlardır ki, pek çok misalden birkaç tanesini zikredebiliriz: [/FONT] [FONT=Arial][B][COLOR=red]a[/COLOR].[/B] Yine, usûl-i fıkıhta, fıkhın prensipleri arasında yer alan bir başka mübarek sözlerinde Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), "Zarar verme ve zarara zararla mukabele etme yoktur." (İbn Mâce, ahkâm 17; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/326) buyurmuşlardır. Yani, kimseye zarar verilemeyeceği gibi, birine zarar veren kişiye de zararla mukabele edilemez. [/FONT] [FONT=Arial][B][COLOR=red]b[/COLOR].[/B] Allah Resûlü'nün bir diğer mübarek sözlerinde ise şöyle buyurulmaktadır: "Yağmurların ve akarsuların suladığı arazide öşür (onda bir), hayvanlar ile sulanan arazide öşrün yarısı (yirmide bir) zekât vardır." (Buhârî, zekât 55; Tirmizî, zekât 14) [/FONT] [FONT=Arial][B][COLOR=red]c[/COLOR].[/B] "Deniz suyuyla abdest alabilir miyim?" diye soran bir sahabisine Allah Resûlü, dünya kadar fetvalara esas teşkil edecek şu mübarek sözüyle karşılık verir: "Onun suyu temiz, ölüsü de helâldir." (Tirmizî, tahâret 52; Ebû Dâvûd, tahâret 41) [/FONT] [FONT=Arial][B][COLOR=red]b. Fiilî Sünnet[/COLOR] [/B][/FONT] [FONT=Arial]Resûl-i Ekrem'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) davranışları ve hareketleriyle ortaya koyduğu sünnettir ki, Kur'ân'da sarihen zikredilmemiştir. Meselâ; Kur'ân-ı Kerim'de namaz emredilmiş olduğu; hatta umumî bazı vakitler zikredildiği hâlde, kesin olarak hangi vakitlerde ve kaç defa namaz kılınacağı.. namazın nasıl eda edileceği.. onun farzları, vacipleri.. ve nelerin namazı bozduğu açıklanmamıştır. [/FONT] [FONT=Arial]Bütün bu hususlarda, sünneti nazara veren Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), "Beni, nasıl namaz kılıyor görüyorsanız, siz de öyle kılın." (Buhârî, ezan 18; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/53) buyurarak, sünnetin hususî teşrî'ine işaret etmişlerdir. [/FONT] [FONT=Arial][B][COLOR=red]c. Takrîrî Sünnet[/COLOR] [/B][/FONT] [FONT=Arial]Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), ashabında gördüğü bazı hoşuna gitmeyen davranışları usûlünce tenkit buyururlardı. Meselâ minbere çıkar ve isim tasrih etmeden, perdeyi yırtmadan, "Cemaate ne oluyor ki, falan şöyle yapıyor?!" diye ikaz ve tembihde bulunurlardı. (Bkz.: Buhârî, salât 70; Müslim, nikâh 5) Âişe Validemiz'in ifadeleriyle: [B][COLOR=red]"Şahsına karşı yapılan kötü muamelelerde son derece müsamahakâr olmasına rağmen, hakkın çiğnendiği yerde, kükremiş aslan gibi, ihkâk-ı hak edinceye kadar kendisini durdurmak mümkün olmazdı."[/COLOR][/B] (Buhârî, hudûd 10; Müslim, fedâil 77-79) Bu arada, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bazen de gördüğü davranışları men etmez ve sükûtuyla onları tasvip buyururlardı ki, bu da sünnetin takrîrî kısmını teşkil etmektedir.[/FONT] [FONT=Arial]Meselâ; bir defasında iki sahabi sahrada su bulamadılar ve teyemmümle namaz kıldılar. Bunlardan biri, daha sonra aynı namaz vakti içinde su buldu ve abdest alıp, yeniden namaz kıldı.. diğeri namazını iade etmedi. Sonra ikisi de gelip, durumu Resûlullah'a (sallallâhu aleyhi ve sellem) anlattılar. Allah Resûlü: "Suyu bulduğum hâlde, ben namazı iade etmedim." diyene: "Tam sünnete göre hareket ettin."; "Suyu bulunca, abdest alıp, namazı iade ettim." diyene de: "Sana da iki mükâfat var." buyurdular. (Ebû Dâvûd, tahâret 126; Dârimî, tahâret 65) İşte bu, takrîrî sünnete girmektedir. [/FONT] [FONT=Arial][COLOR=red][B]Özetle;[/B][/COLOR][/FONT] [FONT=Arial][COLOR=red][B]1 - Sünnet: "Ahkâma ve amele esas teşkil etsin etmesin, yaptıkları ve içtinap ettikleriyle Allah Resûlü'nden -Hanefilerin nokta-i nazarınca farz, vacip, sünnet, müstehap ve âdâp- bize intikal eden her şeydir." [/B][/COLOR][/FONT] [FONT=Arial][COLOR=red][B]2 - Kur'ân-ı Kerim'de namaz emredilmiş olduğu halde, namazın nasıl eda edileceği... Onun farzları, vacipleri, sünnetleri, müstehapları şartları, rükünleri ve nelerin namazı bozduğu açıklanmamıştır. [/B][/COLOR][/FONT] [FONT=Arial][COLOR=red][B]3 - Bütün bu hususlarda, sünneti nazara veren Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), "Beni, nasıl namaz kılıyor görüyorsanız, siz de öyle kılın." buyurarak, sünnetin hususî teşrî'ine işaret etmişlerdir.[/B][/COLOR][/FONT] [B][FONT=Arial][COLOR=blue]Fethullah GÜLEN[/COLOR][/FONT][/B] [B][FONT=Arial][COLOR=blue]Zaman - Kürsü[/COLOR][/FONT][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
Sünnet bize dinin ameli yanını öğretir
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst