Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
On Üçüncü Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 248115" data-attributes="member: 1"><p><strong>Onüçüncü Sözün İkinci Makamı - Sayfa 209</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">olmazsa, bütün dünya saltanatı ve lezzeti birtek insana verilse, acaba o göz önündeki her vakit oraya çağırılmasına nöbetini bekleyen bir insana verdiği o endişeden gelen elîm elemi kaldırabilir mi? Sizden soruyorum.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Madem ihtiyarlık, hastalık, musibet ve her tarafta vefiyatlar o dehşetli elemi deşiyorlar ve ihtar ediyorlar. Elbette o ehl-i dalâlet ve sefahet, yüz bin lezzeti ve zevki alsa da, yine o mânevî bir cehennem kalbinde yaşar ve yakar. Fakat pek kalın gaflet sersemliği muvakkaten hissettirmez.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Madem ehl-i iman ve taat, göz önünde gördüğü kabri bir hazine-i ebediyeye, bir saadet-i lâyezâlîye kendisi hakkında bir kapı olduğunu ve o ezelî mukadderat piyangosundan milyarlar altın ve elmasları kazandıracak bir bilet dahi iman vesikasıyla ona çıkmış; her vakit “Gel, biletini al” diye beklemesinden, derin, esaslı, hakikî lezzet ve zevk-i mânevî öyle bir lezzettir ki, eğer tecessüm etse ve o çekirdek bir ağaç olsa, o adama hususî bir cennet hükmüne geçtiği halde, o zevk ve lezzet-i azîmeyi terk edip, gençlik saikasıyla, o hadsiz elemlerle âlûde zehirli bir bala benzeyen sefihâne ve heveskârâne, muvakkat bir lezzet-i gayr-ı meşruayı ihtiyar eden, hayvandan yüz derece aşağı düşer. Ecnebî dinsizleri gibi de olamaz. Çünkü onlar Peygamberi inkâr etseler, diğerlerini tanıyabilirler. Peygamberleri bilmeseler de Allah’ı tanıyabilirler. Allah’ı bilmeseler de, kemâlâta medar olacak bazı güzel hasletler bulunabilir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Fakat bir Müslüman, hem enbiyayı, hem Rabbini, hem bütün kemâlâtı Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm vasıtasıyla biliyor. Onun terbiyesini bırakan ve zincirinden çıkan, daha hiçbir peygamberi tanımaz ve Allah’ı da tanımaz ve ruhunda kemâlâtı muhafaza edecek hiçbir esasatı bilemez. Çünkü, peygamberlerin en âhiri ve en büyükleri ve dini ve daveti umum nev‑i beşere baktığı için ve mucizatça ve dince umuma faik ve bütün nev-i beşere bütün hakaikte üstadlık edip on dört asırda parlak bir surette ispat eden ve nev-i beşerin</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Aleyhissalâtü Vesselâm</strong>: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun (bk. ṣ-l-v; s-l-m)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Muhammed-i Arabî</strong>: Arapların içinden çıkan peygamberimiz Muhammed (a.s.m.) (bk. ḥ-m-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Rab</strong>: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah (bk. r-b-b)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ecnebî</strong>: yabancı</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ehl-i dalâlet ve sefahet</strong>: doğru ve hak yoldan sapmış ve yasak zevk ve eğlenceye düşkün kimseler (bk. ḍ-l-l)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ehl-i iman ve taat</strong>: iman eden ve dinin emirlerine uyanlar (bk. e-m-n)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>elem</strong>: acı, sıkıntı</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>elîm</strong>: elemli, acı verici</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>enbiya</strong>: peygamberler (bk. n-b-e)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>esasat</strong>: esaslar, prensipler</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ezelî</strong>: başlangıcı olmayan, sonsuzluk (bk. e-z-l)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>faik</strong>: üstün</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>gaflet</strong>: umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma (bk. ğ-f-l)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hadsiz</strong>: sınırsız</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakaik</strong>: hakikatler, gerçekler (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakikî</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>haslet</strong>: huy, özellik</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hazine-i ebediye</strong>: sonu olmayan hazine (bk. e-b-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>heveskârâne</strong>: hevesine, gelip geçici istek ve arzularına düşkün bir şekilde</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ihtar</strong>: hatırlatma</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ihtiyar</strong>: seçme, tercih etme, irade (bk. ḫ-y-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>inkâr</strong>: inanmama, reddetme (bk. n-k-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kemâlât</strong>: faziletler, iyilikler, ahlâk ve huy güzellikleri (bk. k-m-l)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>lezzet ve zevk-i mânevî</strong>: mânevî lezzet ve zevk (bk. a-n-y)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>lezzet-i gayr-ı meşrua</strong>: dinen helâl olmayan, yasaklanmış lezzet (bk. ş-r-a)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>medar</strong>: sebep, vesile</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muhafaza</strong>: koruma (bk. ḥ-f-ẓ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mukadderat</strong>: Allah tarafından takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar, kader (bk. ḳ-d-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>musibet</strong>: belâ, felaket</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muvakkat</strong>: geçici</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muvakkaten</strong>: geçici olarak</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mu’cizatça</strong>: mu’cizeler açısından (bk. a-c-z)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nev-i beşer</strong>: insanlık, insan türü</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>saadet-i lâyezâlî</strong>: hiç bitmeyen mutluluk, tükenmez saadet</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>saika</strong>: sevk etme</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>saltanat</strong>: egemenlik, hükümranlık (bk. s-l-ṭ)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sefihâne</strong>: yasak zevk ve eğlencelere düşkün bir şekilde; beyinsizce </span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>suret</strong>: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tecessüm</strong>: cisimleşme, cisim halinde belirme</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>umum</strong>: bütün, genel</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>vefiyat</strong>: vefatlar, ölümler </span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>vesika</strong>: belge</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>zevk ve lezzet-i azîme</strong>: büyük zevk ve lezzet (bk. a-ẓ-m)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âhiri</strong>: sonuncusu (bk. e-ḫ-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âlûde</strong>: bulaşmış, karışmış</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>üstad</strong>: hoca, öğretmen</span></td></tr></tbody></table></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 248115, member: 1"] [b]Onüçüncü Sözün İkinci Makamı - Sayfa 209[/b] [FONT=Tahoma]olmazsa, bütün dünya saltanatı ve lezzeti birtek insana verilse, acaba o göz önündeki her vakit oraya çağırılmasına nöbetini bekleyen bir insana verdiği o endişeden gelen elîm elemi kaldırabilir mi? Sizden soruyorum. [/FONT] [FONT=Tahoma]Madem ihtiyarlık, hastalık, musibet ve her tarafta vefiyatlar o dehşetli elemi deşiyorlar ve ihtar ediyorlar. Elbette o ehl-i dalâlet ve sefahet, yüz bin lezzeti ve zevki alsa da, yine o mânevî bir cehennem kalbinde yaşar ve yakar. Fakat pek kalın gaflet sersemliği muvakkaten hissettirmez. [/FONT] [FONT=Tahoma]Madem ehl-i iman ve taat, göz önünde gördüğü kabri bir hazine-i ebediyeye, bir saadet-i lâyezâlîye kendisi hakkında bir kapı olduğunu ve o ezelî mukadderat piyangosundan milyarlar altın ve elmasları kazandıracak bir bilet dahi iman vesikasıyla ona çıkmış; her vakit “Gel, biletini al” diye beklemesinden, derin, esaslı, hakikî lezzet ve zevk-i mânevî öyle bir lezzettir ki, eğer tecessüm etse ve o çekirdek bir ağaç olsa, o adama hususî bir cennet hükmüne geçtiği halde, o zevk ve lezzet-i azîmeyi terk edip, gençlik saikasıyla, o hadsiz elemlerle âlûde zehirli bir bala benzeyen sefihâne ve heveskârâne, muvakkat bir lezzet-i gayr-ı meşruayı ihtiyar eden, hayvandan yüz derece aşağı düşer. Ecnebî dinsizleri gibi de olamaz. Çünkü onlar Peygamberi inkâr etseler, diğerlerini tanıyabilirler. Peygamberleri bilmeseler de Allah’ı tanıyabilirler. Allah’ı bilmeseler de, kemâlâta medar olacak bazı güzel hasletler bulunabilir. [/FONT] [FONT=Tahoma]Fakat bir Müslüman, hem enbiyayı, hem Rabbini, hem bütün kemâlâtı Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm vasıtasıyla biliyor. Onun terbiyesini bırakan ve zincirinden çıkan, daha hiçbir peygamberi tanımaz ve Allah’ı da tanımaz ve ruhunda kemâlâtı muhafaza edecek hiçbir esasatı bilemez. Çünkü, peygamberlerin en âhiri ve en büyükleri ve dini ve daveti umum nev‑i beşere baktığı için ve mucizatça ve dince umuma faik ve bütün nev-i beşere bütün hakaikte üstadlık edip on dört asırda parlak bir surette ispat eden ve nev-i beşerin [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT] <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>[FONT=Tahoma][B]Aleyhissalâtü Vesselâm[/B]: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun (bk. ṣ-l-v; s-l-m)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]Muhammed-i Arabî[/B]: Arapların içinden çıkan peygamberimiz Muhammed (a.s.m.) (bk. ḥ-m-d)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]Rab[/B]: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah (bk. r-b-b)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ecnebî[/B]: yabancı[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ehl-i dalâlet ve sefahet[/B]: doğru ve hak yoldan sapmış ve yasak zevk ve eğlenceye düşkün kimseler (bk. ḍ-l-l)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ehl-i iman ve taat[/B]: iman eden ve dinin emirlerine uyanlar (bk. e-m-n)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]elem[/B]: acı, sıkıntı[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]elîm[/B]: elemli, acı verici[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]enbiya[/B]: peygamberler (bk. n-b-e)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]esasat[/B]: esaslar, prensipler[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ezelî[/B]: başlangıcı olmayan, sonsuzluk (bk. e-z-l)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]faik[/B]: üstün[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]gaflet[/B]: umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma (bk. ğ-f-l)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hadsiz[/B]: sınırsız[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hakaik[/B]: hakikatler, gerçekler (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hakikî[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]haslet[/B]: huy, özellik[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hazine-i ebediye[/B]: sonu olmayan hazine (bk. e-b-d)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]heveskârâne[/B]: hevesine, gelip geçici istek ve arzularına düşkün bir şekilde[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ihtar[/B]: hatırlatma[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ihtiyar[/B]: seçme, tercih etme, irade (bk. ḫ-y-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]inkâr[/B]: inanmama, reddetme (bk. n-k-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]kemâlât[/B]: faziletler, iyilikler, ahlâk ve huy güzellikleri (bk. k-m-l)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]lezzet ve zevk-i mânevî[/B]: mânevî lezzet ve zevk (bk. a-n-y)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]lezzet-i gayr-ı meşrua[/B]: dinen helâl olmayan, yasaklanmış lezzet (bk. ş-r-a)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]medar[/B]: sebep, vesile[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]muhafaza[/B]: koruma (bk. ḥ-f-ẓ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mukadderat[/B]: Allah tarafından takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar, kader (bk. ḳ-d-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]musibet[/B]: belâ, felaket[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]muvakkat[/B]: geçici[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]muvakkaten[/B]: geçici olarak[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mu’cizatça[/B]: mu’cizeler açısından (bk. a-c-z)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]nev-i beşer[/B]: insanlık, insan türü[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]saadet-i lâyezâlî[/B]: hiç bitmeyen mutluluk, tükenmez saadet[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]saika[/B]: sevk etme[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]saltanat[/B]: egemenlik, hükümranlık (bk. s-l-ṭ)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]sefihâne[/B]: yasak zevk ve eğlencelere düşkün bir şekilde; beyinsizce [/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]suret[/B]: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tecessüm[/B]: cisimleşme, cisim halinde belirme[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]umum[/B]: bütün, genel[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]vefiyat[/B]: vefatlar, ölümler [/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]vesika[/B]: belge[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]zevk ve lezzet-i azîme[/B]: büyük zevk ve lezzet (bk. a-ẓ-m)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]âhiri[/B]: sonuncusu (bk. e-ḫ-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]âlûde[/B]: bulaşmış, karışmış[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]üstad[/B]: hoca, öğretmen[/FONT]</td></tr></tbody></table> [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
On Üçüncü Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst