Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
“Sultan İbrahim Edhem”den “Derviş İbrahim Edhem Hazretleri”ne
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="&amp;#304;lim-irfan" data-source="post: 182914" data-attributes="member: 8679"><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Bir gün rahmetli babamla ormana gitmiştik… Bu gidişin bahanesi, kışlık odun yapmaktı… Aslında ise birlikte vakit geçirmek istiyorduk… Çünkü bir birimize hasrettik.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Babamın bitmez tükenmez “sefer”leri (gemisiyle bir yerlere gider, aylar sonra eve dönerdi. Bu gidişlere yörede “sefer” denirdi) yüzünden, fazla birlikte olamıyorduk…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Sanırım o tarihte yaşım ondört filandı…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Bir süre çalıştık. Birkaç kurumuş ağacı kestik. Sonra dinlenmeye oturduk. Böyle vakitlerde babam, yüreğime ebedi hakikat tohumları ekmeyi severdi. Birden sordu:</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">“İbrahim Edhem Hazretleri’ni tanır mısın?”</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Hayır, hiç duymamıştım. Anlatmaya başladı…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">¥</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">İbrahim Edhem, tacıyla-tahtıyla, zevk ve sefasıyla Belh hükümdarıydı…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Muhtemelen bizim kadar gösteri ve gösteriş tutkunu değildi, ama onun da hepimiz gibi bazı zaafları vardı… Mesela ava fazlasıyla düşkündü…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Etrafında bir dediğini ikiletmeyen halayıklar, uşaklar, hizmetkârlar, vezirler, komutanlar, bürokratlar… Elinin altında her türlü imkân…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Buna rağmen içinde büyük bir boşluk, derin bir huzursuzluk…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">“Bu gidişin sonu olacak?” sorusu, sürekli olarak beynini mıncıklıyordu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Gerçi “Rıza-ı İlâhî” konusunda bizim kadar duyarsız, ilgisiz ve bilgisiz değildi. En azından namazını kılar, orucunu tutar, fakir-fukarayı kollar, gözetirdi.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Zaman zaman, yine bizim gibi, dünyanın fani olduğunu, bu koşturmacaya değmediğini, ebediyete daha fazla vakit ayırmak gerektiğini düşünürdü. Sonra yine şeytana yenilir, dünya ağır basar, hayatına aynen devam ederdi…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Ebediyete yönelik ameller ne zaman derinden derine ruhunu sarsa, “Sonra yaparım” der, hayatı sürekli ertelerdi (bizim gibi).</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Günün birinde, bir vesile ile dünyanın ne kadar boş olduğu gerçeği kafasına “dank” ediverdi!</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Artık ebediyet sırrı yüreğini avuçlamıştı… Kurtulamıyordu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Sonunda tacını-tahtını, zevkini-eğlencesini bırakıp yollara düştü… Hz. İbrahim cehdiyle kendini aramaya başladı.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">O cehtle çölleri geçti, dağları aştı, diyar diyar dolaştı.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Bir gün, Bağdat yakınlarında bir derviş topluluğu gördü. Aralarındaki samimiyetten, göz bebeklerinde parıldayan riyasız sevgiden, birbirlerine “kardeş” diye hitap etmelerinden ve tatlı tatlı muhabbetlerinden o kadar etkilendi ki, yaklaşıp kim olduklarını sordu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">“Biz gariban dervişleriz” dediler…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">“Beni de aranıza alır mısınız?” diye sordu…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">“Bir şartla” dedi, dervişlerden biri; “önce imtihanı vermen lâzım. Sana bir soru soracağız, doğru cevap verirsen, aramıza alacağız.”</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Edhem kabul etti. Onca bilgisi vardı. Elbette soruyu dosdoğru cevaplandırabilirdi.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">“Ey Edhem” dedi derviş, “bize söyle bakalım: Bir kese altının olsa ne yaparsın, olmasa ne yaparsın?”</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Daha zor, daha girift bir soru bekleyen Edhem, bu basit gibi görünen soru karşısında rahatlayarak cevap verdi: “Bir kese altınım olsa da şükrederim, olmasa da şükrederim…” </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Dervişler gülüştüler. Biri kendini tutamayarak şöyle dedi:</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">“O senin yaptığını Bağdat’ın köpekleri de yapıyor. Yiyecek bulsalar da, bulamasalar da şükrediyorlar. Sen insansın, daha farklı olman gerekir.”</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Edhem sıkıla sıkıla sordu: “Peki o durumda siz ne yaparsınız?”</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">“Biz” dedi derviş, “bulursak dağıtırız, bulamazsak bizden daha çok ihtiyacı olanlara vermesi için Allah’a dua ederiz…”</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Ethem çok şaşırdı. Henüz olgunlaşmadığını anladı. Tekrar yollara vurdu, çöllere daldı. Sonunda “olgunluk çağı”nı yakaladı: “İbrahim Edhem Hazretleri” oldu…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Basra’ya yolu düştüğünde, onu tanıyan halk, ısrarla dua ettikleri halde dualarının bir türlü kabul olmadığını söylediler ve bunun sebebini sordular… </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">İbrahim Edhem Hazretleri on gün sonra, on maddelik bir liste gönderdi:</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">1- Allah’ı tanıdığınızı söylüyorsunuz, ama emirlerine uymuyorsunuz. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">2- Kur’an-ı Kerim-i okuyorsunuz, ama muhtevasıyla amel etmiyorsunuz…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">3- Hz. Peygamberi sevdiğinizi söylüyorsunuz, ama sünnetini yapmıyorsunuz…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">4- Şeytanın düşmanınız olduğunu söylüyorsunuz, ama onu kendinize dost ediniyorsunuz…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">5- Cennet’i sevdiğinizi söylüyorsunuz, ama Cennet’e layık olmaya çalışmıyorsunuz<img src="http://www.islamiforum.info/images/smilies/nokta.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">6- Cehennem’den korktuğunuzu iddia ediyorsunuz, ama Cehennem’e gitmek için özel bir çaba gösteriyorsunuz…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">7- Ölüm haktır diyorsunuz, lakin hak olan ölüme kendinizi hazırlamıyorsunuz… </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">8- Din kardeşinizin ayıbı ile uğraşıyor, kendi ayıbınızı görmüyorsunuz… </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">9- Allah’ın lütfettiği nimetleri bolca tüketiyor, ama şükretmiyorsunuz<img src="http://www.islamiforum.info/images/smilies/nokta.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">10- Ölülerinizi gömüyorsunuz, ama bir gün sizin de gömüleceğinizi hiç aklınıza getirmiyorsunuz. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Listeyi dikkatle okursanız göreceksiniz ki, bu “arıza”ların tamamı, bizim de arızalarımızdır.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">¥</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">19 Şubat (779) İbrahim Edhem Hazretleri’nin vefat yıldönümüydü. Ankara kaynaklı bitmez tükenmez kavgalara (bu seferkine “Yargıçlar Darbesi” diyorlar) kilitlendiğimiz için ıskalayıverdik.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue">Bu konuda tek başıma bile kalsam, onu rahmet ve minnetle anıyorum.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: blue"></span></span></strong></p><p><strong><span style="color: red">Yavuz Bahadıroğlu - Vakit</span></strong></p><p><strong><span style="color: red">21/02/2010</span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="İlim-irfan, post: 182914, member: 8679"] [B][FONT=Comic Sans MS][COLOR=blue]Bir gün rahmetli babamla ormana gitmiştik… Bu gidişin bahanesi, kışlık odun yapmaktı… Aslında ise birlikte vakit geçirmek istiyorduk… Çünkü bir birimize hasrettik. Babamın bitmez tükenmez “sefer”leri (gemisiyle bir yerlere gider, aylar sonra eve dönerdi. Bu gidişlere yörede “sefer” denirdi) yüzünden, fazla birlikte olamıyorduk… Sanırım o tarihte yaşım ondört filandı… Bir süre çalıştık. Birkaç kurumuş ağacı kestik. Sonra dinlenmeye oturduk. Böyle vakitlerde babam, yüreğime ebedi hakikat tohumları ekmeyi severdi. Birden sordu: “İbrahim Edhem Hazretleri’ni tanır mısın?” Hayır, hiç duymamıştım. Anlatmaya başladı… ¥ İbrahim Edhem, tacıyla-tahtıyla, zevk ve sefasıyla Belh hükümdarıydı… Muhtemelen bizim kadar gösteri ve gösteriş tutkunu değildi, ama onun da hepimiz gibi bazı zaafları vardı… Mesela ava fazlasıyla düşkündü… Etrafında bir dediğini ikiletmeyen halayıklar, uşaklar, hizmetkârlar, vezirler, komutanlar, bürokratlar… Elinin altında her türlü imkân… Buna rağmen içinde büyük bir boşluk, derin bir huzursuzluk… “Bu gidişin sonu olacak?” sorusu, sürekli olarak beynini mıncıklıyordu. Gerçi “Rıza-ı İlâhî” konusunda bizim kadar duyarsız, ilgisiz ve bilgisiz değildi. En azından namazını kılar, orucunu tutar, fakir-fukarayı kollar, gözetirdi. Zaman zaman, yine bizim gibi, dünyanın fani olduğunu, bu koşturmacaya değmediğini, ebediyete daha fazla vakit ayırmak gerektiğini düşünürdü. Sonra yine şeytana yenilir, dünya ağır basar, hayatına aynen devam ederdi… Ebediyete yönelik ameller ne zaman derinden derine ruhunu sarsa, “Sonra yaparım” der, hayatı sürekli ertelerdi (bizim gibi). Günün birinde, bir vesile ile dünyanın ne kadar boş olduğu gerçeği kafasına “dank” ediverdi! Artık ebediyet sırrı yüreğini avuçlamıştı… Kurtulamıyordu. Sonunda tacını-tahtını, zevkini-eğlencesini bırakıp yollara düştü… Hz. İbrahim cehdiyle kendini aramaya başladı. O cehtle çölleri geçti, dağları aştı, diyar diyar dolaştı. Bir gün, Bağdat yakınlarında bir derviş topluluğu gördü. Aralarındaki samimiyetten, göz bebeklerinde parıldayan riyasız sevgiden, birbirlerine “kardeş” diye hitap etmelerinden ve tatlı tatlı muhabbetlerinden o kadar etkilendi ki, yaklaşıp kim olduklarını sordu. “Biz gariban dervişleriz” dediler… “Beni de aranıza alır mısınız?” diye sordu… “Bir şartla” dedi, dervişlerden biri; “önce imtihanı vermen lâzım. Sana bir soru soracağız, doğru cevap verirsen, aramıza alacağız.” Edhem kabul etti. Onca bilgisi vardı. Elbette soruyu dosdoğru cevaplandırabilirdi. “Ey Edhem” dedi derviş, “bize söyle bakalım: Bir kese altının olsa ne yaparsın, olmasa ne yaparsın?” Daha zor, daha girift bir soru bekleyen Edhem, bu basit gibi görünen soru karşısında rahatlayarak cevap verdi: “Bir kese altınım olsa da şükrederim, olmasa da şükrederim…” Dervişler gülüştüler. Biri kendini tutamayarak şöyle dedi: “O senin yaptığını Bağdat’ın köpekleri de yapıyor. Yiyecek bulsalar da, bulamasalar da şükrediyorlar. Sen insansın, daha farklı olman gerekir.” Edhem sıkıla sıkıla sordu: “Peki o durumda siz ne yaparsınız?” “Biz” dedi derviş, “bulursak dağıtırız, bulamazsak bizden daha çok ihtiyacı olanlara vermesi için Allah’a dua ederiz…” Ethem çok şaşırdı. Henüz olgunlaşmadığını anladı. Tekrar yollara vurdu, çöllere daldı. Sonunda “olgunluk çağı”nı yakaladı: “İbrahim Edhem Hazretleri” oldu… Basra’ya yolu düştüğünde, onu tanıyan halk, ısrarla dua ettikleri halde dualarının bir türlü kabul olmadığını söylediler ve bunun sebebini sordular… İbrahim Edhem Hazretleri on gün sonra, on maddelik bir liste gönderdi: 1- Allah’ı tanıdığınızı söylüyorsunuz, ama emirlerine uymuyorsunuz. 2- Kur’an-ı Kerim-i okuyorsunuz, ama muhtevasıyla amel etmiyorsunuz… 3- Hz. Peygamberi sevdiğinizi söylüyorsunuz, ama sünnetini yapmıyorsunuz… 4- Şeytanın düşmanınız olduğunu söylüyorsunuz, ama onu kendinize dost ediniyorsunuz… 5- Cennet’i sevdiğinizi söylüyorsunuz, ama Cennet’e layık olmaya çalışmıyorsunuz[IMG]http://www.islamiforum.info/images/smilies/nokta.gif[/IMG]. 6- Cehennem’den korktuğunuzu iddia ediyorsunuz, ama Cehennem’e gitmek için özel bir çaba gösteriyorsunuz… 7- Ölüm haktır diyorsunuz, lakin hak olan ölüme kendinizi hazırlamıyorsunuz… 8- Din kardeşinizin ayıbı ile uğraşıyor, kendi ayıbınızı görmüyorsunuz… 9- Allah’ın lütfettiği nimetleri bolca tüketiyor, ama şükretmiyorsunuz[IMG]http://www.islamiforum.info/images/smilies/nokta.gif[/IMG]. 10- Ölülerinizi gömüyorsunuz, ama bir gün sizin de gömüleceğinizi hiç aklınıza getirmiyorsunuz. Listeyi dikkatle okursanız göreceksiniz ki, bu “arıza”ların tamamı, bizim de arızalarımızdır. ¥ 19 Şubat (779) İbrahim Edhem Hazretleri’nin vefat yıldönümüydü. Ankara kaynaklı bitmez tükenmez kavgalara (bu seferkine “Yargıçlar Darbesi” diyorlar) kilitlendiğimiz için ıskalayıverdik. Bu konuda tek başıma bile kalsam, onu rahmet ve minnetle anıyorum. [/COLOR][/FONT][/B] [B][COLOR=red]Yavuz Bahadıroğlu - Vakit[/COLOR][/B] [B][COLOR=red]21/02/2010[/COLOR][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
“Sultan İbrahim Edhem”den “Derviş İbrahim Edhem Hazretleri”ne
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst