Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Lem'alar
Musibetlere Nasıl Bakmak Gerekir?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="NuruAhsen" data-source="post: 134806" data-attributes="member: 857"><p><strong>Başımıza Gelen Herşey Musibet Midir?</strong></p><p></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: Red"><strong>Başımıza Gelen Herşey Musibet Midir?</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: Red"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: Red"><strong></strong></span></span><p style="text-align: left"><p style="text-align: left"></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><img src="http://www.moraldergisi.com/resimler/59resim/Musibet.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></strong></p> <p style="text-align: left"><strong><span style="font-family: 'Arial'"></span></strong></p> <p style="text-align: left"><strong><span style="font-family: 'Arial'">“İsabet eden şey” manasına gelen “musibet” kelimesi müsbet ve menfî anlamları içinde barındır. Musibet, insanların başına gelen hayır-şer, iyi-kötü, müsbet-menfî her şeyi içinde toplayan bir kavramdır. Ancak en belirgin ve yaygın olarak menfî anlamda kullanılan musibet kelimesi insanların başına gelen şer, zarar, bela gibi manaları içinde barındırır.</span></strong></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"> </p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">“S-v-b” kökünden türeyen “Musibet” kelimesinin lügat anlamı kısaca “İsabet eden şey” şeklinde ifade edilir. Bu açıdan bakınca musibet kelimesinin müsbet ve menfî anlamları içinde barındırdığını, günlük kullanımındaki gibi tamamen olumsuz anlam taşımadığını söylememiz gerekir. Bir diğer ifadeyle musibet, insanların başına gelen hayır-şer, iyi-kötü, müsbet-menfî her şeyi içinde toplayan bir kavramdır.</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Ancak en belirgin ve yaygın olarak menfî anlamda kullanılan musibet kelimesi insanların başına gelen şer, zarar, bela gibi manaları içinde barındırır. Daha müşahhas olarak ifade etmek gerekirse ölüm, hastalık, yaralanma, sakatlanma, maddî ve manevî kayıplar, uğranan zararlar, doğal afetler hep musibet terimiyle birlikte anılır, anlaşılır. En ağır ve istenilmeyen “ölüm” gibi acı ve çok ağır hadiseler de musibet başlığı altında dile getirilir.</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda doğrudan musibet kelimesinin 10 yerde geçtiğini görürüz. Bunlar içinde Hadid Suresi 22. ve 23. ayetlerinde bu kelimenin sınırlarının çizildiğini ifade edebiliriz.</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir ‘musibet’ yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah’a göre kolaydır.” </span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">“Böylece elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.”</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Bu iki âyet-i kerimede Allah’ın verdiği nimetler de, bu nimetlerin elden gitmesi, zayi olması, alınması da başa gelen, kula ‘isabet eden’ musibetlerdir. Zira başa gelen, isabet eden hayır da olabilir, şer de olabilir. Bu açıdan bakınca felaketler, afetler, hastalıklar ve zararlar ‘şer’ yönlü musibetler; nimetler, imkânlar, mal ve kazançlar ‘hayır’ yönlü musibetlerdir.</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"> </p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><strong><span style="font-family: 'Arial'">İki musibet</span></strong></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Diğer yandan musibetlerin “yeryüzünde vuku bulan” ve “sizin başınıza gelen” şeklinde, iki ana kategoride zikredilmesi manidardır. Buna göre musibetler bir yandan yeryüzünün genelini etkileyen, diğer yandan da tek tek her bir insanın başına gelen hadiselerdir. Deprem, sel baskınları, fırtınalar, kuraklıklar, savaşlar, ürün ve hayvanlara gelen zararlar genel musibetleri; ölüm, hastalık, yaralanma, açlık, susuzluk, esaret gibi felaketler de insanları birebir etkileyen musibetleri teşkil etmektedir.</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Yine aynı âyetlerde her iki grupta yer alan musibetlerin küllî ve cüz’î iradeyle, kader ve insan iradesiyle bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. Mezkûr musibetlerin yaratılmadan, vuku bulmadan önce bir Kitap’ta, İslam âlimlerinin yorumuyla Levh-i Mahfuz’da yazılmış oluşu kaderi ifade eder. Bu cihetten musibetler Allah’ın ezeli ilminde, kimin hangi akibete maruz kalacağı takdir edilmiş ve belirlenmiştir. Zamanı gelince bu musibet o kişinin veya toplumun başına gelir. Elden çıkana “üzülmemek” ve Allah’ın verdiği nimetler karşısında “şımarmamak” ise doğrudan insan iradesiyle bağlantılıdır. Aslında bu üzülmemek ve şımarmamak yine İlahî iradeye boyun eğmeyi ve teslim olmayı gerektirir. Zira her şeyin Sahibi, sonsuz ilmi ve sınırsız iradesiyle istediği şekilde takdir etmiştir. Ne verilen, ne geri alınan insanın değildir. Hepsi insanlar için birer imtihan vesilesidir. İnsandan beklenen ise sabretmek veya şükretmekle bu imtihanı verebilmektir.</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Tegabün Suresi 11. âyette buyrulduğu gibi “Allah’ın izni olmadıkça hiçbir musibet başa gelmez”. </span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Bakara Suresi 155-156. âyetlerde ise musibet kavramının temel unsurları belirlenirken mezkûr imtihan ve neticesine dair bir müjde de zikredilir: “Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri! </span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">“Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: ‘Biz Allah’tan geldik ve sonunda O’na döneceğiz.’ derler.”</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'"> <img src="http://www.moraldergisi.com/resimler/59resim/Alc%FDl%FD.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Sabır ve teslimiyet</span></strong></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Görüldüğü gibi korku, açlık, eldeki nimetlerin eksilmesi ve kaybı musibet ifadesinin karşılığı olarak ifade buyrulur. Aynı zamanda bunlar önemli birer ‘imtihan’ vesilesidirler. O imtihanın ana şartı ise “sabretmek”tir. O sabrın en belirgin yansıması teslimiyettir. Mü’min kullar bu teslimiyeti bir musibete düçar olunca ‘Biz Allah’a aitiz ve sonunda O’na döneceğiz.’ diyerek sergilerler.</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Musibetlere sabır ve teslimiyetle karşılık verenlerin bir diğer önemli sıfatı hadiselere bakış açılarıdır. Bir mü’mine göre hayır ve şer dış görünüşten ibaret değildir. Çünkü bazı musibetler vardır ki neticesi hayırdır. Bazen de hayır gibi görülen şeyler de netice ve mahiyet itibariyle şer olabilir. Bu yüzden aceleci davranmamak, kulluk görevini yerine getirdikten sonra neticeyi Allah’a bırakmak gerekir.</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Musibetlere karşı sabır ve teslimiyet nasıl mü’minin vasfı ise, tam tersine hareket ise kâfir ve inkârcıların vasfı olacaktır. Nitekim Tevbe Suresi 50-51. âyetlerde bu husus şöyle buyrulur:</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">“Eğer sana bir iyilik erişirse, bu onları (kafirleri) üzer. Eğer başına bir musibet gelirse, ‘İyi ki biz daha önce tedbirimizi almışız’ derler ve böbürlenerek dönüp giderler. “</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">“De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.”</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"> </p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Umumi musibet</span></strong></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">İnsanlık tarihi boyunca vaki olan bazı musibetler vardır ki, umumî ve genel olarak gelmiştir. Enfal Suresi 25. âyette şöyle buyrulur:</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">“Öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.”</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Bu âyet-i kerimeye göre bir topluma ‘isabet’ eden ‘fitne’ çok umumîdir. Sadece zâlimlerin, günahkârların ve kusurluların başına gelmez. O toplumda bulunan herkesi içine alır. Diğer yandan bu âyet-i kerimeyi bir uyarı ve ikaz olarak dikkate aldığımızda, böylesi bir musibeti ortaya çıkaracak fitneden yine umumî bir çerçevede kaçınılması, eğer varsa ortadan kaldırılması halinde böylesi geniş ve dehşetli bir azap ve cezanın ortaya çıkmayacağı neticesine ulaşabiliriz.</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Bazı musibetler de vardır ki, mü’min-kâfir fark etmeksizin yapılan ameller, işler ve davranışlar neticesinde vuku bulur. İnsanın kendi iradesini kullanarak ve ‘kendi eliyle kazandıkları’ neticesinde isabet eden musibetler vardır. Şu âyetlerde görüldüğü gibi:</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">“Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde, ‘Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve müminlerden olsaydık!’ diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).” (Kasas Suresi, 62)</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şura Suresi, 30)</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"> </p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Musibetler kefarettir</span></strong></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">Küçük veya büyük, az veya çok mü’minlerin başına gelen musibetlere bir başka yaklaşım tarzı daha vardır. Yaşanan her musibeti günahlara, hata ve kusurlara birer kefaret olarak bakılmalıdır. Resulüllah (a.s.m.) bu konuda şöyle buyurur:</span></p> </p> <p style="text-align: left"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Arial'">“Müslüman’a; fenalık, hastalık, keder, hüzün, eza, can sıkıntısı ârız olmaz, hatta vücuduna bir diken batmaz ki, Allah bu musibetler sebebiyle onun hatalarını ve günahlarını bağışlamış olmasın.” (Buhârî, Merdâ, 1; Müslim, Birr, 14)</span></p> </p><p><span style="font-family: 'Arial'">Kefaret ciheti bir mü’min için musibetleri kayıp ve hüsran kaynağı değil, dünyevî ve uhrevî kazançların birer hazinesi haline getirecektir. Bu imana ve imanlı bakış açısına nail olabilmek hepimizin duası ve niyazı olmalıdır.</span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"></span><span style="color: Red"><strong>Veli Sırım</strong></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="NuruAhsen, post: 134806, member: 857"] [b]Başımıza Gelen Herşey Musibet Midir?[/b] [SIZE=4][COLOR=Red][B]Başımıza Gelen Herşey Musibet Midir? [/B][/COLOR][/SIZE][LEFT][LEFT][FONT=Arial][/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][B][FONT=Arial][IMG]http://www.moraldergisi.com/resimler/59resim/Musibet.jpg[/IMG] “İsabet eden şey” manasına gelen “musibet” kelimesi müsbet ve menfî anlamları içinde barındır. Musibet, insanların başına gelen hayır-şer, iyi-kötü, müsbet-menfî her şeyi içinde toplayan bir kavramdır. Ancak en belirgin ve yaygın olarak menfî anlamda kullanılan musibet kelimesi insanların başına gelen şer, zarar, bela gibi manaları içinde barındırır.[/FONT][/B][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial] [/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]“S-v-b” kökünden türeyen “Musibet” kelimesinin lügat anlamı kısaca “İsabet eden şey” şeklinde ifade edilir. Bu açıdan bakınca musibet kelimesinin müsbet ve menfî anlamları içinde barındırdığını, günlük kullanımındaki gibi tamamen olumsuz anlam taşımadığını söylememiz gerekir. Bir diğer ifadeyle musibet, insanların başına gelen hayır-şer, iyi-kötü, müsbet-menfî her şeyi içinde toplayan bir kavramdır.[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Ancak en belirgin ve yaygın olarak menfî anlamda kullanılan musibet kelimesi insanların başına gelen şer, zarar, bela gibi manaları içinde barındırır. Daha müşahhas olarak ifade etmek gerekirse ölüm, hastalık, yaralanma, sakatlanma, maddî ve manevî kayıplar, uğranan zararlar, doğal afetler hep musibet terimiyle birlikte anılır, anlaşılır. En ağır ve istenilmeyen “ölüm” gibi acı ve çok ağır hadiseler de musibet başlığı altında dile getirilir.[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda doğrudan musibet kelimesinin 10 yerde geçtiğini görürüz. Bunlar içinde Hadid Suresi 22. ve 23. ayetlerinde bu kelimenin sınırlarının çizildiğini ifade edebiliriz.[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir ‘musibet’ yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah’a göre kolaydır.” [/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]“Böylece elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.”[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Bu iki âyet-i kerimede Allah’ın verdiği nimetler de, bu nimetlerin elden gitmesi, zayi olması, alınması da başa gelen, kula ‘isabet eden’ musibetlerdir. Zira başa gelen, isabet eden hayır da olabilir, şer de olabilir. Bu açıdan bakınca felaketler, afetler, hastalıklar ve zararlar ‘şer’ yönlü musibetler; nimetler, imkânlar, mal ve kazançlar ‘hayır’ yönlü musibetlerdir.[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial] [/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][B][FONT=Arial]İki musibet[/FONT][/B][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Diğer yandan musibetlerin “yeryüzünde vuku bulan” ve “sizin başınıza gelen” şeklinde, iki ana kategoride zikredilmesi manidardır. Buna göre musibetler bir yandan yeryüzünün genelini etkileyen, diğer yandan da tek tek her bir insanın başına gelen hadiselerdir. Deprem, sel baskınları, fırtınalar, kuraklıklar, savaşlar, ürün ve hayvanlara gelen zararlar genel musibetleri; ölüm, hastalık, yaralanma, açlık, susuzluk, esaret gibi felaketler de insanları birebir etkileyen musibetleri teşkil etmektedir.[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Yine aynı âyetlerde her iki grupta yer alan musibetlerin küllî ve cüz’î iradeyle, kader ve insan iradesiyle bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. Mezkûr musibetlerin yaratılmadan, vuku bulmadan önce bir Kitap’ta, İslam âlimlerinin yorumuyla Levh-i Mahfuz’da yazılmış oluşu kaderi ifade eder. Bu cihetten musibetler Allah’ın ezeli ilminde, kimin hangi akibete maruz kalacağı takdir edilmiş ve belirlenmiştir. Zamanı gelince bu musibet o kişinin veya toplumun başına gelir. Elden çıkana “üzülmemek” ve Allah’ın verdiği nimetler karşısında “şımarmamak” ise doğrudan insan iradesiyle bağlantılıdır. Aslında bu üzülmemek ve şımarmamak yine İlahî iradeye boyun eğmeyi ve teslim olmayı gerektirir. Zira her şeyin Sahibi, sonsuz ilmi ve sınırsız iradesiyle istediği şekilde takdir etmiştir. Ne verilen, ne geri alınan insanın değildir. Hepsi insanlar için birer imtihan vesilesidir. İnsandan beklenen ise sabretmek veya şükretmekle bu imtihanı verebilmektir.[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Tegabün Suresi 11. âyette buyrulduğu gibi “Allah’ın izni olmadıkça hiçbir musibet başa gelmez”. [/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Bakara Suresi 155-156. âyetlerde ise musibet kavramının temel unsurları belirlenirken mezkûr imtihan ve neticesine dair bir müjde de zikredilir: “Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri! [/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]“Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: ‘Biz Allah’tan geldik ve sonunda O’na döneceğiz.’ derler.”[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial] [IMG]http://www.moraldergisi.com/resimler/59resim/Alc%FDl%FD.jpg[/IMG][/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][B][FONT=Arial]Sabır ve teslimiyet[/FONT][/B][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Görüldüğü gibi korku, açlık, eldeki nimetlerin eksilmesi ve kaybı musibet ifadesinin karşılığı olarak ifade buyrulur. Aynı zamanda bunlar önemli birer ‘imtihan’ vesilesidirler. O imtihanın ana şartı ise “sabretmek”tir. O sabrın en belirgin yansıması teslimiyettir. Mü’min kullar bu teslimiyeti bir musibete düçar olunca ‘Biz Allah’a aitiz ve sonunda O’na döneceğiz.’ diyerek sergilerler.[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Musibetlere sabır ve teslimiyetle karşılık verenlerin bir diğer önemli sıfatı hadiselere bakış açılarıdır. Bir mü’mine göre hayır ve şer dış görünüşten ibaret değildir. Çünkü bazı musibetler vardır ki neticesi hayırdır. Bazen de hayır gibi görülen şeyler de netice ve mahiyet itibariyle şer olabilir. Bu yüzden aceleci davranmamak, kulluk görevini yerine getirdikten sonra neticeyi Allah’a bırakmak gerekir.[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Musibetlere karşı sabır ve teslimiyet nasıl mü’minin vasfı ise, tam tersine hareket ise kâfir ve inkârcıların vasfı olacaktır. Nitekim Tevbe Suresi 50-51. âyetlerde bu husus şöyle buyrulur:[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]“Eğer sana bir iyilik erişirse, bu onları (kafirleri) üzer. Eğer başına bir musibet gelirse, ‘İyi ki biz daha önce tedbirimizi almışız’ derler ve böbürlenerek dönüp giderler. “[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]“De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.”[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial] [/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][B][FONT=Arial]Umumi musibet[/FONT][/B][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]İnsanlık tarihi boyunca vaki olan bazı musibetler vardır ki, umumî ve genel olarak gelmiştir. Enfal Suresi 25. âyette şöyle buyrulur:[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]“Öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.”[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Bu âyet-i kerimeye göre bir topluma ‘isabet’ eden ‘fitne’ çok umumîdir. Sadece zâlimlerin, günahkârların ve kusurluların başına gelmez. O toplumda bulunan herkesi içine alır. Diğer yandan bu âyet-i kerimeyi bir uyarı ve ikaz olarak dikkate aldığımızda, böylesi bir musibeti ortaya çıkaracak fitneden yine umumî bir çerçevede kaçınılması, eğer varsa ortadan kaldırılması halinde böylesi geniş ve dehşetli bir azap ve cezanın ortaya çıkmayacağı neticesine ulaşabiliriz.[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Bazı musibetler de vardır ki, mü’min-kâfir fark etmeksizin yapılan ameller, işler ve davranışlar neticesinde vuku bulur. İnsanın kendi iradesini kullanarak ve ‘kendi eliyle kazandıkları’ neticesinde isabet eden musibetler vardır. Şu âyetlerde görüldüğü gibi:[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]“Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde, ‘Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve müminlerden olsaydık!’ diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).” (Kasas Suresi, 62)[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şura Suresi, 30)[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial] [/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][B][FONT=Arial]Musibetler kefarettir[/FONT][/B][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]Küçük veya büyük, az veya çok mü’minlerin başına gelen musibetlere bir başka yaklaşım tarzı daha vardır. Yaşanan her musibeti günahlara, hata ve kusurlara birer kefaret olarak bakılmalıdır. Resulüllah (a.s.m.) bu konuda şöyle buyurur:[/FONT][/LEFT][/LEFT] [LEFT][LEFT][FONT=Arial]“Müslüman’a; fenalık, hastalık, keder, hüzün, eza, can sıkıntısı ârız olmaz, hatta vücuduna bir diken batmaz ki, Allah bu musibetler sebebiyle onun hatalarını ve günahlarını bağışlamış olmasın.” (Buhârî, Merdâ, 1; Müslim, Birr, 14)[/FONT][/LEFT][/LEFT] [FONT=Arial]Kefaret ciheti bir mü’min için musibetleri kayıp ve hüsran kaynağı değil, dünyevî ve uhrevî kazançların birer hazinesi haline getirecektir. Bu imana ve imanlı bakış açısına nail olabilmek hepimizin duası ve niyazı olmalıdır. [/FONT][COLOR=Red][B]Veli Sırım[/B][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Lem'alar
Musibetlere Nasıl Bakmak Gerekir?
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst