Nur cemaati neden farkli kollara ayriliyor?

FaKiR

Meþveret Bþk.
İhtilaf beşerî bir realitedir. İnsanoğlu tarih boyunca ihtilaftan kurtulamamıştır. Hemen her din mensuplarında farklı mezhep ve meşreplerin çıkması bunu açıkça gösterir. İslamiyete mensup olan zatlarda da bu durumu görürüz. Dinin iki temel kaynağı olan Kitap ve Sünnet farklı yorumlara tabi tutularak mezhepler ortaya çıkmış, keza muhtelif cemaatler teşekkül etmiştir.

Risale-i Nur, Kur'an'ın ve bazı hadislerin çok harika tefsiridir. Ama bu mübarek tefsiri okuyanlar anlama noktasında veya hizmet ölçüleri hususunda farklı düşününce farklı hizmet grupları ortaya çıkmıştır. Özde bir olduktan sonra bu tarz farklılığı bir renklilik olarak görmek mümkün.

Çünkü bu şekilde çok farklı mizaç sahipleri bu hizmet bünyesinde yer alabilmektedir. Herkes kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket edip diğerlerine ilişmezse, bunda bir problem olmadığı gibi rahmet olduğunu bile söyleyebiliriz.

Nasıl ki bir ağaç tek kökü var ama bir çok dala ayrılıyor ve buna rağmen meyve veriyorsa... Bir babanın beş evladı olsa nasıl ki ilerde beraber olmaları sıkıntı, ayrı durmaları rahmet oluyorsa, yine bir savaşa gidildiği vakit tankçı, topçu, uçak, gemi vs ile gitmek gerekiyorsa... Çünkü savaşı kazanmak için topyekün saldırmak gerek.

Aynen öyle de; nur talebelerinden teşekkül eden her bir cemaat bir misyonu üzerine almış; kimisi okuyor, kimisi yazıyor, kimisi radyo ile kimisi de tv.ve internetle hizmet etmeye çalışıyor. Bunların tümü bir vücudun azaları gibi büyük, cesim bir gücü meydana getiriyor.

Bu şekilde hayatın her safhasında gerek sefahet ve ahlaksızlıkla, gerekse dinsizlik vs ile mücadele ediliyor.

Evet, görünüşte nur cemaatlerinde bir ayrılık var. Ama bu ayrılıkta gayrılık yok. Çünkü hedef bir, maksad aynı. Ama hizmet metodunda küçük bazı farklılklar olabilir.

Bunu da insanların mizacının farklılığına yorumlamak gerek.

Bu şekilde farklı mizaçlar, farklı cemaatlerde istihdam edilebilmektedir.

Bu meyanda şu hususlara dikkat lazımdır;

1. Müsbet hareket.

2. Gıybet ve dedikodudan kaçınmak.

3. En güzel benim mesleğimdir demek. Yoksa yalnız hak benim dediğimdir, dememek ve sâire.

sorularla risaleinur
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Eğer denilse: Hadîste, ""Ümmetimin ihtilafı rahmettir" denilmiş. İhtilâf ise tarafgirliği iktiza ediyor.

Cevap : Hadîsteki ihtilâf ise, müsbet ihtilâftır. Yani, herbiri kendi mesleğinin tamir ve revâcına sa'y eder. Başkasının tahrip ve iptaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfi ihtilâf ise "garazkârâne, adâvetkârâne birbirinin tahribine çalışmaktır" hadîsin nazarında merduttur. Çünkü birbiriyle boğuşanlar müsbet hareket edemezler.

emirdag lahikasi
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Ayrı ayrı mizac ve meşrep gibi,
Allah’a ulaştıran yollar da mahlûkatın solukları sayısıncadır.

Herkes ayrı bir anlayışa, ayrı bir yoruma bağlanır, ayrı bir yoldan yürür, ayrı bir köprüden geçer; ayrı bir merdivenle yükseleceği yere yükselir,

ayrı bir helezonla ulaşacağı zirvelere ulaşır..

herkes farklı nağmelerle coşar, farklı enstrümanlar kullanır; ama hepsi de Hakk’ı hoşnut etmeye ve dünyayı cennetlere çevirmeye koşar.

Koşma alanı bu kadar geniş ve hedef de her yola açık ise bu hırgür de neden!? MFG

 

OrhanCAN

Active member
Abdullah Yeğin: Gaye bir ise hepimiz biriz

Vakit Gazetesinde çıkan röportajı---- M. İsmail TEZER ---23.03.2005



Nur Talebeleri arasındaki gruplaşmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Birleşme olmayacak mı?

Üstadımız derdi ki mesleklerde ve meşreplerde ittihad mümkün olmadığı gibi caiz de değildir. Gaye bir ise hepsi bir demektir. Meselâ siz ne yapıyorsunuz: Risale-i Nur’dan anladığınızı tatbike çalışıyorsunuz. Risale-i Nur’u program yapmışsınız. Hocaefendi mektep açmış, dersane açmış, kolej açmış. Orada da mümkün mertebe kendi anlayışları, kabiliyetleri ve güçlerinin yettiği kadar Risale-i Nur’u, birşeyleri öğretmeye çalışıyorlar.

Herkesin gayesi neticede imana hizmet olduğu için hepsinin gayesi birdir. Ben hepsi dinsizliğin karşısında bir yumruktur diyorum. Bunlar ayrı ayrı gibi görünüyorlar, ama işbölümü yapmış durumdalar.Meselâ ben Urfa’ya gidiyorum. Gittiğim zaman 1951’di, Urfa’da ancak iki yerde (yazın başka, kışın başka yerde oturuyorduk) ders okunuyordu. Şimdi ise sayısı belli değil. İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum da öyle. Her tarafta böyle. Demek ki bu umumî bir ihtiyacın neticesi, gelişmesi oluyor elhamdülillah.

Risale-i Nur bütün aklımıza gelenleri cevaplandırıyor. Bu hizmette olanlar Risale-i Nur’u iyi okumalı. İhlas, Uhuvvet Risalelerini okumalı ve mü’minler arasında birliği beraberliği temine çalışmalı. Arayı açmaya değil, yaklaştırmaya çalışmalı. Mü’mine, Müslümana düşen en büyük vazife ehl-i imanın ittihadı, birliği, beraberliğidir. Bugün bir milyardan fazla Müslüman var. Ecnebîler aramıza girmişler, bizi birbirimizle uğraştırıyorlar, İslâmiyete zarar verecek faaliyetler ortaya koyuyorlar. Bunlara karşı ancak yekvücut, bir vücudun azası gibi olmakla galip gelinebilir. İmansız Cennete giden yok, imansız dünya saadeti de yoktur. Onun için en büyük ve esas mesele imanı kurtarmaktır.

Elhamdülillah Nur Talebeleri arasında şimdi eskiden daha ziyade birlik, beraberlik, yaklaşmak, samimiyet, birbirlerine gelmek-gitmek devam ediyor, daha da sıklaşacak. Nereye gidersek gidelim, hep birbirimize kardeş nazarıyla bakıyoruz. Sempozyumda da söyledim, 1940-41 senesinde Denizli hadisesinden dört-beş ay evvel Üstad şöyle demişti: “Ben gittiğim yerlerde sekiz sene kadar kalıyorum.

Şimdi sekiz sene yaklaştı. Ben ya öleceğim, ya buradan gideceğim. Siz hakikî kardeşsiniz. Siz Risale-i Nur’u devamlı okuduğunuz ve yazdığınız için sizi kardeş kabul ediyorum. Birbirinizden ayrılmayacaksınız. Risale-i Nur’dan da ayrılmayacaksınız. Bir zaman gelecek, her tarafta Risale-i Nur’un talebeleri olacak. Belki bir daha görüşürüz, belki görüşemeyiz.” Böyle bir ihtimal de söyleyince çok müteessir olduk. O zaman “Merak etmeyin, tekrar görüşeceğiz” dedi. Üstad senelerce evvel “Siz kardeşsiniz, birbirinizden ayrılmayın, Risale-i Nur’dan ayrılmayın” diyor. Şimdi elhamdülillah görüyoruz ki birbirini tanımak, birbirine yaklaşmak ve müsbet hareket etmek artıyor.

Yaratılış itibariyle kimsenin kimseye benzemediğini görüyoruz. Düşüncelerde de farklılıklar var, hizmetlerde de var. Görüşler, anlayışlar birbirinden ayrı oluyor. Onun için benden darılan, mecbur ötekine gidiyor, ötekinden darılan ötekine gidiyor, böylece milletin arasına Risale-i Nur daha çok giriyor elhamdülillah. Yani bunlar hep hikmetli hadiseler.
 

Huseyni

Müdavim
ihtilaf olması problem olmuyor da, birbirlerini eleştirmelerini sevmiyorum. "en iyisi biziz" demek de bir bakıma tenkiddir ve kibir alametidir.


Bi başkasının en iyisi biziz demesine mani olmadıkça sorun olmaz kardeş. Herkes aynı şeyi söyliyebilir. Böyle cımbızlık ayrıntılarla vakit kaybetmek o bahsettiğinizden daha büyük sorun.
 

ziyakarababa

Well-known member
Risale-i Nur, Kur'an'ın ve bazı hadislerin çok harika tefsiridir. Ama bu mübarek tefsiri okuyanlar anlama noktasında veya hizmet ölçüleri hususunda farklı düşününce farklı hizmet grupları ortaya çıkmıştır. Özde bir olduktan sonra bu tarz farklılığı bir renklilik olarak görmek mümkün.

allahrazı olsun.
dediginiz gibi amaç aynı olduktan sonra uygulamanın farklı olması bir şey farketmez.
ama amaç aynı ise
 

Musekkit

Member
Bi başkasının en iyisi biziz demesine mani olmadıkça sorun olmaz kardeş. Herkes aynı şeyi söyliyebilir. Böyle cımbızlık ayrıntılarla vakit kaybetmek o bahsettiğinizden daha büyük sorun.

Birincisi "herkes aynı şeyi söyleyebilir" derseniz, o "cımbızlık ayrıntı" olmaktan çıkar.

İkincisi "vakit kaybı" sözkonusu ise, bana değil konuyu açana söylemeniz lazım. Zira dile getirdiğim şey cemaatlerin ihtilafı hakkında ilk akla gelenlerden.

Üçüncüsü "en" kelimesi bir başkasıyla doğrudan alakalıdır, çünkü diğerlerinden üstün olmayı belirtir. İmanla, tarikatla, cemaatla vs. övünülmez. Futbol takımı değil, hidayet-i ilahidir. Elhamdulillah denir.
 

terzeban

New member
konu hakkında güzel ifadeler kullanılmış istifade ettim ALLAH razı olsun. müsadenizle aranızda yeni biri olarak konu hakkındaki kendi düşüncemi paylaşmak isterim. aslında neden ayrılıklar var meselesine değil de ayrılığı gayrılıkla karıştırmamak adına şunları ifade etmek isterim: herhangi bir cemaatten olan kişiler arasında cemaatte yeni olanlardan (özellikle gençler), o cemaatte eski(mez) ve tecrübelilere doğru gidildikçe başka cemaatlere olan eleştiri azalıyor ve olan sonu dua ile biten eleştiriler de müsbete dönüyor.
 

Huseyni

Müdavim
Birincisi "herkes aynı şeyi söyleyebilir" derseniz, o "cımbızlık ayrıntı" olmaktan çıkar.

İkincisi "vakit kaybı" sözkonusu ise, bana değil konuyu açana söylemeniz lazım. Zira dile getirdiğim şey cemaatlerin ihtilafı hakkında ilk akla gelenlerden.

Üçüncüsü "en" kelimesi bir başkasıyla doğrudan alakalıdır, çünkü diğerlerinden üstün olmayı belirtir. İmanla, tarikatla, cemaatla vs. övünülmez. Futbol takımı değil, hidayet-i ilahidir. Elhamdulillah denir.


Şimdi kardeş, herkes aynı şeyi söyleyebilirden kasıt şudur ki; mesela ben beni Allaha, Kurana, Peygambere sav, yani kısacası İslama en çok yaklaştıran, onlara yaklaşmada sebep olan Risalei nur hizmeti için bu hizmet en iyi hizmet dersem bu kibir değil, hizmetin büyüklüğünü övmektir. Kendi şahsımı övmüyorum ki kibir olsun. Aynı şekilde bi tarikat mensubu kardeşim de kendisini en çok yakınlaştıran yolu için en güzeli benimkidir diyebilir. Yani burda enelerden ziyade hizmetin üstünlüğü sözkonusu olduğundan, hepsi de Allah rızası yolunda olduğundan övmekte mahsur yoktur. Benim cımbızdan kastım direkt olarak meseleyi kibir alameti gibi görmeniz. Ve bu tür yaftalamaların kimseye bişey kazandırmadığını, aksine insanları daha çok birbirine cephe almaya sevkettiğini bildiğimiz ve tecrübelerle sabit olduğu için vakit kaybı diyoruz. Yani direkt olarak sorgulamayı gerektirecek, ya da sorgulama demiyelim, tersten yaklaşmayı gerektirecek bir durum yok ortada. O zaman vakit kaybediyoruz demektir.

En kelimesine gelince Yirminci Lem'a da denmiş ki; 3. Ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise, “Mesleğim haktır,” yahut “daha güzeldir” diyebilir. Yoksa, başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini ima eden “Hak yalnız benim mesleğimdir” veyahut “Güzel benim meşrebimdir” diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek.

Evet burda en den kasıt daha güzelden maksat insanları teşviktir, kendi istifadesini paylaşmaktır. Yoksa başkasının mesleğine söz söylemek, onları aşağılamak değildir ki kibir olsun. Ve hem dediğim gibi sözkonusu olan bir şahsın kendisini değil, Allah rızası için gidilen bir yolun övülmesidir. Üstad da Sekiz, On Sekiz ve Yirmi Sekizinci Lem'alarda Risale-i Nur hizmetini öven, büyüklüğünü gösteren, talebelerini teşvike sebep olan, tevafuk nevinden şeyleri kaleme almıştır. Bunu yaparken de kimsenin en iyisi benim mesleğim demesine engel olmamıştır. Yani hepimizin hizmeti en iyisidir, çünkü hepimiz Allah rızasına çalışıyoruz. En in içinde diğerlerini dışlamak yoktur. Yalnızın içinde vardır. O yüzden en den kimseye zarar gelmez. Selam ve dua ile.
 

hubbuuhra

Well-known member
kendi kollarıyla çekememzlik duymadım ben ama farklı cemaat hakkında yorum yapılyor bu da hoş değil. Rabbim dilimizi tutanlardan sabredenlerden eylesin AMİN
 

faris

Well-known member
ihtilaf olması problem olmuyor da, birbirlerini eleştirmelerini sevmiyorum. "en iyisi biziz" demek de bir bakıma tenkiddir ve kibir alametidir.


Allahu teala müminlerin hayırda yarışmasını ister. Hatta bu hususta bir çok hadis-i şerif vardır..

Hem sizin dediğiniz gibi "En iyisi biziz" sözü zati duruma uygun bir söz değil belki bu hizmette ahmetler çok çalışıyor fatmaların yapdığı organizasyonlar çok faydalı denebilir ve denilebilirde bunda bir mahsur yoktur. Buradaki ince husus kardeşini küçümseme kendini övme değil bilakis bu hizmetin gayreti ve çalışmayı gerektirdiğini ön plana çıkarmak gerekir ve bu hizmette gayret gösteren kardeşine haset göstermemek gerekir belki onlar gibi gayretli ve şevkli olmak gerekir. Mesela ustad bediüzzaman said nursi ve talebeleri bu hizmette en çok fedakarlık ve gayret gösterenlerdir Allah onlardan ebeden razı olsun; onlar hizmetlerini anlattıklarında gururlanma ve kibir söz konusu olamaz anlatmaların daki maksad hizmetin ciddiyet şevk sadakat ve gayret istediğidir denilebilir.

Ustad Bediüzzaman Said Nursinin uhuvvet risalesi bizlere rehber olmalı... Az önce Turab kardeşin bir konusunu okudum Allaha inanmayan berber adlı bir konuydu. Berber Allahın var olmadığı eğer olsaydı herşeyin gül gülistan olacağını savunuyor traşını olan müşteri ise dışarda gördüğü saçı sakalı karışmış adamı göstererek eğer berber diye bir şey olsaydı saçı sakalı karışmış adamlar da olmazdı diyor. Bunun üzerine berber, eğer onlar bana uğramazlarsa ben ne yapabilirim ki diyerek püf noktayı dile getiriyor... Bizler de Allaha uğramazsak Allah bizim ne yapsın! İşde ölede bizler Ustadımız Bediüzzaman Sadi Nursinin eserlerini kendi alememimizde yaşıyamıyorsak bunun nur cemaati ile ne alakası var.. Uhuvvet risalesindeki "...Mü'minlerde nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren tarafgirlik ve inat ve haset, hakikatçe ve hikmetçe ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetçe ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece ve hayat-ı mâneviyece çirkin ve merduttur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir..." hakikatler ortadayken eğer bizler bunları yaşamıyor sadece görüntüsüne bakıyorsak o zaman ehli nurun bunda suçu ne olsun ?
 

þiraze

Active member
FEZA allah razı olsun sizden tamda bu konu hakkında bı baslık acacktım

ben herhangi bir cemaate baglı deılım ve rısallerı aldım okudum tek basıma elh.bıtırdım

çevremde yenı asya grubundan ve MFG hocaefendıye baglı ınsanlar var

ama her ıkı tarfta kırılmasın dıye belkı ıkısınede katılmadım

rısaleden habersız okumayan arkdaslara tavsıye ettımde sen hangı koldansın dıyo

bende B..B..R.N.C BAGLIYIM

O NEDIRKI ?:)

DEDIKLERINDE

BUYUK BIRLIK RISALE NUR CEMAATİ VARYA YENI ÇIKMIS :)

NASIL OLUR YA

BAYADA KOLARA AYRILMISLAR bız duyduk :(

OLURMU ÖYLE SEY HEPSI BIR HAKIKATIN UCUNDAN TUTUYOR:)

VE O ZAMAN IS BOLUMU HALINDE HER YERE HIZMET TASIYABILIYOLAR

DENGELI EKSIKSIZ BIRI dıger grubun yetısemdıgı ve uzanamadıgı yerlere rısaleı nurdan

TİRYÂK-I KUDSÎ yetıstırıyor

erhasıl herkes koca bır hakıkatın ucundan tutarak alemı kuran nuruyla şenlendırmeye calısıyor benım bakıs açıma gre böyle





esasında sorulduunda ben hep aynı cevabı verıyorum
ama aynı hızmet askı aynı heyecan ve hızmeın dayanak noktası merkez hep aynı

ben r.n kullıyatını bıtırdım sımdı bastan yınemı okumam lazım?

yada ben ustadı takıb edıyorum ılla şartmı bı cemmatın adını vermek ?
 

þiraze

Active member
aslında cok zorlandım ama ısteyınce yapıyo ınsan

şu aşamada ben hıc bırınızden deılmıyım:032:

:dft008:

gercekten vırd konusunda elımden gelenı yapıyorum

elh.ustadın dedıklerı gnlumun ıncısı basımın tacı yapıyorum ama cemaat konusunda

kusurluyum galıba ne yapmam lazım tavsıyelrnız
tartısmaya mahal vermek ıstemem ona gre yardımcı olabılırmısınz
 
Üst