Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Risale-i Nurlar'ın Âyet ve Hadîs Meâlleri
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ahmet.1" data-source="post: 586314" data-attributes="member: 1040028"><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'arial'"><span style="color: #a52a2a"><span style="font-size: 18px">ﺍَﻟْﻤَﺮْﺗَﺒَﺔُ ﺍﻟْﺨَﺎﻣِﺴَﺔُ</span></span></span></span><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><span style="color: #a52a2a"><span style="font-size: 18px"></span></span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><span style="color: #a52a2a"><span style="font-size: 18px"></span></span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><span style="color: #a52a2a"><span style="font-size: 18px"><span style="font-family: 'arial'">ﺍَﻟﻠَّﻪ*ُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ ﺍِﺫْ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺨَﻠﺎَّﻕُ ﺍﻟْﻘَﺪِﻳﺮُ ﺍﻟْﻤُﺼَﻮِّﺭُ ﺍﻟْﺒَﺼِﻴﺮُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻫَﺬِﻩِ ﺍْﻟﺎَﺟْﺮَﺍﻡُ ﺍﻟْﻌُﻠْﻮِﻳَّﺔُ ﻭَ ﺍﻟْﻜَﻮَﺍﻛِﺐُ ﺍﻟﺪُّﺭِّﻳَّﺔُ ﻧَﻴِّﺮَﺍﺕُ ﺑَﺮَﺍﻫِﻴﻦِ ﺍُﻟُﻮﻫِﻴَّﺘِﻪِ ﻭَ ﻋَﻈَﻤَﺘِﻪِ ﻭَ ﺷُﻌَﺎﻋَﺎﺕُ ﺷَﻮَﺍﻫِﺪِ ﺭُﺑُﻮﺑِﻴَّﺘِﻪِ ﻭَ ﻋِﺰَّﺗِﻪِ ﺗَﺸْﻬَﺪُ ﻭَ ﺗُﻨَﺎﺩِﻯ ﻋَﻠَﻰ ﺷَﻌْﺸَﻌَﺔِ ﺳَﻠْﻄَﻨَﺔِ ﺭُﺑُﻮﺑِﻴَّﺘِﻪِ ﻭَ ﺗُﻨَﺎﺩِﻯ ﻋَﻠَﻰ ﻭُﺳْﻌَﺔِ ﺣُﻜْﻤِﻪِ ﻭَ ﺣِﻜْﻤَﺘِﻪِ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﺣِﺸْﻤَﺔِ ﻋَﻈَﻤَﺔِ ﻗُﺪْﺭَﺗِﻪِ ﻓَﺎﺳْﺘَﻤِﻊْ ﺍِﻟَﻰ ﺍَﻳَﺔِ ﴿ﺍَﻓَﻠَﻢْ ﻳَﻨْﻈُﺮُﻭﺍ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﺎﺀِ ﻓَﻮْﻗَﻬُﻢْ ﻛَﻴْﻒَ ﺑَﻨَﻴْﻨَﺎﻫَﺎ ﻭَ ﺯَﻳَّﻨَّﺎﻫَﺎ﴾ ﺍﻟﺦ.. ﺛُﻢَّ ﺍﻧْﻈُﺮْ ﺍِﻟَﻰ ﻭَﺟْﻪِ ﺍﻟﺴَّﻤَﺎﺀِ ﻛَﻴْﻒَ ﺗَﺮَﻯ ﺳُﻜُﻮﺗًﺎ ﻓِﻰ ﺳُﻜُﻮﻧَﺔٍ ﺣَﺮَﻛَﺔً ﻓِﻰ ﺣِﻜْﻤَﺔٍ ﺗَﻠَﺌْﻠﺄً ﻓِﻰ ﺣِﺸْﻤَﺔٍ ﺗَﺒَﺴُّﻤًﺎ ﻓِﻰ ﺯِﻳﻨَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺍِﻧْﺘِﻈَﺎﻡِ ﺍﻟْﺨِﻠْﻘَﺔِ ﻣَﻊَ ﺍِﺗِّﺰَﺍﻥِ ﺍﻟﺼَّﻨْﻌَﺔِ ﺗَﺸَﻌْﺸُﻊُ ﺳِﺮَﺍﺟِﻬَﺎ ﻟِﺘَﺒْﺪِﻳﻞِ ﺍﻟْﻤَﻮَﺍﺳِﻢِ ﺗَﻬَﻠْﻬُﻞُ ﻣِﺼْﺒَﺎﺣِﻬَﺎ ﻟِﺘَﻨْﻮِﻳﺮِ ﺍﻟْﻤَﻌَﺎﻟِﻢِ ﺗَﻠَﺌْﻠﺄُ ﻧُﺠُﻮﻣِﻬَﺎ ﻟِﺘَﺰْﻳِﻴﻦِ ﺍﻟْﻌَﻮَﺍﻟِﻢِ ﺗُﻌْﻠِﻦُ ِﻟﺎَﻫْﻞِ ﺍﻟﻨُّﻬَﻰ ﺳَﻠْﻄَﻨَﺔً ﺑِﻠﺎَ ﺍِﻧْﺘِﻬَﺎﺀٍ ﻟِﺘَﺪْﺑِﻴﺮِ ﻫَﺬَﺍ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻢِ ٭ ...</span></span></span><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Beşinci Mertebe</span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Allâh en büyüktür. Zîrâ o öyle Hallâk, Kadîr, Musavvir, Basîrdir ki, şu ecrâm-ı ulviye ve inci gibi yıldızlar O'nun ulûhiyet ve azametinin bürhânlarının birer nûru ve rubûbiyet ve izzetinin şâhidlerinin birer şuâıdır. Saltanat-ı rubûbiyetinin şa'şaası üzerine şâhidlik eder ve nidâ eder. Hakimiyet ve hikmetinin vüs'atini ve azamet-i kudretinin haşmetini nidâ eder. </span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Şimdi âyet-i kerîmeye kulak ver: "Üstlerindeki göğe hiç bakmadılar mı ki, onu nasıl binâ etmişiz ve onu süslemişiz?" (Kâf Sûresi, 50:6). </span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Sonra semânın yüzüne bak ki, nasıl bir sükûnet içinde bir sükût, bir hikmet içinde bir hareket, bir haşmet içinde bir parlaklık, bir zînet içinde bir tebessümü, intizâm-ı hilkat ve ittizân-ı san'atla berâber göreceksin.</span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Mevsimlerin tebdîli için lambasının parlaması, meâlimin tenvîri için kandîlinin tehelhülü, âlemlerin süslendirilmesi için yıldızların parlaması, bu âlemin tedbîri için nihâyetsiz bir saltanatın olduğunu ehl-i fikre i'lân eder. </span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">İşte bu Hallâk-ı Kadîr her şeyi hakkıyla bilendir. Her şeye şâmil bir irâde ile irâde eder. Dilediği olur, dilemediği olmaz. Mutlak ve muhît ve zâtî kudretiyle O, her şeye kadîrdir. Bu gündeki şu güneşin ziyâsız ve harâretsiz vücûdu mümkün olmadığı ve tasavvur edilmediği gibi, aynen öyle de semâvâtı, ilm-i muhîtsiz ve kudret-i mutlakasız yaratan bir ilâhın vücûdu mümkün olmaz ve tasavvur edilmez. Demek o, bizzarûre, muhît ve zât için lâzım-ı zâtî olan bir ilimle her şeyi hakkıyla bilendir. Bu ilmin her şeye taalluku lâzımdır. Huzûr ve şühûd ve nüfûz ve nûrânî ihâta sırrıyla hiçbir şeyin ondan ayrılması mümkün olmaz. </span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Mevcûdâtın hepsinde müşâhede edilen ölçülü intizâmlar, intizâmlı ittizânât, umûmî hikmetler, inâyât-ı tâmme, muntazam kaderler, müsmir kazâlar, muayyen eceller, mukannen rızıklar, müfennen itkânât, müzeyyen ihtimâmât, imtiyâz ve ittizân ve intizâm ve itkânın gâyet kemâli ve mutlak sühûlet, Allâmü'l-Guyûbun ilminin her şeyi ihâtasına şâhiddirler. "(Hiç) yaratan bilmez mi? Çünki o, Latîf'dir, Habîr'dir." (Mülk Sûresi, 61:14) Âyeti delâlet eder ki, bir şeydeki vücûd onu bilmeyi istilzâm eder. Ve eşyâdaki nûr-ı vücûd, ondaki nûr-ı ilmi istilzâm eder.</span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">İnsânın hüsn-i san'atının O'nun şuûruna olan delâletinin nisbeti, hilkat-i insânın O'nun ilm-i hâlıkına olan delâletinin nisbeti yanında, karanlık gecedeki yıldız böceğinin ışıkcığının, gündüzün ortasında yeryüzünde parlayan güneşin şa'şaasına olan nisbeti gibidir. </span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Hem o her şeyi hakkıyla bilen olduğu gibi, her şeyi irâde eden de O'dur. O'nun dilemesi olmadan bir şeyin tahakkuk etmesi mümkün olmaz. Hem kudret te'sîr ettiği ve ilim temyîz ettiği gibi, irâde de tahsîs eder sonra eşyânın vücûdu tahakkuk eder.</span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Sübhânehû ve Teâlâ'nın irâde ve ihtiyârının varlığına şâhidler, eşyânın keyfiyâtı ve ahvâli ve şüûnâtı adedincedir. </span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Evet hadsiz imkânât arasından ve akîm yollar arasından ve müşevveş ihtimâller arasından ve karışık sellerin elleri altında bu en dakîk ve en rakîk nizâmla mevcûdâtın tanzîmi ve sıfatlarıyla tahsîsi ve bu görülen hassâs ve cessâs mîzânla tevzîni, ve basît ve câmid şeylerden muhtelif ve muntazam zîhayât mevcûdâtın halkedilmesi -insânın bütün cihâzâtıyla nutfeden, kuşun bütün a'zâlarıyla yumurtadan, ağacın mütenevvi' a'zâlarıyla tohumdan olması gibi- her şeyin tahassus ve taayyünu o sübhânehûnun irâde ve ihtiyâr ve meşîeti ile olduğuna delâlet eder. Bir cinsten olan eşyânın ve bir nev'den olan efrâdın a'zâ-yı esâsiye de tevâfuk etmeleri, onların sâniinin vâhid ve ehad olduğuna bizzarûre delâlet ettiği gibi, muntazam alâmet-i fârikalara müştemil hikmetli teşahhusâttaki temâyüzleri de, bu sâni'-i Vâhid-i Ehad'in, dilediğini yapan ve dilediği gibi hüküm veren o Fâil-i Muhtâr ve Mürîd olduğuna öyle delâlet eder. O'nun Celâli ne yücedir. </span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Hem bu Hallâk-ı Alîm ve Mürîd, her şeyi hakkıyla bilen ve her şeyi irâde eden ve ilm-i muhît ve irâde-i şâmile ve ihtiyâr-ı tâm sâhibi olduğu gibi, zâtın lâzımı olan ve zâttan neş'et eden zâtî ve zarûrî bir kudret-i kâmileye öyle sâhibdir. Zıddının müdâhalesi muhâldir. Yoksa bi'littifâk muhâl olan iki zıddın cem'î lâzım gelir. </span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Şu kudrette merâtib de bulunmaz. Nûrâniyet, şeffâfiyet, mukâbele, muvâzene, intizâm ve imtisâl sırrıyla, sür'at ve sühûlet ve kesret-i mutlakât içindeki intizâm-ı mutlak ve ittizân-ı mutlak ve imtiyâz-ı mutlakın şehâdetiyle, imdâd-ı vâhidiyet ve yüsr-i vahdet ve tecellî-i ehadiyet sırrıyla, vücûb ve tecerrüd ve mübâyenet-i mâhiyet hikmetiyle, adem-i tekayyüd ve adem-i tehayyüz ve adem-i tecezzî sırrıyla, hâl şu ki, hiç ihtiyâc yok, eğer ona ihtiyâc olsa, avâik ve mevâniin -insânın a'sâbı ve seyyâlât-ı latîfeyi nakil için olan demir hatlar gibi- teshîlde bulunan vesîlelere inkılâb etmesi hikmetiyle, cezâlet cihetiyle zerre yıldızdan, cüz' nev'den ve küllden, cüz'î küllîden, az çoktan, küçük büyükten, insân âlemden ve tohum ağaçtan daha az olmadığı hikmetiyle, ona nisbeten zerreler ve yıldızlar, az ve çok, küçük ve büyük, cüz'î ve küllî, cüz' ve kül, insân ve âlem, tohum ve ağaç müsâvîdirler. </span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Onları kim yarattıysa, bunları da O'nun yaratması istib'âd olunmaz. Zîrâ o ihâta olunanlar küçültülmüş mektûb misâlleri gibidir. Yâhûd sağılmış ve süzülmüş noktalar gibidir. Hem ihâta eden şeyin, bizzarûre, o ihâta olunan şeyin hâlıkının kabza-i tasarrufunda olması gerekir. Tâ ki, ihâta edenin misâli, O'nun ilminin desâtiriyle o ihâta olunanlarda derc edilsin ve O'nun hikmetinin mîzânlarıyla onları ondan süzsün. İşte şu cüz'iyâtı ibrâz eden öyle bir kudrettir ki, bu külliyâtı ibrâz etmek ona zor gelmez. </span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Hem cevher-i ferd üzerine esîr zerrâtıyla yazılmış Kur'ân-ı hikmet nüshası, semâvât sahîfeleri üzerine yıldızlar ve güneşler mürekkebiyle yazılmış Kur'ân-ı azamet nüshasından cezâlet cihetiyle daha az olmadığı gibi, aynen öyle de ne bir arı ve bir karıncanın hilkati, hurmâ ağacı ve fîlin hilkatinden cezâlet cihetiyle daha azdır. Ne de çiçeğin gülünün san'atı, Zühre yıldızının parlamasının san'atından cezâlet cihetiyle daha azdır. Ve hâkezâ kıyâs et. </span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'">Hem îcâd-ı eşyâdaki kemâl-i sühûletin gâyet derecede olması, ehl-i dalâleti, akılların kendisini reddettiği, hattâ evhâmın ondan ürktüğü hurâfe muhâlâtı istilzâm eden teşekkül ile teşkîli iltibâs etmeye düşürdüğü gibi, aynen öyle de, ehl-i hak ve hakîkate, Hâlık-ı kâinâtın kudretine nisbeten seyyârâtın zerrât ile müsâvî olduğunu kat'î ve zarûrî bir şekilde isbât ettirmiştir.</span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em><span style="font-family: 'arial'"></span></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: #000000"><em></em></span></span><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'arial'"><span style="font-size: 12px"><em>O'nun celâli ne yücedir ve şânı ne büyüktür ve O'ndan başka ilâh yoktur. </em></span></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'arial'"></span></span></p><p><span style="color: #000000"><strong><span style="font-family: 'arial'">(Osmanlıca Lem'alar sh: 700, yeniyazı sh: 300)</span></strong></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ahmet.1, post: 586314, member: 1040028"] [COLOR=#000000][FONT=arial][COLOR=#a52a2a][SIZE=5]ﺍَﻟْﻤَﺮْﺗَﺒَﺔُ ﺍﻟْﺨَﺎﻣِﺴَﺔُ[/SIZE][/COLOR][/FONT][/COLOR][SIZE=3][COLOR=#000000][COLOR=#a52a2a][SIZE=5] [FONT=arial]ﺍَﻟﻠَّﻪ*ُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ ﺍِﺫْ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺨَﻠﺎَّﻕُ ﺍﻟْﻘَﺪِﻳﺮُ ﺍﻟْﻤُﺼَﻮِّﺭُ ﺍﻟْﺒَﺼِﻴﺮُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻫَﺬِﻩِ ﺍْﻟﺎَﺟْﺮَﺍﻡُ ﺍﻟْﻌُﻠْﻮِﻳَّﺔُ ﻭَ ﺍﻟْﻜَﻮَﺍﻛِﺐُ ﺍﻟﺪُّﺭِّﻳَّﺔُ ﻧَﻴِّﺮَﺍﺕُ ﺑَﺮَﺍﻫِﻴﻦِ ﺍُﻟُﻮﻫِﻴَّﺘِﻪِ ﻭَ ﻋَﻈَﻤَﺘِﻪِ ﻭَ ﺷُﻌَﺎﻋَﺎﺕُ ﺷَﻮَﺍﻫِﺪِ ﺭُﺑُﻮﺑِﻴَّﺘِﻪِ ﻭَ ﻋِﺰَّﺗِﻪِ ﺗَﺸْﻬَﺪُ ﻭَ ﺗُﻨَﺎﺩِﻯ ﻋَﻠَﻰ ﺷَﻌْﺸَﻌَﺔِ ﺳَﻠْﻄَﻨَﺔِ ﺭُﺑُﻮﺑِﻴَّﺘِﻪِ ﻭَ ﺗُﻨَﺎﺩِﻯ ﻋَﻠَﻰ ﻭُﺳْﻌَﺔِ ﺣُﻜْﻤِﻪِ ﻭَ ﺣِﻜْﻤَﺘِﻪِ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﺣِﺸْﻤَﺔِ ﻋَﻈَﻤَﺔِ ﻗُﺪْﺭَﺗِﻪِ ﻓَﺎﺳْﺘَﻤِﻊْ ﺍِﻟَﻰ ﺍَﻳَﺔِ ﴿ﺍَﻓَﻠَﻢْ ﻳَﻨْﻈُﺮُﻭﺍ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﺎﺀِ ﻓَﻮْﻗَﻬُﻢْ ﻛَﻴْﻒَ ﺑَﻨَﻴْﻨَﺎﻫَﺎ ﻭَ ﺯَﻳَّﻨَّﺎﻫَﺎ﴾ ﺍﻟﺦ.. ﺛُﻢَّ ﺍﻧْﻈُﺮْ ﺍِﻟَﻰ ﻭَﺟْﻪِ ﺍﻟﺴَّﻤَﺎﺀِ ﻛَﻴْﻒَ ﺗَﺮَﻯ ﺳُﻜُﻮﺗًﺎ ﻓِﻰ ﺳُﻜُﻮﻧَﺔٍ ﺣَﺮَﻛَﺔً ﻓِﻰ ﺣِﻜْﻤَﺔٍ ﺗَﻠَﺌْﻠﺄً ﻓِﻰ ﺣِﺸْﻤَﺔٍ ﺗَﺒَﺴُّﻤًﺎ ﻓِﻰ ﺯِﻳﻨَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺍِﻧْﺘِﻈَﺎﻡِ ﺍﻟْﺨِﻠْﻘَﺔِ ﻣَﻊَ ﺍِﺗِّﺰَﺍﻥِ ﺍﻟﺼَّﻨْﻌَﺔِ ﺗَﺸَﻌْﺸُﻊُ ﺳِﺮَﺍﺟِﻬَﺎ ﻟِﺘَﺒْﺪِﻳﻞِ ﺍﻟْﻤَﻮَﺍﺳِﻢِ ﺗَﻬَﻠْﻬُﻞُ ﻣِﺼْﺒَﺎﺣِﻬَﺎ ﻟِﺘَﻨْﻮِﻳﺮِ ﺍﻟْﻤَﻌَﺎﻟِﻢِ ﺗَﻠَﺌْﻠﺄُ ﻧُﺠُﻮﻣِﻬَﺎ ﻟِﺘَﺰْﻳِﻴﻦِ ﺍﻟْﻌَﻮَﺍﻟِﻢِ ﺗُﻌْﻠِﻦُ ِﻟﺎَﻫْﻞِ ﺍﻟﻨُّﻬَﻰ ﺳَﻠْﻄَﻨَﺔً ﺑِﻠﺎَ ﺍِﻧْﺘِﻬَﺎﺀٍ ﻟِﺘَﺪْﺑِﻴﺮِ ﻫَﺬَﺍ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻢِ ٭ ...[/FONT][/SIZE][/COLOR][I] [FONT=arial]Beşinci Mertebe [/FONT] [FONT=arial]Allâh en büyüktür. Zîrâ o öyle Hallâk, Kadîr, Musavvir, Basîrdir ki, şu ecrâm-ı ulviye ve inci gibi yıldızlar O'nun ulûhiyet ve azametinin bürhânlarının birer nûru ve rubûbiyet ve izzetinin şâhidlerinin birer şuâıdır. Saltanat-ı rubûbiyetinin şa'şaası üzerine şâhidlik eder ve nidâ eder. Hakimiyet ve hikmetinin vüs'atini ve azamet-i kudretinin haşmetini nidâ eder. [/FONT] [FONT=arial]Şimdi âyet-i kerîmeye kulak ver: "Üstlerindeki göğe hiç bakmadılar mı ki, onu nasıl binâ etmişiz ve onu süslemişiz?" (Kâf Sûresi, 50:6). [/FONT] [FONT=arial]Sonra semânın yüzüne bak ki, nasıl bir sükûnet içinde bir sükût, bir hikmet içinde bir hareket, bir haşmet içinde bir parlaklık, bir zînet içinde bir tebessümü, intizâm-ı hilkat ve ittizân-ı san'atla berâber göreceksin. [/FONT] [FONT=arial]Mevsimlerin tebdîli için lambasının parlaması, meâlimin tenvîri için kandîlinin tehelhülü, âlemlerin süslendirilmesi için yıldızların parlaması, bu âlemin tedbîri için nihâyetsiz bir saltanatın olduğunu ehl-i fikre i'lân eder. [/FONT] [FONT=arial]İşte bu Hallâk-ı Kadîr her şeyi hakkıyla bilendir. Her şeye şâmil bir irâde ile irâde eder. Dilediği olur, dilemediği olmaz. Mutlak ve muhît ve zâtî kudretiyle O, her şeye kadîrdir. Bu gündeki şu güneşin ziyâsız ve harâretsiz vücûdu mümkün olmadığı ve tasavvur edilmediği gibi, aynen öyle de semâvâtı, ilm-i muhîtsiz ve kudret-i mutlakasız yaratan bir ilâhın vücûdu mümkün olmaz ve tasavvur edilmez. Demek o, bizzarûre, muhît ve zât için lâzım-ı zâtî olan bir ilimle her şeyi hakkıyla bilendir. Bu ilmin her şeye taalluku lâzımdır. Huzûr ve şühûd ve nüfûz ve nûrânî ihâta sırrıyla hiçbir şeyin ondan ayrılması mümkün olmaz. [/FONT] [FONT=arial]Mevcûdâtın hepsinde müşâhede edilen ölçülü intizâmlar, intizâmlı ittizânât, umûmî hikmetler, inâyât-ı tâmme, muntazam kaderler, müsmir kazâlar, muayyen eceller, mukannen rızıklar, müfennen itkânât, müzeyyen ihtimâmât, imtiyâz ve ittizân ve intizâm ve itkânın gâyet kemâli ve mutlak sühûlet, Allâmü'l-Guyûbun ilminin her şeyi ihâtasına şâhiddirler. "(Hiç) yaratan bilmez mi? Çünki o, Latîf'dir, Habîr'dir." (Mülk Sûresi, 61:14) Âyeti delâlet eder ki, bir şeydeki vücûd onu bilmeyi istilzâm eder. Ve eşyâdaki nûr-ı vücûd, ondaki nûr-ı ilmi istilzâm eder. [/FONT] [FONT=arial]İnsânın hüsn-i san'atının O'nun şuûruna olan delâletinin nisbeti, hilkat-i insânın O'nun ilm-i hâlıkına olan delâletinin nisbeti yanında, karanlık gecedeki yıldız böceğinin ışıkcığının, gündüzün ortasında yeryüzünde parlayan güneşin şa'şaasına olan nisbeti gibidir. [/FONT] [FONT=arial]Hem o her şeyi hakkıyla bilen olduğu gibi, her şeyi irâde eden de O'dur. O'nun dilemesi olmadan bir şeyin tahakkuk etmesi mümkün olmaz. Hem kudret te'sîr ettiği ve ilim temyîz ettiği gibi, irâde de tahsîs eder sonra eşyânın vücûdu tahakkuk eder.[/FONT] [FONT=arial]Sübhânehû ve Teâlâ'nın irâde ve ihtiyârının varlığına şâhidler, eşyânın keyfiyâtı ve ahvâli ve şüûnâtı adedincedir. [/FONT] [FONT=arial]Evet hadsiz imkânât arasından ve akîm yollar arasından ve müşevveş ihtimâller arasından ve karışık sellerin elleri altında bu en dakîk ve en rakîk nizâmla mevcûdâtın tanzîmi ve sıfatlarıyla tahsîsi ve bu görülen hassâs ve cessâs mîzânla tevzîni, ve basît ve câmid şeylerden muhtelif ve muntazam zîhayât mevcûdâtın halkedilmesi -insânın bütün cihâzâtıyla nutfeden, kuşun bütün a'zâlarıyla yumurtadan, ağacın mütenevvi' a'zâlarıyla tohumdan olması gibi- her şeyin tahassus ve taayyünu o sübhânehûnun irâde ve ihtiyâr ve meşîeti ile olduğuna delâlet eder. Bir cinsten olan eşyânın ve bir nev'den olan efrâdın a'zâ-yı esâsiye de tevâfuk etmeleri, onların sâniinin vâhid ve ehad olduğuna bizzarûre delâlet ettiği gibi, muntazam alâmet-i fârikalara müştemil hikmetli teşahhusâttaki temâyüzleri de, bu sâni'-i Vâhid-i Ehad'in, dilediğini yapan ve dilediği gibi hüküm veren o Fâil-i Muhtâr ve Mürîd olduğuna öyle delâlet eder. O'nun Celâli ne yücedir. [/FONT] [FONT=arial]Hem bu Hallâk-ı Alîm ve Mürîd, her şeyi hakkıyla bilen ve her şeyi irâde eden ve ilm-i muhît ve irâde-i şâmile ve ihtiyâr-ı tâm sâhibi olduğu gibi, zâtın lâzımı olan ve zâttan neş'et eden zâtî ve zarûrî bir kudret-i kâmileye öyle sâhibdir. Zıddının müdâhalesi muhâldir. Yoksa bi'littifâk muhâl olan iki zıddın cem'î lâzım gelir. [/FONT] [FONT=arial]Şu kudrette merâtib de bulunmaz. Nûrâniyet, şeffâfiyet, mukâbele, muvâzene, intizâm ve imtisâl sırrıyla, sür'at ve sühûlet ve kesret-i mutlakât içindeki intizâm-ı mutlak ve ittizân-ı mutlak ve imtiyâz-ı mutlakın şehâdetiyle, imdâd-ı vâhidiyet ve yüsr-i vahdet ve tecellî-i ehadiyet sırrıyla, vücûb ve tecerrüd ve mübâyenet-i mâhiyet hikmetiyle, adem-i tekayyüd ve adem-i tehayyüz ve adem-i tecezzî sırrıyla, hâl şu ki, hiç ihtiyâc yok, eğer ona ihtiyâc olsa, avâik ve mevâniin -insânın a'sâbı ve seyyâlât-ı latîfeyi nakil için olan demir hatlar gibi- teshîlde bulunan vesîlelere inkılâb etmesi hikmetiyle, cezâlet cihetiyle zerre yıldızdan, cüz' nev'den ve küllden, cüz'î küllîden, az çoktan, küçük büyükten, insân âlemden ve tohum ağaçtan daha az olmadığı hikmetiyle, ona nisbeten zerreler ve yıldızlar, az ve çok, küçük ve büyük, cüz'î ve küllî, cüz' ve kül, insân ve âlem, tohum ve ağaç müsâvîdirler. [/FONT] [FONT=arial]Onları kim yarattıysa, bunları da O'nun yaratması istib'âd olunmaz. Zîrâ o ihâta olunanlar küçültülmüş mektûb misâlleri gibidir. Yâhûd sağılmış ve süzülmüş noktalar gibidir. Hem ihâta eden şeyin, bizzarûre, o ihâta olunan şeyin hâlıkının kabza-i tasarrufunda olması gerekir. Tâ ki, ihâta edenin misâli, O'nun ilminin desâtiriyle o ihâta olunanlarda derc edilsin ve O'nun hikmetinin mîzânlarıyla onları ondan süzsün. İşte şu cüz'iyâtı ibrâz eden öyle bir kudrettir ki, bu külliyâtı ibrâz etmek ona zor gelmez. [/FONT] [FONT=arial]Hem cevher-i ferd üzerine esîr zerrâtıyla yazılmış Kur'ân-ı hikmet nüshası, semâvât sahîfeleri üzerine yıldızlar ve güneşler mürekkebiyle yazılmış Kur'ân-ı azamet nüshasından cezâlet cihetiyle daha az olmadığı gibi, aynen öyle de ne bir arı ve bir karıncanın hilkati, hurmâ ağacı ve fîlin hilkatinden cezâlet cihetiyle daha azdır. Ne de çiçeğin gülünün san'atı, Zühre yıldızının parlamasının san'atından cezâlet cihetiyle daha azdır. Ve hâkezâ kıyâs et. [/FONT] [FONT=arial]Hem îcâd-ı eşyâdaki kemâl-i sühûletin gâyet derecede olması, ehl-i dalâleti, akılların kendisini reddettiği, hattâ evhâmın ondan ürktüğü hurâfe muhâlâtı istilzâm eden teşekkül ile teşkîli iltibâs etmeye düşürdüğü gibi, aynen öyle de, ehl-i hak ve hakîkate, Hâlık-ı kâinâtın kudretine nisbeten seyyârâtın zerrât ile müsâvî olduğunu kat'î ve zarûrî bir şekilde isbât ettirmiştir. [/FONT] [/I][/COLOR][/SIZE][COLOR=#000000][FONT=arial][SIZE=3][I]O'nun celâli ne yücedir ve şânı ne büyüktür ve O'ndan başka ilâh yoktur. [/I][/SIZE] [/FONT][/COLOR] [COLOR=#000000][B][FONT=arial](Osmanlıca Lem'alar sh: 700, yeniyazı sh: 300)[/FONT][/B][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Risale-i Nurlar'ın Âyet ve Hadîs Meâlleri
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst