Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 269562" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz Birinci Söz - Sayfa 793</strong></p><p></p><p>Ahmediye (a.s.m.) öyle bir Zât-ı Zülcelâlin şuûnâtını ve acaib-i san’atını ve âlem-i bekàda hazâin-i rahmetini görmüş, gelmiş, beşere söylemiş. İşte, beşer bu zâtı kemâl-i merak ve hayret ve muhabbetle dinlemezse, ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmetle hareket ettiğini anlarsın.</p><p></p><p><strong>ÜÇÜNCÜ MEYVE:</strong> Saadet-i ebediyenin definesini görüp, anahtarını alıp getirmiş, cin ve inse hediye etmiştir. Evet, Mirac vasıtasıyla ve kendi gözüyle Cenneti görmüş ve Rahmân-ı Zülcemâlin rahmetinin bâki cilvelerini müşahede etmiş ve saadet-i ebediyeyi kat’iyen, hakkalyakîn anlamış, saadet-i ebediyenin vücudunun müjdesini cin ve inse hediye etmiştir ki: Biçare cin ve ins, kararsız bir dünyada ve zelzele-i zevâl ve firak içindeki mevcudatı, seyl-i zaman ve harekât-ı zerrât ile adem ve firak-ı ebedî denizine döküldüğü olan vaziyet-i mevhume-i canhıraşânede oldukları hengâmda, şöyle bir müjde ne kadar kıymettar olduğu; ve idam-ı ebedî ile kendilerini mahkûm zanneden fâni cin ve insin kulağında öyle bir müjde ne kadar saadet-âver olduğu tarif edilmez. Bir adama, idam edileceği anda, onun affıyla kurb-u şahanede bir saray verilse, ne kadar sürura sebeptir. Bütün cin ve ins adedince böyle sürurları topla, sonra bu müjdeye kıymet ver.</p><p></p><p><strong>DÖRDÜNCÜ MEYVE:</strong> Rüyet-i cemâlullah meyvesini kendi aldığı gibi, o meyvenin her mü’mine dahi mümkün olduğunu cin ve inse hediye getirmiştir ki, o meyve ne derece leziz ve hoş ve güzel bir meyve olduğunu bununla kıyas edebilirsin: Yani, her kalb sahibi bir insan, zîcemâl, zîkemâl, zîihsan bir zâtı sever. Ve o sevmek dahi, cemâl ve kemâl ve ihsanın derecâtına nisbeten tezayüd eder, perestiş derecesine gelir; canını feda eder derecede muhabbet bağlar. Yalnız bir defa görmesine, dünyasını feda etmek derecesine çıkar. Halbuki, bütün mevcudattaki cemâl ve kemâl ve ihsan, Onun cemâl ve kemâl ve ihsanına nisbeten,</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Mirac</strong>: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)</td><td><strong>Rahmân-ı Zülcemâl</strong>: sonsuz güzellik ve merhamet sahibi olan Allah (bk. r-ḥ-m; ẕü; c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>Zât-ı Zülcelâl</strong>: sonsuz yücelik ve haşmet sahibi olan Zât, Allah (bk. ẕü; c-l-l)</td><td><strong>acaib-i san’at</strong>: san’at hârikalıkları (bk. ṣ-n-a)</td></tr><tr><td><strong>adem</strong>: yokluk</td><td><strong>beşer</strong>: insan</td></tr><tr><td><strong>bâki</strong>: sürekli, kalıcı (bk. b-ḳ-y)</td><td><strong>cemâl</strong>: güzellik (bk. c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>cilve</strong>: görüntü, akis (bk. c-l-y)</td><td><strong>define</strong>: hazine</td></tr><tr><td><strong>derecât</strong>: dereceler</td><td><strong>firak-ı ebedî</strong>: sonsuz ayrılık (bk. f-r-ḳ; e-b-d)</td></tr><tr><td><strong>fâni</strong>: gelip geçici, ölümlü (bk. f-n-y)</td><td><strong>hakkalyakin</strong>: bizzat yaşayarak elde edilen kesin bilgi (bk. ḥ-ḳ-ḳ; y-ḳ-n)</td></tr><tr><td><strong>harekât-ı zerrât</strong>: atomların hareketleri</td><td><strong>hazâin-i rahmet</strong>: Allah’ın rahmet hazineleri (bk. r-ḥ-m)</td></tr><tr><td><strong>hengâm</strong>: zaman</td><td><strong>hilâf-ı akıl ve hikmet</strong>: akla ve hikmete aykırı (bk. ḥ-k-m)</td></tr><tr><td><strong>idam-ı ebedî</strong>: sonsuz yok oluş (bk. e-b-d)</td><td><strong>ihsan</strong>: bağış, iyilik (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>ins</strong>: insanlar</td><td><strong>kat’iyen</strong>: kesinlikle</td></tr><tr><td><strong>kemâl</strong>: mükemmellik (bk. k-m-l)</td><td><strong>kemâl-i merak</strong>: tam bir merak (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>kurb-u şahane</strong>: padişaha yakınlık</td><td><strong>kıymet</strong>: değer</td></tr><tr><td><strong>kıymettar</strong>: kıymetli, değerli</td><td><strong>leziz</strong>: lezzetli</td></tr><tr><td><strong>mahkûm</strong>: hükümlü (bk. ḥ-k-m)</td><td><strong>mevcudat</strong>: varlıklar (bk. v-c-d)</td></tr><tr><td><strong>muhabbet</strong>: sevgi (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>müşahede etmek</strong>: görmek (bk. ş-h-d)</td></tr><tr><td><strong>mü’min</strong>: imanlı, Allah’a inanan (bk. e-m-n)</td><td><strong>nisbeten</strong>: kıyasla, oranla (bk. n-s-b)</td></tr><tr><td><strong>perestiş</strong>: aşırı derece sevmek</td><td><strong>rahmet</strong>: merhamet, şefkat (bk. r-ḥ-m)</td></tr><tr><td><strong>rüyet-i cemâlullah</strong>: Allah’ın güzelliğini seyretme (bk. c-m-l)</td><td><strong>saadet-i ebediye</strong>: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d)</td></tr><tr><td><strong>saadet-âver</strong>: mutluluk verici</td><td><strong>seyl-i zaman</strong>: zamanın akışı</td></tr><tr><td><strong>sürur</strong>: mutluluk, sevinç</td><td><strong>tarif etmek</strong>: anlatmak (bk. a-r-f)</td></tr><tr><td><strong>tezayüd etmek</strong>: artmak</td><td><strong>vaziyet-i mevhume-i canhıraşâne</strong>: yürek paralayıcı olarak farz edilen durum</td></tr><tr><td><strong>vücud</strong>: varlık (bk. v-c-d)</td><td><strong>zelzele-i zevâl ve firak</strong>: gelip geçicilik ve ayrılık sarsıntısı (bk. z-v-l; f-r-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>zât-ı Ahmediye</strong>: Peygamberimiz Hz. Muhammed’in zâtı, şahsiyeti (bk. ḥ-m-d)</td><td><strong>zîcemâl</strong>: güzellik sahibi (bk. ẕî; c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>zîihsan</strong>: bağış ve iyilik sahibi (bk. ẕî; ḥ-s-n)</td><td><strong>zîkemâl</strong>: kemâl ve olgunluk sahibi (bk. ẕî; k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>âlem-i bekà</strong>: devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi (bk. a-l-m; b-ḳ-y)</td><td><strong>şuûnât</strong>: haller, işler, fiiller (bk. ş-e-n)</td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 269562, member: 1"] [b]Otuz Birinci Söz - Sayfa 793[/b] Ahmediye (a.s.m.) öyle bir Zât-ı Zülcelâlin şuûnâtını ve acaib-i san’atını ve âlem-i bekàda hazâin-i rahmetini görmüş, gelmiş, beşere söylemiş. İşte, beşer bu zâtı kemâl-i merak ve hayret ve muhabbetle dinlemezse, ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmetle hareket ettiğini anlarsın. [B]ÜÇÜNCÜ MEYVE:[/B] Saadet-i ebediyenin definesini görüp, anahtarını alıp getirmiş, cin ve inse hediye etmiştir. Evet, Mirac vasıtasıyla ve kendi gözüyle Cenneti görmüş ve Rahmân-ı Zülcemâlin rahmetinin bâki cilvelerini müşahede etmiş ve saadet-i ebediyeyi kat’iyen, hakkalyakîn anlamış, saadet-i ebediyenin vücudunun müjdesini cin ve inse hediye etmiştir ki: Biçare cin ve ins, kararsız bir dünyada ve zelzele-i zevâl ve firak içindeki mevcudatı, seyl-i zaman ve harekât-ı zerrât ile adem ve firak-ı ebedî denizine döküldüğü olan vaziyet-i mevhume-i canhıraşânede oldukları hengâmda, şöyle bir müjde ne kadar kıymettar olduğu; ve idam-ı ebedî ile kendilerini mahkûm zanneden fâni cin ve insin kulağında öyle bir müjde ne kadar saadet-âver olduğu tarif edilmez. Bir adama, idam edileceği anda, onun affıyla kurb-u şahanede bir saray verilse, ne kadar sürura sebeptir. Bütün cin ve ins adedince böyle sürurları topla, sonra bu müjdeye kıymet ver. [B]DÖRDÜNCÜ MEYVE:[/B] Rüyet-i cemâlullah meyvesini kendi aldığı gibi, o meyvenin her mü’mine dahi mümkün olduğunu cin ve inse hediye getirmiştir ki, o meyve ne derece leziz ve hoş ve güzel bir meyve olduğunu bununla kıyas edebilirsin: Yani, her kalb sahibi bir insan, zîcemâl, zîkemâl, zîihsan bir zâtı sever. Ve o sevmek dahi, cemâl ve kemâl ve ihsanın derecâtına nisbeten tezayüd eder, perestiş derecesine gelir; canını feda eder derecede muhabbet bağlar. Yalnız bir defa görmesine, dünyasını feda etmek derecesine çıkar. Halbuki, bütün mevcudattaki cemâl ve kemâl ve ihsan, Onun cemâl ve kemâl ve ihsanına nisbeten, [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Mirac[/B]: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)[/TD] [TD][B]Rahmân-ı Zülcemâl[/B]: sonsuz güzellik ve merhamet sahibi olan Allah (bk. r-ḥ-m; ẕü; c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Zât-ı Zülcelâl[/B]: sonsuz yücelik ve haşmet sahibi olan Zât, Allah (bk. ẕü; c-l-l)[/TD] [TD][B]acaib-i san’at[/B]: san’at hârikalıkları (bk. ṣ-n-a)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]adem[/B]: yokluk[/TD] [TD][B]beşer[/B]: insan[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]bâki[/B]: sürekli, kalıcı (bk. b-ḳ-y)[/TD] [TD][B]cemâl[/B]: güzellik (bk. c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cilve[/B]: görüntü, akis (bk. c-l-y)[/TD] [TD][B]define[/B]: hazine[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]derecât[/B]: dereceler[/TD] [TD][B]firak-ı ebedî[/B]: sonsuz ayrılık (bk. f-r-ḳ; e-b-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]fâni[/B]: gelip geçici, ölümlü (bk. f-n-y)[/TD] [TD][B]hakkalyakin[/B]: bizzat yaşayarak elde edilen kesin bilgi (bk. ḥ-ḳ-ḳ; y-ḳ-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]harekât-ı zerrât[/B]: atomların hareketleri[/TD] [TD][B]hazâin-i rahmet[/B]: Allah’ın rahmet hazineleri (bk. r-ḥ-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hengâm[/B]: zaman[/TD] [TD][B]hilâf-ı akıl ve hikmet[/B]: akla ve hikmete aykırı (bk. ḥ-k-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]idam-ı ebedî[/B]: sonsuz yok oluş (bk. e-b-d)[/TD] [TD][B]ihsan[/B]: bağış, iyilik (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ins[/B]: insanlar[/TD] [TD][B]kat’iyen[/B]: kesinlikle[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kemâl[/B]: mükemmellik (bk. k-m-l)[/TD] [TD][B]kemâl-i merak[/B]: tam bir merak (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kurb-u şahane[/B]: padişaha yakınlık[/TD] [TD][B]kıymet[/B]: değer[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kıymettar[/B]: kıymetli, değerli[/TD] [TD][B]leziz[/B]: lezzetli[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahkûm[/B]: hükümlü (bk. ḥ-k-m)[/TD] [TD][B]mevcudat[/B]: varlıklar (bk. v-c-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhabbet[/B]: sevgi (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]müşahede etmek[/B]: görmek (bk. ş-h-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mü’min[/B]: imanlı, Allah’a inanan (bk. e-m-n)[/TD] [TD][B]nisbeten[/B]: kıyasla, oranla (bk. n-s-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]perestiş[/B]: aşırı derece sevmek[/TD] [TD][B]rahmet[/B]: merhamet, şefkat (bk. r-ḥ-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]rüyet-i cemâlullah[/B]: Allah’ın güzelliğini seyretme (bk. c-m-l)[/TD] [TD][B]saadet-i ebediye[/B]: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]saadet-âver[/B]: mutluluk verici[/TD] [TD][B]seyl-i zaman[/B]: zamanın akışı[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sürur[/B]: mutluluk, sevinç[/TD] [TD][B]tarif etmek[/B]: anlatmak (bk. a-r-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tezayüd etmek[/B]: artmak[/TD] [TD][B]vaziyet-i mevhume-i canhıraşâne[/B]: yürek paralayıcı olarak farz edilen durum[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]vücud[/B]: varlık (bk. v-c-d)[/TD] [TD][B]zelzele-i zevâl ve firak[/B]: gelip geçicilik ve ayrılık sarsıntısı (bk. z-v-l; f-r-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zât-ı Ahmediye[/B]: Peygamberimiz Hz. Muhammed’in zâtı, şahsiyeti (bk. ḥ-m-d)[/TD] [TD][B]zîcemâl[/B]: güzellik sahibi (bk. ẕî; c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zîihsan[/B]: bağış ve iyilik sahibi (bk. ẕî; ḥ-s-n)[/TD] [TD][B]zîkemâl[/B]: kemâl ve olgunluk sahibi (bk. ẕî; k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âlem-i bekà[/B]: devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi (bk. a-l-m; b-ḳ-y)[/TD] [TD][B]şuûnât[/B]: haller, işler, fiiller (bk. ş-e-n)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst