Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 269858" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 805</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><em>Lâ şerîke lehu’</em></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">daki mânâyı, basit avâmın fehmine gelecek bir muhavere-i temsiliye ve bir münazara-i faraziye tarzında ve lisan-ı hâli lisan-ı kàl suretinde söylemiştim. Bana hizmet eden kıymettar kardeşlerimin ve mescid arkadaşlarımın arzuları ve istemeleri üzerine o muhavereyi yazıyorum. Şöyle ki:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">Bütün<span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> tabiatperest, esbabperest ve müşrik gibi umum envâ-ı ehl-i şirkin ve küfrün ve dalâletin tevehhüm ettikleri şeriklerin namına bir şahıs farz ediyoruz ki, o şahs-ı farazî, mevcudat-ı âlemden birşeye rab olmak istiyor ve hakikî mâlik olmak dâvâ etmektedir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">İşte, o müddeî, evvelâ mevcudatın en küçüğü olan bir zerreye rast gelir. Ona rab ve hakikî mâlik olmakta olduğunu, zerreye tabiat lisanıyla, felsefe diliyle söyler. O zerre dahi, hakikat lisanıyla ve hi</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">kmet-i Rabbânî</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> diliyle der k</span>i:</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">“Ben hadsiz vazifeleri görüyorum. Ayrı ayrı her masnua girip işliyorum. Eğer bütün o vezâifi bana gördürecek, sende ilim</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> ve kudret</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> varsa—</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">“Hem benim gibi had ve hesaba gelmeyen zerrat içinde beraber gezip<span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> iş görüyoruz.</span><span style="font-family: 'Arial'"><strong><u><strong><u>HAŞİYE-1</u></strong></u></strong></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> Eğer bütün emsalim o zerreleri de istihdam edip emir tahtına alacak bir hüküm ve iktidar sende varsa—</span></span></p><p>[NOT]</p><p>Haşiye-1</p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> Evet, müteharrik herbir şey, zerrattan seyyârâta kadar, kendilerinde olan sikke-i samediyet ile vahdeti gösterdikleri gibi, harekâtlarıyla dahi, gezdikleri bütün yerleri vahdet namına zaptederler, kendi Mâlikinin mülküne idhal ederler. Hareket etmeyen masnuat ise, nebâtattan nücum-u sevâbite kadar, birer mühr-ü vahdâniyet hükmündedirler ki, bulunduğu mekânı, kendi Sâniinin mektubu olduğunu gösterirler. Demek herbir nebat, herbir meyve birer mühr-ü vahdâniyet, birer sikke-i vahdettirler ki, mekânlarını ve vatanlarını, vahdet namına, Sânilerinin mektubu olduğunu gösterirler. Elhasıl, herbir şey, hareketiyle bütün eşyayı vahdet namına zapteder. Demek bütün yıldızları elinde tutmayan, birtek zerreye rab olamaz.</span>[/NOT]</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Mâlik</strong>: herşeyin sahibi olan Allah (bk. m-l-k)</td><td><strong>Sâni</strong>: herşeyin san’atkârı olan Allah (bk. ṣ-n-a)</td></tr><tr><td><strong>avâm</strong>: halk</td><td><strong>dalâlet</strong>: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)</td></tr><tr><td><strong>dâvâ</strong>: iddia</td><td><strong>elhasıl</strong>: özetle</td></tr><tr><td><strong>emir tahtına</strong>: emir altına</td><td><strong>emsal</strong>: benzerler (bk. m-s̱-l)</td></tr><tr><td><strong>envâ-i ehl-i şirk</strong>: Allah’a ortak koşanların çeşitleri</td><td><strong>esbap-perest</strong>: Allah’ı unutup sebeplere haddinden fazla değer veren (bk. s-b-b)</td></tr><tr><td><strong>eşya</strong>: varlıklar</td><td><strong>farz etmek</strong>: varsaymak</td></tr><tr><td><strong>fehm</strong>: anlayış</td><td><strong>had ve hesaba gelmemek</strong>: sonsuz ve sınırsız olmak</td></tr><tr><td><strong>hadsiz</strong>: sınırsız</td><td><strong>hakikat</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>hakikî</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>harekât</strong>: hareketler</td></tr><tr><td><strong>haşiye</strong>: dipnot, açıklayıcı not</td><td><strong>hikmet-i Rabbânî</strong>: kâinatın Rabbi tarafından herşeyin belirli gayelere yönelik olarak anlamlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması (bk. ḥ-k-m; r-b-b)</td></tr><tr><td><strong>idhal</strong>: dahil etme, içine alma</td><td><strong>iktidar</strong>: güç, kuvvet (bk. ḳ-d-r)</td></tr><tr><td><strong>istihdam</strong>: çalıştırma</td><td><strong>kudret</strong>: güç, iktidar (bk. ḳ-d-r)</td></tr><tr><td><strong>küfür</strong>: inkâr, inançsızlık (bk. k-f-r)</td><td><strong>kıymettar</strong>: kıymetli, değerli</td></tr><tr><td><strong>lisan</strong>: dil</td><td><strong>lisan-ı hâl</strong>: hâl ve durumun ifade edişi</td></tr><tr><td><strong>lisân-ı kal</strong>: sözlü olarak ifade</td><td><strong>lâ şerîke lehû</strong>: Onun (Allah’ın) ortağı asla yoktur</td></tr><tr><td><strong>masnu</strong>: san’at eseri (bk. ṣ-n-a)</td><td><strong>masnuat</strong>: san’at eserleri (bk. ṣ-n-a)</td></tr><tr><td><strong>mekân</strong>: yer (bk. m-k-n)</td><td><strong>mevcudat-ı âlem</strong>: âlemdeki varlıklar (bk. v-c-d; a-l-m)</td></tr><tr><td><strong>mevcudât</strong>: varlıklar (bk. v-c-d)</td><td><strong>muhavere</strong>: karşılıklı konuşma</td></tr><tr><td><strong>muhavere-i temsiliye</strong>: diyalog tarzında kıyaslamalı benzetme (bk. m-s̱-l)</td><td><strong>mâlik</strong>: sahip (bk. m-l-k)</td></tr><tr><td><strong>müddeî</strong>: iddia sahibi</td><td><strong>mühr-ü vahdâniyet</strong>: birlik mührü (bk. v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>mülk</strong>: sahip olunan ve hükmedilen şey (bk. m-l-k)</td><td><strong>münâzara-i faraziye</strong>: varsayıma dayalı tartışma (bk. n-ẓ-r)</td></tr><tr><td><strong>müteharrik</strong>: hareketli</td><td><strong>müşrik</strong>: Allah’a ortak koşan</td></tr><tr><td><strong>nam</strong>: ad</td><td><strong>nebat</strong>: bitki</td></tr><tr><td><strong>nebâtat</strong>: bitkiler</td><td><strong>nücûm-u sevâbit</strong>: sabit yıldızlar</td></tr><tr><td><strong>rab</strong>: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran (bk. r-b-b)</td><td><strong>seyyârât</strong>: gezegenler</td></tr><tr><td><strong>sikke-i samediyet</strong>: hiç kimseye muhtaç olmayan ve herşey Kendisine muhtaç olan Allah’a ait mühür (bk. ṣ-m-d)</td><td><strong>sikke-i vahdet</strong>: birlik damgası (bk. v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>suret</strong>: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)</td><td><strong>tabiat</strong>: canlı cansız bütün varlıklar, doğa (bk. ṭ-b-a)</td></tr><tr><td><strong>tabiatperest</strong>: herşeyi tabiatın tesiriyle meydana geldiğini iddia eden, tabiatçı (bk. ṭ-b-a)</td><td><strong>tevehhüm etmek</strong>: varsaymak</td></tr><tr><td><strong>umum</strong>: bütün</td><td><strong>vahdet</strong>: birlik (bk. v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>vezâif</strong>: vazifeler</td><td><strong>zaptetmek</strong>: korumak, saklamak</td></tr><tr><td><strong>zerre</strong>: atom</td><td><strong>zerrât</strong>: atomlar</td></tr><tr><td><strong>şahs-ı farazî</strong>: olmadığı halde var sayılmış kişi</td><td><strong>şerik</strong>: Allah’a ortak koşulan şey</td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 269858, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 805[/b] [FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS][I]Lâ şerîke lehu’[/I][/FONT][FONT=Trebuchet MS]daki mânâyı, basit avâmın fehmine gelecek bir muhavere-i temsiliye ve bir münazara-i faraziye tarzında ve lisan-ı hâli lisan-ı kàl suretinde söylemiştim. Bana hizmet eden kıymettar kardeşlerimin ve mescid arkadaşlarımın arzuları ve istemeleri üzerine o muhavereyi yazıyorum. Şöyle ki: [/FONT] [/FONT][FONT=Trebuchet MS]Bütün[FONT=Trebuchet MS] tabiatperest, esbabperest ve müşrik gibi umum envâ-ı ehl-i şirkin ve küfrün ve dalâletin tevehhüm ettikleri şeriklerin namına bir şahıs farz ediyoruz ki, o şahs-ı farazî, mevcudat-ı âlemden birşeye rab olmak istiyor ve hakikî mâlik olmak dâvâ etmektedir. [/FONT] [/FONT][FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS]İşte, o müddeî, evvelâ mevcudatın en küçüğü olan bir zerreye rast gelir. Ona rab ve hakikî mâlik olmakta olduğunu, zerreye tabiat lisanıyla, felsefe diliyle söyler. O zerre dahi, hakikat lisanıyla ve hi[/FONT][FONT=Trebuchet MS]kmet-i Rabbânî[/FONT][FONT=Trebuchet MS] diliyle der k[/FONT]i:[/FONT][FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS]“Ben hadsiz vazifeleri görüyorum. Ayrı ayrı her masnua girip işliyorum. Eğer bütün o vezâifi bana gördürecek, sende ilim[/FONT][FONT=Trebuchet MS] ve kudret[/FONT][FONT=Trebuchet MS] varsa— [/FONT] [/FONT][FONT=Trebuchet MS]“Hem benim gibi had ve hesaba gelmeyen zerrat içinde beraber gezip[FONT=Trebuchet MS] iş görüyoruz.[/FONT][FONT=Arial][B][U][B][U]HAŞİYE-1[/U][/B][/U][/B][/FONT][FONT=Trebuchet MS] Eğer bütün emsalim o zerreleri de istihdam edip emir tahtına alacak bir hüküm ve iktidar sende varsa—[/FONT][/FONT] [NOT] Haşiye-1 [FONT=Trebuchet MS] Evet, müteharrik herbir şey, zerrattan seyyârâta kadar, kendilerinde olan sikke-i samediyet ile vahdeti gösterdikleri gibi, harekâtlarıyla dahi, gezdikleri bütün yerleri vahdet namına zaptederler, kendi Mâlikinin mülküne idhal ederler. Hareket etmeyen masnuat ise, nebâtattan nücum-u sevâbite kadar, birer mühr-ü vahdâniyet hükmündedirler ki, bulunduğu mekânı, kendi Sâniinin mektubu olduğunu gösterirler. Demek herbir nebat, herbir meyve birer mühr-ü vahdâniyet, birer sikke-i vahdettirler ki, mekânlarını ve vatanlarını, vahdet namına, Sânilerinin mektubu olduğunu gösterirler. Elhasıl, herbir şey, hareketiyle bütün eşyayı vahdet namına zapteder. Demek bütün yıldızları elinde tutmayan, birtek zerreye rab olamaz.[/FONT][/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Mâlik[/B]: herşeyin sahibi olan Allah (bk. m-l-k)[/TD] [TD][B]Sâni[/B]: herşeyin san’atkârı olan Allah (bk. ṣ-n-a)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]avâm[/B]: halk[/TD] [TD][B]dalâlet[/B]: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]dâvâ[/B]: iddia[/TD] [TD][B]elhasıl[/B]: özetle[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]emir tahtına[/B]: emir altına[/TD] [TD][B]emsal[/B]: benzerler (bk. m-s̱-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]envâ-i ehl-i şirk[/B]: Allah’a ortak koşanların çeşitleri[/TD] [TD][B]esbap-perest[/B]: Allah’ı unutup sebeplere haddinden fazla değer veren (bk. s-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]eşya[/B]: varlıklar[/TD] [TD][B]farz etmek[/B]: varsaymak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]fehm[/B]: anlayış[/TD] [TD][B]had ve hesaba gelmemek[/B]: sonsuz ve sınırsız olmak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hadsiz[/B]: sınırsız[/TD] [TD][B]hakikat[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakikî[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]harekât[/B]: hareketler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]haşiye[/B]: dipnot, açıklayıcı not[/TD] [TD][B]hikmet-i Rabbânî[/B]: kâinatın Rabbi tarafından herşeyin belirli gayelere yönelik olarak anlamlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması (bk. ḥ-k-m; r-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]idhal[/B]: dahil etme, içine alma[/TD] [TD][B]iktidar[/B]: güç, kuvvet (bk. ḳ-d-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]istihdam[/B]: çalıştırma[/TD] [TD][B]kudret[/B]: güç, iktidar (bk. ḳ-d-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]küfür[/B]: inkâr, inançsızlık (bk. k-f-r)[/TD] [TD][B]kıymettar[/B]: kıymetli, değerli[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lisan[/B]: dil[/TD] [TD][B]lisan-ı hâl[/B]: hâl ve durumun ifade edişi[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lisân-ı kal[/B]: sözlü olarak ifade[/TD] [TD][B]lâ şerîke lehû[/B]: Onun (Allah’ın) ortağı asla yoktur[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]masnu[/B]: san’at eseri (bk. ṣ-n-a)[/TD] [TD][B]masnuat[/B]: san’at eserleri (bk. ṣ-n-a)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mekân[/B]: yer (bk. m-k-n)[/TD] [TD][B]mevcudat-ı âlem[/B]: âlemdeki varlıklar (bk. v-c-d; a-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mevcudât[/B]: varlıklar (bk. v-c-d)[/TD] [TD][B]muhavere[/B]: karşılıklı konuşma[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhavere-i temsiliye[/B]: diyalog tarzında kıyaslamalı benzetme (bk. m-s̱-l)[/TD] [TD][B]mâlik[/B]: sahip (bk. m-l-k)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müddeî[/B]: iddia sahibi[/TD] [TD][B]mühr-ü vahdâniyet[/B]: birlik mührü (bk. v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mülk[/B]: sahip olunan ve hükmedilen şey (bk. m-l-k)[/TD] [TD][B]münâzara-i faraziye[/B]: varsayıma dayalı tartışma (bk. n-ẓ-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müteharrik[/B]: hareketli[/TD] [TD][B]müşrik[/B]: Allah’a ortak koşan[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nam[/B]: ad[/TD] [TD][B]nebat[/B]: bitki[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nebâtat[/B]: bitkiler[/TD] [TD][B]nücûm-u sevâbit[/B]: sabit yıldızlar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]rab[/B]: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran (bk. r-b-b)[/TD] [TD][B]seyyârât[/B]: gezegenler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sikke-i samediyet[/B]: hiç kimseye muhtaç olmayan ve herşey Kendisine muhtaç olan Allah’a ait mühür (bk. ṣ-m-d)[/TD] [TD][B]sikke-i vahdet[/B]: birlik damgası (bk. v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]suret[/B]: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)[/TD] [TD][B]tabiat[/B]: canlı cansız bütün varlıklar, doğa (bk. ṭ-b-a)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tabiatperest[/B]: herşeyi tabiatın tesiriyle meydana geldiğini iddia eden, tabiatçı (bk. ṭ-b-a)[/TD] [TD][B]tevehhüm etmek[/B]: varsaymak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]umum[/B]: bütün[/TD] [TD][B]vahdet[/B]: birlik (bk. v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]vezâif[/B]: vazifeler[/TD] [TD][B]zaptetmek[/B]: korumak, saklamak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zerre[/B]: atom[/TD] [TD][B]zerrât[/B]: atomlar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şahs-ı farazî[/B]: olmadığı halde var sayılmış kişi[/TD] [TD][B]şerik[/B]: Allah’a ortak koşulan şey[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst