Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 270775" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 825</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">meslek-i tevhidi ispat eder ve bir Kadîr-i Mutlak</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">ı gösterir. Madem hilkat-i semâvât ve arz, bir Sâni-i Kadîr</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">i ve o Sâni-i Kadîr</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">in nihayetsiz bir kudretini ve o nihayetsiz kudretin nihayetsiz kemâlde olduğunu gösterir. Elbette, şeriklerden istiğna-yı</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> mutlak var. Yani, hiçbir cihette şeriklere ihtiyaç yok. İhtiyaç olmadığı halde neden bu zulümatlı meslekte gidiyorsunuz? Ne zorunuz var ki oraya </span>giriyorsunuz?</span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">Hem de şürekâya hiçbir ihtiyaç olmadığı ve kâinat onlardan müstağni-yi mutlak oldukları halde, şerik-i ulûhiyet gibi, rububiyet ve icad</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> şerikleri dahi mümtenidirler, vücutları muhaldir. Çünkü, semâvât ve arzın Sânii</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">ndeki kudret, hem nihayet kemâlde, hem nihayetsiz olduğunu ispat ettik. Eğer şerik bulunsa, mütenâhi diğer bir kudret, o nihayetsiz ve gayet kemâldeki kudreti mağlûp edip bir kısım yer zaptetmek ve ona nihayet vermek ve mânen âciz bırakıp, hadsiz olduğu halde tahdit etmek ve hiçbir mecburiyet olmadan, bir mütenâhi şey, nihayetsiz bir şeye, nihayetsiz olduğu bir vakitte nihayet vermek ve mütenâhi yapmak lâzım gelir ki, bu, muhâlâtın en gayr-ı makulü ve mümteniâtın en katmerlisidir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">Hem şerikler müstağniyetün anhâ</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> ve mümteniatün bizzat</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">, yani hiç onlara ihtiyaç olmadığı gibi vücutları muhal oldukları halde, onları dâvâ etmek sırf tahakkümîdir. Yani, aklen, mantıken, fikren o dâvâyı ettirecek bir sebep olmadığı için, mânâsız sözler hükmündedir; ilm-i usulce “tahakkümî” tabir edilir. Yani, mânâsız dâvâ-yı mücerrettir. İlm-i kelâm</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> ve ilm-i usulün düsturlarındandır ki, denilir:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><p style="text-align: center"><span style="font-size: 22px"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">لاَعِبْرَةَ لِلاِحْتِمَالِ الْغَيْرِ النَّاشِى عَنْ دَلِيلٍ وَلاَينُاَفِى اْلاِمْكَانُ الذَّاتِىُّ الْيَقِينَ الْعِلْمِىَّ</span></span></p> <p style="text-align: center"></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">Yani, “Bir delilden, bir emareden neş’et etmeyen bir ihtimalin ehemmiyeti yok; kat’î ilme şek katmaz, yakîn-i hükmîyi sarsmaz.” Meselâ, zâtında Barla Denizi</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> (yani Eğirdir Gölü), imkân ve ihtimal var ki, pekmez olsun, yağa inkılâb</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Eğirdir Gölü</strong>: (bk. bilgiler)</td><td><strong>Kadîr-i Mutlak</strong>: herşeye gücü yeten, sınırsız güç ve kuvvet sahibi Allah (bk. ḳ-d-r; ṭ-l-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>Sâni</strong>: herşeyi san’atla yaratan Allah (bk. ṣ-n-a)</td><td><strong>Sâni-i Kadîr</strong>: herşeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi ve herşeyi san’atla yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; ḳ-d-r)</td></tr><tr><td><strong>arz</strong>: yer, dünya</td><td><strong>cihet</strong>: yön</td></tr><tr><td><strong>dâvâ</strong>: iddia</td><td><strong>dâvâ-yı mücerret</strong>: delilsiz iddia, sadece bir iddia</td></tr><tr><td><strong>düstur</strong>: prensip, kural</td><td><strong>emâre</strong>: belirti, işaret</td></tr><tr><td><strong>gayet</strong>: sonsuz</td><td><strong>gayr-ı makul</strong>: akla uymayan</td></tr><tr><td><strong>hadsiz</strong>: sınırsız</td><td><strong>hilkat-i semâvat ve arz</strong>: göklerin ve yerin yaratılışı (bk. ḫ-l-ḳ; s-m-v)</td></tr><tr><td><strong>icad</strong>: yaratma, var etme (bk. v-c-d)</td><td><strong>ilm-i kelâm</strong>: iman hakikatlerini ispat eden ve açıklayan bilim dalı (bk. a-l-m; k-l-m)</td></tr><tr><td><strong>ilm-i usul</strong>: usul ilmi, metodoloji (bk. a-l-m)</td><td><strong>imkân</strong>: olabilirlik (bk. m-k-n)</td></tr><tr><td><strong>inkılâb etmek</strong>: dönüşmek</td><td><strong>istiğna-yı mutlak</strong>: sınırsız zenginlik, hiçbir şeye muhtaç olmayış (bk. ğ-n-y; ṭ-l-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>kat’î</strong>: kesin</td><td><strong>kemâl</strong>: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>kudret</strong>: güç, iktidar (bk. ḳ-d-r)</td><td><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td></tr><tr><td><strong>mecburiyet</strong>: zorunluluk</td><td><strong>meslek-i tevhid</strong>: tevhid yolu (bk. v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>muhal</strong>: imkânsız</td><td><strong>muhâlât</strong>: olması imkânsız şeyler</td></tr><tr><td><strong>mânen</strong>: mânevî olarak (bk. a-n-y)</td><td><strong>mümteinatün bizzat</strong>: bizzat varlığı imkânsız olanlar</td></tr><tr><td><strong>mümteni</strong>: imkansız</td><td><strong>mümteniât</strong>: olması imkansız şeyler</td></tr><tr><td><strong>müstağni-yi mutlak</strong>: hiçbir şekilde ihtiyacı olmayan (bk. ğ-n-y; ṭ-l-ḳ)</td><td><strong>müstağniyetün anha</strong>: kendilerine hiç ihtiyaç olmayanlar (bk. ğ-n-y)</td></tr><tr><td><strong>mütenâhi</strong>: sonu olan, biten</td><td><strong>neş’et</strong>: doğma, meydana gelme</td></tr><tr><td><strong>nihayet</strong>: son derece</td><td><strong>rububiyet</strong>: Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. r-b-b)</td></tr><tr><td><strong>semâvât</strong>: gökler (bk. s-m-v)</td><td><strong>tahakkümî</strong>: zoraki ve delilsiz iddia (bk. ḥ-k-m)</td></tr><tr><td><strong>tahdit etmek</strong>: sınırlamak</td><td><strong>vücut</strong>: varlık (bk. v-c-d)</td></tr><tr><td><strong>yakîn-i hükmî</strong>: ilimle kesinlik kazanmış husus, inanç, bilgi (bk. y-ḳ-n; ḥ-k-m)</td><td><strong>zaptetmek</strong>: tutmak</td></tr><tr><td><strong>zulümatlı</strong>: karanlık (bk. ẓ-l-m)</td><td><strong>âciz</strong>: güçsüz, zayıf (bk. a-c-z)</td></tr><tr><td><strong>şek</strong>: şüphe</td><td><strong>şerik</strong>: ortak</td></tr><tr><td><strong>şerik-i ulûhiyet</strong>: ilâhlığa ortak dâvâ etme (bk. e-l-h)</td><td><strong>şürekâ</strong>: ortaklar</td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 270775, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 825[/b] [FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS]meslek-i tevhidi ispat eder ve bir Kadîr-i Mutlak[/FONT][FONT=Trebuchet MS]ı gösterir. Madem hilkat-i semâvât ve arz, bir Sâni-i Kadîr[/FONT][FONT=Trebuchet MS]i ve o Sâni-i Kadîr[/FONT][FONT=Trebuchet MS]in nihayetsiz bir kudretini ve o nihayetsiz kudretin nihayetsiz kemâlde olduğunu gösterir. Elbette, şeriklerden istiğna-yı[/FONT][FONT=Trebuchet MS] mutlak var. Yani, hiçbir cihette şeriklere ihtiyaç yok. İhtiyaç olmadığı halde neden bu zulümatlı meslekte gidiyorsunuz? Ne zorunuz var ki oraya [/FONT]giriyorsunuz? [/FONT][FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS]Hem de şürekâya hiçbir ihtiyaç olmadığı ve kâinat onlardan müstağni-yi mutlak oldukları halde, şerik-i ulûhiyet gibi, rububiyet ve icad[/FONT][FONT=Trebuchet MS] şerikleri dahi mümtenidirler, vücutları muhaldir. Çünkü, semâvât ve arzın Sânii[/FONT][FONT=Trebuchet MS]ndeki kudret, hem nihayet kemâlde, hem nihayetsiz olduğunu ispat ettik. Eğer şerik bulunsa, mütenâhi diğer bir kudret, o nihayetsiz ve gayet kemâldeki kudreti mağlûp edip bir kısım yer zaptetmek ve ona nihayet vermek ve mânen âciz bırakıp, hadsiz olduğu halde tahdit etmek ve hiçbir mecburiyet olmadan, bir mütenâhi şey, nihayetsiz bir şeye, nihayetsiz olduğu bir vakitte nihayet vermek ve mütenâhi yapmak lâzım gelir ki, bu, muhâlâtın en gayr-ı makulü ve mümteniâtın en katmerlisidir. [/FONT] [/FONT][FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS]Hem şerikler müstağniyetün anhâ[/FONT][FONT=Trebuchet MS] ve mümteniatün bizzat[/FONT][FONT=Trebuchet MS], yani hiç onlara ihtiyaç olmadığı gibi vücutları muhal oldukları halde, onları dâvâ etmek sırf tahakkümîdir. Yani, aklen, mantıken, fikren o dâvâyı ettirecek bir sebep olmadığı için, mânâsız sözler hükmündedir; ilm-i usulce “tahakkümî” tabir edilir. Yani, mânâsız dâvâ-yı mücerrettir. İlm-i kelâm[/FONT][FONT=Trebuchet MS] ve ilm-i usulün düsturlarındandır ki, denilir: [/FONT] [/FONT][CENTER][SIZE=6][FONT=Trebuchet MS]لاَعِبْرَةَ لِلاِحْتِمَالِ الْغَيْرِ النَّاشِى عَنْ دَلِيلٍ وَلاَينُاَفِى اْلاِمْكَانُ الذَّاتِىُّ الْيَقِينَ الْعِلْمِىَّ[/FONT][/SIZE] [/CENTER] [FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS] Yani, “Bir delilden, bir emareden neş’et etmeyen bir ihtimalin ehemmiyeti yok; kat’î ilme şek katmaz, yakîn-i hükmîyi sarsmaz.” Meselâ, zâtında Barla Denizi[/FONT][FONT=Trebuchet MS] (yani Eğirdir Gölü), imkân ve ihtimal var ki, pekmez olsun, yağa inkılâb [/FONT] [/FONT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Eğirdir Gölü[/B]: (bk. bilgiler)[/TD] [TD][B]Kadîr-i Mutlak[/B]: herşeye gücü yeten, sınırsız güç ve kuvvet sahibi Allah (bk. ḳ-d-r; ṭ-l-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Sâni[/B]: herşeyi san’atla yaratan Allah (bk. ṣ-n-a)[/TD] [TD][B]Sâni-i Kadîr[/B]: herşeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi ve herşeyi san’atla yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; ḳ-d-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]arz[/B]: yer, dünya[/TD] [TD][B]cihet[/B]: yön[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]dâvâ[/B]: iddia[/TD] [TD][B]dâvâ-yı mücerret[/B]: delilsiz iddia, sadece bir iddia[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]düstur[/B]: prensip, kural[/TD] [TD][B]emâre[/B]: belirti, işaret[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]gayet[/B]: sonsuz[/TD] [TD][B]gayr-ı makul[/B]: akla uymayan[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hadsiz[/B]: sınırsız[/TD] [TD][B]hilkat-i semâvat ve arz[/B]: göklerin ve yerin yaratılışı (bk. ḫ-l-ḳ; s-m-v)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]icad[/B]: yaratma, var etme (bk. v-c-d)[/TD] [TD][B]ilm-i kelâm[/B]: iman hakikatlerini ispat eden ve açıklayan bilim dalı (bk. a-l-m; k-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ilm-i usul[/B]: usul ilmi, metodoloji (bk. a-l-m)[/TD] [TD][B]imkân[/B]: olabilirlik (bk. m-k-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]inkılâb etmek[/B]: dönüşmek[/TD] [TD][B]istiğna-yı mutlak[/B]: sınırsız zenginlik, hiçbir şeye muhtaç olmayış (bk. ğ-n-y; ṭ-l-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kat’î[/B]: kesin[/TD] [TD][B]kemâl[/B]: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kudret[/B]: güç, iktidar (bk. ḳ-d-r)[/TD] [TD][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mecburiyet[/B]: zorunluluk[/TD] [TD][B]meslek-i tevhid[/B]: tevhid yolu (bk. v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhal[/B]: imkânsız[/TD] [TD][B]muhâlât[/B]: olması imkânsız şeyler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mânen[/B]: mânevî olarak (bk. a-n-y)[/TD] [TD][B]mümteinatün bizzat[/B]: bizzat varlığı imkânsız olanlar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mümteni[/B]: imkansız[/TD] [TD][B]mümteniât[/B]: olması imkansız şeyler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müstağni-yi mutlak[/B]: hiçbir şekilde ihtiyacı olmayan (bk. ğ-n-y; ṭ-l-ḳ)[/TD] [TD][B]müstağniyetün anha[/B]: kendilerine hiç ihtiyaç olmayanlar (bk. ğ-n-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mütenâhi[/B]: sonu olan, biten[/TD] [TD][B]neş’et[/B]: doğma, meydana gelme[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nihayet[/B]: son derece[/TD] [TD][B]rububiyet[/B]: Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. r-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]semâvât[/B]: gökler (bk. s-m-v)[/TD] [TD][B]tahakkümî[/B]: zoraki ve delilsiz iddia (bk. ḥ-k-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tahdit etmek[/B]: sınırlamak[/TD] [TD][B]vücut[/B]: varlık (bk. v-c-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]yakîn-i hükmî[/B]: ilimle kesinlik kazanmış husus, inanç, bilgi (bk. y-ḳ-n; ḥ-k-m)[/TD] [TD][B]zaptetmek[/B]: tutmak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zulümatlı[/B]: karanlık (bk. ẓ-l-m)[/TD] [TD][B]âciz[/B]: güçsüz, zayıf (bk. a-c-z)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şek[/B]: şüphe[/TD] [TD][B]şerik[/B]: ortak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şerik-i ulûhiyet[/B]: ilâhlığa ortak dâvâ etme (bk. e-l-h)[/TD] [TD][B]şürekâ[/B]: ortaklar[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst