Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 269548" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz Birinci Söz - Sayfa 782</strong></p><p></p><p>İşte, Miracın pek çok hikmetlerinden, şu temsil dürbünüyle bir ikisini nümune olarak gösterdik. Sairlerini kıyas edebilirsin.</p><p></p><p><strong>İkinci temsil:</strong> Nasıl ki bir zât-ı zîfünun, mu’ciznümâ bir kitabı telif edip yazsa—öyle bir kitap ki, her sahifesinde yüz kitap kadar hakaik, her satırında yüz sahife kadar lâtif mânâlar, herbir kelimesinde yüz satır kadar hakikatler, her harfinde yüz kelime kadar mânâlar bulunsa—bütün o kitabın maânî ve hakaikleri, o kâtib-i mu’ciznümânın kemâlât-ı mâneviyesine baksa, işaret etse, elbette öyle bitmez bir hazineyi kapalı bırakıp abes etmez. Herhalde o kitabı bazılara ders verecek, tâ o kıymettar kitap mânâsız kalıp beyhude olmasın, onun gizli kemâlâtı zâhir olup kemâlini bulsun ve cemâl-i mânevîsi görünsün, o da sevinsin ve sevdirsin. Hem o acip kitabı bütün maânîsiyle, hakaikiyle ders verecek birisini, en birinci sahifeden tâ nihayete kadar üstünde ders vere vere geçirecektir.</p><p></p><p>Aynen öyle de, Nakkâş-ı Ezelî, şu kâinatı, kemâlâtını ve cemâlini ve hakaik-i esmâsını göstermek için öyle bir tarzda yazmıştır ki, bütün mevcudat hadsiz cihetlerle nihayetsiz kemâlâtını ve esmâ ve sıfâtını bildirir, ifade eder. Elbette bir kitabın mânâsı bilinmezse hiçe sukut eder. Bahusus böyle herbir harfi binler mânâyı tazammun eden bir kitap sukut edemez ve ettirilmez. Öyle ise, o kitabı yazan, elbette onu bildirecektir. Her taifenin istidadına göre bir kısmını anlattıracaktır. Hem umumunu, en âmm nazarlı, en küllî şuurlu, en mümtaz istidatlı bir ferde ders verecektir. Öyle bir kitabın umumunu ve küllî hakaikini ders vermek için gayet yüksek bir seyr ü sülûk ettirmek hikmeten lâzımdır. Yani, birinci sahifesi olan tabakat-ı kesretin en nihayetinden tut, tâ müntehâ sahifesi olan daire-i ehadiyete kadar bir seyeran ettirmek lâzım geliyor. İşte şu temsille Miracın ulvî hikmetlerine bir derece bakabilirsin.</p><p></p><p>Şimdi, makam-ı istimâda olan mülhide bakıp kalbini dinleyeceğiz, ne hale girdiğini göreceğiz. işte, hatıra geliyor ki: Onun kalbi diyor, “Ben inanmaya başladım. Fakat iyi anlayamıyorum. Üç mühim müşkülüm daha var.</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Mirac</strong>: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)</td><td><strong>Nakkaş-ı Ezelî</strong>: herşeyi zâtına has olarak nakış nakış işleyen, varlığının başlangıcı olmayan Allah (bk. n-ḳ-ş; e-z-l)</td></tr><tr><td><strong>abes</strong>: anlamsız, gayesiz, boş</td><td><strong>acip</strong>: şaşırtıcı, hayret verici</td></tr><tr><td><strong>bahusus</strong>: özellikle</td><td><strong>beyhude</strong>: boşuna, gayesiz</td></tr><tr><td><strong>cemâl</strong>: güzellik (bk. c-m-l)</td><td><strong>cemâl-i mânevî</strong>: mânevî güzellik (bk. c-m-l; a-n-y)</td></tr><tr><td><strong>cihet</strong>: yön</td><td><strong>daire-i ehadiyet</strong>: Allah’ın birlik dairesi (bk. v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>esmâ</strong>: isimler (bk. s-m-v)</td><td><strong>ferd</strong>: kişi, şahıs (bk. f-r-d)</td></tr><tr><td><strong>hadsiz</strong>: sınırsız</td><td><strong>hakaik</strong>: gerçekler, doğrular (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>hakaik-i esmâ</strong>: isimlerin hakikatleri (bk. ḥ-ḳ-ḳ; s-m-v)</td><td><strong>hakikat</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>hikmet</strong>: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)</td><td><strong>hikmeten</strong>: İlâhî hikmetin gereği (bk. ḥ-k-m)</td></tr><tr><td><strong>istidad</strong>: kabiliyet, yetenek (bk. a-d-d)</td><td><strong>kemâl</strong>: mükemmellik (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>kemâlât</strong>: mükemmellikler, üstün özellikler (bk. k-m-l)</td><td><strong>kemâlât-ı mâneviye</strong>: mânevî mükemmellikler, üstünlükler (bk. k-m-l; a-n-y)</td></tr><tr><td><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td><td><strong>kâtib-i mu’ciznümâ</strong>: mu’cize gösteren kâtip (bk. k-t-b; a-c-z)</td></tr><tr><td><strong>küllî</strong>: genel, kapsamlı (bk. k-l-l)</td><td><strong>kıymettar</strong>: kıymetli, değerli</td></tr><tr><td><strong>lâtif</strong>: ince, hoş (bk. l-ṭ-f)</td><td><strong>makam-ı istimâ</strong>: dinleme makamı (bk. s-m-a)</td></tr><tr><td><strong>maânî</strong>: mânâlar, anlamlar (bk. a-n-y)</td><td><strong>mevcudat</strong>: varlıklar (bk. v-c-d)</td></tr><tr><td><strong>mu’ciznümâ</strong>: mu’cize gösteren (bk. a-c-z)</td><td><strong>mânâ</strong>: anlam (bk. a-n-y)</td></tr><tr><td><strong>mülhid</strong>: dinsiz</td><td><strong>mümtaz</strong>: seçkin, üstün</td></tr><tr><td><strong>müntehâ</strong>: en son nokta, sonuç</td><td><strong>müşkül</strong>: zorluk, engel</td></tr><tr><td><strong>nazar</strong>: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)</td><td><strong>nihayetsiz</strong>: sonsuz</td></tr><tr><td><strong>sair</strong>: diğer</td><td><strong>seyeran</strong>: seyahat, gezi</td></tr><tr><td><strong>seyr ü sülûk</strong>: mânevî ve ruhî yolculuk</td><td><strong>sukut etmek</strong>: düşmek, alçalmak</td></tr><tr><td><strong>sıfât</strong>: vasıflar, özellikler (bk. v-ṣ-f)</td><td><strong>tabakat-ı kesret</strong>: çokluk tabakaları; sayısız varlıklardan oluşan tabakalar (bk. k-s̱-r)</td></tr><tr><td><strong>taife</strong>: topluluk, grup</td><td><strong>tarz</strong>: şekil, biçim</td></tr><tr><td><strong>tazammun eden</strong>: içine alan</td><td><strong>telif</strong>: yazma</td></tr><tr><td><strong>temsil</strong>: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)</td><td><strong>ulvî</strong>: yüce</td></tr><tr><td><strong>umum</strong>: bütün</td><td><strong>zahîr</strong>: açık, âşikar (bk. ẓ-h-r)</td></tr><tr><td><strong>zât-ı zîfünun</strong>: fen ilimlerini bilen zât (bk. ẕî)</td><td><strong>âmm</strong>: genel</td></tr><tr><td><strong>şuur</strong>: bilinç, idrak (bk. ş-a-r)</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 269548, member: 1"] [b]Otuz Birinci Söz - Sayfa 782[/b] İşte, Miracın pek çok hikmetlerinden, şu temsil dürbünüyle bir ikisini nümune olarak gösterdik. Sairlerini kıyas edebilirsin. [B]İkinci temsil:[/B] Nasıl ki bir zât-ı zîfünun, mu’ciznümâ bir kitabı telif edip yazsa—öyle bir kitap ki, her sahifesinde yüz kitap kadar hakaik, her satırında yüz sahife kadar lâtif mânâlar, herbir kelimesinde yüz satır kadar hakikatler, her harfinde yüz kelime kadar mânâlar bulunsa—bütün o kitabın maânî ve hakaikleri, o kâtib-i mu’ciznümânın kemâlât-ı mâneviyesine baksa, işaret etse, elbette öyle bitmez bir hazineyi kapalı bırakıp abes etmez. Herhalde o kitabı bazılara ders verecek, tâ o kıymettar kitap mânâsız kalıp beyhude olmasın, onun gizli kemâlâtı zâhir olup kemâlini bulsun ve cemâl-i mânevîsi görünsün, o da sevinsin ve sevdirsin. Hem o acip kitabı bütün maânîsiyle, hakaikiyle ders verecek birisini, en birinci sahifeden tâ nihayete kadar üstünde ders vere vere geçirecektir. Aynen öyle de, Nakkâş-ı Ezelî, şu kâinatı, kemâlâtını ve cemâlini ve hakaik-i esmâsını göstermek için öyle bir tarzda yazmıştır ki, bütün mevcudat hadsiz cihetlerle nihayetsiz kemâlâtını ve esmâ ve sıfâtını bildirir, ifade eder. Elbette bir kitabın mânâsı bilinmezse hiçe sukut eder. Bahusus böyle herbir harfi binler mânâyı tazammun eden bir kitap sukut edemez ve ettirilmez. Öyle ise, o kitabı yazan, elbette onu bildirecektir. Her taifenin istidadına göre bir kısmını anlattıracaktır. Hem umumunu, en âmm nazarlı, en küllî şuurlu, en mümtaz istidatlı bir ferde ders verecektir. Öyle bir kitabın umumunu ve küllî hakaikini ders vermek için gayet yüksek bir seyr ü sülûk ettirmek hikmeten lâzımdır. Yani, birinci sahifesi olan tabakat-ı kesretin en nihayetinden tut, tâ müntehâ sahifesi olan daire-i ehadiyete kadar bir seyeran ettirmek lâzım geliyor. İşte şu temsille Miracın ulvî hikmetlerine bir derece bakabilirsin. Şimdi, makam-ı istimâda olan mülhide bakıp kalbini dinleyeceğiz, ne hale girdiğini göreceğiz. işte, hatıra geliyor ki: Onun kalbi diyor, “Ben inanmaya başladım. Fakat iyi anlayamıyorum. Üç mühim müşkülüm daha var. [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Mirac[/B]: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)[/TD] [TD][B]Nakkaş-ı Ezelî[/B]: herşeyi zâtına has olarak nakış nakış işleyen, varlığının başlangıcı olmayan Allah (bk. n-ḳ-ş; e-z-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]abes[/B]: anlamsız, gayesiz, boş[/TD] [TD][B]acip[/B]: şaşırtıcı, hayret verici[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]bahusus[/B]: özellikle[/TD] [TD][B]beyhude[/B]: boşuna, gayesiz[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cemâl[/B]: güzellik (bk. c-m-l)[/TD] [TD][B]cemâl-i mânevî[/B]: mânevî güzellik (bk. c-m-l; a-n-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cihet[/B]: yön[/TD] [TD][B]daire-i ehadiyet[/B]: Allah’ın birlik dairesi (bk. v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]esmâ[/B]: isimler (bk. s-m-v)[/TD] [TD][B]ferd[/B]: kişi, şahıs (bk. f-r-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hadsiz[/B]: sınırsız[/TD] [TD][B]hakaik[/B]: gerçekler, doğrular (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakaik-i esmâ[/B]: isimlerin hakikatleri (bk. ḥ-ḳ-ḳ; s-m-v)[/TD] [TD][B]hakikat[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hikmet[/B]: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)[/TD] [TD][B]hikmeten[/B]: İlâhî hikmetin gereği (bk. ḥ-k-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]istidad[/B]: kabiliyet, yetenek (bk. a-d-d)[/TD] [TD][B]kemâl[/B]: mükemmellik (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kemâlât[/B]: mükemmellikler, üstün özellikler (bk. k-m-l)[/TD] [TD][B]kemâlât-ı mâneviye[/B]: mânevî mükemmellikler, üstünlükler (bk. k-m-l; a-n-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/TD] [TD][B]kâtib-i mu’ciznümâ[/B]: mu’cize gösteren kâtip (bk. k-t-b; a-c-z)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]küllî[/B]: genel, kapsamlı (bk. k-l-l)[/TD] [TD][B]kıymettar[/B]: kıymetli, değerli[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lâtif[/B]: ince, hoş (bk. l-ṭ-f)[/TD] [TD][B]makam-ı istimâ[/B]: dinleme makamı (bk. s-m-a)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]maânî[/B]: mânâlar, anlamlar (bk. a-n-y)[/TD] [TD][B]mevcudat[/B]: varlıklar (bk. v-c-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mu’ciznümâ[/B]: mu’cize gösteren (bk. a-c-z)[/TD] [TD][B]mânâ[/B]: anlam (bk. a-n-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mülhid[/B]: dinsiz[/TD] [TD][B]mümtaz[/B]: seçkin, üstün[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müntehâ[/B]: en son nokta, sonuç[/TD] [TD][B]müşkül[/B]: zorluk, engel[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nazar[/B]: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)[/TD] [TD][B]nihayetsiz[/B]: sonsuz[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sair[/B]: diğer[/TD] [TD][B]seyeran[/B]: seyahat, gezi[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]seyr ü sülûk[/B]: mânevî ve ruhî yolculuk[/TD] [TD][B]sukut etmek[/B]: düşmek, alçalmak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sıfât[/B]: vasıflar, özellikler (bk. v-ṣ-f)[/TD] [TD][B]tabakat-ı kesret[/B]: çokluk tabakaları; sayısız varlıklardan oluşan tabakalar (bk. k-s̱-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]taife[/B]: topluluk, grup[/TD] [TD][B]tarz[/B]: şekil, biçim[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tazammun eden[/B]: içine alan[/TD] [TD][B]telif[/B]: yazma[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]temsil[/B]: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)[/TD] [TD][B]ulvî[/B]: yüce[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]umum[/B]: bütün[/TD] [TD][B]zahîr[/B]: açık, âşikar (bk. ẓ-h-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zât-ı zîfünun[/B]: fen ilimlerini bilen zât (bk. ẕî)[/TD] [TD][B]âmm[/B]: genel[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şuur[/B]: bilinç, idrak (bk. ş-a-r)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst