Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 270384" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 820</strong></p><p></p><p>için çeviren ve bir mizan-ı mahsusla herbirini muayyen bir yolda sevk eden bir zâtın derece-i iktidar ve hikmetini ve hareket eden cirmlerin ona derece-i itaat ve musahhariyetlerini gösterdikleri gibi, koca semâvât o dehşetli azametiyle, hadsiz yıldızlarıyla ve o yıldızlar da dehşetli büyüklükleriyle ve gayet şiddetli hareketleriyle beraber, zerre miktar ve bir saniyecik kadar hudutlarından tecavüz etmemeleri, bir âşire-i dakika kadar vazifelerinden geri kalmamaları, Sâni-i Zülcelâllerinin ne kadar dakik bir mizan-ı mahsusla rububiyetini icra ettiğini nazar-ı dikkate gösterirler.</p><p></p><p>Hem de şu âyet gibi, Sûre-i Amme’de ve sâir âyetlerde beyan olunan teshir-i şems ve kamer ve nücumla işaret ettiği gibi,</p><p></p><p></p><p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 22px">تَشَعْشُعُ سِرَاجِهَا، تَهَلْهُلُ مِصْبَاحِهَا، تَلَئْلُؤُ نُجُومِهَا، تُعْلِنُ ِلاَهْلِ النُّهٰى، سَلْطَنَةً بِلاَ اِنْتِهَاۤءٍ</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span>Yani, semanın müzeyyen tavanına, güneş gibi ışık verici, ısındırıcı bir lâmbayı takmak; gece-gündüz hatlarıyla, kış-yaz sahifelerinde mektubât-ı Samedâniyeyi yazmasına bir nur hokkası hükmüne getirmek; ve yüksek minare ve kulelerdeki büyük saatlerin parlayan akrepleri misillü, kubbe-i semâda kameri zamanın saat-i kübrâsına bir akrep yapmak, mütefavit çok hilâller suretinde her geceye güya ayrı bir hilâl bırakıp, sonra dönüp kendine toplamak, menzillerinde kemâl‑i mizanla, dakik hesapla hareket ettirmek; ve kubbe-i semâda parlayan, tebessüm eden yıldızlarla göğün güzel yüzünü yaldızlamak, elbette nihayetsiz bir saltanat-ı rububiyetin şeâiridir. Zîşuura, Onu iş’âr eden muhteşem bir Ulûhiyetin işârâtıdır; ehl-i fikri imana ve tevhide davet eder.</p><p>Bak kitab-ı kâinatın safha-i renginine,</p><p></p><p>Hâme-i zerrîn-i kudret, gör, ne tasvir eylemiş. </p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Sâni-i Zülcelâl</strong>: herşeyi san’atlı bir şekilde yapan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah (bk. ṣ-n-a; ẕü; c-l-l)</td><td><strong>Ulûhiyet</strong>: İlâhlık (bk. e-l-h)</td></tr><tr><td><strong>azamet</strong>: büyüklük (bk. a-ẓ-m)</td><td><strong>beyan olunan</strong>: açıklanan (bk. b-y-n)</td></tr><tr><td><strong>cirm</strong>: cisim</td><td><strong>dakik</strong>: ince</td></tr><tr><td><strong>derece-i iktidar ve hikmet</strong>: iktidar ve hikmetin derecesi (bk. ḳ-d-r; ḥ-k-m)</td><td><strong>derece-i itaat ve musahhariyet</strong>: itaat ve boyun eğmişlik derecesi</td></tr><tr><td><strong>ehl-i fikir</strong>: düşünenler (bk. f-k-r)</td><td><strong>gayet</strong>: çok</td></tr><tr><td><strong>güya</strong>: sanki</td><td><strong>hadsiz</strong>: sayısız</td></tr><tr><td><strong>hat</strong>: çizgi</td><td><strong>hilâl</strong>: ay; yay şeklinde görülen ay</td></tr><tr><td><strong>hudut</strong>: sınır</td><td><strong>hâme-i zerrîn-i kudret</strong>: kudretin altın kalemi (bk. ḳ-d-r)</td></tr><tr><td><strong>icra etme</strong>: yerine getirme</td><td><strong>işârât</strong>: işaretler</td></tr><tr><td><strong>iş’âr etmek</strong>: bildirmek</td><td><strong>kamer</strong>: ay</td></tr><tr><td><strong>kemâl-i mizan</strong>: tam ve kusursuz ölçü (bk. k-m-l; v-z-n)</td><td><strong>kitab-ı kâinat</strong>: kâinat kitabı; bir kitap gibi yazılmış bütün âlem (bk. k-t-b; k-v-n)</td></tr><tr><td><strong>kubbe-i semâ</strong>: gökkubbe (bk. s-m-v)</td><td><strong>mektubat-ı Samedâniye</strong>: Allah tarafından gönderilmiş birer mektup gibi, şuur sahiplerine İlâhî sanatı anlatan eserler (bk. k-t-b; ṣ-m-d)</td></tr><tr><td><strong>menzil</strong>: konaklama yeri, durak (bk. n-z-l)</td><td><strong>misillü</strong>: gibi (bk. m-s̱-l)</td></tr><tr><td><strong>mizan-ı mahsus</strong>: özel ölçü (bk. v-z-n)</td><td><strong>muayyen</strong>: belirlenmiş</td></tr><tr><td><strong>muhteşem</strong>: ihtişamlı, görkemli</td><td><strong>mütefavit</strong>: birbirinden farklı</td></tr><tr><td><strong>müzeyyen</strong>: süslü (bk. z-y-n)</td><td><strong>nazar-ı dikkat</strong>: dikkatli bakış (bk. n-ẓ-r)</td></tr><tr><td><strong>nihayetsiz</strong>: sonsuz</td><td><strong>rububiyet</strong>: Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. r-b-b)</td></tr><tr><td><strong>saat-i kübrâ</strong>: büyük saat (bk. k-b-r)</td><td><strong>safha-i rengin</strong>: süslü, parlak, rengârenk sahife</td></tr><tr><td><strong>saltanat-ı rububiyet</strong>: Allah’ın herşeyi kuşatan egemenliği (bk. s-l-ṭ; r-b-b)</td><td><strong>sema</strong>: gök (bk. s-m-v)</td></tr><tr><td><strong>semâvât</strong>: gökler (bk. s-m-v)</td><td><strong>suret</strong>: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)</td></tr><tr><td><strong>sâir</strong>: diğer</td><td><strong>tasvir</strong>: resimleme; anlatma, ifade etme (bk. ṣ-v-r)</td></tr><tr><td><strong>teshir-i şems ve kamer ve nücum</strong>: güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdirme</td><td><strong>tevhid</strong>: birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma (bk. v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>zerre</strong>: atom, en küçük madde parçası</td><td><strong>zîşuur</strong>: şuurlu, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)</td></tr><tr><td><strong>âyet</strong>: Kur’ân’ın herbir cümlesi</td><td><strong>âşire-i dakika</strong>: saatin dakika ve saniye gibi on birim küçüğü olan zaman dilimi</td></tr><tr><td><strong>şeâir</strong>: işaretler, semboller (bk. ş-a-r)</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 270384, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 820[/b] için çeviren ve bir mizan-ı mahsusla herbirini muayyen bir yolda sevk eden bir zâtın derece-i iktidar ve hikmetini ve hareket eden cirmlerin ona derece-i itaat ve musahhariyetlerini gösterdikleri gibi, koca semâvât o dehşetli azametiyle, hadsiz yıldızlarıyla ve o yıldızlar da dehşetli büyüklükleriyle ve gayet şiddetli hareketleriyle beraber, zerre miktar ve bir saniyecik kadar hudutlarından tecavüz etmemeleri, bir âşire-i dakika kadar vazifelerinden geri kalmamaları, Sâni-i Zülcelâllerinin ne kadar dakik bir mizan-ı mahsusla rububiyetini icra ettiğini nazar-ı dikkate gösterirler. Hem de şu âyet gibi, Sûre-i Amme’de ve sâir âyetlerde beyan olunan teshir-i şems ve kamer ve nücumla işaret ettiği gibi, [CENTER][FONT=Trebuchet MS][SIZE=6]تَشَعْشُعُ سِرَاجِهَا، تَهَلْهُلُ مِصْبَاحِهَا، تَلَئْلُؤُ نُجُومِهَا، تُعْلِنُ ِلاَهْلِ النُّهٰى، سَلْطَنَةً بِلاَ اِنْتِهَاۤءٍ[/SIZE] [/FONT][/CENTER] [FONT=Trebuchet MS] [/FONT]Yani, semanın müzeyyen tavanına, güneş gibi ışık verici, ısındırıcı bir lâmbayı takmak; gece-gündüz hatlarıyla, kış-yaz sahifelerinde mektubât-ı Samedâniyeyi yazmasına bir nur hokkası hükmüne getirmek; ve yüksek minare ve kulelerdeki büyük saatlerin parlayan akrepleri misillü, kubbe-i semâda kameri zamanın saat-i kübrâsına bir akrep yapmak, mütefavit çok hilâller suretinde her geceye güya ayrı bir hilâl bırakıp, sonra dönüp kendine toplamak, menzillerinde kemâl‑i mizanla, dakik hesapla hareket ettirmek; ve kubbe-i semâda parlayan, tebessüm eden yıldızlarla göğün güzel yüzünü yaldızlamak, elbette nihayetsiz bir saltanat-ı rububiyetin şeâiridir. Zîşuura, Onu iş’âr eden muhteşem bir Ulûhiyetin işârâtıdır; ehl-i fikri imana ve tevhide davet eder. Bak kitab-ı kâinatın safha-i renginine, Hâme-i zerrîn-i kudret, gör, ne tasvir eylemiş. [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Sâni-i Zülcelâl[/B]: herşeyi san’atlı bir şekilde yapan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah (bk. ṣ-n-a; ẕü; c-l-l)[/TD] [TD][B]Ulûhiyet[/B]: İlâhlık (bk. e-l-h)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]azamet[/B]: büyüklük (bk. a-ẓ-m)[/TD] [TD][B]beyan olunan[/B]: açıklanan (bk. b-y-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cirm[/B]: cisim[/TD] [TD][B]dakik[/B]: ince[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]derece-i iktidar ve hikmet[/B]: iktidar ve hikmetin derecesi (bk. ḳ-d-r; ḥ-k-m)[/TD] [TD][B]derece-i itaat ve musahhariyet[/B]: itaat ve boyun eğmişlik derecesi[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ehl-i fikir[/B]: düşünenler (bk. f-k-r)[/TD] [TD][B]gayet[/B]: çok[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]güya[/B]: sanki[/TD] [TD][B]hadsiz[/B]: sayısız[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hat[/B]: çizgi[/TD] [TD][B]hilâl[/B]: ay; yay şeklinde görülen ay[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hudut[/B]: sınır[/TD] [TD][B]hâme-i zerrîn-i kudret[/B]: kudretin altın kalemi (bk. ḳ-d-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]icra etme[/B]: yerine getirme[/TD] [TD][B]işârât[/B]: işaretler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]iş’âr etmek[/B]: bildirmek[/TD] [TD][B]kamer[/B]: ay[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kemâl-i mizan[/B]: tam ve kusursuz ölçü (bk. k-m-l; v-z-n)[/TD] [TD][B]kitab-ı kâinat[/B]: kâinat kitabı; bir kitap gibi yazılmış bütün âlem (bk. k-t-b; k-v-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kubbe-i semâ[/B]: gökkubbe (bk. s-m-v)[/TD] [TD][B]mektubat-ı Samedâniye[/B]: Allah tarafından gönderilmiş birer mektup gibi, şuur sahiplerine İlâhî sanatı anlatan eserler (bk. k-t-b; ṣ-m-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]menzil[/B]: konaklama yeri, durak (bk. n-z-l)[/TD] [TD][B]misillü[/B]: gibi (bk. m-s̱-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mizan-ı mahsus[/B]: özel ölçü (bk. v-z-n)[/TD] [TD][B]muayyen[/B]: belirlenmiş[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhteşem[/B]: ihtişamlı, görkemli[/TD] [TD][B]mütefavit[/B]: birbirinden farklı[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müzeyyen[/B]: süslü (bk. z-y-n)[/TD] [TD][B]nazar-ı dikkat[/B]: dikkatli bakış (bk. n-ẓ-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nihayetsiz[/B]: sonsuz[/TD] [TD][B]rububiyet[/B]: Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. r-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]saat-i kübrâ[/B]: büyük saat (bk. k-b-r)[/TD] [TD][B]safha-i rengin[/B]: süslü, parlak, rengârenk sahife[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]saltanat-ı rububiyet[/B]: Allah’ın herşeyi kuşatan egemenliği (bk. s-l-ṭ; r-b-b)[/TD] [TD][B]sema[/B]: gök (bk. s-m-v)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]semâvât[/B]: gökler (bk. s-m-v)[/TD] [TD][B]suret[/B]: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sâir[/B]: diğer[/TD] [TD][B]tasvir[/B]: resimleme; anlatma, ifade etme (bk. ṣ-v-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]teshir-i şems ve kamer ve nücum[/B]: güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdirme[/TD] [TD][B]tevhid[/B]: birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma (bk. v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zerre[/B]: atom, en küçük madde parçası[/TD] [TD][B]zîşuur[/B]: şuurlu, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âyet[/B]: Kur’ân’ın herbir cümlesi[/TD] [TD][B]âşire-i dakika[/B]: saatin dakika ve saniye gibi on birim küçüğü olan zaman dilimi[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şeâir[/B]: işaretler, semboller (bk. ş-a-r)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst