Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 271646" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 881</strong></p><p></p><p><strong>MUKADDİME:</strong> Cenâb-ı Hak, celîl ulûhiyetiyle, cemil rahmetiyle, kebîr rububiyetiyle, kerîm re’fetiyle, azîm kudretiyle, lâtif hikmetiyle, şu küçük insanın vücudunu bu kadar havas ve hissiyatla, bu derece cevârih ve cihazatla ve muhtelif âzâ ve âlâtla ve mütenevvi letâif ve mâneviyatla teçhiz ve tezyin etmiştir ki, tâ mütenevvi ve pek çok âlât ile, hadsiz envâ-ı nimetini, aksâm-ı ihsânâtını, tabakat-ı rahmetini o insana ihsas etsin, bildirsin, tattırsın, tanıttırsın. Hem, tâ bin bir esmâsının hadsiz envâ-ı tecelliyatlarını, insana o âlât ile bildirsin, tarttırsın, sevdirsin.</p><p></p><p>Ve o insandaki pek kesretli âlât ve cihâzâtın herbirisinin ayrı ayrı hizmeti, ubûdiyeti olduğu gibi, ayrı ayrı lezzeti, elemi, vazifesi ve mükâfâtı vardır. </p><p></p><p>Meselâ, göz, suretlerdeki güzelliklerini ve âlem-i mubsaratta güzel mu’cizât-ı kudretin envâını temâşâ eder. Vazifesi, nazar-ı ibretle Sâniine şükrandır. Nazara mahsus lezzet ve elem malûmdur, tarife hacet yok.</p><p></p><p>Meselâ, kulak, sadâların envâlarını, lâtif nağmelerini ve mesmuat âleminde Cenâb-ı Hakkın letâif-i rahmetini hisseder. Ayrı bir ubûdiyet, ayrı bir lezzet, ayrı da bir mükâfâtı var.</p><p></p><p>Meselâ, kuvve-i şâmme, kokular taifesindeki letâif-i rahmeti hisseder. Kendine mahsus bir vazife-i şükrâniyesi, bir lezzeti vardır. Elbette mükâfâtı dahi vardır.</p><p></p><p>Meselâ, dildeki kuvve-i zâika, bütün mat’ûmâtın ezvâkını anlamakla, gayet mütenevvi bir şükr-ü mânevî ile vazife görür.Ve hâkezâ, bütün cihâzât-ı insaniyenin ve kalb ve akıl ve ruh gibi büyük ve mühim letâifin böyle ayrı ayrı vazifeleri, lezzetleri ve elemleri vardır.</p><p></p><p>İşte, Cenâb-ı Hak ve Hakîm-i Mutlak, bu insanda istihdam ettiği bu cihâzâtın</p><p></p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Cenâb-ı Hak</strong>: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>Hakîm-i Mutlak</strong>: sınırsız hikmet sahibi olan Allah (bk. ḥ-k-m; ṭ-l-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>Sâni</strong>: herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah (bk. s-n-a)</td><td><strong>aksâm-ı ihsânât</strong>: bağışların kısımları (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>azîm</strong>: büyük (bk. a-ẓ-m)</td><td><strong>celîl</strong>: yüce, haşmetli (bk. c-l-l)</td></tr><tr><td><strong>cemil</strong>: güzel (bk. c-m-l)</td><td><strong>cevârih</strong>: organlar</td></tr><tr><td><strong>cihazât</strong>: cihazlar, duyu ve organlar</td><td><strong>cihazât-ı insaniye</strong>: insanın cihazları, organları</td></tr><tr><td><strong>elem</strong>: acı, sıkıntı, üzüntü</td><td><strong>envâ</strong>: türler, çeşitler</td></tr><tr><td><strong>envâ-ı nimet</strong>: nimet çeşitleri (bk. n-a-m)</td><td><strong>envâ-ı tecellîyat</strong>: tecellîlerin, yansımaların türleri (bk. c-l-y)</td></tr><tr><td><strong>esmâ</strong>: isimler (bk. s-m-v)</td><td><strong>ezvâk</strong>: zevkler, lezzetler</td></tr><tr><td><strong>hacet</strong>: ihtiyaç (bk. ḥ-v-c)</td><td><strong>hadsiz</strong>: sınırsız</td></tr><tr><td><strong>havas</strong>: duygular</td><td><strong>hikmet</strong>: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)</td></tr><tr><td><strong>hissiyat</strong>: hisler, duygular</td><td><strong>hâkezâ</strong>: böylece, bunun gibi</td></tr><tr><td><strong>ihsas etmek</strong>: hissettirmek</td><td><strong>istihdam</strong>: çalıştırma, kullanma</td></tr><tr><td><strong>kebîr</strong>: büyük (bk. k-b-r)</td><td><strong>kerîm</strong>: cömert, ikram sahibi (bk. k-r-m)</td></tr><tr><td><strong>kesretli</strong>: çok (bk. k-s̱-r)</td><td><strong>kudret</strong>: güç, kuvvet (bk. ḳ-d-r)</td></tr><tr><td><strong>kuvve-i zâika</strong>: tad alma duyusu</td><td><strong>kuvve-i şâmme</strong>: koku alma duyusu</td></tr><tr><td><strong>letâif</strong>: mânevî yapıdaki ince duygular (bk. l-ṭ-f)</td><td><strong>letâif-i rahmet</strong>: rahmetin güzellikleri (bk. l-ṭ-f; r-ḥ-m)</td></tr><tr><td><strong>lâtif</strong>: güzel, hoş (bk. l-ṭ-f)</td><td><strong>mahsus</strong>: özgü</td></tr><tr><td><strong>malûm</strong>: bilinen (bk. a-l-m)</td><td><strong>mat’ûmât</strong>: yenecek şeyler</td></tr><tr><td><strong>mesmuat</strong>: işitilenler (bk. s-m-a)</td><td><strong>muhtelif</strong>: çeşitli</td></tr><tr><td><strong>mukaddime</strong>: başlangıç, giriş (bk. ḳ-d-m)</td><td><strong>mu’cizât-ı kudret</strong>: Allah’ın kudret mu’cizeleri (bk. a-c-z; ḳ-d-r)</td></tr><tr><td><strong>mâneviyat</strong>: mânevi âleme ait olan şeyler (bk. a-n-y)</td><td><strong>mükâfât</strong>: ödül</td></tr><tr><td><strong>mütenevvi</strong>: çeşitli</td><td><strong>nazar</strong>: bakış (bk. n-ẓ-r)</td></tr><tr><td><strong>nazar-ı ibret</strong>: ibretli bakış (bk. n-ẓ-r)</td><td><strong>nağme</strong>: ahenk, güzel ses</td></tr><tr><td><strong>rahmet</strong>: şefkat, merhamet (bk. r-ḥ-m)</td><td><strong>re’fet</strong>: merhamet, şefkat</td></tr><tr><td><strong>rububiyet</strong>: Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. r-b-b)</td><td><strong>sadâ</strong>: ses</td></tr><tr><td><strong>suret</strong>: resim, görüntü (bk. ṣ-v-r)</td><td><strong>tabakat-ı rahmet</strong>: rahmet tabakaları (bk. r-ḥ-m)</td></tr><tr><td><strong>taife</strong>: topluluk</td><td><strong>tarif</strong>: anlatma, açıklama (bk. a-r-f)</td></tr><tr><td><strong>temâşâ etmek</strong>: seyretmek</td><td><strong>tezyin</strong>: süsleme (bk. z-y-n)</td></tr><tr><td><strong>teçhiz</strong>: donatma</td><td><strong>ubûdiyet</strong>: kulluk (bk. a-b-d)</td></tr><tr><td><strong>ulûhiyet</strong>: ibadete ve itaat edilmeye layık olma, İlâhlık (bk. e-l-h)</td><td><strong>vazife-i şükrâniye</strong>: şükür vazifesi (bk. ş-k-r)</td></tr><tr><td><strong>âlem-i mubsarat</strong>: görünen varlıklar âlemi (bk. a-l-m; b-ṣ-r)</td><td><strong>âlât</strong>: âletler, organlar</td></tr><tr><td><strong>âzâ</strong>: âzalar, organlar</td><td><strong>şükr-ü mânevî</strong>: mânevî şükür (bk. ş-k-r; a-n-y)</td></tr><tr><td><strong>şükran</strong>: minnettarlık, teşekkür (bk. ş-k-r)</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 271646, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 881[/b] [B]MUKADDİME:[/B] Cenâb-ı Hak, celîl ulûhiyetiyle, cemil rahmetiyle, kebîr rububiyetiyle, kerîm re’fetiyle, azîm kudretiyle, lâtif hikmetiyle, şu küçük insanın vücudunu bu kadar havas ve hissiyatla, bu derece cevârih ve cihazatla ve muhtelif âzâ ve âlâtla ve mütenevvi letâif ve mâneviyatla teçhiz ve tezyin etmiştir ki, tâ mütenevvi ve pek çok âlât ile, hadsiz envâ-ı nimetini, aksâm-ı ihsânâtını, tabakat-ı rahmetini o insana ihsas etsin, bildirsin, tattırsın, tanıttırsın. Hem, tâ bin bir esmâsının hadsiz envâ-ı tecelliyatlarını, insana o âlât ile bildirsin, tarttırsın, sevdirsin. Ve o insandaki pek kesretli âlât ve cihâzâtın herbirisinin ayrı ayrı hizmeti, ubûdiyeti olduğu gibi, ayrı ayrı lezzeti, elemi, vazifesi ve mükâfâtı vardır. Meselâ, göz, suretlerdeki güzelliklerini ve âlem-i mubsaratta güzel mu’cizât-ı kudretin envâını temâşâ eder. Vazifesi, nazar-ı ibretle Sâniine şükrandır. Nazara mahsus lezzet ve elem malûmdur, tarife hacet yok. Meselâ, kulak, sadâların envâlarını, lâtif nağmelerini ve mesmuat âleminde Cenâb-ı Hakkın letâif-i rahmetini hisseder. Ayrı bir ubûdiyet, ayrı bir lezzet, ayrı da bir mükâfâtı var. Meselâ, kuvve-i şâmme, kokular taifesindeki letâif-i rahmeti hisseder. Kendine mahsus bir vazife-i şükrâniyesi, bir lezzeti vardır. Elbette mükâfâtı dahi vardır. Meselâ, dildeki kuvve-i zâika, bütün mat’ûmâtın ezvâkını anlamakla, gayet mütenevvi bir şükr-ü mânevî ile vazife görür.Ve hâkezâ, bütün cihâzât-ı insaniyenin ve kalb ve akıl ve ruh gibi büyük ve mühim letâifin böyle ayrı ayrı vazifeleri, lezzetleri ve elemleri vardır. İşte, Cenâb-ı Hak ve Hakîm-i Mutlak, bu insanda istihdam ettiği bu cihâzâtın [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Cenâb-ı Hak[/B]: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]Hakîm-i Mutlak[/B]: sınırsız hikmet sahibi olan Allah (bk. ḥ-k-m; ṭ-l-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Sâni[/B]: herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah (bk. s-n-a)[/TD] [TD][B]aksâm-ı ihsânât[/B]: bağışların kısımları (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]azîm[/B]: büyük (bk. a-ẓ-m)[/TD] [TD][B]celîl[/B]: yüce, haşmetli (bk. c-l-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cemil[/B]: güzel (bk. c-m-l)[/TD] [TD][B]cevârih[/B]: organlar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cihazât[/B]: cihazlar, duyu ve organlar[/TD] [TD][B]cihazât-ı insaniye[/B]: insanın cihazları, organları[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]elem[/B]: acı, sıkıntı, üzüntü[/TD] [TD][B]envâ[/B]: türler, çeşitler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]envâ-ı nimet[/B]: nimet çeşitleri (bk. n-a-m)[/TD] [TD][B]envâ-ı tecellîyat[/B]: tecellîlerin, yansımaların türleri (bk. c-l-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]esmâ[/B]: isimler (bk. s-m-v)[/TD] [TD][B]ezvâk[/B]: zevkler, lezzetler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hacet[/B]: ihtiyaç (bk. ḥ-v-c)[/TD] [TD][B]hadsiz[/B]: sınırsız[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]havas[/B]: duygular[/TD] [TD][B]hikmet[/B]: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hissiyat[/B]: hisler, duygular[/TD] [TD][B]hâkezâ[/B]: böylece, bunun gibi[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ihsas etmek[/B]: hissettirmek[/TD] [TD][B]istihdam[/B]: çalıştırma, kullanma[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kebîr[/B]: büyük (bk. k-b-r)[/TD] [TD][B]kerîm[/B]: cömert, ikram sahibi (bk. k-r-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kesretli[/B]: çok (bk. k-s̱-r)[/TD] [TD][B]kudret[/B]: güç, kuvvet (bk. ḳ-d-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kuvve-i zâika[/B]: tad alma duyusu[/TD] [TD][B]kuvve-i şâmme[/B]: koku alma duyusu[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]letâif[/B]: mânevî yapıdaki ince duygular (bk. l-ṭ-f)[/TD] [TD][B]letâif-i rahmet[/B]: rahmetin güzellikleri (bk. l-ṭ-f; r-ḥ-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lâtif[/B]: güzel, hoş (bk. l-ṭ-f)[/TD] [TD][B]mahsus[/B]: özgü[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]malûm[/B]: bilinen (bk. a-l-m)[/TD] [TD][B]mat’ûmât[/B]: yenecek şeyler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mesmuat[/B]: işitilenler (bk. s-m-a)[/TD] [TD][B]muhtelif[/B]: çeşitli[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mukaddime[/B]: başlangıç, giriş (bk. ḳ-d-m)[/TD] [TD][B]mu’cizât-ı kudret[/B]: Allah’ın kudret mu’cizeleri (bk. a-c-z; ḳ-d-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mâneviyat[/B]: mânevi âleme ait olan şeyler (bk. a-n-y)[/TD] [TD][B]mükâfât[/B]: ödül[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mütenevvi[/B]: çeşitli[/TD] [TD][B]nazar[/B]: bakış (bk. n-ẓ-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nazar-ı ibret[/B]: ibretli bakış (bk. n-ẓ-r)[/TD] [TD][B]nağme[/B]: ahenk, güzel ses[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]rahmet[/B]: şefkat, merhamet (bk. r-ḥ-m)[/TD] [TD][B]re’fet[/B]: merhamet, şefkat[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]rububiyet[/B]: Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. r-b-b)[/TD] [TD][B]sadâ[/B]: ses[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]suret[/B]: resim, görüntü (bk. ṣ-v-r)[/TD] [TD][B]tabakat-ı rahmet[/B]: rahmet tabakaları (bk. r-ḥ-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]taife[/B]: topluluk[/TD] [TD][B]tarif[/B]: anlatma, açıklama (bk. a-r-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]temâşâ etmek[/B]: seyretmek[/TD] [TD][B]tezyin[/B]: süsleme (bk. z-y-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]teçhiz[/B]: donatma[/TD] [TD][B]ubûdiyet[/B]: kulluk (bk. a-b-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ulûhiyet[/B]: ibadete ve itaat edilmeye layık olma, İlâhlık (bk. e-l-h)[/TD] [TD][B]vazife-i şükrâniye[/B]: şükür vazifesi (bk. ş-k-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âlem-i mubsarat[/B]: görünen varlıklar âlemi (bk. a-l-m; b-ṣ-r)[/TD] [TD][B]âlât[/B]: âletler, organlar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âzâ[/B]: âzalar, organlar[/TD] [TD][B]şükr-ü mânevî[/B]: mânevî şükür (bk. ş-k-r; a-n-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şükran[/B]: minnettarlık, teşekkür (bk. ş-k-r)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst