Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 269560" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz Birinci Söz - Sayfa 791</strong></p><p></p><p>Deme ki, “Havaî bir Elhamdü lillâh kelimem nasıl mücessem bir meyve-i Cennet olur?”</p><p></p><p>Çünkü, sen gündüz uyanıkken güzel bir söz söylersin; bazan rüyada güzel bir elma şeklinde yersin. Gündüz çirkin bir sözün, gecede acı birşey suretinde yutarsın. Bir gıybet etsen, murdar bir et suretinde sana yedirirler. Öyle ise, şu dünya uykusunda söylediğin güzel sözlerin ve çirkin sözlerin, meyveler suretinde, uyanık âlemi olan âlem-i âhirette yersin ve yemesini istib’âd etmemelisin.</p><p></p><p><strong>DÖRDÜNCÜ ESAS</strong></p><p></p><p>Miracın semerâtı ve faidesi nedir?</p><p></p><p><strong>Elcevap:</strong> Şu şecere-i tûbâ-i mâneviye olan Miracın beş yüzden fazla meyvelerinden, nümune olarak yalnız beş tanesini zikredeceğiz.</p><p></p><p><strong>BİRİNCİ MEYVE:</strong> Erkân-ı imaniyenin hakaikini gözle görüp, melâikeyi, Cenneti, âhireti, hattâ Zât-ı Zülcelâli gözle müşahede etmek, kâinata ve beşere öyle bir hazine ve bir nur-u ezelî ve ebedî bir hediye getirmiştir ki, şu kâinatı perişan ve fâni karma karışık bir vaziyet-i mevhumeden çıkarıp, o nur ve o meyve ile, o kâinatı kudsî mektubât-ı Samedâniye, güzel âyine-i cemâl-i Zât-ı Ehadiye vaziyeti olan hakikatini göstermiş, kâinatı ve bütün zîşuuru sevindirip mesrur etmiş. Hem o nur ve o meyve ile, beşeri müşevveş, perişan, âciz, fakir, hâcâtı hadsiz, a’dâsı nihayetsiz ve fâni, bekàsız bir vaziyet-i dalâletkârâneden, o insanı o nur, o meyve-i kudsiye ile, ahsen-i takvimde bir mu’cize-i kudret-i Samedâniyesi ve mektubât-ı Samedâniyenin bir nüsha-i câmiası ve Sultan-ı Ezel ve Ebedin bir muhatabı, bir abd-i hassı ve kemâlâtının istihsancısı, halîli ve cemâlinin</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Mirac</strong>: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)</td><td><strong>Sultan-ı Ezel ve Ebed</strong>: varlığının başlangıcı ve sonu olmayan kudret ve hakimiyet sahibi Sultan, Allah (bk. s-l-ṭ; e-z-l; e-b-d)</td></tr><tr><td><strong>Zât-ı Zülcelâl</strong>: sonsuz yücelik ve haşmet sahibi olan Zât, Allah (bk. ẕü; c-l-l)</td><td><strong>abd-i has</strong>: özel ve seçilmiş kul (bk. a-b-d)</td></tr><tr><td><strong>ahsen-i takvim</strong>: en güzel biçim, tam kıvam (bk. ḥ-s-n)</td><td><strong>a’dâ</strong>: düşmanlar</td></tr><tr><td><strong>bekàsız</strong>: devamsız, geçici (bk. b-ḳ-y)</td><td><strong>beşer</strong>: insan</td></tr><tr><td><strong>cemâl</strong>: güzellik (bk. c-m-l)</td><td><strong>elhamdü lillâh</strong>: “her türlü övgü ve şükür yalnızca Allah’a aittir” (bk. ḥ-m-d)</td></tr><tr><td><strong>erkân-ı imaniye</strong>: imanın rükünleri, şartları (bk. r-k-n; e-m-n)</td><td><strong>fâni</strong>: geçici, ölümlü (bk. f-n-y)</td></tr><tr><td><strong>gıybet</strong>: başkalarının arkasından hoşlanmayacağı şekilde konuşma, çekiştirme</td><td><strong>hadsiz</strong>: sınırsız</td></tr><tr><td><strong>hakaik</strong>: gerçek mahiyetler, esaslar (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>hakikat</strong>: gerçek mahiyet, esas (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>halîl</strong>: dost</td><td><strong>havaî</strong>: havaya ait</td></tr><tr><td><strong>hâcât</strong>: ihtiyaçlar (bk. ḥ-v-c)</td><td><strong>istib’ad</strong>: akıldan uzak görme</td></tr><tr><td><strong>istihsancı</strong>: beğenen, güzel bulan (bk. ḥ-s-n)</td><td><strong>kemâlat</strong>: mükemmellikler, üstün özellikler (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>kudsî</strong>: kutsal, kusursuz ve yüce (bk. ḳ-d-s)</td><td><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td></tr><tr><td><strong>mektubat-ı Samedâniye</strong>: Samed olan Allah’ın yarattığı herbiri birer mektup gibi mânâlar ifade eden varlıklar (bk. k-t-b; ṣ-m-d)</td><td><strong>melâike</strong>: melekler (bk. m-l-k)</td></tr><tr><td><strong>mesrur</strong>: sevindirme</td><td><strong>meyve-i Cennet</strong>: Cennet meyvesi</td></tr><tr><td><strong>meyve-i kudsiye</strong>: kutsal, kusursuz ve yüce meyve (bk. ḳ-d-s)</td><td><strong>murdar</strong>: pis, kirli, haram</td></tr><tr><td><strong>mu’cize-i kudret-i Samedâniye</strong>: herşey Kendisine muhtaç olduğu halde Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın kudret mu’cizesi (bk. a-c-z; ḳ-d-r; ṣ-m-d)</td><td><strong>mücessem</strong>: cisme bürünmüş, maddî yapısı olan</td></tr><tr><td><strong>müşahede etmek</strong>: görmek (bk. ş-h-d)</td><td><strong>müşevveş</strong>: düzensiz, karma karışık</td></tr><tr><td><strong>nihayetsiz</strong>: sonsuz</td><td><strong>nur-u ezelî ve ebedî</strong>: başlangıcı ve sonu olmayan nur (bk. n-v-r; e-z-l; e-b-d)</td></tr><tr><td><strong>nümune</strong>: örnek</td><td><strong>nüsha-i câmia</strong>: çok geniş ve kapsamlı nüsha, kopya (bk. c-m-a)</td></tr><tr><td><strong>semerât</strong>: meyveler</td><td><strong>suret</strong>: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)</td></tr><tr><td><strong>vaziyet</strong>: durum, hal</td><td><strong>vaziyet-i dalâletkârâne</strong>: hak yoldan sapma hâli durumu (bk. ḍ-l-l)</td></tr><tr><td><strong>vaziyet-i mevhume</strong>: olmadığı halde varsayılan vaziyet, durum</td><td><strong>zikretmek</strong>: anmak, belirtmek</td></tr><tr><td><strong>zîşuur</strong>: şuur sahibi, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)</td><td><strong>âciz</strong>: güçsüz, zayıf (bk. a-c-z)</td></tr><tr><td><strong>âhiret</strong>: öteki dünya (bk. e-ḫ-r)</td><td><strong>âlem</strong>: dünya (bk. a-l-m)</td></tr><tr><td><strong>âlem-i âhiret</strong>: âhiret âlemi, öteki dünya (bk. a-l-m; e-ḫ-r)</td><td><strong>âyine-i cemâl-i Zât-ı Ehadiye</strong>: herbir varlıkta birliğiyle tecellî eden zâtın güzelliğini gösteren ayna (bk. c-m-l; v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>şecere-i tûbâ-i mâneviye</strong>: mânevî tûbâ ağacı (bk. a-n-y)</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 269560, member: 1"] [b]Otuz Birinci Söz - Sayfa 791[/b] Deme ki, “Havaî bir Elhamdü lillâh kelimem nasıl mücessem bir meyve-i Cennet olur?” Çünkü, sen gündüz uyanıkken güzel bir söz söylersin; bazan rüyada güzel bir elma şeklinde yersin. Gündüz çirkin bir sözün, gecede acı birşey suretinde yutarsın. Bir gıybet etsen, murdar bir et suretinde sana yedirirler. Öyle ise, şu dünya uykusunda söylediğin güzel sözlerin ve çirkin sözlerin, meyveler suretinde, uyanık âlemi olan âlem-i âhirette yersin ve yemesini istib’âd etmemelisin. [B]DÖRDÜNCÜ ESAS[/B] Miracın semerâtı ve faidesi nedir? [B]Elcevap:[/B] Şu şecere-i tûbâ-i mâneviye olan Miracın beş yüzden fazla meyvelerinden, nümune olarak yalnız beş tanesini zikredeceğiz. [B]BİRİNCİ MEYVE:[/B] Erkân-ı imaniyenin hakaikini gözle görüp, melâikeyi, Cenneti, âhireti, hattâ Zât-ı Zülcelâli gözle müşahede etmek, kâinata ve beşere öyle bir hazine ve bir nur-u ezelî ve ebedî bir hediye getirmiştir ki, şu kâinatı perişan ve fâni karma karışık bir vaziyet-i mevhumeden çıkarıp, o nur ve o meyve ile, o kâinatı kudsî mektubât-ı Samedâniye, güzel âyine-i cemâl-i Zât-ı Ehadiye vaziyeti olan hakikatini göstermiş, kâinatı ve bütün zîşuuru sevindirip mesrur etmiş. Hem o nur ve o meyve ile, beşeri müşevveş, perişan, âciz, fakir, hâcâtı hadsiz, a’dâsı nihayetsiz ve fâni, bekàsız bir vaziyet-i dalâletkârâneden, o insanı o nur, o meyve-i kudsiye ile, ahsen-i takvimde bir mu’cize-i kudret-i Samedâniyesi ve mektubât-ı Samedâniyenin bir nüsha-i câmiası ve Sultan-ı Ezel ve Ebedin bir muhatabı, bir abd-i hassı ve kemâlâtının istihsancısı, halîli ve cemâlinin [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Mirac[/B]: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)[/TD] [TD][B]Sultan-ı Ezel ve Ebed[/B]: varlığının başlangıcı ve sonu olmayan kudret ve hakimiyet sahibi Sultan, Allah (bk. s-l-ṭ; e-z-l; e-b-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Zât-ı Zülcelâl[/B]: sonsuz yücelik ve haşmet sahibi olan Zât, Allah (bk. ẕü; c-l-l)[/TD] [TD][B]abd-i has[/B]: özel ve seçilmiş kul (bk. a-b-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ahsen-i takvim[/B]: en güzel biçim, tam kıvam (bk. ḥ-s-n)[/TD] [TD][B]a’dâ[/B]: düşmanlar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]bekàsız[/B]: devamsız, geçici (bk. b-ḳ-y)[/TD] [TD][B]beşer[/B]: insan[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cemâl[/B]: güzellik (bk. c-m-l)[/TD] [TD][B]elhamdü lillâh[/B]: “her türlü övgü ve şükür yalnızca Allah’a aittir” (bk. ḥ-m-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]erkân-ı imaniye[/B]: imanın rükünleri, şartları (bk. r-k-n; e-m-n)[/TD] [TD][B]fâni[/B]: geçici, ölümlü (bk. f-n-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]gıybet[/B]: başkalarının arkasından hoşlanmayacağı şekilde konuşma, çekiştirme[/TD] [TD][B]hadsiz[/B]: sınırsız[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakaik[/B]: gerçek mahiyetler, esaslar (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]hakikat[/B]: gerçek mahiyet, esas (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]halîl[/B]: dost[/TD] [TD][B]havaî[/B]: havaya ait[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hâcât[/B]: ihtiyaçlar (bk. ḥ-v-c)[/TD] [TD][B]istib’ad[/B]: akıldan uzak görme[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]istihsancı[/B]: beğenen, güzel bulan (bk. ḥ-s-n)[/TD] [TD][B]kemâlat[/B]: mükemmellikler, üstün özellikler (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kudsî[/B]: kutsal, kusursuz ve yüce (bk. ḳ-d-s)[/TD] [TD][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mektubat-ı Samedâniye[/B]: Samed olan Allah’ın yarattığı herbiri birer mektup gibi mânâlar ifade eden varlıklar (bk. k-t-b; ṣ-m-d)[/TD] [TD][B]melâike[/B]: melekler (bk. m-l-k)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mesrur[/B]: sevindirme[/TD] [TD][B]meyve-i Cennet[/B]: Cennet meyvesi[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]meyve-i kudsiye[/B]: kutsal, kusursuz ve yüce meyve (bk. ḳ-d-s)[/TD] [TD][B]murdar[/B]: pis, kirli, haram[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mu’cize-i kudret-i Samedâniye[/B]: herşey Kendisine muhtaç olduğu halde Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın kudret mu’cizesi (bk. a-c-z; ḳ-d-r; ṣ-m-d)[/TD] [TD][B]mücessem[/B]: cisme bürünmüş, maddî yapısı olan[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müşahede etmek[/B]: görmek (bk. ş-h-d)[/TD] [TD][B]müşevveş[/B]: düzensiz, karma karışık[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nihayetsiz[/B]: sonsuz[/TD] [TD][B]nur-u ezelî ve ebedî[/B]: başlangıcı ve sonu olmayan nur (bk. n-v-r; e-z-l; e-b-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nümune[/B]: örnek[/TD] [TD][B]nüsha-i câmia[/B]: çok geniş ve kapsamlı nüsha, kopya (bk. c-m-a)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]semerât[/B]: meyveler[/TD] [TD][B]suret[/B]: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]vaziyet[/B]: durum, hal[/TD] [TD][B]vaziyet-i dalâletkârâne[/B]: hak yoldan sapma hâli durumu (bk. ḍ-l-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]vaziyet-i mevhume[/B]: olmadığı halde varsayılan vaziyet, durum[/TD] [TD][B]zikretmek[/B]: anmak, belirtmek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zîşuur[/B]: şuur sahibi, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)[/TD] [TD][B]âciz[/B]: güçsüz, zayıf (bk. a-c-z)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âhiret[/B]: öteki dünya (bk. e-ḫ-r)[/TD] [TD][B]âlem[/B]: dünya (bk. a-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âlem-i âhiret[/B]: âhiret âlemi, öteki dünya (bk. a-l-m; e-ḫ-r)[/TD] [TD][B]âyine-i cemâl-i Zât-ı Ehadiye[/B]: herbir varlıkta birliğiyle tecellî eden zâtın güzelliğini gösteren ayna (bk. c-m-l; v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şecere-i tûbâ-i mâneviye[/B]: mânevî tûbâ ağacı (bk. a-n-y)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst