Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 271624" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 869</strong></p><p></p><p>Hüsnâ bâkidirler, daimîdirler. Ve esmâ ve sıfâtın herbirisinde binler merâtib-i ihsan ve cemâl ve binler tabakat-ı kemâl ve muhabbet var. Sen yalnız Rahmân ismine bak ki, Cennet bir cilvesi ve saadet-i ebediye bir lem’ası ve dünyadaki bütün rızık ve nimet bir katresidir.</p><p></p><p>İşte, şu muvazene, ehl-i dalâletle ehl-i imanın hayat ve vazife cihetindeki mahiyetlerine işaret eden </p><p></p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 22px">لَقَدْخَلَقْنَا اْلاِنْسَانَ فِىۤ اَحْسَنِ تَقْوِيمٍ ثُمَّ رَدَدْناَهُ اَسْفَلَ سَافِلِينَ اِلاَّ الَّذِينَ اٰمَنوُا وَعَمِلُواالصَّالِحَاتِ</span> <img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1</p> <p style="text-align: center"></p><p></p><p>hem netice ve âkıbetlerine işaret eden <img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />2 <span style="font-size: 22px"> فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاۤءُ وَاْلاَرْضُ</span> olan âyete dikkat et. Ne kadar ulvî, mu’cizâne, beyan ettiğimiz muvazeneyi ifade ederler.</p><p></p><p>Birinci âyet, On Birinci Sözde tafsilen o âyetin i’cazkârâne ve îcazkârâne ifade ettiği hakikati, o Sözde beyan edildiğinden, onu oraya havale ederiz. İkinci âyet ise, yalnız bir küçük işaretle göstereceğiz ki, ne kadar ulvî bir hakikati ifade ediyor. Şöyle ki:</p><p></p><p>Şu âyet, mefhum-u muvafık ile şöyle ferman ediyor: “Ehl-i dalâletin ölmesiyle, semâvât ve zemin, onların üstünde ağlamıyorlar.”<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />3 Ve mefhum-u muhalifle delâlet ediyor ki, “Ehl-i imanın dünyadan gitmesiyle, semâvât ve zemin, onların üstünde ağlıyor.</p><p></p><p>Yani, ehl-i dalâlet, madem semâvât ve arzın vazifelerini inkâr ediyor, mânâlarını bilmiyor, onların kıymetlerini iskat ediyor, Sânilerini tanımıyor. Onlara karşı bir hakaret, bir adâvet ettiğinden, elbette semâvât ve zemin, onlara ağlamak</p><p></p><p></p><p>[NOT]Dipnot-1</p><p> “And olsun ki, Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık. Sonra da onu en aşağı seviyeye indirdik-ancak iman eden ve güzel işler yapanlar müstesna.” Tîn Sûresi, 95:4-6.</p><p>Dipnot-2</p><p> “Gök ve yer onlara ağlamadı.” Duhan Sûresi, 44:29.</p><p>Dipnot-3</p><p> bk. Duhân Sûresi, 44:29.[/NOT]</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Esmâ-i Hüsnâ</strong>: Allah’ın güzel isimleri (bk. s-m-v; ḥ-s-n)</td><td><strong>Rahmân</strong>: kullarına karşı sınırsız rahmet sahibi olan ve rahmetinin eserleri dünya ve âhireti dolduran Allah (bk. r-ḥ-m)</td></tr><tr><td><strong>Sâni</strong>: herşeyi mükemmel bir san’atla yaratan Allah (bk. ṣ-n-a)</td><td><strong>adâvet</strong>: düşmanlık</td></tr><tr><td><strong>arz</strong>: yer</td><td><strong>beyan</strong>: açıklama (bk. b-y-n)</td></tr><tr><td><strong>beyan etmek</strong>: açıklamak (bk. b-y-n)</td><td><strong>bâki</strong>: sürekli, kalıcı, devamlı (bk. b-ḳ-y)</td></tr><tr><td><strong>cihet</strong>: yön</td><td><strong>cilve</strong>: görüntü, akis (bk. c-l-y)</td></tr><tr><td><strong>daimî</strong>: devamlı, sürekli</td><td><strong>delâlet</strong>: delil olma, işaret etme</td></tr><tr><td><strong>ehl-i dalâlet</strong>: doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler (bk. ḍ-l-l)</td><td><strong>ehl-i iman</strong>: Allah’a ve iman esaslarına inanan kimseler, mü’minler (bk. e-m-n)</td></tr><tr><td><strong>esmâ</strong>: isimler (bk. s-m-v)</td><td><strong>ferman</strong>: emir, buyruk</td></tr><tr><td><strong>hakikat</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>inkâr</strong>: kabul etmeme, inanmama (bk. n-k-r)</td></tr><tr><td><strong>iskat</strong>: düşürme</td><td><strong>i’câzkârâne</strong>: mu’cizeli bir şekilde, benzerini yapmaktan insanları aciz bırakacak şekilde (bk. a-c-z)</td></tr><tr><td><strong>katre</strong>: damla</td><td><strong>lem’a</strong>: parıltı</td></tr><tr><td><strong>mahiyet</strong>: öz nitelik, özellik, esas</td><td><strong>mefhum-u muhalif</strong>: bir sözün ters mânâsı, zıt anlam</td></tr><tr><td><strong>mefhum-u muvafık</strong>: doğrudan anlaşılan mânâ</td><td><strong>merâtib-i ihsan ve cemâl</strong>: güzellik ve iyilik mertebeleri (bk. ḥ-s-n; c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>muvazene</strong>: karşılaştırma (bk. v-z-n)</td><td><strong>mu’cizâne</strong>: mu’cizeli bir şekilde, benzerini yapmaktan insanları aciz bırakacak şekilde (bk. a-c-z)</td></tr><tr><td><strong>saadet-i ebediye</strong>: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d)</td><td><strong>semâvat</strong>: gökler (bk. s-m-v)</td></tr><tr><td><strong>sıfât</strong>: vasıflar, özellikler (bk. v-ṣ-f)</td><td><strong>tabakat-ı kemâl ve muhabbet</strong>: sevgi ve olgunluk tabakaları, katmanları (bk. k-m-l; ḥ-b-b)</td></tr><tr><td><strong>tafsilen</strong>: ayrıntılı olarak</td><td><strong>ulvî</strong>: yüce</td></tr><tr><td><strong>zemin</strong>: yer</td><td><strong>âkıbet</strong>: netice, sonuç</td></tr><tr><td><strong>îcazkârâne</strong>: az sözle çok mânâlar anlatarak, vecîz bir şekilde (bk. c-v-z)</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 271624, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 869[/b] Hüsnâ bâkidirler, daimîdirler. Ve esmâ ve sıfâtın herbirisinde binler merâtib-i ihsan ve cemâl ve binler tabakat-ı kemâl ve muhabbet var. Sen yalnız Rahmân ismine bak ki, Cennet bir cilvesi ve saadet-i ebediye bir lem’ası ve dünyadaki bütün rızık ve nimet bir katresidir. İşte, şu muvazene, ehl-i dalâletle ehl-i imanın hayat ve vazife cihetindeki mahiyetlerine işaret eden [CENTER][SIZE=6]لَقَدْخَلَقْنَا اْلاِنْسَانَ فِىۤ اَحْسَنِ تَقْوِيمٍ ثُمَّ رَدَدْناَهُ اَسْفَلَ سَافِلِينَ اِلاَّ الَّذِينَ اٰمَنوُا وَعَمِلُواالصَّالِحَاتِ[/SIZE] [IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1 [/CENTER] hem netice ve âkıbetlerine işaret eden [IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]2 [SIZE=6] فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاۤءُ وَاْلاَرْضُ[/SIZE] olan âyete dikkat et. Ne kadar ulvî, mu’cizâne, beyan ettiğimiz muvazeneyi ifade ederler. Birinci âyet, On Birinci Sözde tafsilen o âyetin i’cazkârâne ve îcazkârâne ifade ettiği hakikati, o Sözde beyan edildiğinden, onu oraya havale ederiz. İkinci âyet ise, yalnız bir küçük işaretle göstereceğiz ki, ne kadar ulvî bir hakikati ifade ediyor. Şöyle ki: Şu âyet, mefhum-u muvafık ile şöyle ferman ediyor: “Ehl-i dalâletin ölmesiyle, semâvât ve zemin, onların üstünde ağlamıyorlar.”[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]3 Ve mefhum-u muhalifle delâlet ediyor ki, “Ehl-i imanın dünyadan gitmesiyle, semâvât ve zemin, onların üstünde ağlıyor. Yani, ehl-i dalâlet, madem semâvât ve arzın vazifelerini inkâr ediyor, mânâlarını bilmiyor, onların kıymetlerini iskat ediyor, Sânilerini tanımıyor. Onlara karşı bir hakaret, bir adâvet ettiğinden, elbette semâvât ve zemin, onlara ağlamak [NOT]Dipnot-1 “And olsun ki, Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık. Sonra da onu en aşağı seviyeye indirdik-ancak iman eden ve güzel işler yapanlar müstesna.” Tîn Sûresi, 95:4-6. Dipnot-2 “Gök ve yer onlara ağlamadı.” Duhan Sûresi, 44:29. Dipnot-3 bk. Duhân Sûresi, 44:29.[/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Esmâ-i Hüsnâ[/B]: Allah’ın güzel isimleri (bk. s-m-v; ḥ-s-n)[/TD] [TD][B]Rahmân[/B]: kullarına karşı sınırsız rahmet sahibi olan ve rahmetinin eserleri dünya ve âhireti dolduran Allah (bk. r-ḥ-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Sâni[/B]: herşeyi mükemmel bir san’atla yaratan Allah (bk. ṣ-n-a)[/TD] [TD][B]adâvet[/B]: düşmanlık[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]arz[/B]: yer[/TD] [TD][B]beyan[/B]: açıklama (bk. b-y-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]beyan etmek[/B]: açıklamak (bk. b-y-n)[/TD] [TD][B]bâki[/B]: sürekli, kalıcı, devamlı (bk. b-ḳ-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cihet[/B]: yön[/TD] [TD][B]cilve[/B]: görüntü, akis (bk. c-l-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]daimî[/B]: devamlı, sürekli[/TD] [TD][B]delâlet[/B]: delil olma, işaret etme[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ehl-i dalâlet[/B]: doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler (bk. ḍ-l-l)[/TD] [TD][B]ehl-i iman[/B]: Allah’a ve iman esaslarına inanan kimseler, mü’minler (bk. e-m-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]esmâ[/B]: isimler (bk. s-m-v)[/TD] [TD][B]ferman[/B]: emir, buyruk[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakikat[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]inkâr[/B]: kabul etmeme, inanmama (bk. n-k-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]iskat[/B]: düşürme[/TD] [TD][B]i’câzkârâne[/B]: mu’cizeli bir şekilde, benzerini yapmaktan insanları aciz bırakacak şekilde (bk. a-c-z)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]katre[/B]: damla[/TD] [TD][B]lem’a[/B]: parıltı[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahiyet[/B]: öz nitelik, özellik, esas[/TD] [TD][B]mefhum-u muhalif[/B]: bir sözün ters mânâsı, zıt anlam[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mefhum-u muvafık[/B]: doğrudan anlaşılan mânâ[/TD] [TD][B]merâtib-i ihsan ve cemâl[/B]: güzellik ve iyilik mertebeleri (bk. ḥ-s-n; c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muvazene[/B]: karşılaştırma (bk. v-z-n)[/TD] [TD][B]mu’cizâne[/B]: mu’cizeli bir şekilde, benzerini yapmaktan insanları aciz bırakacak şekilde (bk. a-c-z)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]saadet-i ebediye[/B]: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d)[/TD] [TD][B]semâvat[/B]: gökler (bk. s-m-v)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sıfât[/B]: vasıflar, özellikler (bk. v-ṣ-f)[/TD] [TD][B]tabakat-ı kemâl ve muhabbet[/B]: sevgi ve olgunluk tabakaları, katmanları (bk. k-m-l; ḥ-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tafsilen[/B]: ayrıntılı olarak[/TD] [TD][B]ulvî[/B]: yüce[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zemin[/B]: yer[/TD] [TD][B]âkıbet[/B]: netice, sonuç[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]îcazkârâne[/B]: az sözle çok mânâlar anlatarak, vecîz bir şekilde (bk. c-v-z)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst