Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 271636" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 873</strong></p><p></p><p>san’atı olduğu cihetiyle mütefekkirâne sevmek, Cenâb-ı Hakkın esmâsını sevmektir.</p><p></p><p>Hem dünyayı, âhiretin mezraası<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1 ve esmâ-i İlâhiyenin âyinesi ve Cenâb-ı Hakkın mektubatı ve muvakkat bir misafirhanesi cihetinde sevmek, nefs-i emmâre karışmamak şartıyla, Cenâb-ı Hakka ait olur.</p><p></p><p>Elhasıl: Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mânâ-yı harfiyle sev;<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />2 mânâ-yı ismiyle sevme.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />3 “Ne kadar güzel yapılmış” de. “Ne kadar güzeldir” deme. Ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur.</p><p></p><p> de.<span style="font-size: 22px">اَللّٰهُمَّ ارْزُقْنَا حُبَّكَ وَحُبَّ مَا يُقَرِّبُنَاۤ اِلَيْكَ</span> <img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />4</p><p></p><p></p><p>İşte, bütün tâdât ettiğimiz muhabbetler, eğer bu suretle olsa, hem elemsiz bir lezzet verir, hem bir cihette zevâlsiz bir visaldir. Hem muhabbet-i İlâhiyeyi ziyadeleştirir. Hem meşru bir muhabbettir. Hem ayn-ı lezzet bir şükürdür. Hem ayn-ı muhabbet bir fikirdir.</p><p></p><p>Meselâ, nasıl ki bir padişah-ı âli,HAŞİYE-1 sana bir elmayı ihsan etse, o elmaya iki muhabbet ve onda iki lezzet var:</p><p></p><p>Biri: Elma, elma olduğu için sevilir. Ve elmaya mahsus ve elma kadar bir lezzet var. Şu muhabbet padişaha ait değil. Belki, huzurunda o elmayı ağzına atıp yiyen adam, padişahı değil, elmayı sever ve nefsine muhabbet eder. Bazan olur ki, padişah, o nefisperverâne olan muhabbeti beğenmez, ondan nefret eder. Hem elma lezzeti dahi cüz’îdir. Hem zevâl bulur; elmayı yedikten sonra o lezzet dahi gider, bir teessüf kalır.</p><p></p><p>[NOT]Dipnot-1</p><p> bk. el-Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn 4:19; es-Sehâvî, el-Makâsıdü’l-Hasene s. 497; Aliyyülkârî, el-Esrâru’l-Merfûa s. 205; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafa 1:495.</p><p>Dipnot-2</p><p> bk. Sâd Sûresi, 38:31-33.</p><p>Dipnot-3</p><p> bk. Kasas Sûresi, 28:77.</p><p>Dipnot-4</p><p> Allahım! Bize Senin muhabbetini ve bizi Sana yaklaştıracak şeylerin muhabbetini nasip et!</p><p>Haşiye-1</p><p> Bir zaman iki aşiret reisi, bir padişahın huzuruna girmişler, yazılan aynı vaziyette bulunmuşlar.[/NOT]</p><p></p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Cenâb-ı Hak</strong>: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>ayn-ı lezzet</strong>: lezzetin ta kendisi</td></tr><tr><td><strong>ayn-ı muhabbet</strong>: sevginin ta kendisi (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>bâtın</strong>: iç</td></tr><tr><td><strong>bâtın-ı kalb</strong>: kalbin içi</td><td><strong>cihet</strong>: yön</td></tr><tr><td><strong>cüz’î</strong>: az (bk. c-z-e)</td><td><strong>elem</strong>: acı, keder, üzüntü</td></tr><tr><td><strong>elhasıl</strong>: özetle, sonuç olarak</td><td><strong>esmâ</strong>: isimler (bk. s-m-v)</td></tr><tr><td><strong>esmâ-i İlâhiye</strong>: Allah’ın isimleri (bk. s-m-v; e-l-h)</td><td><strong>ihsan etmek</strong>: bağışta bulunmak (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>mahlûkat</strong>: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)</td><td><strong>mahsus</strong>: özgü</td></tr><tr><td><strong>mektubat</strong>: mektuplar (bk. k-t-b)</td><td><strong>mezraa</strong>: tarla</td></tr><tr><td><strong>meşru</strong>: helâl, dine uygun (bk. ş-r-a)</td><td><strong>muhabbet</strong>: sevgi (bk. ḥ-b-b)</td></tr><tr><td><strong>muhabbet-i İlâhiye</strong>: Allah sevgisi (bk. ḥ-b-b; e-l-h)</td><td><strong>muvakkat</strong>: geçici</td></tr><tr><td><strong>mânâ-yı harfî</strong>: bir şeyin kendisini değil de san’atkârını, ustasını, sahibini bilip tanıtan mâna (bk. a-n-y)</td><td><strong>mânâ-yı ismî</strong>: bir şeyin bizzat kendisine bakan ve kendisini tanıtan mânâsı (bk. a-n-y; s-m-v)</td></tr><tr><td><strong>mütefekkirâne</strong>: tefekkür ederek, düşünerek (bk. f-k-r)</td><td><strong>nefis</strong>: can, kişinin kendisi; hayvanî ihtiyaçlara olan doğal eğilim (bk. n-f-s)</td></tr><tr><td><strong>nefisperverâne</strong>: nefsini sevip gözeten (bk. n-f-s)</td><td><strong>nefs-i emmâre</strong>: insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden duygu (bk. n-f-s)</td></tr><tr><td><strong>padişah-ı âli</strong>: yüce hükümdar</td><td><strong>suret</strong>: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)</td></tr><tr><td><strong>teessüf</strong>: üzülme, hayıflanma</td><td><strong>tâdât etmek</strong>: saymak</td></tr><tr><td><strong>visal</strong>: kavuşma</td><td><strong>zevâl</strong>: geçip gitme, yok olma (bk. z-v-l)</td></tr><tr><td><strong>zevâlsiz</strong>: yok olmayan, sürekli (bk. z-v-l)</td><td><strong>ziyadeleştirmek</strong>: artırmak, fazlalaştırmak</td></tr><tr><td><strong>âhiret</strong>: öteki dünya, öldükten sonraki hayat (bk. e-ḫ-r)</td><td><strong>âyine-i Samed</strong>: Samed aynası; Kendisinin hiçbir şeye ihtiyacı olmayıp herşeyin Kendisine muhtaç olduğu Cenâb-ı Hakkın tecellî ettiği ayna (bk. ṣ-m-d)</td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 271636, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 873[/b] san’atı olduğu cihetiyle mütefekkirâne sevmek, Cenâb-ı Hakkın esmâsını sevmektir. Hem dünyayı, âhiretin mezraası[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1 ve esmâ-i İlâhiyenin âyinesi ve Cenâb-ı Hakkın mektubatı ve muvakkat bir misafirhanesi cihetinde sevmek, nefs-i emmâre karışmamak şartıyla, Cenâb-ı Hakka ait olur. Elhasıl: Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mânâ-yı harfiyle sev;[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]2 mânâ-yı ismiyle sevme.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]3 “Ne kadar güzel yapılmış” de. “Ne kadar güzeldir” deme. Ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur. de.[SIZE=6]اَللّٰهُمَّ ارْزُقْنَا حُبَّكَ وَحُبَّ مَا يُقَرِّبُنَاۤ اِلَيْكَ[/SIZE] [IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]4 İşte, bütün tâdât ettiğimiz muhabbetler, eğer bu suretle olsa, hem elemsiz bir lezzet verir, hem bir cihette zevâlsiz bir visaldir. Hem muhabbet-i İlâhiyeyi ziyadeleştirir. Hem meşru bir muhabbettir. Hem ayn-ı lezzet bir şükürdür. Hem ayn-ı muhabbet bir fikirdir. Meselâ, nasıl ki bir padişah-ı âli,HAŞİYE-1 sana bir elmayı ihsan etse, o elmaya iki muhabbet ve onda iki lezzet var: Biri: Elma, elma olduğu için sevilir. Ve elmaya mahsus ve elma kadar bir lezzet var. Şu muhabbet padişaha ait değil. Belki, huzurunda o elmayı ağzına atıp yiyen adam, padişahı değil, elmayı sever ve nefsine muhabbet eder. Bazan olur ki, padişah, o nefisperverâne olan muhabbeti beğenmez, ondan nefret eder. Hem elma lezzeti dahi cüz’îdir. Hem zevâl bulur; elmayı yedikten sonra o lezzet dahi gider, bir teessüf kalır. [NOT]Dipnot-1 bk. el-Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn 4:19; es-Sehâvî, el-Makâsıdü’l-Hasene s. 497; Aliyyülkârî, el-Esrâru’l-Merfûa s. 205; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafa 1:495. Dipnot-2 bk. Sâd Sûresi, 38:31-33. Dipnot-3 bk. Kasas Sûresi, 28:77. Dipnot-4 Allahım! Bize Senin muhabbetini ve bizi Sana yaklaştıracak şeylerin muhabbetini nasip et! Haşiye-1 Bir zaman iki aşiret reisi, bir padişahın huzuruna girmişler, yazılan aynı vaziyette bulunmuşlar.[/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Cenâb-ı Hak[/B]: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]ayn-ı lezzet[/B]: lezzetin ta kendisi[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ayn-ı muhabbet[/B]: sevginin ta kendisi (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]bâtın[/B]: iç[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]bâtın-ı kalb[/B]: kalbin içi[/TD] [TD][B]cihet[/B]: yön[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cüz’î[/B]: az (bk. c-z-e)[/TD] [TD][B]elem[/B]: acı, keder, üzüntü[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]elhasıl[/B]: özetle, sonuç olarak[/TD] [TD][B]esmâ[/B]: isimler (bk. s-m-v)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]esmâ-i İlâhiye[/B]: Allah’ın isimleri (bk. s-m-v; e-l-h)[/TD] [TD][B]ihsan etmek[/B]: bağışta bulunmak (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahlûkat[/B]: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)[/TD] [TD][B]mahsus[/B]: özgü[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mektubat[/B]: mektuplar (bk. k-t-b)[/TD] [TD][B]mezraa[/B]: tarla[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]meşru[/B]: helâl, dine uygun (bk. ş-r-a)[/TD] [TD][B]muhabbet[/B]: sevgi (bk. ḥ-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhabbet-i İlâhiye[/B]: Allah sevgisi (bk. ḥ-b-b; e-l-h)[/TD] [TD][B]muvakkat[/B]: geçici[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mânâ-yı harfî[/B]: bir şeyin kendisini değil de san’atkârını, ustasını, sahibini bilip tanıtan mâna (bk. a-n-y)[/TD] [TD][B]mânâ-yı ismî[/B]: bir şeyin bizzat kendisine bakan ve kendisini tanıtan mânâsı (bk. a-n-y; s-m-v)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mütefekkirâne[/B]: tefekkür ederek, düşünerek (bk. f-k-r)[/TD] [TD][B]nefis[/B]: can, kişinin kendisi; hayvanî ihtiyaçlara olan doğal eğilim (bk. n-f-s)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nefisperverâne[/B]: nefsini sevip gözeten (bk. n-f-s)[/TD] [TD][B]nefs-i emmâre[/B]: insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden duygu (bk. n-f-s)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]padişah-ı âli[/B]: yüce hükümdar[/TD] [TD][B]suret[/B]: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]teessüf[/B]: üzülme, hayıflanma[/TD] [TD][B]tâdât etmek[/B]: saymak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]visal[/B]: kavuşma[/TD] [TD][B]zevâl[/B]: geçip gitme, yok olma (bk. z-v-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zevâlsiz[/B]: yok olmayan, sürekli (bk. z-v-l)[/TD] [TD][B]ziyadeleştirmek[/B]: artırmak, fazlalaştırmak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âhiret[/B]: öteki dünya, öldükten sonraki hayat (bk. e-ḫ-r)[/TD] [TD][B]âyine-i Samed[/B]: Samed aynası; Kendisinin hiçbir şeye ihtiyacı olmayıp herşeyin Kendisine muhtaç olduğu Cenâb-ı Hakkın tecellî ettiği ayna (bk. ṣ-m-d)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst