Huseyni
Müdavim
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Esselamün aleyküm kardeşlerim.
Sıradaki dersimiz kainattaki tüm mevcudatın birbiriyle yardımlaşır gibi hareket etmeleri, canlıların rızıklarının tam zamanında onlara yetişmesinin ardındaki sırlar ve tevhidle ilgili olacaktır. Bu yardımlaşma ve rızıkların anında ihtiyaç sahiplerine yetişmesi bize neyi anlatıyor, elden geldiği kadar anlamaya ve anlatmaya çalışacağız. Dersi gören bütün kardeşlerimiz, derse iştirak edebilirler. Şimdiden Allah cc. razı olsun, amin.
[BILGI]YEDİNCİ LEM’A: Bakınız, aktar-ı semavat ve arz sahifeleri üstünde hâtem-i ehadiyet göründüğü gibi, kâinatın heyet-i mecmuasının büyük sahifesi üzerinde de pek vazıh bir surette hâtem-i tevhid görünmektedir.
Evet, bu âlem pek muhteşem bir saray veya muntazam bir fabrika veya mükemmel bir şehirdir. Bu fabrika-i kâinatın eczası, efradı ve envâı, âlât ve edevatı arasında hakîmâne bir muarefe ve tanışmak ve dostâne bir mükâleme ve konuşmak ve pek kerîmâne bir muavenet ve yardımlaşmak vardır ki, kemâl-i sür’atle pek uzun mesafelerden birbirinin savtını işitir ve ihtiyacını görür gibi derhal imdadına yetişir, ihtiyacını def eder. Evet, semadaki ecram ve yıldızların birbirine ve arza verdikleri ziya, hararet, bilhassa arza yaptıkları sair yardımlarını görüyorsunuz. Ve keza, bulutla arz arasında cereyan eden su alışverişine bakınız ki, arz, suyu buhar şeklinde buluta veriyor, bulut da kendi fabrikalarında lâzım gelen ameliyatı yaptıktan sonra buz, kar, yağmur şeklinde iade ediyor. Sanki o camid cirimler, lisan-ı halleriyle telsiz telgraf gibi birbiriyle konuşur ve yekdiğerine arz-ı ihtiyaç ediyorlar. Bilhassa bütün o ecram âdeta el ele vermiş gibi, kemâl-i ciddiyetle zevilhayata lâzım olan şeyleri tedarik etmek hizmetinde sa’y ediyorlar ve bir Müdebbirin emrine bağlı olup bir gayeye teveccüh ediyorlar.
Evet, şu teavün kanununa ittibaen, şems, kamer, gece ve gündüz, yaz ve kış taraflarından yapılan yardımlar sayesinde, şu hayvanların erzakını yetiştiren nebatat izn-i İlâhî ile meydana gelir. Hayvanat da emr-i Rabbânî ile beşerin ihtiyacatını yerine getirir. Balarısıyla ipekböceğinin insanlara yaptıkları yardımlar, bu dâvâyı ispat eder.
Evet, bu gibi eşya-yı camidenin yekdiğerine yaptıkları şu yardımlar, pek âşikâr bir delildir ki, onlar kerîm bir Müdebbirin hademesi ve amelesi olup Onun emriyle, izniyle iş görürler.
SEKİZİNCİ LEM’A: Gıda olarak mahlûkata, bilhassa hayvanata taksim edilen rızıklara dikkat lâzımdır ki, bu rızık vakt-i muayyeninde yetişir, vakt-i ihtiyaçta sevk edilir. Ve derece-i ihtiyaç nisbetinde yapılan sevkiyatta büyük bir intizam vardır. İşte, bu umumî rızık hakkında görünen geniş ve muntazam rahmet ve inayetler, ancak herşeyin mürebbîsi ve herşeyin müdebbiri ve herşey yed-i teshîrinde bulunan bir Zâtın hâtem-i hassı olabilir.
DOKUZUNCU LEM’A: Bakınız, âlem-i arz ve bütün cüz’iyat üstünde hâtem-i ehadiyet bulunduğu gibi, dağınık neviler ve muhit unsurlar üstünde de aynen o hâtem-i ehadiyet bulunur. Evet, bir tarlaya tohum ekilmesinden anlaşılıyor ki, o tarla tohum sahibinin mülküdür. Ve o tohum da, o tarla sahibinin malıdır. Yani, o buna, bu da ona şehadet ediyorlar.
Kezalik, kâinattaki masnuat, tohum gibidir. Âlem ve anasır da tarla gibidir. Her iki tarafın lisan-ı halleriyle ettikleri şehadete göre, masnuatı ile âlem-i anasır, yani tohum ile tarla ve muhit ile muhat, hep bir Sâni-i Vâhidin yed-i tasarrufundadır. Demek ednâ bir mahlûka yapılan tasarruf-u hakikî ve zayıf bir mevcuda edilen tevcih-i rububiyet, âlem ve anâsır kabza-i tasarrufunda bulunan Zâta mahsus olduğu gibi, herhangi bir unsurun da tedvir ve tedbiri, bütün hayvanat ve nebatatı kabza-i rububiyetinde tutup terbiye eden aynen o Zâta mahsustur. İşte, hâtem-i tevhid dediğimiz budur. Eğer birşeye temellük etmeye niyetin varsa, meydana çık, kendini tecrübe et, bak ne söylüyorlar: En cüz’î bir fert, “Ancak nev’imi yaratan beni yaratabilir” diyor. Çünkü efrad arasında misliyet vardır. Ve arzın her tarafında dağınık bir surette bulunan en küçük bir nevi, “Beni yaratabilen ancak arzı yaratandır” söylüyor.
Arza bak, ne söylüyor: Sema ile aralarında alışverişi bulunduğu için, “Beni halk edebilen, ancak mecmû-u kâinatı halk eden Zâttır” diyor. Çünkü aralarında tesanüt vardır.
Mesnevi-i Nuriye[/BILGI]
[TAVSIYE]Konu ile ilgili derslerimiz:Risale-i Nur Açıklamalı 10 : Marifetullah ve Muhabbetullah
Risale-i Nur Açıklamalı 12 : Hayat Hâtemine Bakınız..
Açıklamalı Risale Dersleri 15 - Tevhid Nazarıyla Bakmak
Açıklamalı Risale Dersleri 34 - Kesretten Vahdete Deliller
Diğer derslerimiz için: Risale Açıklamalı
[/TAVSIYE]
Son düzenleme: