Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 269540" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz Birinci Söz - Sayfa 777</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">bir rengi, bir levni, yahut bir şeridi hükmünde olduğundan,</span> harekâtta câri olan bir hüküm, zamanda dahi câridir.</span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">İşte, bir saatte meşhudatımız, bir saatin saati sayan ibresine binen zîşuur şahsın meşhudatı kadar olduğu ve hakikat-i ömrü de o kadar olduğu halde; âşire ibresine binen şahıs gibi, aynı zamanda</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">, o muayyen saatte, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, burak-ı tevfik-i İlâhîye</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> biner, berk gibi bütün daire-i mümkinatı kat’ edip, acaib-i mülk</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> ve melekûtu</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> görüp, daire-i vücub noktasına çıkıp, sohbete müşerref olup, rüyet-i cemâl-i İlâhîye</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> mazhar olarak, fermanı alıp vazifesine dönebilir ve dönmüş ve öyledir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><em>Yine hatıra gelir ki:</em></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> Dersiniz, “Evet, olabilir, mümkündür. Fakat her mümkün vaki olmuyor. Bunun emsali var mı ki kabul edilsin? Emsali olmayan birşeyin, yalnız imkânı ile, vukuuna nasıl hükmedilebilir?”</span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><strong><em>B</em><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><em>iz de deriz ki:</em></span></strong><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> Emsali o kadar çoktur ki, hesaba gelmez. Meselâ, her zînazar, gözüyle, yerden tâ Neptün</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> seyyaresine kadar bir saniyede çıkar. Her zîilim, aklıyla kozmoğrafya</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> kanunlarına binip yıldızların</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> tâ arkasına bir dakikada gider. Her zîiman, namazın</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> ef’al ve erkânına fikrini bindirip, bir nevi Miracla kâinatı arkasına atıp huzura kadar gider. Her zîkalb</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> ve kâmil velî, seyr ü sülûk</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> ile, Arştan</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> ve daire-i esmâ</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> ve sıfâttan</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> kırk günde geçebilir. Hattâ, Şeyh-i Geylânî</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">, İmam‑ı Rabbânî</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> gibi bazı zatların ihbarat-ı sadıkaları ile, bir dakikada Arşa</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> kadar urûc-u ruhanîleri</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> oluyor. Hem ecsâm-ı nuranî olan melâikelerin</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> Arştan</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> ferşe, ferşten Arşa</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> kısa bir zamanda</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> gitmeleri ve gelmeleri vardır. Hem ehl-i Cennet</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'">, mahşerden Cennet</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> bağlarına kısa bir zamanda</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> urûc ediyor</span>lar.<span style="font-family: 'Arial'"><strong><u><img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1</u></strong></span></span></p><p></p><p>[NOT]</p><p>Dipnot-1</p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"> bk. <em>Tirmizî</em>, Tefsîru’l-Kur’ân 19; <em>Dârimî</em>, Rikâk 89; el-Hâkim, <em>el-Müstedrek</em> 4:542.</span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span>[/NOT]</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Aleyhissalâtü Vesselâm</strong>: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun (bk. ṣ-l-v; s-l-m)</td><td><strong>Arş</strong>: göğün en yüksek katı; Allah’ın büyüklüğünün ve yüceliğinin tecelli ettiği yer (bk. a-r-ş)</td></tr><tr><td><strong>Mirac</strong>: yükseliş, Allah’ın huzuruna çıkmak (bk. a-r-c)</td><td><strong>Resul-i Ekrem</strong>: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) (bk. r-s-l; k-r-m)</td></tr><tr><td><strong>acaib-i mülk ve melekût</strong>: Allah’ın sahip olduğu ve hükmettiği görünen ve görünmeyen âlemlerdeki acaiplikler (bk. m-l-k)</td><td><strong>berk</strong>: şimşek</td></tr><tr><td><strong>burak-ı tevfik-i İlâhiye</strong>: Allah’ın burak gibi hızlı olan başarı ihsanı (bk. e-l-h)</td><td><strong>câri</strong>: geçerli, yürürlükte</td></tr><tr><td><strong>daire-i esmâ ve sıfât</strong>: Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellî dairesi (bk. s-m-v; v-ṣ-f)</td><td><strong>daire-i mümkinat</strong>: kâinat, evren; yaratılanların tamamının teşkil ettiği âlem (bk. m-k-n)</td></tr><tr><td><strong>daire-i vücub</strong>: hiç değişikliğe uğramayan, varlığı zorunlu ve vasıflarının zıddı düşünülemeyen İlâhlık dairesi (bk. v-c-b)</td><td><strong>ecsâm-ı nuranî</strong>: nurlu cisimler (bk. n-v-r)</td></tr><tr><td><strong>ef’al</strong>: fiiller, hareketler (bk. f-a-l)</td><td><strong>ehl-i Cennet</strong>: Cennet ehli</td></tr><tr><td><strong>emsal</strong>: benzerler (bk. m-s̱-l)</td><td><strong>erkân</strong>: esaslar, şartlar (bk. r-k-n)</td></tr><tr><td><strong>ferman</strong>: emir, buyruk</td><td><strong>ferş</strong>: yer</td></tr><tr><td><strong>hakikat-i ömr</strong>: gerçek ömür (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>harekât</strong>: hareketler</td></tr><tr><td><strong>hükmetmek</strong>: karar vermek</td><td><strong>ibre</strong>: iğne, gösterge</td></tr><tr><td><strong>ihbarat-ı sadıka</strong>: içinde yanlış ihtimali bulunmayan doğru haberler (bk. s-d-ḳ)</td><td><strong>imkân</strong>: olabilirlik (bk. m-k-n)</td></tr><tr><td><strong>kozmoğrafya</strong>: astronomi</td><td><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td></tr><tr><td><strong>kâmil</strong>: kemâl ve fazilet sahibi (bk. k-m-l)</td><td><strong>levn</strong>: renk</td></tr><tr><td><strong>mahşer</strong>: haşir meydanı; kıyametten sonra insanların tekrar diriltilip toplanacakları yer (bk. ḥ-ş-r)</td><td><strong>mazhar</strong>: erişme, nail olma (bk. ẓ-h-r)</td></tr><tr><td><strong>melâike</strong>: melekler (bk. m-l-k)</td><td><strong>meşhudat</strong>: gözlemler, görülen şeyler (bk. ş-h-d)</td></tr><tr><td><strong>muayyen</strong>: belirlenmiş, kararlaştırılmış</td><td><strong>mümkün</strong>: imkan dahilinde olan, olabilir (bk. m-k-n)</td></tr><tr><td><strong>müşerref olmak</strong>: şereflenmek</td><td><strong>nevi</strong>: tür, çeşit</td></tr><tr><td><strong>rüyet-i cemâl-i İlâhîye</strong>: Allah cemâlini görme (bk. c-m-l; e-l-h)</td><td><strong>seyr ü sülûk</strong>: mânevî ve ruhî yolculuk</td></tr><tr><td><strong>seyyare</strong>: gezegen</td><td><strong>urûc etmek</strong>: yükselmek (bk. a-r-c)</td></tr><tr><td><strong>urûc-u ruhanî</strong>: ruhen yükseliş (bk. a-r-c; r-v-ḥ)</td><td><strong>vaki</strong>: olma, meydana gelme</td></tr><tr><td><strong>vazife</strong>: görev</td><td><strong>velî</strong>: Allah dostu (bk. v-l-y)</td></tr><tr><td><strong>vuku</strong>: olma, meydana gelme</td><td><strong>zîilim</strong>: ilim sahibi (bk. ẕî; a-l-m)</td></tr><tr><td><strong>zîiman</strong>: iman sahibi (bk. ẕî; e-m-n)</td><td><strong>zîkalb</strong>: kalp sahibi, mânevî kalp ehli (bk. ẕî)</td></tr><tr><td><strong>zînazar</strong>: bakış sahibi (bk. ẕî; n-ẓ-r)</td><td><strong>zîşuur</strong>: şuurlu, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)</td></tr><tr><td><strong>âşire</strong>: saatin dakika ve saniye gibi on birim küçüğü olan zaman dilimi; tâsiânın altmışta biri</td><td><strong>İmam-ı Rabbânî</strong>: (bk. bilgiler)</td></tr><tr><td><strong>Şeyh-i Geylânî</strong>: (bk. bilgiler)</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 269540, member: 1"] [b]Otuz Birinci Söz - Sayfa 777[/b] [FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS]bir rengi, bir levni, yahut bir şeridi hükmünde olduğundan,[/FONT] harekâtta câri olan bir hüküm, zamanda dahi câridir. [/FONT][FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS]İşte, bir saatte meşhudatımız, bir saatin saati sayan ibresine binen zîşuur şahsın meşhudatı kadar olduğu ve hakikat-i ömrü de o kadar olduğu halde; âşire ibresine binen şahıs gibi, aynı zamanda[/FONT][FONT=Trebuchet MS], o muayyen saatte, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, burak-ı tevfik-i İlâhîye[/FONT][FONT=Trebuchet MS] biner, berk gibi bütün daire-i mümkinatı kat’ edip, acaib-i mülk[/FONT][FONT=Trebuchet MS] ve melekûtu[/FONT][FONT=Trebuchet MS] görüp, daire-i vücub noktasına çıkıp, sohbete müşerref olup, rüyet-i cemâl-i İlâhîye[/FONT][FONT=Trebuchet MS] mazhar olarak, fermanı alıp vazifesine dönebilir ve dönmüş ve öyledir. [/FONT] [/FONT][FONT=Trebuchet MS][FONT=Trebuchet MS][I]Yine hatıra gelir ki:[/I][/FONT][FONT=Trebuchet MS] Dersiniz, “Evet, olabilir, mümkündür. Fakat her mümkün vaki olmuyor. Bunun emsali var mı ki kabul edilsin? Emsali olmayan birşeyin, yalnız imkânı ile, vukuuna nasıl hükmedilebilir?”[/FONT] [/FONT][FONT=Trebuchet MS][B][I]B[/I][FONT=Trebuchet MS][I]iz de deriz ki:[/I][/FONT][/B][FONT=Trebuchet MS] Emsali o kadar çoktur ki, hesaba gelmez. Meselâ, her zînazar, gözüyle, yerden tâ Neptün[/FONT][FONT=Trebuchet MS] seyyaresine kadar bir saniyede çıkar. Her zîilim, aklıyla kozmoğrafya[/FONT][FONT=Trebuchet MS] kanunlarına binip yıldızların[/FONT][FONT=Trebuchet MS] tâ arkasına bir dakikada gider. Her zîiman, namazın[/FONT][FONT=Trebuchet MS] ef’al ve erkânına fikrini bindirip, bir nevi Miracla kâinatı arkasına atıp huzura kadar gider. Her zîkalb[/FONT][FONT=Trebuchet MS] ve kâmil velî, seyr ü sülûk[/FONT][FONT=Trebuchet MS] ile, Arştan[/FONT][FONT=Trebuchet MS] ve daire-i esmâ[/FONT][FONT=Trebuchet MS] ve sıfâttan[/FONT][FONT=Trebuchet MS] kırk günde geçebilir. Hattâ, Şeyh-i Geylânî[/FONT][FONT=Trebuchet MS], İmam‑ı Rabbânî[/FONT][FONT=Trebuchet MS] gibi bazı zatların ihbarat-ı sadıkaları ile, bir dakikada Arşa[/FONT][FONT=Trebuchet MS] kadar urûc-u ruhanîleri[/FONT][FONT=Trebuchet MS] oluyor. Hem ecsâm-ı nuranî olan melâikelerin[/FONT][FONT=Trebuchet MS] Arştan[/FONT][FONT=Trebuchet MS] ferşe, ferşten Arşa[/FONT][FONT=Trebuchet MS] kısa bir zamanda[/FONT][FONT=Trebuchet MS] gitmeleri ve gelmeleri vardır. Hem ehl-i Cennet[/FONT][FONT=Trebuchet MS], mahşerden Cennet[/FONT][FONT=Trebuchet MS] bağlarına kısa bir zamanda[/FONT][FONT=Trebuchet MS] urûc ediyor[/FONT]lar.[FONT=Arial][B][U][IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1[/U][/B][/FONT][/FONT] [NOT] Dipnot-1 [FONT=Trebuchet MS] bk. [I]Tirmizî[/I], Tefsîru’l-Kur’ân 19; [I]Dârimî[/I], Rikâk 89; el-Hâkim, [I]el-Müstedrek[/I] 4:542. [/FONT][/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Aleyhissalâtü Vesselâm[/B]: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun (bk. ṣ-l-v; s-l-m)[/TD] [TD][B]Arş[/B]: göğün en yüksek katı; Allah’ın büyüklüğünün ve yüceliğinin tecelli ettiği yer (bk. a-r-ş)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Mirac[/B]: yükseliş, Allah’ın huzuruna çıkmak (bk. a-r-c)[/TD] [TD][B]Resul-i Ekrem[/B]: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) (bk. r-s-l; k-r-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]acaib-i mülk ve melekût[/B]: Allah’ın sahip olduğu ve hükmettiği görünen ve görünmeyen âlemlerdeki acaiplikler (bk. m-l-k)[/TD] [TD][B]berk[/B]: şimşek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]burak-ı tevfik-i İlâhiye[/B]: Allah’ın burak gibi hızlı olan başarı ihsanı (bk. e-l-h)[/TD] [TD][B]câri[/B]: geçerli, yürürlükte[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]daire-i esmâ ve sıfât[/B]: Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellî dairesi (bk. s-m-v; v-ṣ-f)[/TD] [TD][B]daire-i mümkinat[/B]: kâinat, evren; yaratılanların tamamının teşkil ettiği âlem (bk. m-k-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]daire-i vücub[/B]: hiç değişikliğe uğramayan, varlığı zorunlu ve vasıflarının zıddı düşünülemeyen İlâhlık dairesi (bk. v-c-b)[/TD] [TD][B]ecsâm-ı nuranî[/B]: nurlu cisimler (bk. n-v-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ef’al[/B]: fiiller, hareketler (bk. f-a-l)[/TD] [TD][B]ehl-i Cennet[/B]: Cennet ehli[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]emsal[/B]: benzerler (bk. m-s̱-l)[/TD] [TD][B]erkân[/B]: esaslar, şartlar (bk. r-k-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ferman[/B]: emir, buyruk[/TD] [TD][B]ferş[/B]: yer[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakikat-i ömr[/B]: gerçek ömür (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]harekât[/B]: hareketler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hükmetmek[/B]: karar vermek[/TD] [TD][B]ibre[/B]: iğne, gösterge[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ihbarat-ı sadıka[/B]: içinde yanlış ihtimali bulunmayan doğru haberler (bk. s-d-ḳ)[/TD] [TD][B]imkân[/B]: olabilirlik (bk. m-k-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kozmoğrafya[/B]: astronomi[/TD] [TD][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kâmil[/B]: kemâl ve fazilet sahibi (bk. k-m-l)[/TD] [TD][B]levn[/B]: renk[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahşer[/B]: haşir meydanı; kıyametten sonra insanların tekrar diriltilip toplanacakları yer (bk. ḥ-ş-r)[/TD] [TD][B]mazhar[/B]: erişme, nail olma (bk. ẓ-h-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]melâike[/B]: melekler (bk. m-l-k)[/TD] [TD][B]meşhudat[/B]: gözlemler, görülen şeyler (bk. ş-h-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muayyen[/B]: belirlenmiş, kararlaştırılmış[/TD] [TD][B]mümkün[/B]: imkan dahilinde olan, olabilir (bk. m-k-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müşerref olmak[/B]: şereflenmek[/TD] [TD][B]nevi[/B]: tür, çeşit[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]rüyet-i cemâl-i İlâhîye[/B]: Allah cemâlini görme (bk. c-m-l; e-l-h)[/TD] [TD][B]seyr ü sülûk[/B]: mânevî ve ruhî yolculuk[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]seyyare[/B]: gezegen[/TD] [TD][B]urûc etmek[/B]: yükselmek (bk. a-r-c)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]urûc-u ruhanî[/B]: ruhen yükseliş (bk. a-r-c; r-v-ḥ)[/TD] [TD][B]vaki[/B]: olma, meydana gelme[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]vazife[/B]: görev[/TD] [TD][B]velî[/B]: Allah dostu (bk. v-l-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]vuku[/B]: olma, meydana gelme[/TD] [TD][B]zîilim[/B]: ilim sahibi (bk. ẕî; a-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zîiman[/B]: iman sahibi (bk. ẕî; e-m-n)[/TD] [TD][B]zîkalb[/B]: kalp sahibi, mânevî kalp ehli (bk. ẕî)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zînazar[/B]: bakış sahibi (bk. ẕî; n-ẓ-r)[/TD] [TD][B]zîşuur[/B]: şuurlu, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âşire[/B]: saatin dakika ve saniye gibi on birim küçüğü olan zaman dilimi; tâsiânın altmışta biri[/TD] [TD][B]İmam-ı Rabbânî[/B]: (bk. bilgiler)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Şeyh-i Geylânî[/B]: (bk. bilgiler)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst