Huseyni
Müdavim
Es Selamün Aleyküm.
Tevhid üzerine olan bu haftaki dersimizi birlikte mütalaa edelim inşallah.
[BILGI]BİRİNCİ MAKAMIN BİRİNCİ MEYVESİ
Bu makam münasebetiyle hatıra gelen bir salâvatın bir nüktesini beyan ediyorum. Şöyle ki:
Namaz tesbihatının âhirinde Şâfiîlerde gayet müstamel ve meşhur bir salâvat olan
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰۤى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ بَعَدَدِ كُلِّ دَاۤءٍ وَدَوَاۤءٍ وَبَارِكْ وَسَلِّمْ عَلَيْهِ وَعَلَيْهِمْ كَثِيرًا كَثِيرًا
[SUP]1[/SUP]
nın ehemmiyeti yüzündendir ki, insanın hikmet-i hilkati ve sırr-ı câmiiyeti ise, her zaman, her dakika Hâlıkına iltica ve yalvarmak ve hamd ve şükür etmek olduğundan, insanı dergâh-ı İlâhiyeye kamçı vurup sevk eden en keskin ve müessir sâik, hastalıklar olduğu gibi, insanı kemâl-i şevkle şükre sevk eden ve tam mânâsıyla minnettar edip hamd ettiren tatlı nimetler ise, başta şifalar ve devalar ve afiyetler olduğundan, bu salâvat-ı şerife gayet müşerref ve mânidar olmuştur. Ben bazan[SUP] 2[/SUP] بِعَدَدِ كُلِّ دَاۤءٍ وَدَوَاۤءٍdedikçe, küre-i arzı bir hastahane suretinde ve maddî ve mânevî bütün dertlerin ve ihtiyaçların dermanlarını ihsan eden Şâfî-i Hakikînin pek âşikâr bir mevcudiyetini ve küllî bir şefkatini ve kudsî ve geniş bir rahîmiyetini hissediyorum.
Hem meselâ, dalâletin gayet müthiş mânevî elemini hisseden bir adama iman ile hidayet ihsan etmek, eğer tevhid nazarıyla bakılsa, birden, o cüz’î ve fâni ve âciz adam, bütün kâinatın Hâlıkı ve Sultanı olan Mâbudunun muhatap bir abdi olmak ve o iman vasıtasıyla bir saadet-i ebediyeyi ve şahane ve çok geniş ve şâşaalı bir mülk-ü bâki ve bâki bir dünyayı ihsan etmek; ve onun gibi bütün mü’minleri dahi derecelerine göre o lûtfa mazhar etmek olan bu ihsan-ı ekber yüzünde ve simasında bir Zât-ı Kerîm ve Muhsinin öyle bir hüsn-ü ezelîsi ve öyle bir cemâl-i lâyezâlîsi görünür ki, böyle bir lem’asıyla bütün ehl-i imanı kendine dost ve has kısmını da âşık yapıyor. Eğer tevhid nazarıyla bakılmazsa, o cüz’î imanı, ya mütehakkim ve hodbin Mutezileler gibi kendi nefsine veya bazı esbaba havale eder ki, hakiki fiyatı ve bahası Cennet olan o Rahmânî pırlanta, bir cam parçasına inip, âyinedarlık ettiği kudsî cemâlin lem’asını kaybeder.
İşte bu üç misale kıyasen, daire-i kesretin müntehâsındaki cüz’iyâtın, cüz’iyât-ı ahvâlinde, tevhid noktasında cemâl-i İlâhînin ve kemâl-i Rabbânînin binler envâı ve yüz bin çeşitleri onlarda temerküz cihetinde görünür, anlaşılır, bilinir, tahakkuku sabit olur.
İşte, tevhidde cemâl ve kemâl-i İlâhînin kalben görünmesi ve ruhen hissedilmesi içindir ki, bütün evliya ve asfiya, en tatlı zevklerini ve en şirin mânevî rızıklarını, kelime-i tevhid olan Lâ ilâhe illâllah zikrinde ve tekrarında buluyorlar.
Hem kelime-i tevhidde azamet-i kibriyâ ve celâl-i Sübhânî ve saltanat-ı mutlaka-i rububiyet-i Samedâniye tahakkuk etmesi içindir ki, Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm ferman etmiş:
اَفْضَلُ مَا قُلْتُ اَنَا وَالنَّبِيُّونَ مِنْ قَبْلِى لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ [SUP]3[/SUP]
Yani: “Ben ve benden evvel gelen peygamberlerin en ziyade faziletli ve kıymetli sözleri, Lâ ilâhe illâllah kelâmıdır.”
1 : “Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e (a.s.m.) ve Efendimiz Muhammed’in (a.s.m.) âline, bütün hastalıklar ve ilaçlar adedince salât eyle ve onu ve âlini çok çok mübarek kıl ve selâm et.”
2 : “Bütün hastalıklar ve ilâçlar adedince.”
3 : Muvatta’, Kur’ân, 32, Hac, 246; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:153; el-Elbânî, Sahihu’l-Câmii’s-Sağîr, no: 1113.
Şuâlar[/BILGI]
[TAVSIYE]Konuyla ilgili ders: Açıklamalı Risale Dersleri 15 - Tevhid Nazarıyla Bakmak
Daha önceki derslerimize ulaşmak için tıklayın: Risale Açıklamalı/[/TAVSIYE]
Son düzenleme: