Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Memba
Namaz vakitleri
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="mihrimah" data-source="post: 84438" data-attributes="member: 656"><p><strong>PIRLANTA SER<span style="font-family: 'Times New Roman'">İSİ...</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Times New Roman'"></span></strong><span style="font-family: 'Verdana'">Beş vakit namaz sayesinde mütenahi olan bizler başımız namütenahiye erer. Beş vakit namaz sayesinde fecirle başlayan öğlende kemale eren ikindiyle olgunluğu geçen akşamla biten yatsı ile unutulan parçalanmış bir ömrün parçalarına işaret eden beş vakit namaz. Kulluk dairesinde bize mütenahi olan bizlere sonsuz bir iktidar kazandırır. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Allah’a teveccüh etmemiz sayesinde, O’nun nazarında sözümüz geçer olma sayesinde çok büyükler bu sayede bize musahhar olur. Yıldızlar ay ve güneş bize musahhar olur. Kevni mekan kevni fesad bize musahhar olur. Nefsimiz bize musahhar olur. Şeytan bize musahhar olur. Beş vakit namazla zamanı parçalamamız sayesinde. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Bütün aczi fakrı, bütün ihtiyaç ve zaruretleri sırtına yüklenmiş bir insan nasıl gafletle yatabilir. Hazreti Hakkı’nın ifadesiyle “gafletle uyumak ne revadır aba-i hakire, şefkatle nida eyle rahman gecelerde” Rabcin sana şefkatle nida ettiği gecelerde aczin ve fakrın seni ne hale getirdiğini düşüneceksin. Bir sinekten bir akrebe kadar ısırmalarından ve sokmalarından müteessir olan perişaniyetini düşüneceksin. gökte çakan bir şimşekten korkunla evde meydana gelen bir haşereden korkuya kadar bunları sırtında taşıyan sen nasıl bir iradesizlik içinde bulunduğunu düşüneceksin. Havadaki teneffüsünle senin büyük bir ihtiyacını karşılıyan havanın zerrelerinden şakır şakır akan sulara kadar ondan ağaçların sofralarında sana meyve sofraları halinde kedilerine arz eden Allah’ın meyvelerine kadar muhtaç olduğun şeyleri düşüneceksin ve bunların yanı başında düşüneceksin ki, ben şahsi ve zati iktidarımla bunların onda birini değil onda birini yüzde birini binde birini temin etmeye muktedir değilsin. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">İhtiyaç dairesi namütenahi, iktidar dairesi alabildiğine dar; acz-u fakr namütenahi halbuki muhtaç olduğun şey ve karşılarında tahassun etmen gereken hasımlar ve düşmanlar namütenahi. Bu kadar sırtında büyük bir yük taşıyan bir insan olarak fecirde Rabbinin adının minarelerden semalara doğru şehbal açışıyla Allahu Ekber, Allahu Ekber sadalarıyla Rabbine karşı tazimin yapındığı hengamda kendinden geçmiş gibi yerinden fırlaman, Cenab-ı Hakk’ın emrine fiilen tercüman olarak yerinde fırlamak Rabbin huzuruna koşma el pençe divan durma büyüklüğü onun hakkında itiraf etme, küçüklüğünü dile getirme, vermezsen alamam ihsan etmezsen sahip olamam, lütfetmezsen bu geniş dairede hükmedemem, kainata sözümü geçiremem, ağaca laf dinletemem, meyveyi alamam, suyu akıtamam bütün bunların hepsi senden nimet senden şükürde sana ait hamd da sana ait. Lehül mülk velehül hamd; mülk bütünüyle senindir. Bana gelen her şey senindir. Minnet ve şükran da sanadır Allah’ım. Elhamdulillahi Rabbil alemin demek, Rabbin huzurunda el pençe divan durmak ruhun teneffüs etmesine medar olabilecek öyle faziletli bir vaziyettir ki, bu meselede ki gerçek neşveyi ancak insan melekiyet yönüyle veya melek kendine has keyfiyetle idrak edebilir. Cenab-ı Hak bize idrak ettirsin inşallah-u teâla.</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Öğlen zamanı, belli şeylerin kemale erdiği bir zamandır bir andır. Günlük işlerin kemale erdiği bir andır. İnsanın delikanlılığı ile kemale erdiği anı hatırlatır. Allah’ın nimetleri doruğa ulaştırdığı anı hatırlatır. Günlük işlerin sıkıntı içinde insanı boğduğu anı hatırlatır. Bir taraftan bu sıkıntıdan kurtulmak, bir taraftan günün o saatine kadar Rabbin başından aşağıya kadar yağdırdığı nimetlere karşı şükürde bulunmak için teneffüs etmek maksadıyla, bunanılmış olmayı sırtından atma maksadıyla. Mescide koşma, dünyanın işlerinden muvakkaten sıyrılma Rabbin huzuruna gelme, yeniden aczını fakrını itiraf etme, Allahu Ekber deme ; büyük sensin yani küçük benim deme. Subhane Rabiyel azim deme; azameti karşısında rükuya Başımı senin için inkıyat etti. Kemiklerim senin için eğildi, yüzüm sana rükuya kapandı, bütün uzuvlarım senin karşıda inkıyat içindedir, manasında rükuya gitme ve bunu az görüp secdeye kapanma ruh için öyle bir teneffüstür ki, insan gerçekten ruhunu dinlese, kalbinin laflarına eğer kulak veriverse, mektepte dersten bunalan talebenin teneffüse çıkmak için teneffüs heyecanı ve helecanını duyduğu gibi ruhunuzun mescide koşma heyecanını ve helecanını duyacaksınız. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Öğlen namazını kılmak için bir heyecan ve helecan duyacaksınız. Cehennemin şiddetli hararetine işaret eden aynı cinsten bir hararetin başınızı okşadığı zamanda “....cehennem” ‘le bu iki mesele arasında münasebet kuran Hz. Muhammed (a.s.m.) sözünün gerçek manasını anlama manasında öğlen zamanında mescide koşma, hararette başını gölgeye sokma ve aynı zamanda başında hiçbir gölgenin bulunmayacağı o günde Rabbin gölgesi altında tahassun etme yolunu imkanını bulma, böylece Allah’a dehalet etme Resulü Ekrem (s.a.s.) ‘in zılli altına girme. Ümmeti mahmude ve merhume olarak Ahmed-i Mahmud olan Hz. Muhammed (a.s.m.) ‘ın sancağının altına girme imkanını kazanma. Bu manada öğlen namazına gelme, ruh ve kalbin teneffüsünden ibarettir. Cismaniyeti muvakkaten bırakma hayvaniyeti muvakkaten terk etme, kalbin feryadına kulak verme muvakkaten ruhun terminolojisini dinleme ve bu hava altında ciddi bir inkıyat ve şuuru neşvesi içinde Rabbin huzuruna gelme aynı huzur ve saadettir. Cenab-ı Hak bizi serfiraz kılsın. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">İkindi zamanı, güneşin guruba meyil hengamı. Aynı zamanda insanın ihtiyarlık anını hatırlatır. Fahri kainat efendimizin tuluu ile beraber gurubunu hatırlatır. İkindiyi kılarken her şeyin guruba doğru yüz tuttuğunu hatırlarız. Birkaç saat sonra artık yeryüzünde hiçbir şey görülmeyecektir. Her şey silinip gidecektir. Biz ayaklarımızdaki sızıyla, belimizdeki ağrıyla başımızdaki beyaz tüylerle fani olduğumuzu hatırlayacağız. Tam ümitsizliğe ve inkisara düşeceğimiz zaman ezan sesi kulağımıza gelecek, bu fani hayatı bakileştirme yolunu bulduk diye sevineceğiz. Karanlık alemimize yeni nur serpildiğini müşahede edeceğiz. Günümüz kararırken yepyeni bir günü aydınlatma havası ve neşvesi içine gireceğiz. Sana binlerce hamd ve sena olsun Allah’ım deyecek asır namazına koşacağız. Kur’an ona kasem ediyor “vel asr innel insane lefi husr...”çeşitli manaları içinde salatı vusta diye Kur’an-ı Kerimde anlatılan ikindi namazını Allah (c.c.) kasem ediyor. İkindi namazına koşma ,ümidin kırıldığı anda, kalbin inkisara uğradığı anda, doğan her şeyin batmaya meylettiği hengamda hatta bu arada canımızdan malımızdan, evladımızdan daha fazla –inşallah öyledir- bağlı olduğumuz Resulü ekrem (s.a.s.) gurubunu dahi tahattur etme hengamında, bu fani şeyleri bakileştirme yolunu araştıracağız. insaniyetimizi yitirmedikten sonra, kalp ve ruhumuzu tamamen kaybetmedikten sonra bu fani ve zail olma havası içinde veya eşyanın fenası ve zevali seyli içinde akıp gitmesi karşısında bunu bakileştirme yolunu araştıracağız. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Birden bire minarelerden bize can getirecek, hayat nefk edecek Mesih enfal sesleri duyulacak. “Allahu Ekber, Allahu Ekber” bunu arıyorduk diyeceğiz. Mescide koşacağız, bu fani alemi bakileştirme yolunu bulacağız. Burada ölüyoruz biz. Ama hay-u kayyum olan Allah bakidir “kullü men aleyhe fean ve yebka vechü rabbike zülcelali vel ikram” ayetiyle kendisini bize anlatan ve hatırlatan Hz. Allah baki lemyezel ve layazeldir. Binaenaleyh ona intisab sayesinde beka bulacağız. Cenab-ı Hak gerçek vefayla bizleri serfiraz eylesin. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Akşam, bir gurub başında ya ağlamak ya inkisara dem tutmak veya öbür aleme gitme, öbür alemdeki durumumuzu mamur kılma heyecan ve helecanını yaşamaktır. Gurub olunca her şey biter. El ayak birbirine elveda eder. Elini gözüne götürsen görmez. Ağzına koyacağın lokmayı hangi yolla oraya götüreceğini bilemezsin. Karanlık çökünce sen böyle bir hale maruz kalırsın ve aynı zamanda senin bir bez içine sarınıp kolların da bağlanıp , parmakların da birbirine bağlanıp, çenen de bağlanıp, gözün de kapanıp kabre konduğun anı hatırlatır. Kavim kabile her şeyden tecrid edildiğin anı hatırlatır. Başına bir mezar taşının dikilip nişan edilip terk edildiğin anı hatırlatır. “ ....minel dünya” denen anı hatırlatır. İşte böyle bir anda elveda el firak dediğin hengamda, bin bir vavelayla inkisarını dile getirmek istediğin zamanda akşam ezanlarını duyarsın.</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Gurubun içinde dahi fecrin sesini duyarsın. Ölümünle sen yeniden doğuş, diriliş ve var oluşu ruhunda duymaya çalışırsın. Allahu Ekber, İsrafil’in kıyamette haşir için sura üflediği bir ses gibi sana gelir.öldük, bittik, gittik ama yeniden dirilme var. Yeniden Rabbin huzuruna gitme var. İşte bu hava ve bu manada Allah’ın huzuruna koşma. Batıp gidenlerle münkesir gönlünle Hz. İbrahim gibi “ La uhibbul afilin” diyerek, Batıp gidenleri sevmem, gurub edenleri sevmem, bana daima hemdem olamayanları sevmem, sabah akşam benimle bulunmayanları sevmem, ebedi ve ezeli olmayanları sevmem, bel bağlayamam. Acizler benim sonsuz dertlerime derman olamazlar. Ay, güneş, yıldızlar benim yaralarıma merhem olamazlar. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Bana öylesi gerek ki, bâki ve lemyezel olsun; bana öylesi gerek ki, batanlar karşısında batmasın; gidenler karşısında gitmesin; gurub onu zevale mahkum etmesin. Bu Allah’tır ehad ve samed olan Allah’tır. Batanları O batırır, kalkanları o kaldırır. Zevale mahkum olanları zevale mahkum eder. Yeniden O doğurur. Yokta varlık cilveleri O gösterir. Varı O yok eder. “..malikel mülk........inneke ala külli şeyin kadir” fermanı subhanisi ile anlatılan, karanlığı aydınlatacak olan : Allah. Yokluğu varlığa çevirecek :Allah. Söndükten sonra canlılık getirecek: Allah. Devlet zeval bulduktan sonra devlet ihsan edecek: Allah. Müslümanların aşk ve heyecanı öldükten sonra aşk ve heyecan verecek: Allah. Miskinleştikten, kafalarında fikir adına her şey silindikten İslamın ilmini unuttuktan sonra mürde gönülleri hayata kavuşturacak: Allah(c.c.) “le hü mekalidi semavati vel ard” göklerin ve yerin kilidi ve anahtarı elinde yeniden her şeyi değiştirmeye muktedir olan Allah’tır (c.c.).</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">İşte bu manada akşam namazına koşma. Karanlık hayatına nur serpme. Karanlık ufkunda yepyeni şafakların mevcelendiğini görme manasında akşam namazını kılma ruha inşirah verici bir husustur. Cenab-ı Hak bu manayı ruhumuzda hissederek akşam namazına koşmaya muvaffak kılsın, mukadder kılsın. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Yatsı her şeyin yetsen mensinya.. gidiş hengamıdır. Bütünüyle bir bitişten haber verir. Gündüzden bir ışık parıltısı, en küçük bir lem’ası ve şulesi bulunmama hengamı ve zamanıdır. Zamanlar içinde zamanın en karanlık anıdır. Veya karanlığa meyletme ,süratle karanlığa dalma avanıdır. Böyle bir zamanda insan tamamen kabre girip unutulduğunu hatırlar. Kavim ve kabilesinin bir fatiha ile bile kendisini hatırlamadığını hatırlar. Evlerde artık adından bahsedilmediğini hatırlar. Dedemin dedesi ve onun dedesi, geldi gitti. Kin bilir ben onları kaç salatta hatırlıyor. Hatırladığım zaman da isimleriyle zikredemiyor, etme imkanını bulamıyor, mutlak ve mübhem ifadelerle ancak onları bulanık anabiliyorum. İşte bunu hatırlatır. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Böyle bir durumda; İnsan fatiha bekleme durumunda, rahmetle anılmayı bekleme durumunda, mağfiretle anılmayı bekleme durumunda,bir de minarelerin başında Allah’ın yüce ve yüksek adının yükselmesi, senin berzah hayatına nur serpmesi, öbür alemini tamamen aydınlatması. Sen orada, kabrin bahçesi içinde, yalnız değilsin. Salihat ve tayyibatın orada seni intizar ediyor. Namazın baş ucunda temessül etmiş seni bekliyor. Sadakaların ayak ucunda intizar ediyor. İyiliklerin, hüsnü niyetlerin sağında ve solunda seni bekliyor. Her şeyin ötesinde dünyada ruh ve kalbinle enis-i celis sana olan rabbin rahmetiyle seni orada intizar ediyor. Kabrin vahşetine seni terk etmeyecek, seni orada yalnız bırakmayacak. Dostun, akraba her şeyin terk etmesine rağmen “lebbeyk” sözleriyle seni orada intizar edecek. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">İşte yatsı bunu hatırlatıyor. Herkesin senden elini ve eteğini çektiği anda kimsenin derdine derman maksadıyla sana koşamadığı zamanda karanlığın kıskıvrak seni kıstırdığı anda, kabrin senin kemiklerini birbirine geçirdiği anda, münker ve nekir’in sualleri altında yerle bir olduğun hengamda Rabbinin sana elis-i celis olması “Fezkuruni ezkurküm” beni hatırlayın ki, sizi hatırlayayım. hatırlayın dünyada hatırlayım hatırlanması gereken yerlerde. Beraber olun ki beraber olayım. Enis-i celis olun ki enis-i celis olayım. Meclislerinizi benimle süsleyin ki, süslemem gereken meclisleri süsleyeyim; adımla namımla, rahmetimle, inayetimle. Rabbimizin rahmet ve inayetini bulacağız inşallah-u teala. Cenab-ı Hakk vahşet-i kabirle bizleri baş başa bırakmasın.</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Gecenin teheccüdün ayrı neşvesi var. Yer yer üstünde durdum ve anlatmaya çalıştım. İşte böylesine acz-ı fakr içindeki bir insan günde beş defa teheccüdle altı defa Rabbisine teveccüh etmesi, yirmi dört saatini altıya bölmesi ve zamana böylece Allah’ın adını işlemesi, itibari bir hattan ibaret olan zamana ebedilik kazandırması. Batılı mütefekkirin Eistain izafi bir hattan ibarettir dediği zamana böylece bir renk bir şekil kazandırma. Müminin onu parçalayıp namaz tezgahında veya potasında şekil vermesiyle ayrı bir hüviyet arz eder ki, ne Eistain akılı ne de Jean’ın aklı ulaşır ona. Onu ancak muhbir-i sadık sadık-ı masduk olan Hz. Muhammed (a.s.m.) bilir.</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Onun içindir ki, her namazı vaktinde kılacaksın. Ta kalbine rein gelmesin. Kalbinizde pas meydana gelmesin. İbadetin neşvesinden mahrum kalmayasınız. Binaenaleyh beş vakit namazla beraber teheccüddür ki gönlünüzde bir heyecan ve helecan meydana getirecek. Rabbinizin huzuruna geldiğiniz zaman edebli bir tavır takınacaksınız. Etrafınızı göremeyeceksiniz. Çevrenizde olan sesleri duyamayacaksınız. Daha evvel hadislerde ifade ettiğim gibi sahabe, biz Resulü Ekrem (a.s.m.) tanımazdık namaz hengamında. O da bizi tanımazdı. Konuşur ahbaplık yapardık. Namaz vakti gelince Rabbin huzurundan çıkma hengamının içinde ne o bizi görür tanırdı ne de biz onu görür tanırdık. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Dolu gönül bunu yapacaktır. Siz beni burada göremeyeceksiniz, ben de sizi karartılar halinde göreceğim, gönlümü Rabbime vermişsem. Değil esnemeler, gerilmeler, değil rehavet, değil ölü gönülle Rabbin huzurunda durma serapasinin haline gelmiş gibi veya elektriklenmiş bir tel gibi burada tir tir titreyecek, bir tül gibi esecek, sabahın tatlı şafaklarını berrak simanızda göstereceksiniz. Cenab-ı Hak “simahum fi vucuhuhim min eseri sucud” ile anlattığı müminleri gerçekten bu neşveye ulatırsın. İç ve dışlarını tenvir buyursun. Ölü gönülleri ihya eylesin İnşallah-u Teala. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="mihrimah, post: 84438, member: 656"] [B]PIRLANTA SER[FONT=Times New Roman]İSİ... [/FONT][/B][FONT=Times New Roman][/FONT][FONT=Verdana]Beş vakit namaz sayesinde mütenahi olan bizler başımız namütenahiye erer. Beş vakit namaz sayesinde fecirle başlayan öğlende kemale eren ikindiyle olgunluğu geçen akşamla biten yatsı ile unutulan parçalanmış bir ömrün parçalarına işaret eden beş vakit namaz. Kulluk dairesinde bize mütenahi olan bizlere sonsuz bir iktidar kazandırır. Allah’a teveccüh etmemiz sayesinde, O’nun nazarında sözümüz geçer olma sayesinde çok büyükler bu sayede bize musahhar olur. Yıldızlar ay ve güneş bize musahhar olur. Kevni mekan kevni fesad bize musahhar olur. Nefsimiz bize musahhar olur. Şeytan bize musahhar olur. Beş vakit namazla zamanı parçalamamız sayesinde. Bütün aczi fakrı, bütün ihtiyaç ve zaruretleri sırtına yüklenmiş bir insan nasıl gafletle yatabilir. Hazreti Hakkı’nın ifadesiyle “gafletle uyumak ne revadır aba-i hakire, şefkatle nida eyle rahman gecelerde” Rabcin sana şefkatle nida ettiği gecelerde aczin ve fakrın seni ne hale getirdiğini düşüneceksin. Bir sinekten bir akrebe kadar ısırmalarından ve sokmalarından müteessir olan perişaniyetini düşüneceksin. gökte çakan bir şimşekten korkunla evde meydana gelen bir haşereden korkuya kadar bunları sırtında taşıyan sen nasıl bir iradesizlik içinde bulunduğunu düşüneceksin. Havadaki teneffüsünle senin büyük bir ihtiyacını karşılıyan havanın zerrelerinden şakır şakır akan sulara kadar ondan ağaçların sofralarında sana meyve sofraları halinde kedilerine arz eden Allah’ın meyvelerine kadar muhtaç olduğun şeyleri düşüneceksin ve bunların yanı başında düşüneceksin ki, ben şahsi ve zati iktidarımla bunların onda birini değil onda birini yüzde birini binde birini temin etmeye muktedir değilsin. İhtiyaç dairesi namütenahi, iktidar dairesi alabildiğine dar; acz-u fakr namütenahi halbuki muhtaç olduğun şey ve karşılarında tahassun etmen gereken hasımlar ve düşmanlar namütenahi. Bu kadar sırtında büyük bir yük taşıyan bir insan olarak fecirde Rabbinin adının minarelerden semalara doğru şehbal açışıyla Allahu Ekber, Allahu Ekber sadalarıyla Rabbine karşı tazimin yapındığı hengamda kendinden geçmiş gibi yerinden fırlaman, Cenab-ı Hakk’ın emrine fiilen tercüman olarak yerinde fırlamak Rabbin huzuruna koşma el pençe divan durma büyüklüğü onun hakkında itiraf etme, küçüklüğünü dile getirme, vermezsen alamam ihsan etmezsen sahip olamam, lütfetmezsen bu geniş dairede hükmedemem, kainata sözümü geçiremem, ağaca laf dinletemem, meyveyi alamam, suyu akıtamam bütün bunların hepsi senden nimet senden şükürde sana ait hamd da sana ait. Lehül mülk velehül hamd; mülk bütünüyle senindir. Bana gelen her şey senindir. Minnet ve şükran da sanadır Allah’ım. Elhamdulillahi Rabbil alemin demek, Rabbin huzurunda el pençe divan durmak ruhun teneffüs etmesine medar olabilecek öyle faziletli bir vaziyettir ki, bu meselede ki gerçek neşveyi ancak insan melekiyet yönüyle veya melek kendine has keyfiyetle idrak edebilir. Cenab-ı Hak bize idrak ettirsin inşallah-u teâla. Öğlen zamanı, belli şeylerin kemale erdiği bir zamandır bir andır. Günlük işlerin kemale erdiği bir andır. İnsanın delikanlılığı ile kemale erdiği anı hatırlatır. Allah’ın nimetleri doruğa ulaştırdığı anı hatırlatır. Günlük işlerin sıkıntı içinde insanı boğduğu anı hatırlatır. Bir taraftan bu sıkıntıdan kurtulmak, bir taraftan günün o saatine kadar Rabbin başından aşağıya kadar yağdırdığı nimetlere karşı şükürde bulunmak için teneffüs etmek maksadıyla, bunanılmış olmayı sırtından atma maksadıyla. Mescide koşma, dünyanın işlerinden muvakkaten sıyrılma Rabbin huzuruna gelme, yeniden aczını fakrını itiraf etme, Allahu Ekber deme ; büyük sensin yani küçük benim deme. Subhane Rabiyel azim deme; azameti karşısında rükuya Başımı senin için inkıyat etti. Kemiklerim senin için eğildi, yüzüm sana rükuya kapandı, bütün uzuvlarım senin karşıda inkıyat içindedir, manasında rükuya gitme ve bunu az görüp secdeye kapanma ruh için öyle bir teneffüstür ki, insan gerçekten ruhunu dinlese, kalbinin laflarına eğer kulak veriverse, mektepte dersten bunalan talebenin teneffüse çıkmak için teneffüs heyecanı ve helecanını duyduğu gibi ruhunuzun mescide koşma heyecanını ve helecanını duyacaksınız. Öğlen namazını kılmak için bir heyecan ve helecan duyacaksınız. Cehennemin şiddetli hararetine işaret eden aynı cinsten bir hararetin başınızı okşadığı zamanda “....cehennem” ‘le bu iki mesele arasında münasebet kuran Hz. Muhammed (a.s.m.) sözünün gerçek manasını anlama manasında öğlen zamanında mescide koşma, hararette başını gölgeye sokma ve aynı zamanda başında hiçbir gölgenin bulunmayacağı o günde Rabbin gölgesi altında tahassun etme yolunu imkanını bulma, böylece Allah’a dehalet etme Resulü Ekrem (s.a.s.) ‘in zılli altına girme. Ümmeti mahmude ve merhume olarak Ahmed-i Mahmud olan Hz. Muhammed (a.s.m.) ‘ın sancağının altına girme imkanını kazanma. Bu manada öğlen namazına gelme, ruh ve kalbin teneffüsünden ibarettir. Cismaniyeti muvakkaten bırakma hayvaniyeti muvakkaten terk etme, kalbin feryadına kulak verme muvakkaten ruhun terminolojisini dinleme ve bu hava altında ciddi bir inkıyat ve şuuru neşvesi içinde Rabbin huzuruna gelme aynı huzur ve saadettir. Cenab-ı Hak bizi serfiraz kılsın. İkindi zamanı, güneşin guruba meyil hengamı. Aynı zamanda insanın ihtiyarlık anını hatırlatır. Fahri kainat efendimizin tuluu ile beraber gurubunu hatırlatır. İkindiyi kılarken her şeyin guruba doğru yüz tuttuğunu hatırlarız. Birkaç saat sonra artık yeryüzünde hiçbir şey görülmeyecektir. Her şey silinip gidecektir. Biz ayaklarımızdaki sızıyla, belimizdeki ağrıyla başımızdaki beyaz tüylerle fani olduğumuzu hatırlayacağız. Tam ümitsizliğe ve inkisara düşeceğimiz zaman ezan sesi kulağımıza gelecek, bu fani hayatı bakileştirme yolunu bulduk diye sevineceğiz. Karanlık alemimize yeni nur serpildiğini müşahede edeceğiz. Günümüz kararırken yepyeni bir günü aydınlatma havası ve neşvesi içine gireceğiz. Sana binlerce hamd ve sena olsun Allah’ım deyecek asır namazına koşacağız. Kur’an ona kasem ediyor “vel asr innel insane lefi husr...”çeşitli manaları içinde salatı vusta diye Kur’an-ı Kerimde anlatılan ikindi namazını Allah (c.c.) kasem ediyor. İkindi namazına koşma ,ümidin kırıldığı anda, kalbin inkisara uğradığı anda, doğan her şeyin batmaya meylettiği hengamda hatta bu arada canımızdan malımızdan, evladımızdan daha fazla –inşallah öyledir- bağlı olduğumuz Resulü ekrem (s.a.s.) gurubunu dahi tahattur etme hengamında, bu fani şeyleri bakileştirme yolunu araştıracağız. insaniyetimizi yitirmedikten sonra, kalp ve ruhumuzu tamamen kaybetmedikten sonra bu fani ve zail olma havası içinde veya eşyanın fenası ve zevali seyli içinde akıp gitmesi karşısında bunu bakileştirme yolunu araştıracağız. Birden bire minarelerden bize can getirecek, hayat nefk edecek Mesih enfal sesleri duyulacak. “Allahu Ekber, Allahu Ekber” bunu arıyorduk diyeceğiz. Mescide koşacağız, bu fani alemi bakileştirme yolunu bulacağız. Burada ölüyoruz biz. Ama hay-u kayyum olan Allah bakidir “kullü men aleyhe fean ve yebka vechü rabbike zülcelali vel ikram” ayetiyle kendisini bize anlatan ve hatırlatan Hz. Allah baki lemyezel ve layazeldir. Binaenaleyh ona intisab sayesinde beka bulacağız. Cenab-ı Hak gerçek vefayla bizleri serfiraz eylesin. Akşam, bir gurub başında ya ağlamak ya inkisara dem tutmak veya öbür aleme gitme, öbür alemdeki durumumuzu mamur kılma heyecan ve helecanını yaşamaktır. Gurub olunca her şey biter. El ayak birbirine elveda eder. Elini gözüne götürsen görmez. Ağzına koyacağın lokmayı hangi yolla oraya götüreceğini bilemezsin. Karanlık çökünce sen böyle bir hale maruz kalırsın ve aynı zamanda senin bir bez içine sarınıp kolların da bağlanıp , parmakların da birbirine bağlanıp, çenen de bağlanıp, gözün de kapanıp kabre konduğun anı hatırlatır. Kavim kabile her şeyden tecrid edildiğin anı hatırlatır. Başına bir mezar taşının dikilip nişan edilip terk edildiğin anı hatırlatır. “ ....minel dünya” denen anı hatırlatır. İşte böyle bir anda elveda el firak dediğin hengamda, bin bir vavelayla inkisarını dile getirmek istediğin zamanda akşam ezanlarını duyarsın. Gurubun içinde dahi fecrin sesini duyarsın. Ölümünle sen yeniden doğuş, diriliş ve var oluşu ruhunda duymaya çalışırsın. Allahu Ekber, İsrafil’in kıyamette haşir için sura üflediği bir ses gibi sana gelir.öldük, bittik, gittik ama yeniden dirilme var. Yeniden Rabbin huzuruna gitme var. İşte bu hava ve bu manada Allah’ın huzuruna koşma. Batıp gidenlerle münkesir gönlünle Hz. İbrahim gibi “ La uhibbul afilin” diyerek, Batıp gidenleri sevmem, gurub edenleri sevmem, bana daima hemdem olamayanları sevmem, sabah akşam benimle bulunmayanları sevmem, ebedi ve ezeli olmayanları sevmem, bel bağlayamam. Acizler benim sonsuz dertlerime derman olamazlar. Ay, güneş, yıldızlar benim yaralarıma merhem olamazlar. Bana öylesi gerek ki, bâki ve lemyezel olsun; bana öylesi gerek ki, batanlar karşısında batmasın; gidenler karşısında gitmesin; gurub onu zevale mahkum etmesin. Bu Allah’tır ehad ve samed olan Allah’tır. Batanları O batırır, kalkanları o kaldırır. Zevale mahkum olanları zevale mahkum eder. Yeniden O doğurur. Yokta varlık cilveleri O gösterir. Varı O yok eder. “..malikel mülk........inneke ala külli şeyin kadir” fermanı subhanisi ile anlatılan, karanlığı aydınlatacak olan : Allah. Yokluğu varlığa çevirecek :Allah. Söndükten sonra canlılık getirecek: Allah. Devlet zeval bulduktan sonra devlet ihsan edecek: Allah. Müslümanların aşk ve heyecanı öldükten sonra aşk ve heyecan verecek: Allah. Miskinleştikten, kafalarında fikir adına her şey silindikten İslamın ilmini unuttuktan sonra mürde gönülleri hayata kavuşturacak: Allah(c.c.) “le hü mekalidi semavati vel ard” göklerin ve yerin kilidi ve anahtarı elinde yeniden her şeyi değiştirmeye muktedir olan Allah’tır (c.c.). İşte bu manada akşam namazına koşma. Karanlık hayatına nur serpme. Karanlık ufkunda yepyeni şafakların mevcelendiğini görme manasında akşam namazını kılma ruha inşirah verici bir husustur. Cenab-ı Hak bu manayı ruhumuzda hissederek akşam namazına koşmaya muvaffak kılsın, mukadder kılsın. Yatsı her şeyin yetsen mensinya.. gidiş hengamıdır. Bütünüyle bir bitişten haber verir. Gündüzden bir ışık parıltısı, en küçük bir lem’ası ve şulesi bulunmama hengamı ve zamanıdır. Zamanlar içinde zamanın en karanlık anıdır. Veya karanlığa meyletme ,süratle karanlığa dalma avanıdır. Böyle bir zamanda insan tamamen kabre girip unutulduğunu hatırlar. Kavim ve kabilesinin bir fatiha ile bile kendisini hatırlamadığını hatırlar. Evlerde artık adından bahsedilmediğini hatırlar. Dedemin dedesi ve onun dedesi, geldi gitti. Kin bilir ben onları kaç salatta hatırlıyor. Hatırladığım zaman da isimleriyle zikredemiyor, etme imkanını bulamıyor, mutlak ve mübhem ifadelerle ancak onları bulanık anabiliyorum. İşte bunu hatırlatır. Böyle bir durumda; İnsan fatiha bekleme durumunda, rahmetle anılmayı bekleme durumunda, mağfiretle anılmayı bekleme durumunda,bir de minarelerin başında Allah’ın yüce ve yüksek adının yükselmesi, senin berzah hayatına nur serpmesi, öbür alemini tamamen aydınlatması. Sen orada, kabrin bahçesi içinde, yalnız değilsin. Salihat ve tayyibatın orada seni intizar ediyor. Namazın baş ucunda temessül etmiş seni bekliyor. Sadakaların ayak ucunda intizar ediyor. İyiliklerin, hüsnü niyetlerin sağında ve solunda seni bekliyor. Her şeyin ötesinde dünyada ruh ve kalbinle enis-i celis sana olan rabbin rahmetiyle seni orada intizar ediyor. Kabrin vahşetine seni terk etmeyecek, seni orada yalnız bırakmayacak. Dostun, akraba her şeyin terk etmesine rağmen “lebbeyk” sözleriyle seni orada intizar edecek. İşte yatsı bunu hatırlatıyor. Herkesin senden elini ve eteğini çektiği anda kimsenin derdine derman maksadıyla sana koşamadığı zamanda karanlığın kıskıvrak seni kıstırdığı anda, kabrin senin kemiklerini birbirine geçirdiği anda, münker ve nekir’in sualleri altında yerle bir olduğun hengamda Rabbinin sana elis-i celis olması “Fezkuruni ezkurküm” beni hatırlayın ki, sizi hatırlayayım. hatırlayın dünyada hatırlayım hatırlanması gereken yerlerde. Beraber olun ki beraber olayım. Enis-i celis olun ki enis-i celis olayım. Meclislerinizi benimle süsleyin ki, süslemem gereken meclisleri süsleyeyim; adımla namımla, rahmetimle, inayetimle. Rabbimizin rahmet ve inayetini bulacağız inşallah-u teala. Cenab-ı Hakk vahşet-i kabirle bizleri baş başa bırakmasın. Gecenin teheccüdün ayrı neşvesi var. Yer yer üstünde durdum ve anlatmaya çalıştım. İşte böylesine acz-ı fakr içindeki bir insan günde beş defa teheccüdle altı defa Rabbisine teveccüh etmesi, yirmi dört saatini altıya bölmesi ve zamana böylece Allah’ın adını işlemesi, itibari bir hattan ibaret olan zamana ebedilik kazandırması. Batılı mütefekkirin Eistain izafi bir hattan ibarettir dediği zamana böylece bir renk bir şekil kazandırma. Müminin onu parçalayıp namaz tezgahında veya potasında şekil vermesiyle ayrı bir hüviyet arz eder ki, ne Eistain akılı ne de Jean’ın aklı ulaşır ona. Onu ancak muhbir-i sadık sadık-ı masduk olan Hz. Muhammed (a.s.m.) bilir. Onun içindir ki, her namazı vaktinde kılacaksın. Ta kalbine rein gelmesin. Kalbinizde pas meydana gelmesin. İbadetin neşvesinden mahrum kalmayasınız. Binaenaleyh beş vakit namazla beraber teheccüddür ki gönlünüzde bir heyecan ve helecan meydana getirecek. Rabbinizin huzuruna geldiğiniz zaman edebli bir tavır takınacaksınız. Etrafınızı göremeyeceksiniz. Çevrenizde olan sesleri duyamayacaksınız. Daha evvel hadislerde ifade ettiğim gibi sahabe, biz Resulü Ekrem (a.s.m.) tanımazdık namaz hengamında. O da bizi tanımazdı. Konuşur ahbaplık yapardık. Namaz vakti gelince Rabbin huzurundan çıkma hengamının içinde ne o bizi görür tanırdı ne de biz onu görür tanırdık. Dolu gönül bunu yapacaktır. Siz beni burada göremeyeceksiniz, ben de sizi karartılar halinde göreceğim, gönlümü Rabbime vermişsem. Değil esnemeler, gerilmeler, değil rehavet, değil ölü gönülle Rabbin huzurunda durma serapasinin haline gelmiş gibi veya elektriklenmiş bir tel gibi burada tir tir titreyecek, bir tül gibi esecek, sabahın tatlı şafaklarını berrak simanızda göstereceksiniz. Cenab-ı Hak “simahum fi vucuhuhim min eseri sucud” ile anlattığı müminleri gerçekten bu neşveye ulatırsın. İç ve dışlarını tenvir buyursun. Ölü gönülleri ihya eylesin İnşallah-u Teala. [/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Memba
Namaz vakitleri
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst