Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
Şeytandan Allah'a Sığınmanın Hikmeti
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ahmet.1" data-source="post: 521775" data-attributes="member: 1040028"><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>YEDİNCİ İŞARET</strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Soru:</strong> Mutelize imamları, şerrin yaratılmasını şer kabul ettikeri için küfür ve dalâletin yaratılışını Allah'a atfetmiyorlar. Güya böyle yaparak Allah'ı takdis ediyorlar. "İnsan kendi fiillerinin yaratıcısıdır." diyerek sapkınlığa düşüyorlar. Hem diyorlarki, "Büyük günahlardan birini işleyen müminin imanı gider. Çünkü Cenâb-ı Hakk'a inanmak ve cehennemi tasdik etmek, öyle bir günahı işlemekle bağdaşmaz. Dünyada çok az bir hapis cezası korkusuyla kendini kanun dışı işlerden koruyan insan, ebedî cehennem azabını ve Hâlık'ın gazabını ciddiye almaz bir tavırla büyük günahları işlerse bu, elbette imansızlığa delildir."</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Birinci şıkkın cevabı:</strong> Kader Risalesi'nde izah edildiği gibi, şerrin yaratılışı değil, işlenmesi şerdir. Çünkü yaratma ve icat bütün neticelere bakar. Bir şerrin varlığı, çok hayırlı neticelerin kapısını açabildiği için o şerrin yaratılışı, neticeleri itibarıyla hayır olur, hayır hükmüne geçer. Mesela ateşin yüzlerce hayırlı neticesi var; bazı insanlar iradelerini kötüye kullanıp ateşi kendileri için şer kılsalar, "Ateşin yaratılması şerdir." diyemezler. Aynen öyle de, şeytanların yaratılışının insanın manevî yükselişi gibi çok hikmetli neticeleri olduğu halde insan, iradesini yanlış yolda, kötüye kullanıp şeytanlara mağlup düştüğünde, "Şeytanın yaratılmış olması şerdir." diyemez. Çünkü o, bunu kendi davranışlarıyla kendisi için şer kılmıştır. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Evet, bir şeyi elde etmek için gayret göstermek basit bir temas gibi olduğundan, şerden ortaya çıkan hususi neticenin sebebidir; o şerri işlemek, şer olur. Fakat şerrin yaratılışı, bütün neticelere baktığı için şer değil, hayırdır. İşte Mutezile mezhebindekiler bu sırrı anlamadıkları için "Şerrin yaratılması şerdir, çirkin bir şeyinn yaratılması çirkindir." diyerek Cenâb-ı Hakk'ı takdis etmek gayesiyle şerrin yaratılışını O'ne vermemiş, sapkınlığa düşmüşler.</span></span></em> <span style="font-size: 18px"><span style="color: #B22222"><span style="font-family: 'Arial'">ﻭَ ﺑِﺎﻟْﻘَﺪَﺭِ ﺧَﻴْﺮِﻩِ ﻭَ ﺷَﺮِّﻩِ</span></span></span> <u><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px">Başa gelen ister hayır ister şer olsun, kadere her yönüyle inanmak.)</span></span></u> <em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">şeklindeki iman esasını kendilerine göre yorumlamışlar.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>İkinci şık:</strong> "Büyük günahları işleyen, nasıl mümin kalabilir?" sorusuna cevap:</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Birincisi, daha önceki işaretlerde Mutezile'nin hatası açıkça anlaşıldığı için tekrara gerek yoktur. İkinci olarak, insanın nefsi, peşin ve hazır bir dirhem lezzeti, daha sonra kendisine verilecek ama önceden göremediği bir batman lezzete tercih eder. İleride çekeceği bir senelik azaptan çok, hemen yiyeceği bir tokattan çekinir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hem insanda hissiyat baskın olursa aklın ölçülerini dinlemez. Hevesleri ve kuruntuları ona hükmeder. Çok az, kıymetsiz, peşin bir lezzeti ilerideki gayet büyük bir mükâfata tercih eder. Gelecekteki büyük bir azaptan değil, o andaki az bir sıkıntıdan çekinir. Çünkü kuruntuları, hevesleri ve hisleri ileriyi göremiyor, belki onu inkâr ediyor. Nefis de bunlara yardım ederse imanın makamı olan kalb ve akıl susar, yenilir. Şu halde büyük günahları işlemek, imansızlıktan değil; hislerin, heveslerin ve kuruntuların üstün gelmesinden, aklın ve kalbin mağlûp olmasından kaynaklanır.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Daha önceki işaretlerden anlaşıldığı gibi, fenalığın ve heveslerin yolu tahrip etmek olduğu için gayet kolaydır. İnsî ve cinnî şeytanlar, insanı hemen o yola sevk eder. Bekâ âleminin sinek kanadı kadar bir nuru, ebedî olduğu için -hadisin kesin hükmüyle- bir insanın ömrü boyunca dünyadan aldığı lezzete ve nimetlere karşılık geldiği halde, bazı zavallı insanların bu fâni dünyanın bir sinek kanadı kadar lezzetini bâki âlemin lezzetlerine tercih edip şeytanın peşinden gitmesi çok hayret vericidir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İşte bu sırdan dolayı Kur'an-ı Hakîm, müminleri çok tekrar ve ısrarla, tehdit ve teşviklerle günahtan sakınmaya ve hayra davet ediyor.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bir zaman Kur'an-ı Hakîm'in bu tekrar tekrar şiddetli irşadı bana şöyle bir fikir verdi: Bu kadar devamlı ihtar ve ikazlar, müminleri iradesiz ve hakikatsiz gösteriyor. Onlara, insanın şerefine yakışmayacak bir vaziyet atfediyor. Çünkü bir memurun itaati için âmirinden aldığı bir tek emir kâfiyken aynı emri on defa alırsa o memur cidden gücenir. 'Beni itham ediyorsun, ben hain değilim' der. Halbuki Kur'an-ı Hakîm en halis müminlere ısrarla, tekrar tekrar aynı şeyleri emrediyor.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bu fikir zihnimi kurcaladığı zaman iki-üç sadık arkadaşım vardı. Onları insan kılığındaki şeytanların hilelerine aldanmamaları için çok ihtar ve ikaz ediyordum. "Bizi itham altında bırakıyorsun." diye gücenmiyorlardı. Fakat ben içimden diyordum ki: "Bu devamlı ihtarlarımla onları gücendiriyorum, sadakatsizlikle ve iradesizlikle itham ediyorum."</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sonra birden, önceki işaretlerde izah ve ispat edilen hakikat açığa çıktı. O zaman bu hakikat sayesinde Kur'an-ı Hakîm'in o ısrar ve tekrarları tamamen halin gereğine uygun, yerinde, israfsız, hikmetli bir şekilde ve itham etmeden yaptığını, bunun hikmetin ve belâgatin ta kendisi olduğunu bildim. Ve o sadık arkadaşlarımın bana gücenmemelerinin sırrını anladım. Bu hakikatin özeti:</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Şeytanlar insanı tahribe sevk ettiği için az bir amel ile çok şer işlenir. Bu yüzden hak ve hidayet yolunda gidenler, çok tedbire, şiddetli sakınmaya, tekrar tekrar ihtara ve çok yardıma muhtaçtır. Bu sebeple, Cenâb-ı Hak o tekrarlar içinde bin bir ismiyle müminlere yardımını takdim ediyor ve merhamet elini binlerce şekilde uzatıyor. İnsanın şerefini lekelemiyor, onu koruyor; kıymetini azaltmıyor, onu küçük düşürmüyor; aksine, şeytanın şerrini büyük gösteriyor.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İşte, ey hak ve hidayet yolundakiler! Însî ve cinnî şeytanların bu bahsedilen hilelerinden kurtulmanın çarersi: Ehl-i Sünnet ve Cemaat olan hak mezhebini karargâh yapmak, Kur'an-ı Mucizü'l-Beyan'ın kesin hükmünlerinin sağlam kalesine girmek, sünnet-i seniyyeyi rehber edinmektir. Bunları yap ki, selamete eresin.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Kaynak: Kısmen kelimelerin tercüme edildiği Lemalar kitabından alınmıştır.</strong></span></span></em></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ahmet.1, post: 521775, member: 1040028"] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]YEDİNCİ İŞARET[/B] [B]Soru:[/B] Mutelize imamları, şerrin yaratılmasını şer kabul ettikeri için küfür ve dalâletin yaratılışını Allah'a atfetmiyorlar. Güya böyle yaparak Allah'ı takdis ediyorlar. "İnsan kendi fiillerinin yaratıcısıdır." diyerek sapkınlığa düşüyorlar. Hem diyorlarki, "Büyük günahlardan birini işleyen müminin imanı gider. Çünkü Cenâb-ı Hakk'a inanmak ve cehennemi tasdik etmek, öyle bir günahı işlemekle bağdaşmaz. Dünyada çok az bir hapis cezası korkusuyla kendini kanun dışı işlerden koruyan insan, ebedî cehennem azabını ve Hâlık'ın gazabını ciddiye almaz bir tavırla büyük günahları işlerse bu, elbette imansızlığa delildir." [B]Birinci şıkkın cevabı:[/B] Kader Risalesi'nde izah edildiği gibi, şerrin yaratılışı değil, işlenmesi şerdir. Çünkü yaratma ve icat bütün neticelere bakar. Bir şerrin varlığı, çok hayırlı neticelerin kapısını açabildiği için o şerrin yaratılışı, neticeleri itibarıyla hayır olur, hayır hükmüne geçer. Mesela ateşin yüzlerce hayırlı neticesi var; bazı insanlar iradelerini kötüye kullanıp ateşi kendileri için şer kılsalar, "Ateşin yaratılması şerdir." diyemezler. Aynen öyle de, şeytanların yaratılışının insanın manevî yükselişi gibi çok hikmetli neticeleri olduğu halde insan, iradesini yanlış yolda, kötüye kullanıp şeytanlara mağlup düştüğünde, "Şeytanın yaratılmış olması şerdir." diyemez. Çünkü o, bunu kendi davranışlarıyla kendisi için şer kılmıştır. Evet, bir şeyi elde etmek için gayret göstermek basit bir temas gibi olduğundan, şerden ortaya çıkan hususi neticenin sebebidir; o şerri işlemek, şer olur. Fakat şerrin yaratılışı, bütün neticelere baktığı için şer değil, hayırdır. İşte Mutezile mezhebindekiler bu sırrı anlamadıkları için "Şerrin yaratılması şerdir, çirkin bir şeyinn yaratılması çirkindir." diyerek Cenâb-ı Hakk'ı takdis etmek gayesiyle şerrin yaratılışını O'ne vermemiş, sapkınlığa düşmüşler.[/SIZE][/FONT][/I] [SIZE=5][COLOR="#B22222"][FONT=Arial]ﻭَ ﺑِﺎﻟْﻘَﺪَﺭِ ﺧَﻴْﺮِﻩِ ﻭَ ﺷَﺮِّﻩِ[/FONT][/COLOR][/SIZE] [U][FONT=Arial][SIZE=2]Başa gelen ister hayır ister şer olsun, kadere her yönüyle inanmak.)[/SIZE][/FONT][/U] [I][FONT=Arial][SIZE=3]şeklindeki iman esasını kendilerine göre yorumlamışlar. [B]İkinci şık:[/B] "Büyük günahları işleyen, nasıl mümin kalabilir?" sorusuna cevap: Birincisi, daha önceki işaretlerde Mutezile'nin hatası açıkça anlaşıldığı için tekrara gerek yoktur. İkinci olarak, insanın nefsi, peşin ve hazır bir dirhem lezzeti, daha sonra kendisine verilecek ama önceden göremediği bir batman lezzete tercih eder. İleride çekeceği bir senelik azaptan çok, hemen yiyeceği bir tokattan çekinir. Hem insanda hissiyat baskın olursa aklın ölçülerini dinlemez. Hevesleri ve kuruntuları ona hükmeder. Çok az, kıymetsiz, peşin bir lezzeti ilerideki gayet büyük bir mükâfata tercih eder. Gelecekteki büyük bir azaptan değil, o andaki az bir sıkıntıdan çekinir. Çünkü kuruntuları, hevesleri ve hisleri ileriyi göremiyor, belki onu inkâr ediyor. Nefis de bunlara yardım ederse imanın makamı olan kalb ve akıl susar, yenilir. Şu halde büyük günahları işlemek, imansızlıktan değil; hislerin, heveslerin ve kuruntuların üstün gelmesinden, aklın ve kalbin mağlûp olmasından kaynaklanır. Daha önceki işaretlerden anlaşıldığı gibi, fenalığın ve heveslerin yolu tahrip etmek olduğu için gayet kolaydır. İnsî ve cinnî şeytanlar, insanı hemen o yola sevk eder. Bekâ âleminin sinek kanadı kadar bir nuru, ebedî olduğu için -hadisin kesin hükmüyle- bir insanın ömrü boyunca dünyadan aldığı lezzete ve nimetlere karşılık geldiği halde, bazı zavallı insanların bu fâni dünyanın bir sinek kanadı kadar lezzetini bâki âlemin lezzetlerine tercih edip şeytanın peşinden gitmesi çok hayret vericidir. İşte bu sırdan dolayı Kur'an-ı Hakîm, müminleri çok tekrar ve ısrarla, tehdit ve teşviklerle günahtan sakınmaya ve hayra davet ediyor. Bir zaman Kur'an-ı Hakîm'in bu tekrar tekrar şiddetli irşadı bana şöyle bir fikir verdi: Bu kadar devamlı ihtar ve ikazlar, müminleri iradesiz ve hakikatsiz gösteriyor. Onlara, insanın şerefine yakışmayacak bir vaziyet atfediyor. Çünkü bir memurun itaati için âmirinden aldığı bir tek emir kâfiyken aynı emri on defa alırsa o memur cidden gücenir. 'Beni itham ediyorsun, ben hain değilim' der. Halbuki Kur'an-ı Hakîm en halis müminlere ısrarla, tekrar tekrar aynı şeyleri emrediyor. Bu fikir zihnimi kurcaladığı zaman iki-üç sadık arkadaşım vardı. Onları insan kılığındaki şeytanların hilelerine aldanmamaları için çok ihtar ve ikaz ediyordum. "Bizi itham altında bırakıyorsun." diye gücenmiyorlardı. Fakat ben içimden diyordum ki: "Bu devamlı ihtarlarımla onları gücendiriyorum, sadakatsizlikle ve iradesizlikle itham ediyorum." Sonra birden, önceki işaretlerde izah ve ispat edilen hakikat açığa çıktı. O zaman bu hakikat sayesinde Kur'an-ı Hakîm'in o ısrar ve tekrarları tamamen halin gereğine uygun, yerinde, israfsız, hikmetli bir şekilde ve itham etmeden yaptığını, bunun hikmetin ve belâgatin ta kendisi olduğunu bildim. Ve o sadık arkadaşlarımın bana gücenmemelerinin sırrını anladım. Bu hakikatin özeti: Şeytanlar insanı tahribe sevk ettiği için az bir amel ile çok şer işlenir. Bu yüzden hak ve hidayet yolunda gidenler, çok tedbire, şiddetli sakınmaya, tekrar tekrar ihtara ve çok yardıma muhtaçtır. Bu sebeple, Cenâb-ı Hak o tekrarlar içinde bin bir ismiyle müminlere yardımını takdim ediyor ve merhamet elini binlerce şekilde uzatıyor. İnsanın şerefini lekelemiyor, onu koruyor; kıymetini azaltmıyor, onu küçük düşürmüyor; aksine, şeytanın şerrini büyük gösteriyor. İşte, ey hak ve hidayet yolundakiler! Însî ve cinnî şeytanların bu bahsedilen hilelerinden kurtulmanın çarersi: Ehl-i Sünnet ve Cemaat olan hak mezhebini karargâh yapmak, Kur'an-ı Mucizü'l-Beyan'ın kesin hükmünlerinin sağlam kalesine girmek, sünnet-i seniyyeyi rehber edinmektir. Bunları yap ki, selamete eresin. [B]Kaynak: Kısmen kelimelerin tercüme edildiği Lemalar kitabından alınmıştır.[/B][/SIZE][/FONT][/I] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
Şeytandan Allah'a Sığınmanın Hikmeti
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst