GÖMLEĞİMDE ARKAMDAN YIRTILDI
Tamda sınav arifesinde. Nasıl ki Yusuf gömleğini çıkarmadıysa,benim gömleğim de örtümdür. Tesettürümdür. Şimdi anladım. Ben bu kıssaya muhtaçmışım. Bu kıssa beni diriltti. İşimi kolaylaştırdı.
Sararıp dökülmeye başlayan yapraklara, gökyüzündeki kara kara yağmur bulutlara, âdeta insanın yüreğine ürperti veren, tüm güzelliklerin üzerine çökmüş olan sisli havaya camdan bakarken, sevinçle hüznü bir arada yaşıyordu Zeynep.
Onu tanıyan arkadaşları Çağın Zeynep i lâkabını takmışlardı. Ortaokulu, liseyi dışarıdan vermiş, nihayet üniversite kapısına dayanmıştı. Bu arada lâkabına yakışır bir şekilde bir gazetenin köşesinde yazdığı Kur an merkezli, vahyi esas alan, hikâyeyi araç olarak kullanıp kaleme aldığı yazılarından dolayı birçok kimse onu tanır, takdir ederdi. Çevresinde gördüğü aykırılıkları vahiy süzgecinden geçirip kaleme alır, insanların önüne, sıkılmayacakları bir tarzda koyardı. O insanları motive etmeye çalışırken, kendi hikâyesinin başlayacağından habersizdi. Ertesi gün sınavı vardı; ama o, sınavdan çok, sınava alınıp alınmayacağı endişesini taşıyordu. Devamlı dua ediyordu. Rabbine sığınıyor, O ndan yardım bekliyordu. Tüm bu duygular benliğini kuşattığı bir anda acı acı çalan kapının zil sesiyle irkildi. Gelen en yakın arkadaşı, sırdaşı, aynı düşünceleri paylaştığı onun için canı cananı Hatice ydi.
Selâmünaleyküm. Zeynep im nasılsın?
Aleykümselâm. Hamdolsun Hatice. Hoş geldin, buyur içeriye.
Beraberce içeri girip karşılıklı oturur oturmaz, Zeynep hararetle atıldı söze;
Tam da ifadesi mümkün olmayan düşünceler içerisindeyken geldin, çok iyi oldu. Seni gördüğüme o kadar çok sevindim ki, anlatamam.
Hatice Zeynep in heyecanını, telâşını sezmişti.
Hayırdır. Sınav stresi erken başlamış olmalı.
Keşke öyle olsa. Bu sınav benim ve benim gibi düşünenler için gerçekten bir dönüm noktası olacak gibi.
Hatice, arkadaşının endişesini anlamış, onu rahatlamak istercesine müşfik bir şekilde karşılık verdi:
Zeynep, endişelenmene gerek yok. Biz duruşumuzu muhafaza edelim yeter ki. Sana uğramamdaki sebep, hem seni görmek, hem de akşam okuduğum âyetlerin düşünce dünyamda estirdiği fırtınalar
Gece, okuduğum sûrenin etkisinden olacak bir türlü uyuyamadım. Belki de çoğu defa gözümüzün önünde olan, okuduğumuz bu âyetler zinciri beni âdeta tekrar diriltti.
Hatice arkadaşım sen ne diyorsun? Seni dirilten bu âyetler nedir, hangi sûre bu?
Zeynep im, Yusuf sûresi. Yusuf Aleyhisselâm ın kıssasını bilirsin. Yusuf Peygamber le vezirin eşi Züleyha nın arasında geçen söz ve eylem aşamalarını hatırlar mısın? Hani Yusuf oldukça yakışıklı bir gençti. Öyle ki, Züleyha yı Yusuf u beğenmesinden dolayı eleştiren ve bunun için de saraya davet edilerek karşılarına çıkan Yusuf a bakan hanımlar, onu görünce parmaklarını kestiler. Bu, Yusuf tan murad almak isteyen Züleyha. Niyetini Yusuf a açtığında, neredeyse kaybedenlerden olacaktı, Rabbinin bürhanı sayesinde Yusuf teveccüh etmedi. Kaçmaya çalışan Yusuf a, arkadan müdahale edip çekmeye çalışırken, Yusuf un gömleğini arkadan yırtar Züleyha. Muradına eremeyen Züleyha, bu sefer de iftira atar Yusuf a. Şahitler dinlenir ve karar çıkar:
Şayet Yusuf un gömleği önden yırtılmışsa, suçlu olan Yusuf tur. Yok, eğer arkadan yırtılmışsa, suçlu olan Züleyha dır.
Yusuf lehinde karar çıkar ve Züleyha suçlu bulunur. İşte Zeynep, kıssa kısaca bu şekilde gelişir.
Evet, Hatice kıssayı bu hâliyle biliyorum ben de.
Zeynep, bu âyetleri okuyunca bir an kendimi sahâbenin yerine koydum. Her ikimiz de aynı âyetlerle muhatabız. Onlar ve biz. Aynı menbaadan kana kana içmeye çalışan bizler. Neden aynı tavırları sergileyemiyoruz? Vahyin onlarda bıraktığı etki ile bizim üzerimizde bıraktığı etki neden aynı olmaz? Neden fark eder ki?
Hatice haklısın. Bu bizim en önemli hastalığımız. Belki de bizler yaşantımızda vahyi konuşturacak iken, vahyin karşısında konuşmuşuz. Durumumuzu, konumumuzu, her şeyimizi ifade etmek için, meşrulaştırmak adına vahye gitmişiz. Her şeyimizi ona onaylattırmışız. Yürüyen Kur an olan bir Peygamber gerçeği ortada iken vahyi hayata taşıyamamışız. Hep birtakım endişeler kuşatmış bizleri. Ben lik duygularımızı aşıp da Biz diyememişiz ki hiç. Biz demenin hazzını tadamamışız.
Evet, kardeşim katılıyorum tüm dediklerine. Ama bu Yusuf sûresi beni çok düşündürdü. Gömleğin yırtılmasındaki anlam nedir? Gömlek önden veya arkadan yırtılmış olsa, ne ifade eder ki? Derken sonra çözdüm. İşte o an sahâbîlerle aynı frekansı yakaladığımı hissettim. Her şey Yusuf ile Züleyha da saklı. Yusuf Züleyha ya meyletmedi, yönelmedi. Yüzünü muvahhid olarak Rabbine çevirdi. Züleyha dan kaçtı, ondan Rabbine hicret etti. Züleyha nın muradından çok, Rabbinin muradına koştu. Acaba bugün vahyi yaşantıya hâkim kılma yönündeki engeller nelerdir? Bunlar bizim için birer Züleyha değil midir? Bize Allah ve Resûl ünden daha sevgili gelen Züleyha larımız nelerdir?
Tamda sınav arifesinde. Nasıl ki Yusuf gömleğini çıkarmadıysa,benim gömleğim de örtümdür. Tesettürümdür. Şimdi anladım. Ben bu kıssaya muhtaçmışım. Bu kıssa beni diriltti. İşimi kolaylaştırdı.
Sararıp dökülmeye başlayan yapraklara, gökyüzündeki kara kara yağmur bulutlara, âdeta insanın yüreğine ürperti veren, tüm güzelliklerin üzerine çökmüş olan sisli havaya camdan bakarken, sevinçle hüznü bir arada yaşıyordu Zeynep.
Onu tanıyan arkadaşları Çağın Zeynep i lâkabını takmışlardı. Ortaokulu, liseyi dışarıdan vermiş, nihayet üniversite kapısına dayanmıştı. Bu arada lâkabına yakışır bir şekilde bir gazetenin köşesinde yazdığı Kur an merkezli, vahyi esas alan, hikâyeyi araç olarak kullanıp kaleme aldığı yazılarından dolayı birçok kimse onu tanır, takdir ederdi. Çevresinde gördüğü aykırılıkları vahiy süzgecinden geçirip kaleme alır, insanların önüne, sıkılmayacakları bir tarzda koyardı. O insanları motive etmeye çalışırken, kendi hikâyesinin başlayacağından habersizdi. Ertesi gün sınavı vardı; ama o, sınavdan çok, sınava alınıp alınmayacağı endişesini taşıyordu. Devamlı dua ediyordu. Rabbine sığınıyor, O ndan yardım bekliyordu. Tüm bu duygular benliğini kuşattığı bir anda acı acı çalan kapının zil sesiyle irkildi. Gelen en yakın arkadaşı, sırdaşı, aynı düşünceleri paylaştığı onun için canı cananı Hatice ydi.
Selâmünaleyküm. Zeynep im nasılsın?
Aleykümselâm. Hamdolsun Hatice. Hoş geldin, buyur içeriye.
Beraberce içeri girip karşılıklı oturur oturmaz, Zeynep hararetle atıldı söze;
Tam da ifadesi mümkün olmayan düşünceler içerisindeyken geldin, çok iyi oldu. Seni gördüğüme o kadar çok sevindim ki, anlatamam.
Hatice Zeynep in heyecanını, telâşını sezmişti.
Hayırdır. Sınav stresi erken başlamış olmalı.
Keşke öyle olsa. Bu sınav benim ve benim gibi düşünenler için gerçekten bir dönüm noktası olacak gibi.
Hatice, arkadaşının endişesini anlamış, onu rahatlamak istercesine müşfik bir şekilde karşılık verdi:
Zeynep, endişelenmene gerek yok. Biz duruşumuzu muhafaza edelim yeter ki. Sana uğramamdaki sebep, hem seni görmek, hem de akşam okuduğum âyetlerin düşünce dünyamda estirdiği fırtınalar
Gece, okuduğum sûrenin etkisinden olacak bir türlü uyuyamadım. Belki de çoğu defa gözümüzün önünde olan, okuduğumuz bu âyetler zinciri beni âdeta tekrar diriltti.
Hatice arkadaşım sen ne diyorsun? Seni dirilten bu âyetler nedir, hangi sûre bu?
Zeynep im, Yusuf sûresi. Yusuf Aleyhisselâm ın kıssasını bilirsin. Yusuf Peygamber le vezirin eşi Züleyha nın arasında geçen söz ve eylem aşamalarını hatırlar mısın? Hani Yusuf oldukça yakışıklı bir gençti. Öyle ki, Züleyha yı Yusuf u beğenmesinden dolayı eleştiren ve bunun için de saraya davet edilerek karşılarına çıkan Yusuf a bakan hanımlar, onu görünce parmaklarını kestiler. Bu, Yusuf tan murad almak isteyen Züleyha. Niyetini Yusuf a açtığında, neredeyse kaybedenlerden olacaktı, Rabbinin bürhanı sayesinde Yusuf teveccüh etmedi. Kaçmaya çalışan Yusuf a, arkadan müdahale edip çekmeye çalışırken, Yusuf un gömleğini arkadan yırtar Züleyha. Muradına eremeyen Züleyha, bu sefer de iftira atar Yusuf a. Şahitler dinlenir ve karar çıkar:
Şayet Yusuf un gömleği önden yırtılmışsa, suçlu olan Yusuf tur. Yok, eğer arkadan yırtılmışsa, suçlu olan Züleyha dır.
Yusuf lehinde karar çıkar ve Züleyha suçlu bulunur. İşte Zeynep, kıssa kısaca bu şekilde gelişir.
Evet, Hatice kıssayı bu hâliyle biliyorum ben de.
Zeynep, bu âyetleri okuyunca bir an kendimi sahâbenin yerine koydum. Her ikimiz de aynı âyetlerle muhatabız. Onlar ve biz. Aynı menbaadan kana kana içmeye çalışan bizler. Neden aynı tavırları sergileyemiyoruz? Vahyin onlarda bıraktığı etki ile bizim üzerimizde bıraktığı etki neden aynı olmaz? Neden fark eder ki?
Hatice haklısın. Bu bizim en önemli hastalığımız. Belki de bizler yaşantımızda vahyi konuşturacak iken, vahyin karşısında konuşmuşuz. Durumumuzu, konumumuzu, her şeyimizi ifade etmek için, meşrulaştırmak adına vahye gitmişiz. Her şeyimizi ona onaylattırmışız. Yürüyen Kur an olan bir Peygamber gerçeği ortada iken vahyi hayata taşıyamamışız. Hep birtakım endişeler kuşatmış bizleri. Ben lik duygularımızı aşıp da Biz diyememişiz ki hiç. Biz demenin hazzını tadamamışız.
Evet, kardeşim katılıyorum tüm dediklerine. Ama bu Yusuf sûresi beni çok düşündürdü. Gömleğin yırtılmasındaki anlam nedir? Gömlek önden veya arkadan yırtılmış olsa, ne ifade eder ki? Derken sonra çözdüm. İşte o an sahâbîlerle aynı frekansı yakaladığımı hissettim. Her şey Yusuf ile Züleyha da saklı. Yusuf Züleyha ya meyletmedi, yönelmedi. Yüzünü muvahhid olarak Rabbine çevirdi. Züleyha dan kaçtı, ondan Rabbine hicret etti. Züleyha nın muradından çok, Rabbinin muradına koştu. Acaba bugün vahyi yaşantıya hâkim kılma yönündeki engeller nelerdir? Bunlar bizim için birer Züleyha değil midir? Bize Allah ve Resûl ünden daha sevgili gelen Züleyha larımız nelerdir?