kenz-i mahfi
Sorumlu
Orijinal metin: İmanda ne kadar büyük bir saadet ve ni’met ve ne kadar büyük bir lezzet ve rahat bulunduğunu anlamak istersen; şu temsilî hikayeciğe bak, dinle:
Sadeleştirilmiş metin: İmanda ne kadar büyük bir saadet ve nimet, ne kadar büyük bir lezzet ve rahatlık bulunduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikayeciğe bak, dinle:
Burada yapılan sadeleştirmede her ne kadar mana değişmemişse de lüzumsuz ekleme ve çıkarma yapılmıştır. Yani yapılan ekleme ve çıkarma mananın anlaşılmasına yardımcı değildir. Orijinal metindeki 2. “ve” bağlacı atılmış ve “rahat” kelimesi “rahatlık” olarak sadeleştirilmiştir. Halbuki buna hiç ihtiyaç yoktur. Zaten bu cümlede anlaşılmayan tek bir kelime yoktur.
Orijinal metin: Bir vakit iki adam, hem keyif, hem ticaret için seyahate giderler.
Sadeleştirilmiş metin: Bir vakit iki adam, hem keyif hem de ticaret için seyahate çıkarlar.
Orijinal metindeki mana bozulmasa da lüzumsuz yere “dahi” manasına gelen “de” bağlacı eklenmiştir. Cümlenin sonundaki “giderler” kelimesi “çıkarlar” olarak sadeleştirilmiştir. Görünüşte bu iki kelime arasında pek fark olmasa da metnin bütünlüğüne baktığımızda bir sonraki cümle ile bağlantısından dolayı tahrifat olduğunu göreceğiz.
Orijinal metin: Biri hodbîn, tali’siz bir tarafa; diğeri Hudâbîn, bahtiyar diğer tarafa sülûk eder, giderler.
Sadeleştirilmiş metin: Bunlardan kendini beğenmiş ve talihsiz olan bir tarafa; hakkı, hakikati tanıyan ve bahtiyar olansa diğer tarafa gider.
Buradan itibaren sadeleştirme maskesi altında Yahudi zihniyeti olan tahrifleştirmenin dozunun arttığını göreceğiz.
“Hudâbîn” kelimesi “hakkı, hakikati tanıyan” olarak sadeleştirilmiştir ki bu manayı tamamen değiştirmiştir. Çünkü orijinal metindeki kelimenin büyük harfle başlaması gösteriyor ki burada kastedilen şey “Cenab-ı Hakk’ı tanıyan” yani ona iman eden şeklinde olmalıydı. Tahrifatın ne denli şiddetli ve bizce kasti olduğu anlaşılmaktadır.
Burada lüzumsuz eklemeler yapılmıştır. “Süluk eder” ifadesi kaldırılmış yani lüzumsuz görülmüştür!!! Orijinal metinde “süluk eder” ifadesinin karşılığı bir sonraki kelime ile verildiğinden sadeleştirenler kendi yaptıkları hatayı örtmek için mecburen “süluk eder” ifadesini kaldırmışlardır. Hem “süluk eder” ifadesi aynı manaya gelen bir önceki cümlenin fiili ile bir sonraki cümlenin fiili arasında kalmakla zaten manası anlaşılmaktadır. Bir önceki cümlede işaret edilen husus budur.
Sadeleştirilmiş metin: İmanda ne kadar büyük bir saadet ve nimet, ne kadar büyük bir lezzet ve rahatlık bulunduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikayeciğe bak, dinle:
Burada yapılan sadeleştirmede her ne kadar mana değişmemişse de lüzumsuz ekleme ve çıkarma yapılmıştır. Yani yapılan ekleme ve çıkarma mananın anlaşılmasına yardımcı değildir. Orijinal metindeki 2. “ve” bağlacı atılmış ve “rahat” kelimesi “rahatlık” olarak sadeleştirilmiştir. Halbuki buna hiç ihtiyaç yoktur. Zaten bu cümlede anlaşılmayan tek bir kelime yoktur.
Orijinal metin: Bir vakit iki adam, hem keyif, hem ticaret için seyahate giderler.
Sadeleştirilmiş metin: Bir vakit iki adam, hem keyif hem de ticaret için seyahate çıkarlar.
Orijinal metindeki mana bozulmasa da lüzumsuz yere “dahi” manasına gelen “de” bağlacı eklenmiştir. Cümlenin sonundaki “giderler” kelimesi “çıkarlar” olarak sadeleştirilmiştir. Görünüşte bu iki kelime arasında pek fark olmasa da metnin bütünlüğüne baktığımızda bir sonraki cümle ile bağlantısından dolayı tahrifat olduğunu göreceğiz.
Orijinal metin: Biri hodbîn, tali’siz bir tarafa; diğeri Hudâbîn, bahtiyar diğer tarafa sülûk eder, giderler.
Sadeleştirilmiş metin: Bunlardan kendini beğenmiş ve talihsiz olan bir tarafa; hakkı, hakikati tanıyan ve bahtiyar olansa diğer tarafa gider.
Buradan itibaren sadeleştirme maskesi altında Yahudi zihniyeti olan tahrifleştirmenin dozunun arttığını göreceğiz.
“Hudâbîn” kelimesi “hakkı, hakikati tanıyan” olarak sadeleştirilmiştir ki bu manayı tamamen değiştirmiştir. Çünkü orijinal metindeki kelimenin büyük harfle başlaması gösteriyor ki burada kastedilen şey “Cenab-ı Hakk’ı tanıyan” yani ona iman eden şeklinde olmalıydı. Tahrifatın ne denli şiddetli ve bizce kasti olduğu anlaşılmaktadır.
Burada lüzumsuz eklemeler yapılmıştır. “Süluk eder” ifadesi kaldırılmış yani lüzumsuz görülmüştür!!! Orijinal metinde “süluk eder” ifadesinin karşılığı bir sonraki kelime ile verildiğinden sadeleştirenler kendi yaptıkları hatayı örtmek için mecburen “süluk eder” ifadesini kaldırmışlardır. Hem “süluk eder” ifadesi aynı manaya gelen bir önceki cümlenin fiili ile bir sonraki cümlenin fiili arasında kalmakla zaten manası anlaşılmaktadır. Bir önceki cümlede işaret edilen husus budur.