Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 271622" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 868</strong></p><p></p><p>vasıta-i seyahatle gezer, geçer. Öyle de, Sultan-ı Ezelîye iman ile intisap eden ve amel-i salih ile itaat eden bir insan, şu misafirhane-i dünya menzillerinden ve âlem-i berzah ve âlem-i mahşer dairelerinden ve hâkezâ kabirden sonraki bütün âlemlerin geniş hudutlarından berk ve burâk sür’atinde geçer, tâ saadet-i ebediyeyi bulur. Ve şu hakikati kat’î ispat eder ve asfiya ve evliyaya gösterir.</p><p></p><p>Hem de Kur’ân’ın hakikati der ki: Ey mü’min! Sendeki nihayetsiz muhabbet kabiliyetini, çirkin ve noksan ve şerûr ve sana muzır olan nefs-i emmârene verme.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1 Onu mahbub ve onun hevâsını kendine mâbud ittihaz etme.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />2 Belki sendeki o nihayetsiz muhabbet kabiliyetini, nihayetsiz bir muhabbete lâyık; hem nihayetsiz sana ihsan edebilen; hem istikbalde seni nihayetsiz mes’ut eden; hem bütün alâkadar olduğun ve onların saadetleriyle mes’ut olduğun bütün zâtları ihsânâtıyla mes’ut eden; hem nihayetsiz kemâlâtı bulunan; ve nihayetsiz derecede kudsî, ulvî, münezzeh, kusursuz, noksansız, zevâlsiz cemâl sahibi olan; ve bütün esmâsı nihayet derecede güzel olan; ve her isminde pek çok envâr-ı hüsün ve cemâl bulunan; ve Cennet bütün güzellikleriyle ve nimetleriyle Onun cemâl-i rahmetini ve rahmet-i cemâlini gösteren; ve sevimli ve sevilen bütün kâinattaki bütün hüsün ve cemâl ve mehâsin ve kemâlât Onun cemâline ve kemâline işaret eden ve delâlet eden ve emare olan bir Zâtı mahbub ve mâbud ittihaz et.</p><p></p><p>Hem der: Ey insan! Onun esmâ ve sıfâtına ait istidad-ı muhabbetini, sair bekâsız mevcudata verme, faidesiz mahlûkata dağıtma.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />3 Çünkü, âsâr ve mahlûkat fânidirler.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />4 Fakat o âsârda ve o masnuatta nakışları, cilveleri görünen Esmâ-i</p><p></p><p></p><p>[NOT]Dipnot-1</p><p> bk. Yûsuf Sûresi,12:53. </p><p>Dipnot-2</p><p> bk. Nisâ Sûresi, 4:135; Sâd Sûresi, 38:29; Nâziât Sûresi, 79:40; Kehf Sûresi, 18:28.</p><p>Dipnot-3</p><p> bk. Bakara Sûresi, 2:165; Tevbe Sûresi, 9:23-24; Kıyâmet Sûresi, 75:20-35; Dehr Sûresi, 76:27; Fecr Sûresi, 89:20-26.</p><p>Dipnot-4</p><p> bk. Kasas Sûresi, 28:88.[/NOT]</p><p></p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Sultan-ı Ezelî</strong>: kudret ve hükümranlığının başlangıcı olmayan Allah (bk. s-l-ṭ; e-z-l)</td><td><strong>alâkadar</strong>: alâkalı, ilgili</td></tr><tr><td><strong>amel-i salih</strong>: Allah için yapılan iyi işler (bk. ṣ-l-ḥ)</td><td><strong>asfiya</strong>: Hz. Peygamberin yolundan giden ilim ve velâyet sahibi halis kullar (bk. ṣ-f-y)</td></tr><tr><td><strong>bekàsız</strong>: sürekli var olmayan, geçici (bk. b-ḳ-y)</td><td><strong>berk</strong>: şimşek</td></tr><tr><td><strong>burak</strong>: Cennete mahsus bir binek</td><td><strong>cemâl</strong>: güzellik (bk. c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>cemâl-i rahmet</strong>: Allah’ın rahmetinin güzelliği (bk. c-m-l; r-ḥ-m)</td><td><strong>cilve</strong>: görüntü, akis (bk. c-l-y)</td></tr><tr><td><strong>delâlet</strong>: delil olma, işaret etme</td><td><strong>emâre</strong>: belirti, işaret</td></tr><tr><td><strong>envâr-ı hüsün ve cemâl</strong>: güzellik nurları (bk. n-v-r; ḥ-s-n; c-m-l)</td><td><strong>esmâ</strong>: isimler (bk. s-m-v)</td></tr><tr><td><strong>evliya</strong>: veliler (bk. v-l-y)</td><td><strong>fâni</strong>: geçici, ölümlü (bk. f-n-y)</td></tr><tr><td><strong>hakikat</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>hevâ</strong>: nefsin arzu ve istekleri (bk. h-v-y)</td></tr><tr><td><strong>hudut</strong>: sınır</td><td><strong>hâkezâ</strong>: böylece, bunun gibi</td></tr><tr><td><strong>hüsün</strong>: güzellik (bk. ḥ-s-n)</td><td><strong>ihsan</strong>: bağış, iyilik, lütuf (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>ihsânât</strong>: bağışlar, iyilikler, lütuflar (bk. ḥ-s-n)</td><td><strong>intisap</strong>: bağlanma (bk. n-s-b)</td></tr><tr><td><strong>istidad-ı muhabbet</strong>: sevme kabiliyeti (bk. a-d-d; ḥ-b-b)</td><td><strong>istikbal</strong>: gelecek</td></tr><tr><td><strong>ittihaz etmek</strong>: edinmek, kabullenmek</td><td><strong>kat’î</strong>: kesin</td></tr><tr><td><strong>kemâl</strong>: mükemmellik (bk. k-m-l)</td><td><strong>kemâlât</strong>: mükemmellikler (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>kudsî</strong>: kutsal, kusursuz ve yüce (bk. ḳ-d-s)</td><td><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td></tr><tr><td><strong>mahbub</strong>: sevgili (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>mahlûkat</strong>: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>masnuat</strong>: sanat eseri varlıklar (bk. ṣ-n-a)</td><td><strong>mehâsin</strong>: güzellikler (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>menzil</strong>: durak, yer (bk. n-z-l)</td><td><strong>mes’ut</strong>: mutlu</td></tr><tr><td><strong>mevcudat</strong>: varlıklar (bk. v-c-d)</td><td><strong>misafirhane-i dünya</strong>: dünya misafirhanesi</td></tr><tr><td><strong>muhabbet</strong>: sevgi (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>muzır</strong>: zararlı</td></tr><tr><td><strong>mâbud</strong>: kendisine ibadet edilen (bk. a-b-d)</td><td><strong>münezzeh</strong>: temiz, pâk (bk. n-z-h)</td></tr><tr><td><strong>nefs-i emmâre</strong>: insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden duygu (bk. n-f-s)</td><td><strong>nihayet</strong>: son</td></tr><tr><td><strong>nihayetsiz</strong>: sonsuz</td><td><strong>rahmet-i cemâl</strong>: İlâhî güzelliğin rahmet ciheti (bk. r-ḥ-m; c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>saadet</strong>: mutluluk</td><td><strong>saadet-i ebediye</strong>: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d)</td></tr><tr><td><strong>sair</strong>: diğer</td><td><strong>sıfât</strong>: vasıflar, özellikler (bk. v-ṣ-f)</td></tr><tr><td><strong>ulvî</strong>: yüce</td><td><strong>vasıta-i seyahat</strong>: seyahat aracı</td></tr><tr><td><strong>zevâlsiz</strong>: sonu olmayan, sürekli (bk. z-v-l)</td><td><strong>âlem-i berzah</strong>: dünya ile âhiret arasındaki kabir âlemi (bk. a-l-m)</td></tr><tr><td><strong>âlem-i mahşer</strong>: mahşer âlemi; kıyametten sonra insanların tekrar diriltilip toplanacakları yer (bk. a-l-m; ḥ-ş-r)</td><td><strong>âsâr</strong>: eserler</td></tr><tr><td><strong>şerûr</strong>: çok şerli, kötü</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 271622, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 868[/b] vasıta-i seyahatle gezer, geçer. Öyle de, Sultan-ı Ezelîye iman ile intisap eden ve amel-i salih ile itaat eden bir insan, şu misafirhane-i dünya menzillerinden ve âlem-i berzah ve âlem-i mahşer dairelerinden ve hâkezâ kabirden sonraki bütün âlemlerin geniş hudutlarından berk ve burâk sür’atinde geçer, tâ saadet-i ebediyeyi bulur. Ve şu hakikati kat’î ispat eder ve asfiya ve evliyaya gösterir. Hem de Kur’ân’ın hakikati der ki: Ey mü’min! Sendeki nihayetsiz muhabbet kabiliyetini, çirkin ve noksan ve şerûr ve sana muzır olan nefs-i emmârene verme.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1 Onu mahbub ve onun hevâsını kendine mâbud ittihaz etme.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]2 Belki sendeki o nihayetsiz muhabbet kabiliyetini, nihayetsiz bir muhabbete lâyık; hem nihayetsiz sana ihsan edebilen; hem istikbalde seni nihayetsiz mes’ut eden; hem bütün alâkadar olduğun ve onların saadetleriyle mes’ut olduğun bütün zâtları ihsânâtıyla mes’ut eden; hem nihayetsiz kemâlâtı bulunan; ve nihayetsiz derecede kudsî, ulvî, münezzeh, kusursuz, noksansız, zevâlsiz cemâl sahibi olan; ve bütün esmâsı nihayet derecede güzel olan; ve her isminde pek çok envâr-ı hüsün ve cemâl bulunan; ve Cennet bütün güzellikleriyle ve nimetleriyle Onun cemâl-i rahmetini ve rahmet-i cemâlini gösteren; ve sevimli ve sevilen bütün kâinattaki bütün hüsün ve cemâl ve mehâsin ve kemâlât Onun cemâline ve kemâline işaret eden ve delâlet eden ve emare olan bir Zâtı mahbub ve mâbud ittihaz et. Hem der: Ey insan! Onun esmâ ve sıfâtına ait istidad-ı muhabbetini, sair bekâsız mevcudata verme, faidesiz mahlûkata dağıtma.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]3 Çünkü, âsâr ve mahlûkat fânidirler.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]4 Fakat o âsârda ve o masnuatta nakışları, cilveleri görünen Esmâ-i [NOT]Dipnot-1 bk. Yûsuf Sûresi,12:53. Dipnot-2 bk. Nisâ Sûresi, 4:135; Sâd Sûresi, 38:29; Nâziât Sûresi, 79:40; Kehf Sûresi, 18:28. Dipnot-3 bk. Bakara Sûresi, 2:165; Tevbe Sûresi, 9:23-24; Kıyâmet Sûresi, 75:20-35; Dehr Sûresi, 76:27; Fecr Sûresi, 89:20-26. Dipnot-4 bk. Kasas Sûresi, 28:88.[/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Sultan-ı Ezelî[/B]: kudret ve hükümranlığının başlangıcı olmayan Allah (bk. s-l-ṭ; e-z-l)[/TD] [TD][B]alâkadar[/B]: alâkalı, ilgili[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]amel-i salih[/B]: Allah için yapılan iyi işler (bk. ṣ-l-ḥ)[/TD] [TD][B]asfiya[/B]: Hz. Peygamberin yolundan giden ilim ve velâyet sahibi halis kullar (bk. ṣ-f-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]bekàsız[/B]: sürekli var olmayan, geçici (bk. b-ḳ-y)[/TD] [TD][B]berk[/B]: şimşek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]burak[/B]: Cennete mahsus bir binek[/TD] [TD][B]cemâl[/B]: güzellik (bk. c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cemâl-i rahmet[/B]: Allah’ın rahmetinin güzelliği (bk. c-m-l; r-ḥ-m)[/TD] [TD][B]cilve[/B]: görüntü, akis (bk. c-l-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]delâlet[/B]: delil olma, işaret etme[/TD] [TD][B]emâre[/B]: belirti, işaret[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]envâr-ı hüsün ve cemâl[/B]: güzellik nurları (bk. n-v-r; ḥ-s-n; c-m-l)[/TD] [TD][B]esmâ[/B]: isimler (bk. s-m-v)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]evliya[/B]: veliler (bk. v-l-y)[/TD] [TD][B]fâni[/B]: geçici, ölümlü (bk. f-n-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakikat[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]hevâ[/B]: nefsin arzu ve istekleri (bk. h-v-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hudut[/B]: sınır[/TD] [TD][B]hâkezâ[/B]: böylece, bunun gibi[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hüsün[/B]: güzellik (bk. ḥ-s-n)[/TD] [TD][B]ihsan[/B]: bağış, iyilik, lütuf (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ihsânât[/B]: bağışlar, iyilikler, lütuflar (bk. ḥ-s-n)[/TD] [TD][B]intisap[/B]: bağlanma (bk. n-s-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]istidad-ı muhabbet[/B]: sevme kabiliyeti (bk. a-d-d; ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]istikbal[/B]: gelecek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ittihaz etmek[/B]: edinmek, kabullenmek[/TD] [TD][B]kat’î[/B]: kesin[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kemâl[/B]: mükemmellik (bk. k-m-l)[/TD] [TD][B]kemâlât[/B]: mükemmellikler (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kudsî[/B]: kutsal, kusursuz ve yüce (bk. ḳ-d-s)[/TD] [TD][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahbub[/B]: sevgili (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]mahlûkat[/B]: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]masnuat[/B]: sanat eseri varlıklar (bk. ṣ-n-a)[/TD] [TD][B]mehâsin[/B]: güzellikler (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]menzil[/B]: durak, yer (bk. n-z-l)[/TD] [TD][B]mes’ut[/B]: mutlu[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mevcudat[/B]: varlıklar (bk. v-c-d)[/TD] [TD][B]misafirhane-i dünya[/B]: dünya misafirhanesi[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhabbet[/B]: sevgi (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]muzır[/B]: zararlı[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mâbud[/B]: kendisine ibadet edilen (bk. a-b-d)[/TD] [TD][B]münezzeh[/B]: temiz, pâk (bk. n-z-h)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nefs-i emmâre[/B]: insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden duygu (bk. n-f-s)[/TD] [TD][B]nihayet[/B]: son[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nihayetsiz[/B]: sonsuz[/TD] [TD][B]rahmet-i cemâl[/B]: İlâhî güzelliğin rahmet ciheti (bk. r-ḥ-m; c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]saadet[/B]: mutluluk[/TD] [TD][B]saadet-i ebediye[/B]: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sair[/B]: diğer[/TD] [TD][B]sıfât[/B]: vasıflar, özellikler (bk. v-ṣ-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ulvî[/B]: yüce[/TD] [TD][B]vasıta-i seyahat[/B]: seyahat aracı[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zevâlsiz[/B]: sonu olmayan, sürekli (bk. z-v-l)[/TD] [TD][B]âlem-i berzah[/B]: dünya ile âhiret arasındaki kabir âlemi (bk. a-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âlem-i mahşer[/B]: mahşer âlemi; kıyametten sonra insanların tekrar diriltilip toplanacakları yer (bk. a-l-m; ḥ-ş-r)[/TD] [TD][B]âsâr[/B]: eserler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şerûr[/B]: çok şerli, kötü[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst