Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 271593" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 856</strong></p><p></p><p>ve ziynet renkleri veriyor. Eğer Cennet ise, bağlarına, kasırlarına, hurilerine bir hüsün ve ziynet renkleri veriyor, ve hâkezâ, başkalarını kıyas et.</p><p></p><p>Hem öyle bir tarzda tezyin ve tenvir eder ki, lütuf ve kerem mânâları onda o derece hükmediyor ki, adeta o mevcud-u müzeyyen, o masnu-u münevver bir lütf-u mücessem, bir kerem-i mütecessid hükmüne geçer, Lâtifve Kerîm ismini zikreder.</p><p></p><p>Sonra, o lütuf ve keremi şu cilveye sevk eden, elbette teveddüd ve taarrüftür, yani kendini zîhayata sevdirmek ve zîşuura bildirmek şe’nleridir ki, Lâtif, Kerîm isimlerinin arkalarında Vedûd ve Mâruf isimlerini okutuyor ve masnuun lisan-ı hâlinden işitiliyor.Sonra, o müzeyyen mevcudu, o güzel mahlûku leziz meyveler, sevimli neticelerle süslendirip, ziynetten nimete, lütuftan rahmete çevirir, Mün’imve Rahîm ismini okutturur ve zâhirî perdeler arkasında o iki ismin cilvesini gösterir.</p><p></p><p>Sonra, bu Rahîm ve Kerîmi, Müstağnî-yi ale’l-Itlak olan Zâtta, bu cilveye sevk eden, elbette bir terahhum, tahannün şe’nleridir ki, ism-i Hannânve Rahmân’ı okutturuyor ve gösteriyor.</p><p></p><p>Şu terahhum, tahannün mânâlarını cilveye sevk eden, elbette bir cemâl ve kemâl-i zâtîdir ki, tezahür etmek ister. Cemîlismini ve Cemîl isminde münderiç olan Vedûd ve Rahîm isimlerini okutturuyor. Çünkü cemâl bizzat sevilir. Zîcemâl ve cemâl, kendi kendini sever. Hem hüsündür, hem muhabbettir. Kemâl dahi bizzat mahbubdur, sebepsiz olarak sevilir. Hem muhibdir, hem mahbubdur. Madem nihayetsiz derece-i kemâlde bir cemâl ve nihayetsiz derece-i cemâlde</p><p></p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Cemîl</strong>: bütün güzelliklerin kaynağı ve sonsuz güzellik sahibi olan Allah (bk. c-m-l)</td><td><strong>Hannân</strong>: rahmetin en hoş cilvelerini gösteren ve çok merhametli olan Allah (bk. ḥ-n-n)</td></tr><tr><td><strong>Kerîm</strong>: sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan Allah (bk. k-r-m)</td><td><strong>Lâtif</strong>: çok lütuf ve ihsanda bulunan Allah (bk. l-ṭ-f)</td></tr><tr><td><strong>Mâruf</strong>: herşeyi hakkıyla bilen ve yarattıkları tarafından bilinen Allah (bk. a-r-f)</td><td><strong>Mün’im</strong>: gerçek nimet verici olan Allah (bk. n-a-m)</td></tr><tr><td><strong>Müstağnî-i ale’l-Itlak</strong>: her cihetle ve hiçbir kayda, şarta bağlı olmaksızın zengin olan ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah (bk. ğ-n-y; ṭ-l-ḳ)</td><td><strong>Rahmân</strong>: kullarına karşı çok merhametli olan ve rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah (bk. r-ḥ-m)</td></tr><tr><td><strong>Rahîm</strong>: rahmeti herşeyi kuşatan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah (bk. r-ḥ-m)</td><td><strong>Vedûd</strong>: kullarını çok seven ve şefkat eden, Kendisine çok sevgi beslenen Allah (bk. v-d-d)</td></tr><tr><td><strong>cemâl</strong>: güzellik (bk. c-m-l)</td><td><strong>cemâl ve kemâl-i zâtî</strong>: zâtında bulunan güzellik ve mükemmellik (bk. c-m-l; k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>cilve</strong>: görüntü, akis (bk. c-l-y)</td><td><strong>derece-i cemâl</strong>: güzellik derecesi (bk. c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>derece-i kemâl</strong>: mükemmellik derecesi (bk. k-m-l)</td><td><strong>huri</strong>: Cennet kızı</td></tr><tr><td><strong>hâkezâ</strong>: böylece, bunun gibi</td><td><strong>hüsün</strong>: güzellik (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>kasır</strong>: saray, köşk</td><td><strong>kerem</strong>: cömertlik, ikram (bk. k-r-m)</td></tr><tr><td><strong>kerem-i mütecessid</strong>: maddi vücut giymiş kerem (bk. k-r-m)</td><td><strong>leziz</strong>: lezzetli</td></tr><tr><td><strong>lisan-ı hâl</strong>: hal dili</td><td><strong>lütf-u mücessem</strong>: cisimleşmiş lütuf (bk. l-ṭ-f)</td></tr><tr><td><strong>lütuf</strong>: iyilik, ihsan, bağış (bk. l-ṭ-f)</td><td><strong>mahbub</strong>: sevilen (bk. ḥ-b-b)</td></tr><tr><td><strong>mahlûk</strong>: yaratık (bk. ḫ-l-ḳ)</td><td><strong>masnu</strong>: san’at eseri varlık (bk. ṣ-n-a)</td></tr><tr><td><strong>masnu-u münevver</strong>: parlak, nurlu san’at eseri (bk. ṣ-n-a; n-v-r)</td><td><strong>mevcud</strong>: varlık (bk. v-c-d)</td></tr><tr><td><strong>mevcud-u müzeyyen</strong>: süslenmiş varlık (bk. v-c-d; z-y-n)</td><td><strong>muhabbet</strong>: sevgi (bk. ḥ-b-b)</td></tr><tr><td><strong>muhib</strong>: seven (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>münderiç</strong>: içinde bulunan</td></tr><tr><td><strong>müzeyyen</strong>: süslü (bk. z-y-n)</td><td><strong>nihayetsiz</strong>: sonsuz</td></tr><tr><td><strong>rahmet</strong>: şefkat, merhamet (bk. r-ḥ-m)</td><td><strong>taarrüf</strong>: kendini tanıtma (bk. a-r-f)</td></tr><tr><td><strong>tahannün</strong>: şefkat etme (bk. ḥ-n-n)</td><td><strong>tenvir</strong>: aydınlatma, parlatma (bk. n-v-r)</td></tr><tr><td><strong>terahhum</strong>: merhamet etme (bk. r-ḥ-m)</td><td><strong>teveddüd</strong>: kendini sevdirme (bk. v-d-d)</td></tr><tr><td><strong>tezahür etmek</strong>: görünmek (bk. ẓ-h-r)</td><td><strong>tezyin</strong>: süsleme (bk. z-y-n)</td></tr><tr><td><strong>ziynet</strong>: süs (bk. z-y-n)</td><td><strong>zâhirî</strong>: görünürdeki (bk. ẓ-h-r)</td></tr><tr><td><strong>zîcemâl</strong>: güzellik sahibi (bk. ẕî; c-m-l)</td><td><strong>zîhayat</strong>: hayat sahibi, canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)</td></tr><tr><td><strong>zîşuur</strong>: şuur sahibi, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)</td><td><strong>şe’n</strong>: Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellik (bk. ş-e-n)</td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 271593, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 856[/b] ve ziynet renkleri veriyor. Eğer Cennet ise, bağlarına, kasırlarına, hurilerine bir hüsün ve ziynet renkleri veriyor, ve hâkezâ, başkalarını kıyas et. Hem öyle bir tarzda tezyin ve tenvir eder ki, lütuf ve kerem mânâları onda o derece hükmediyor ki, adeta o mevcud-u müzeyyen, o masnu-u münevver bir lütf-u mücessem, bir kerem-i mütecessid hükmüne geçer, Lâtifve Kerîm ismini zikreder. Sonra, o lütuf ve keremi şu cilveye sevk eden, elbette teveddüd ve taarrüftür, yani kendini zîhayata sevdirmek ve zîşuura bildirmek şe’nleridir ki, Lâtif, Kerîm isimlerinin arkalarında Vedûd ve Mâruf isimlerini okutuyor ve masnuun lisan-ı hâlinden işitiliyor.Sonra, o müzeyyen mevcudu, o güzel mahlûku leziz meyveler, sevimli neticelerle süslendirip, ziynetten nimete, lütuftan rahmete çevirir, Mün’imve Rahîm ismini okutturur ve zâhirî perdeler arkasında o iki ismin cilvesini gösterir. Sonra, bu Rahîm ve Kerîmi, Müstağnî-yi ale’l-Itlak olan Zâtta, bu cilveye sevk eden, elbette bir terahhum, tahannün şe’nleridir ki, ism-i Hannânve Rahmân’ı okutturuyor ve gösteriyor. Şu terahhum, tahannün mânâlarını cilveye sevk eden, elbette bir cemâl ve kemâl-i zâtîdir ki, tezahür etmek ister. Cemîlismini ve Cemîl isminde münderiç olan Vedûd ve Rahîm isimlerini okutturuyor. Çünkü cemâl bizzat sevilir. Zîcemâl ve cemâl, kendi kendini sever. Hem hüsündür, hem muhabbettir. Kemâl dahi bizzat mahbubdur, sebepsiz olarak sevilir. Hem muhibdir, hem mahbubdur. Madem nihayetsiz derece-i kemâlde bir cemâl ve nihayetsiz derece-i cemâlde [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Cemîl[/B]: bütün güzelliklerin kaynağı ve sonsuz güzellik sahibi olan Allah (bk. c-m-l)[/TD] [TD][B]Hannân[/B]: rahmetin en hoş cilvelerini gösteren ve çok merhametli olan Allah (bk. ḥ-n-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Kerîm[/B]: sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan Allah (bk. k-r-m)[/TD] [TD][B]Lâtif[/B]: çok lütuf ve ihsanda bulunan Allah (bk. l-ṭ-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Mâruf[/B]: herşeyi hakkıyla bilen ve yarattıkları tarafından bilinen Allah (bk. a-r-f)[/TD] [TD][B]Mün’im[/B]: gerçek nimet verici olan Allah (bk. n-a-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Müstağnî-i ale’l-Itlak[/B]: her cihetle ve hiçbir kayda, şarta bağlı olmaksızın zengin olan ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah (bk. ğ-n-y; ṭ-l-ḳ)[/TD] [TD][B]Rahmân[/B]: kullarına karşı çok merhametli olan ve rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah (bk. r-ḥ-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Rahîm[/B]: rahmeti herşeyi kuşatan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah (bk. r-ḥ-m)[/TD] [TD][B]Vedûd[/B]: kullarını çok seven ve şefkat eden, Kendisine çok sevgi beslenen Allah (bk. v-d-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cemâl[/B]: güzellik (bk. c-m-l)[/TD] [TD][B]cemâl ve kemâl-i zâtî[/B]: zâtında bulunan güzellik ve mükemmellik (bk. c-m-l; k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cilve[/B]: görüntü, akis (bk. c-l-y)[/TD] [TD][B]derece-i cemâl[/B]: güzellik derecesi (bk. c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]derece-i kemâl[/B]: mükemmellik derecesi (bk. k-m-l)[/TD] [TD][B]huri[/B]: Cennet kızı[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hâkezâ[/B]: böylece, bunun gibi[/TD] [TD][B]hüsün[/B]: güzellik (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kasır[/B]: saray, köşk[/TD] [TD][B]kerem[/B]: cömertlik, ikram (bk. k-r-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kerem-i mütecessid[/B]: maddi vücut giymiş kerem (bk. k-r-m)[/TD] [TD][B]leziz[/B]: lezzetli[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lisan-ı hâl[/B]: hal dili[/TD] [TD][B]lütf-u mücessem[/B]: cisimleşmiş lütuf (bk. l-ṭ-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lütuf[/B]: iyilik, ihsan, bağış (bk. l-ṭ-f)[/TD] [TD][B]mahbub[/B]: sevilen (bk. ḥ-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahlûk[/B]: yaratık (bk. ḫ-l-ḳ)[/TD] [TD][B]masnu[/B]: san’at eseri varlık (bk. ṣ-n-a)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]masnu-u münevver[/B]: parlak, nurlu san’at eseri (bk. ṣ-n-a; n-v-r)[/TD] [TD][B]mevcud[/B]: varlık (bk. v-c-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mevcud-u müzeyyen[/B]: süslenmiş varlık (bk. v-c-d; z-y-n)[/TD] [TD][B]muhabbet[/B]: sevgi (bk. ḥ-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhib[/B]: seven (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]münderiç[/B]: içinde bulunan[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müzeyyen[/B]: süslü (bk. z-y-n)[/TD] [TD][B]nihayetsiz[/B]: sonsuz[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]rahmet[/B]: şefkat, merhamet (bk. r-ḥ-m)[/TD] [TD][B]taarrüf[/B]: kendini tanıtma (bk. a-r-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tahannün[/B]: şefkat etme (bk. ḥ-n-n)[/TD] [TD][B]tenvir[/B]: aydınlatma, parlatma (bk. n-v-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]terahhum[/B]: merhamet etme (bk. r-ḥ-m)[/TD] [TD][B]teveddüd[/B]: kendini sevdirme (bk. v-d-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tezahür etmek[/B]: görünmek (bk. ẓ-h-r)[/TD] [TD][B]tezyin[/B]: süsleme (bk. z-y-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ziynet[/B]: süs (bk. z-y-n)[/TD] [TD][B]zâhirî[/B]: görünürdeki (bk. ẓ-h-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zîcemâl[/B]: güzellik sahibi (bk. ẕî; c-m-l)[/TD] [TD][B]zîhayat[/B]: hayat sahibi, canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zîşuur[/B]: şuur sahibi, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)[/TD] [TD][B]şe’n[/B]: Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellik (bk. ş-e-n)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst