Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 271630" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 872</strong></p><p></p><p>Hem dost ve ahbap ise, eğer onlar iman ve amel-i salih sebebiyle Cenâb-ı Hakkın dostları iseler, <img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1 اَلْحُبُّفِىاللهِsırrınca, o muhabbet dahi Hakka aittir.</p><p></p><p>Hem refika-i hayatını, rahmet-i İlâhiyenin mûnis, lâtif bir hediyesi olduğu cihetiyle sev ve muhabbet et.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />2 Fakat çabuk bozulan hüsn-ü suretine muhabbetini bağlama. Belki kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezaket içindeki hüsn-ü sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddî, samimî, nuranî şefkatidir. Şu cemâl-i şefkat ve hüsn-ü sîret, âhir hayata kadar devam eder, ziyadeleşir. Ve o zaife, lâtife mahlûkun hukuk-u hürmeti o muhabbetle muhafaza edilir. Yoksa, hüsn-ü suretin zevâliyle, en muhtaç olduğu bir zamanda biçare hakkını kaybeder.</p><p></p><p>Hem enbiya ve evliyayı sevmek, Cenâb-ı Hakkın makbul ibâdı olmak cihetiyle, Cenâb-ı Hakkın namına ve hesabınadır. Ve o nokta-i nazardan Ona aittir.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />3</p><p></p><p>Hem hayatı, Cenâb-ı Hakkın insana ve sana verdiği en kıymettar ve hayat-ı bâkiyeyi kazandıracak bir sermaye ve bir define ve bâki kemâlâtın cihâzâtını câmi’ bir hazine cihetiyle onu sevmek, muhafaza etmek, Cenâb-ı Hakkın hizmetinde istihdam etmek, yine o muhabbet bir cihette Mâbûda aittir.</p><p></p><p>Hem gençliğin letâfetini, güzelliğini, Cenâb-ı Hakkın lâtif, şirin, güzel bir nimeti nokta-i nazarından istihsan etmek, sevmek, hüsn-ü istimal etmek, şâkirâne bir nevi muhabbet-i meşruadır.</p><p></p><p>Hem baharı, Cenâb-ı Hakkın nuranî esmâlarının en lâtif, güzel nakışlarının sahifesi ve Sâni-i Hakîmin antika san’atının en müzeyyen ve şâşaalı bir meşher-i</p><p></p><p></p><p>[NOT]Dipnot-1</p><p> “Allah için sevmek.” Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Kıyâmet 60; Müsned 3:438, 440.</p><p>Dipnot-2</p><p> bk. Nahl Sûresi, 16:72.</p><p>Dipnot-3</p><p> bk. Âl-i İmran, 3:31; Buhârî, Îman 66-67; Tirmizî, Îman 10.[/NOT]</p><p></p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Cenâb-ı Hak</strong>: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>Hak</strong>: varlığı hak olan ve her hakkın sahibi olan Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>Mâbud</strong>: Kendisine ibadet edilen Allah (bk. a-b-d)</td><td><strong>Sâni-i Hakîm</strong>: herşeyi hikmetle ve san’atla yapan Allah (bk. ṣ-n-a; ḥ-k-m)</td></tr><tr><td><strong>ahbap</strong>: sevgililer, dostlar (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>amel-i salih</strong>: Allah için yapılan iyi işler (bk. ṣ-l-ḥ)</td></tr><tr><td><strong>biçare</strong>: çaresiz</td><td><strong>bâki</strong>: devamlı, kalıcı (bk. b-ḳ-y)</td></tr><tr><td><strong>cazibedar</strong>: çekici</td><td><strong>cemâl</strong>: güzellik (bk. c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>cemâl-i şefkat</strong>: şefkat güzelliği (bk. c-m-l; ş-f-ḳ)</td><td><strong>cihazât</strong>: cihazlar, donanım</td></tr><tr><td><strong>cihet</strong>: yön</td><td><strong>câmi’</strong>: kapsayan, içine alan (bk. c-m-a)</td></tr><tr><td><strong>enbiya</strong>: peygamberler (bk. n-b-e)</td><td><strong>esmâ</strong>: isimler (bk. s-m-v)</td></tr><tr><td><strong>evliya</strong>: veliler (bk. v-l-y)</td><td><strong>hayat-ı bâkiye</strong>: devamlı ve kalıcı olan âhiret hayatı (bk. ḥ-y-y; b-ḳ-y)</td></tr><tr><td><strong>hukuk-u hürmet</strong>: saygı hakkı (bk. ḥ-ḳ-ḳ; ḥ-r-m)</td><td><strong>hüsn-ü istimal etmek</strong>: güzel kullanmak (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>hüsn-ü suret</strong>: dış görünüş güzelliği (bk. ḥ-s-n; ṣ-v-r)</td><td><strong>hüsn-ü sîret</strong>: ahlâk güzelliği (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>ibâd</strong>: kullar (bk. a-b-d)</td><td><strong>istihdam etmek</strong>: çalıştırmak</td></tr><tr><td><strong>istihsan etmek</strong>: beğenmek, güzel bulmak (bk. ḥ-s-n)</td><td><strong>kemâlât</strong>: mükemmellikler (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>kıymettar</strong>: kıymetli</td><td><strong>letâfet</strong>: hoşluk, güzellik (bk. l-ṭ-f)</td></tr><tr><td><strong>lâtif</strong>: güzel, hoş (bk. l-ṭ-f)</td><td><strong>mahlûk</strong>: yaratık (bk. ḫ-l-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>mahsus</strong>: özel</td><td><strong>makbul</strong>: kabul gören</td></tr><tr><td><strong>meşher-i san’at</strong>: san’at eserlerinin sergilendiği yer (bk. ṣ-n-a)</td><td><strong>muhabbet</strong>: sevgi (bk. ḥ-b-b)</td></tr><tr><td><strong>muhabbet-i meşrua</strong>: dine uygun sevgi (bk. ḥ-b-b; ş-r-a)</td><td><strong>muhafaza etmek</strong>: korumak (bk. ḥ-f-ẓ)</td></tr><tr><td><strong>mûnis</strong>: canayakın, dost</td><td><strong>müzeyyen</strong>: süslenmiş (bk. z-y-n)</td></tr><tr><td><strong>nakış</strong>: işleme, süsleme (bk. n-ḳ-ş)</td><td><strong>nam</strong>: ad</td></tr><tr><td><strong>nevi</strong>: tür, çeşit</td><td><strong>nezaket</strong>: incelik, zariflik</td></tr><tr><td><strong>nokta-i nazar</strong>: bakış açısı (bk. n-ẓ-r)</td><td><strong>nuranî</strong>: nurlu, parlak (bk. n-v-r)</td></tr><tr><td><strong>rahmet-i İlâhiye</strong>: Allah’ın şefkat ve merhameti (bk. r-ḥ-m; e-l-h)</td><td><strong>refika-i hayat</strong>: hayat arkadaşı, eş (bk. r-f-ḳ; ḥ-y-y)</td></tr><tr><td><strong>ulvî</strong>: yüce</td><td><strong>zaife</strong>: zayıf, güçsüz</td></tr><tr><td><strong>zevâl</strong>: sona erme (bk. z-v-l)</td><td><strong>ziyadeleşmek</strong>: artmak, fazlalaşmak</td></tr><tr><td><strong>âhir</strong>: son (bk. e-ḫ-r)</td><td><strong>şâkirâne</strong>: şükrederek (bk. ş-k-r)</td></tr><tr><td><strong>şâşaalı</strong>: parlak, göz alıcı</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 271630, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 872[/b] Hem dost ve ahbap ise, eğer onlar iman ve amel-i salih sebebiyle Cenâb-ı Hakkın dostları iseler, [IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1 اَلْحُبُّفِىاللهِsırrınca, o muhabbet dahi Hakka aittir. Hem refika-i hayatını, rahmet-i İlâhiyenin mûnis, lâtif bir hediyesi olduğu cihetiyle sev ve muhabbet et.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]2 Fakat çabuk bozulan hüsn-ü suretine muhabbetini bağlama. Belki kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezaket içindeki hüsn-ü sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddî, samimî, nuranî şefkatidir. Şu cemâl-i şefkat ve hüsn-ü sîret, âhir hayata kadar devam eder, ziyadeleşir. Ve o zaife, lâtife mahlûkun hukuk-u hürmeti o muhabbetle muhafaza edilir. Yoksa, hüsn-ü suretin zevâliyle, en muhtaç olduğu bir zamanda biçare hakkını kaybeder. Hem enbiya ve evliyayı sevmek, Cenâb-ı Hakkın makbul ibâdı olmak cihetiyle, Cenâb-ı Hakkın namına ve hesabınadır. Ve o nokta-i nazardan Ona aittir.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]3 Hem hayatı, Cenâb-ı Hakkın insana ve sana verdiği en kıymettar ve hayat-ı bâkiyeyi kazandıracak bir sermaye ve bir define ve bâki kemâlâtın cihâzâtını câmi’ bir hazine cihetiyle onu sevmek, muhafaza etmek, Cenâb-ı Hakkın hizmetinde istihdam etmek, yine o muhabbet bir cihette Mâbûda aittir. Hem gençliğin letâfetini, güzelliğini, Cenâb-ı Hakkın lâtif, şirin, güzel bir nimeti nokta-i nazarından istihsan etmek, sevmek, hüsn-ü istimal etmek, şâkirâne bir nevi muhabbet-i meşruadır. Hem baharı, Cenâb-ı Hakkın nuranî esmâlarının en lâtif, güzel nakışlarının sahifesi ve Sâni-i Hakîmin antika san’atının en müzeyyen ve şâşaalı bir meşher-i [NOT]Dipnot-1 “Allah için sevmek.” Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Kıyâmet 60; Müsned 3:438, 440. Dipnot-2 bk. Nahl Sûresi, 16:72. Dipnot-3 bk. Âl-i İmran, 3:31; Buhârî, Îman 66-67; Tirmizî, Îman 10.[/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Cenâb-ı Hak[/B]: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]Hak[/B]: varlığı hak olan ve her hakkın sahibi olan Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Mâbud[/B]: Kendisine ibadet edilen Allah (bk. a-b-d)[/TD] [TD][B]Sâni-i Hakîm[/B]: herşeyi hikmetle ve san’atla yapan Allah (bk. ṣ-n-a; ḥ-k-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ahbap[/B]: sevgililer, dostlar (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]amel-i salih[/B]: Allah için yapılan iyi işler (bk. ṣ-l-ḥ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]biçare[/B]: çaresiz[/TD] [TD][B]bâki[/B]: devamlı, kalıcı (bk. b-ḳ-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cazibedar[/B]: çekici[/TD] [TD][B]cemâl[/B]: güzellik (bk. c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cemâl-i şefkat[/B]: şefkat güzelliği (bk. c-m-l; ş-f-ḳ)[/TD] [TD][B]cihazât[/B]: cihazlar, donanım[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cihet[/B]: yön[/TD] [TD][B]câmi’[/B]: kapsayan, içine alan (bk. c-m-a)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]enbiya[/B]: peygamberler (bk. n-b-e)[/TD] [TD][B]esmâ[/B]: isimler (bk. s-m-v)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]evliya[/B]: veliler (bk. v-l-y)[/TD] [TD][B]hayat-ı bâkiye[/B]: devamlı ve kalıcı olan âhiret hayatı (bk. ḥ-y-y; b-ḳ-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hukuk-u hürmet[/B]: saygı hakkı (bk. ḥ-ḳ-ḳ; ḥ-r-m)[/TD] [TD][B]hüsn-ü istimal etmek[/B]: güzel kullanmak (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hüsn-ü suret[/B]: dış görünüş güzelliği (bk. ḥ-s-n; ṣ-v-r)[/TD] [TD][B]hüsn-ü sîret[/B]: ahlâk güzelliği (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ibâd[/B]: kullar (bk. a-b-d)[/TD] [TD][B]istihdam etmek[/B]: çalıştırmak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]istihsan etmek[/B]: beğenmek, güzel bulmak (bk. ḥ-s-n)[/TD] [TD][B]kemâlât[/B]: mükemmellikler (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kıymettar[/B]: kıymetli[/TD] [TD][B]letâfet[/B]: hoşluk, güzellik (bk. l-ṭ-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lâtif[/B]: güzel, hoş (bk. l-ṭ-f)[/TD] [TD][B]mahlûk[/B]: yaratık (bk. ḫ-l-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahsus[/B]: özel[/TD] [TD][B]makbul[/B]: kabul gören[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]meşher-i san’at[/B]: san’at eserlerinin sergilendiği yer (bk. ṣ-n-a)[/TD] [TD][B]muhabbet[/B]: sevgi (bk. ḥ-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhabbet-i meşrua[/B]: dine uygun sevgi (bk. ḥ-b-b; ş-r-a)[/TD] [TD][B]muhafaza etmek[/B]: korumak (bk. ḥ-f-ẓ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mûnis[/B]: canayakın, dost[/TD] [TD][B]müzeyyen[/B]: süslenmiş (bk. z-y-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nakış[/B]: işleme, süsleme (bk. n-ḳ-ş)[/TD] [TD][B]nam[/B]: ad[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nevi[/B]: tür, çeşit[/TD] [TD][B]nezaket[/B]: incelik, zariflik[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nokta-i nazar[/B]: bakış açısı (bk. n-ẓ-r)[/TD] [TD][B]nuranî[/B]: nurlu, parlak (bk. n-v-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]rahmet-i İlâhiye[/B]: Allah’ın şefkat ve merhameti (bk. r-ḥ-m; e-l-h)[/TD] [TD][B]refika-i hayat[/B]: hayat arkadaşı, eş (bk. r-f-ḳ; ḥ-y-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ulvî[/B]: yüce[/TD] [TD][B]zaife[/B]: zayıf, güçsüz[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zevâl[/B]: sona erme (bk. z-v-l)[/TD] [TD][B]ziyadeleşmek[/B]: artmak, fazlalaşmak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âhir[/B]: son (bk. e-ḫ-r)[/TD] [TD][B]şâkirâne[/B]: şükrederek (bk. ş-k-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şâşaalı[/B]: parlak, göz alıcı[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst