Rahmeti Zâtına Yazmak

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Rahmeti Zâtına Yazmak




Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“…O, merhamet etmeyi kendi zatına farz kıldı…” (En’âm, 12)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Merhametli olan kişilere Rahmân merhamet eder. Yeryüzü ehline merhamet edin ki semâdakiler de size merhamet etsinler!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 58/4941)

Düşünün; göklerin ve yerin yaratıcısı, sahibi olan Allah Teâlâ dünyada kâfirlere, günahkârlara çabucak azap göndermeye kadirdir. Fakat O, mecbur olmamakla beraber, bizzat kendi lütuf ve kereminden kullarına merhamet edeceğini va’dediyor. Bütün kullara merhametli davranıyor, inkâr edenleri hemen cezalandırmıyor, kendine dönmeleri için onlara mühlet tanıyor ve pişman oldukları takdirde tövbelerini kabul edeceğini haber veriyor.

Yüce Mevlâ sırf bir lütuf ve ihsân olmak üzere mahlûkatı hakkında merhameti takdir ederek onlara tevcih etmiştir. İlâhî merhametin genişliğine bakın ki, bir güzel amelde bulunan kimseye en az on misliyle mükâfat vereceğini bildiriyor. Bir kötü amelden dolayı da bir misli cezadan başka vermiyor. “Rahmetim gazabımı geçti.” (Buhârî, Tevhid 15.) buyuruyor. O’nun kutlu elçisi (sav) de, kendisinden müşriklere beddua etmesini isteyenlere; “Ben beddua etmek için gönderilmedim. Sadece rahmet olarak gönderildim.” (Müslim, Birr, 87.) cevabını veriyor.

Âyet-i kerîmedeki “merhamet etmeyi kendi zâtına farz kıldı.” cümlesinde farziyetin “ketebe/yazdı” fiiliyle ifade edilmesinde, ibârenin zerafetinden başka hikmetler olduğuna inanıyoruz. Bunun bir anlamı “ümitvar olmak” demekse, bir diğeri de ahlâk-ı ilâhîyi kuşanma adına, merhamet deryâsından ne kadar hissedar olabildiğimizi sorgulamak olmalıdır. (Cafer Durmuş, Altınoluk Dergisi, Ağustos-2016)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

er-Raûf: Yarattığı mahlûkuna karşı çok şefkatli, merhametli ve çok cömert olan demektir.

Kısa Günün Kârı

Merhamet, kalpte hissedilen acıma duygusudur. Ancak bu his; yardıma koşma, fedâkârlık, cömertlik, îsâr gibi fiilî fazîletlerle harekete geçmezse, hiçbir şey ifade etmez. Hele hassas olduğunu öne sürerek ızdırap ve sefâletlerin civarına yaklaşmayanlar; hakikî merhametten de, Cenâb-ı Hak’tan da uzak kimselerdir.
 
Üst