Nur Talebelerinin Kur'ân öğrenmeleri...

Eyvàh!

Well-known member


mumsema.gif

Nur Talebelerinin Kur’ân öğrenmeleri


Risâle-i Nurlar Kur’ân-ı Hakîm’in bu zamandaki mânevî bir mucizesidir. Nur Talebeleri ise, Risâle-i Nurların günümüzde yaşayan örnekleridir. Nur Risâleleri onların hayat tarzları olmuştur desek, herhalde mübalâğa yapmış olmayız. Hepsinde tevazuu, ihlâsı, samimiyeti, sadakatı, sebatı birlikte görmek mümkündür.

Said Nursî, bütün talebelerini kabiliyetlerine göre istihdam etmiş, onları hizmetin içinde tutmuştur. Aralarında zaman zaman ortaya çıkan kırgınlıkları gidermek için mektuplar yayınlayarak, olayların önünü almıştır. Meselâ, Üstad, Refet Ağabeye hitaben yazdığı bir mektubunda, “Sizi kasemle temin ederim ki, biriniz bana en büyük bir hakaret yapsa ve şahsımın haysiyetini bütün bütün kırsa, fakat hizmet-i Kur’âniye ve imaniye ve Nuriyeden vazgeçmezse, ben onu helâl ederim, barışırım, gücenmemeye çalışırım”1 diyerek şahsî kırgınlıklara değil, hizmetlere dikkat çekmiştir. Onları dışlama yoluna asla gitmemiştir.

Üstadın yakınında bulunmuş, ona hizmet etmiş Nur Talebelerinin en çok dile getirdikleri konular; Kur’ân, iman ve nur hizmetleri olmuştur. Ağabeylerin bazı özellikleri diğerlerine göre farklı olabiliyordu. Bu durum İhlâs Risâlesinde ifadesini bulan “bir fabrikanın çarkları”na benzemektedir.

Lâhika mektupları uzaktan eğitimin güzel örnekleridir. Meselâ, şu mektupla Refet Ağabeyi hem takdir ediyor, hem de yönlendiriyordu:

“Aziz, sıddık, sadık, çalışkan kardeşim, hizmet-i Kur’ân’da arkadaşım Refet Bey,

“Senin gördüğün vazife-i Kur’âniyenin hepsi mübarektir. Cenâb-ı Hak sizi muvaffak etsin, fütur vermesin, şevkinizi arttırsın. Senin vazifen yazıdan daha mühimdir. Yalnız, yazıyı terk etmeyiniz.”2

Bir başka lâhika mektubunda da Nur Talebelerinin vazifelerine dikkat çekilmektedir: “Refet’in masumlara Kur’ân okutması ve kendisi Lem’alar ile, yazmak ve okumakla meşgul olması ve benim hastalığımın şifâsına o masumlarla duâ etmeleri, bir merhem gibi hastalığıma ferah ve hiffet verdi.”3

Acaba Kur’ân’ı yeni harfle okusak olur mu? Yeni yazıyla hafız olunabilir mi?

Bu gibi sorular da cevapsız bırakılmamış: “Kur’ân’ı öğrenmek için ders almaya çalışıyorsunuz. Sizin bildiğiniz yeni harfte noksanlar olduğu için, mümkün oldukça yeni harften okunmamak lâzım gelir. Hem Kur’ân’ı okumanın faydası, yalnız hafız olmak ve dünyada onunla bir makam kazanmak, bir maaş almak değil; belki her bir harfi, hiç olmazsa on hayrından tâ yüze, tâ binlere kadar Cennet meyvelerini, ahiret faydalarını vermesini düşünüp ve ebedî hayatın rahatını ve saadetini temin etmek niyetiyle okumak lâzımdır.

“Evet, mekteplerde, dünya maişeti, ya rütbeleri için fenleri ders okumak, bu kısacık dünyevî hayatta derecesi, faydası bir ise, ebedî hayatta Kur’ân ve Kur’ân’ın kudsî kelimelerini ve nurlu ve imanî mânâlarını öğrenmek binler derece daha kıymetlidir. Onlar şişe hükmünde, bunlar elmas hükmündedir.”4

Hazret-i Üstad, Allah’ın yardımıyla ağır şartlar altında Risâle-i Nur’u yazıp çoğunu Kur’ân harfleriyle ve el yazısıyla neşretmiştir. Böylelikle—aynı zamanda—Kur’ân hattını da muhâfaza etmiş ve milyonlarla Müslüman Türk gençleri Risâle-i Nur’u okuyabilmek için mukaddes kitabımız olan Kur’ân’ın yazısını öğrenmek nîmet ve şerefine nâil olmuşlardır. Üstad, sahip olduğu kuvvet-i îman ve ihlâs-ı tâmme ile hakaik-ı Kur’âniye ve îmâniyeyi avâm ve havas talebelerinin umûmunun istifade edebileceği ve asrın anlayışına uygun yepyeni bir beyân tarzıyla ifade ve izhar etmiştir. Böylece Risâle-i Nur gibi tap taze, parlak ve yüksek bir Kur’ân tefsirini Allah’ın inâyetiyle meydana getirmiştir.

Kaldığım dershane, Refet Ağabeyin kaldığı eve yakındı. Ağabeyi evinde sık sık ziyaret etme fırsatım olurdu. Bazen elinden tutup kaldığım dershaneye de getirirdim.

Bir gün Kur’ân-ı Kerim’i nasıl öğrendiğini sordum. Kur’ân hocasını rahmetle anarak Sübhaneke duâsını öğrenmek için üç ay devam ettiğini söyledi:

“Her gün Sübhaneke’ye çalışırdım. Hocama okurdum. Bana ‘Aferiiin! Çalıııış’ derdi. Başka şey demezdi. Ben de çalışırdım. Üç ayda Sübhaneke’yi ancak geçebildim.”

Merhum Refet Ağabey Silâhlı Kuvvetlerden emekli olduktan sonra, İstanbul’un bir camiinde uzun süre imamlık da yapmıştır. İlerlemiş yaşına rağmen, pek çok kimseye Kur’ân okumayı öğretmiştir. Onun bu özelliğini gerek risâlelerde, gerekse hatıralarda görmek mümkündür. Çok tatlı bir üslubu vardı. Ben de fırsat buldukça ondan talim-i Kur’ân ettim.

Tatillerde yaz okuluna gidip Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenemeyenleri hatırlarım. Ama Risâle-i Nurlarla tanışıp Kur’ân-ı Kerim’i öğrenen nice kimseleri bilirim. Çünkü Nurları okuyanlar, Kur’ân’ı öğrenme ihtiyacını daha çok duyarlar.

İhtiyaç ilmin hocasıdır.


Dipnotlar:

1- Şuâlar, s. 440, 2- Barla Lâhikası, s. 87,

3- Emirdağ Lâhikası, s. 126 4- Emirdağ Lâhikası, s. 207

Ahmet Özdemir
 
Üst