Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Sorularla İslamiyet
Matbaa, türkiye'ye dinî sebeblerden dolayı mı geç geldi?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="SeYeLaN" data-source="post: 93087" data-attributes="member: 7332"><p><strong><span style="color: DarkGreen">Matbaa, türkiye'ye dinî sebeblerden dolayı mı geç geldi?</span></strong></p><p></p><p> <strong><span style="color: DarkGreen">Yakın zamana kadar tarihte matbaayı ilk kullanan miletin Çinliler olduğu yolunda yaygın bir kanaat vardır. Halbuki son araştırmalarda elde edilen bulgular, matbaayı Çinliler’in keşfetmediklerini, bunu Uygur Türkleri’nden alarak geliştirdiklerini ortaya koymuştur.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Paris’teki Bibliotheque Nationale’de Milâdî 9. asırdan kalma bir takım basılı Uygur metinleri vardır. Bu metinler, dinî mahiyettedirler. (1)</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">İngiliz bilgini Carter de, dünyada var olan en eski matbaa harflerinin Uygur dilinde olduğunu savunmuştur. Bunlar, sert, dayanıklı ağaçtan yapılmış ve hareket ederek basım yapan harflerdir. (2)</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Türkler tahta harflerden dizgi usulü ile baskı yaptıkları sırada Çinliler, ancak blok baskıyı biliyorlardı. Yani, basılacak metin yekpâre bir blok üzerine kazınıp basılıyordu. Bu yüzden genellikle baskı işlerini Türkler’e sipariş vererek yaptırdıkları sanılmaktadır. Türkler’in oturduğu bölgelerde bulunan Çin dilinde yapılmış çeşitli baskılar, bunu göstermektedir (3)</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Çinliler daha sonra Türkler’den dizgi usulünü öğrendiler. Bunu geliştirerek, ilk defa 1041’de tahta harfler yerine demir harfler kullanmaya başladılar (4).</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Matbaa, Batı’dan Önce İslâm Âleminde Kullanılmıştır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri’nin bulup Çinliler’in geliştirdiği matbaacılık, daha sonra İslâm âleminde kullanılmaya başlanmıştır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Matbaanın Avrupa’ya geçmesi ise, Haçlı seferleri yolu ile ve Endülüs İslâm Devleti kanalı ile olmuştur. Prof. Risler, “La Civilisation Arabe” adlı eserinin 171. sayfasında şöyle demektedir:</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">“Kumaşların üstüne tahta kalıpları basma usûlünü Haçlılar’ın Mısır’da öğrendikleri ve Mısırlılar’ın çoktan beri vâkıf oldukları bu san’atın da Avrupa’da matbaacılığın teşekkülüne sebep olduğu muhakkaktır. O sırada aynı san’at Endülüs’te çok ileri gitmişti.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Kurtuba’da 3. Abdurrahman’ın kâtibi, resmî vesikaları henüz mekanizması keşfedilmemiş olan ibtidaî bir matbaa sayesinde teksir ediyordu” (5).</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Prof. Dr. Philip K. Hitti de, aynı hususu te’yid eder. D. Sigrid Hunke, bu matbaada sadece resmî evrakların değil, para ve diğer kâğıtların da basıldığını söyler (6)</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Matbaacılığın Batı’da Gelişmesi</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Dizgi yoluyla baskıyı, Batı’da bir meslek şeklinde ilk kullanan Gutenberg’dir. Bu yüzden yanlış olarak matbaanın mucidi sayılmıştır. </span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Gutenberg, 1400 yılında Meinz’de doğmuş, 1444 yılında yine Meinz’de kurşun ve kalay karışımından harfler dökmeye başlamış, 1450 yılında da ilk matbaasını kurmuştur.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Bundan sonra matbaa Avrupa’da hızla yayıldı. 1470’de Köln’de ve daha sonra Almanya’nın bütün şehirlerinde matbaalar açıldı. İtalya’da ilk matbaa 1465 yılında; Fransa’da 1470 yılında, Londra’da da 1477 yılında açıldı. İngilizler, 1639 yılında da matbaayı Amerika’ya götürdüler (7).</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Osmanlı’da İlk Matbaa</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Osmanlı Türkleri XV. yüzyılda İtalya’da basılan Arapça ve Farsça bazı kitapları görmüşlerdi.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">İstanbul’da ilk matbaayı 1492 yılında Yahudiler açtılar. Bu matbaada İbranice eserler, Tevrat, dilbilgisi, tarih kitapları basılırdı.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Yahudiler’den sonra matbaacılığa Ermeniler el attılar.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Osmanlı uyruklu Ermeniler, 1565-1923 yılları arasında 194 matbaa açmış, 598 gazete ve dergi çıkarmış, 4000’i aşkın da kitap basmışlardı (8).</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Maksurîzâde, Netaicü’l-Vukuat adlı eserinde, 1587 yılında Sultan 3. Murad’ın Arapça yazılarla kitap bastırmak ve gümrük ödemeden böyle eserleri Türkiye’ye sokup satmak hususunda bir yabancıya ferman verdiğini belirtti.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">İlk Türk Matbaasının Açılması</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Sultan 3. Ahmed devrinde, Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından Fransa’ya gönderilen Sait Mehmet Efendi, Paris’te matbaacılığı yakından inceleme imkânı bulmuştu. 28. Çelebi Mehmed’in oğlu olan Said Mehmet Efendi, matbaanın sağladığı faydaları yerinde görüp öğrenince, yurda dönüşünde bu konu ile ilgili bazı çalışma ve temaslara başladı. Konuya yabancı olmayan Macar asıllı İbrahim Müteferrika adlı zat da (1674-1742) bu çalışmalara katıldı.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Nihayet, Mehmed Said Efendi ile İbrahim Müteferrika, birlikte yazdıkları bir dilekçeyi devrin sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa’ya sundular. Dilekçede, baskı yoluyla fakir öğrencilere ucuza, hatasız kitap te’min edilebileceği izah ediliyordu. Bu büyük yeniliğe eskiden beri taraftar olan sadrazam, kurdurttuğu bir komisyona, teklifi inceletti. Şeyhü’l-İslâm Abdullah Efendi’nin de verdiği müsbet fetva ile, artık matbaanın kurulmasına hiç bir mani kalmamış oluyordu.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Sultan 3. Ahmed, 1726 tarihinde neşrettiği bir ferman ile Şeyhü’l-İslâm’ın fetvasına dayanarak gerekli izni verdi. Gerekli izni alan İbrahim Müteferrika, matbaasını, Sultanahmed semtindeki kendi sokağında açtı. Dârü’t-Tıbaatı’l-Ma’mure adı verilen bu matbaada ilk basılan eser, bir sözlük idi. İsmail Cevherî adlı bir âlimin yazdığı “Sihah-ı Cevheri” adlı eseri, Vanlı Mehmed Efendi Osmanlıca’ya tercüme etmişti. Gerekli görüşmelerden sonra, bu kıymetli eserin Kitab-ı Lügat-ı Vankulu adı altında basılarak yayınlanmasına karar verildi.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Türk Matbaacılığının Gecikme Sebebi Dini mi?</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Matbaacılığın 15. yüzyıl ortalarında Avrupa’da yayılmasına rağmen Osmanlı’da 1727’ye kadar gecikmesinin en mühim sebebi; gerek İstanbul’da gerek taşrada hattatlıkla geçinenlerin çok büyük bir sayıya ulaşmasından kaynaklanmaktadır. Yani sebep büyük ölçüde ekonomiktir. Mes’elelerin bazı çevrelerce iddia edildiği gibi gericilikle, yobazlıkla bir ilgisi yoktur.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Osmanlı Askerî Kuruluşunu Avrupa’da tanıtan Kont Marsigli, kendisinin İstanbul’da bulunduğu zaman şehirde 90 bin hattat’ın olduğunu söyler. Yani 90 bin ailenin el yazısı ile geçinmesi söz konusudur. Padişahlar, bu kadar insanı işsiz bırakmanın sosyal ve ekonomik bazı buhranlara yol açmasından çekindikleri için, yerli matbaalara izin vermemiştir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Matbaacılığın birden kabûlü, böyle büyük bir zümreyi işsiz bırakmak demekti. Bu yüzden ilk Türk matbaasının açılmasına izin verilirken, dinî eser basmamak kaydı konulmuştu.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Zaten, Avrupa’da basılmış Türkçe, Arapça ve Acemce eserlerin 3. Murad devrinden itibaren, padişah fermanı ile Türk piyasasında arzedilmesi de, mes’elenin taassupla bir ilgisi olmadığını apaçık göstermektedir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Matbaacılığın geç girdiği başka devletler de vardır (9).</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">Yukarıda belirttiğimiz ekonomik sebepten ayrı olarak şu 2 endişenin de Türk matbaacılığının gecikmesinde bir ölçüde rol sahibi olduğu ileri sürülmüştür:</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">1— Dinî kitapların baskı sırasında gerekli saygıyı görmemesi endişesi...</span></strong></p><p><strong><span style="color: DarkGreen">2— Yazma kitapların san’at değeri ve estetik güzelliği yanında, basılı eserlerin rağbet bulmama endişesi... Nitekim ilk zamanlar, basılmış eserler daha ucuz ve hatasız olduğu halde, pahalı yazma nüshalar, onlara tercih edilmiştir...</span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="SeYeLaN, post: 93087, member: 7332"] [B][COLOR=DarkGreen]Matbaa, türkiye'ye dinî sebeblerden dolayı mı geç geldi?[/COLOR][/B] [B][COLOR=DarkGreen]Yakın zamana kadar tarihte matbaayı ilk kullanan miletin Çinliler olduğu yolunda yaygın bir kanaat vardır. Halbuki son araştırmalarda elde edilen bulgular, matbaayı Çinliler’in keşfetmediklerini, bunu Uygur Türkleri’nden alarak geliştirdiklerini ortaya koymuştur. Paris’teki Bibliotheque Nationale’de Milâdî 9. asırdan kalma bir takım basılı Uygur metinleri vardır. Bu metinler, dinî mahiyettedirler. (1) İngiliz bilgini Carter de, dünyada var olan en eski matbaa harflerinin Uygur dilinde olduğunu savunmuştur. Bunlar, sert, dayanıklı ağaçtan yapılmış ve hareket ederek basım yapan harflerdir. (2) Türkler tahta harflerden dizgi usulü ile baskı yaptıkları sırada Çinliler, ancak blok baskıyı biliyorlardı. Yani, basılacak metin yekpâre bir blok üzerine kazınıp basılıyordu. Bu yüzden genellikle baskı işlerini Türkler’e sipariş vererek yaptırdıkları sanılmaktadır. Türkler’in oturduğu bölgelerde bulunan Çin dilinde yapılmış çeşitli baskılar, bunu göstermektedir (3) Çinliler daha sonra Türkler’den dizgi usulünü öğrendiler. Bunu geliştirerek, ilk defa 1041’de tahta harfler yerine demir harfler kullanmaya başladılar (4). Matbaa, Batı’dan Önce İslâm Âleminde Kullanılmıştır. Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri’nin bulup Çinliler’in geliştirdiği matbaacılık, daha sonra İslâm âleminde kullanılmaya başlanmıştır. Matbaanın Avrupa’ya geçmesi ise, Haçlı seferleri yolu ile ve Endülüs İslâm Devleti kanalı ile olmuştur. Prof. Risler, “La Civilisation Arabe” adlı eserinin 171. sayfasında şöyle demektedir: “Kumaşların üstüne tahta kalıpları basma usûlünü Haçlılar’ın Mısır’da öğrendikleri ve Mısırlılar’ın çoktan beri vâkıf oldukları bu san’atın da Avrupa’da matbaacılığın teşekkülüne sebep olduğu muhakkaktır. O sırada aynı san’at Endülüs’te çok ileri gitmişti. Kurtuba’da 3. Abdurrahman’ın kâtibi, resmî vesikaları henüz mekanizması keşfedilmemiş olan ibtidaî bir matbaa sayesinde teksir ediyordu” (5). Prof. Dr. Philip K. Hitti de, aynı hususu te’yid eder. D. Sigrid Hunke, bu matbaada sadece resmî evrakların değil, para ve diğer kâğıtların da basıldığını söyler (6) Matbaacılığın Batı’da Gelişmesi Dizgi yoluyla baskıyı, Batı’da bir meslek şeklinde ilk kullanan Gutenberg’dir. Bu yüzden yanlış olarak matbaanın mucidi sayılmıştır. Gutenberg, 1400 yılında Meinz’de doğmuş, 1444 yılında yine Meinz’de kurşun ve kalay karışımından harfler dökmeye başlamış, 1450 yılında da ilk matbaasını kurmuştur. Bundan sonra matbaa Avrupa’da hızla yayıldı. 1470’de Köln’de ve daha sonra Almanya’nın bütün şehirlerinde matbaalar açıldı. İtalya’da ilk matbaa 1465 yılında; Fransa’da 1470 yılında, Londra’da da 1477 yılında açıldı. İngilizler, 1639 yılında da matbaayı Amerika’ya götürdüler (7). Osmanlı’da İlk Matbaa Osmanlı Türkleri XV. yüzyılda İtalya’da basılan Arapça ve Farsça bazı kitapları görmüşlerdi. İstanbul’da ilk matbaayı 1492 yılında Yahudiler açtılar. Bu matbaada İbranice eserler, Tevrat, dilbilgisi, tarih kitapları basılırdı. Yahudiler’den sonra matbaacılığa Ermeniler el attılar. Osmanlı uyruklu Ermeniler, 1565-1923 yılları arasında 194 matbaa açmış, 598 gazete ve dergi çıkarmış, 4000’i aşkın da kitap basmışlardı (8). Maksurîzâde, Netaicü’l-Vukuat adlı eserinde, 1587 yılında Sultan 3. Murad’ın Arapça yazılarla kitap bastırmak ve gümrük ödemeden böyle eserleri Türkiye’ye sokup satmak hususunda bir yabancıya ferman verdiğini belirtti. İlk Türk Matbaasının Açılması Sultan 3. Ahmed devrinde, Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından Fransa’ya gönderilen Sait Mehmet Efendi, Paris’te matbaacılığı yakından inceleme imkânı bulmuştu. 28. Çelebi Mehmed’in oğlu olan Said Mehmet Efendi, matbaanın sağladığı faydaları yerinde görüp öğrenince, yurda dönüşünde bu konu ile ilgili bazı çalışma ve temaslara başladı. Konuya yabancı olmayan Macar asıllı İbrahim Müteferrika adlı zat da (1674-1742) bu çalışmalara katıldı. Nihayet, Mehmed Said Efendi ile İbrahim Müteferrika, birlikte yazdıkları bir dilekçeyi devrin sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa’ya sundular. Dilekçede, baskı yoluyla fakir öğrencilere ucuza, hatasız kitap te’min edilebileceği izah ediliyordu. Bu büyük yeniliğe eskiden beri taraftar olan sadrazam, kurdurttuğu bir komisyona, teklifi inceletti. Şeyhü’l-İslâm Abdullah Efendi’nin de verdiği müsbet fetva ile, artık matbaanın kurulmasına hiç bir mani kalmamış oluyordu. Sultan 3. Ahmed, 1726 tarihinde neşrettiği bir ferman ile Şeyhü’l-İslâm’ın fetvasına dayanarak gerekli izni verdi. Gerekli izni alan İbrahim Müteferrika, matbaasını, Sultanahmed semtindeki kendi sokağında açtı. Dârü’t-Tıbaatı’l-Ma’mure adı verilen bu matbaada ilk basılan eser, bir sözlük idi. İsmail Cevherî adlı bir âlimin yazdığı “Sihah-ı Cevheri” adlı eseri, Vanlı Mehmed Efendi Osmanlıca’ya tercüme etmişti. Gerekli görüşmelerden sonra, bu kıymetli eserin Kitab-ı Lügat-ı Vankulu adı altında basılarak yayınlanmasına karar verildi. Türk Matbaacılığının Gecikme Sebebi Dini mi? Matbaacılığın 15. yüzyıl ortalarında Avrupa’da yayılmasına rağmen Osmanlı’da 1727’ye kadar gecikmesinin en mühim sebebi; gerek İstanbul’da gerek taşrada hattatlıkla geçinenlerin çok büyük bir sayıya ulaşmasından kaynaklanmaktadır. Yani sebep büyük ölçüde ekonomiktir. Mes’elelerin bazı çevrelerce iddia edildiği gibi gericilikle, yobazlıkla bir ilgisi yoktur. Osmanlı Askerî Kuruluşunu Avrupa’da tanıtan Kont Marsigli, kendisinin İstanbul’da bulunduğu zaman şehirde 90 bin hattat’ın olduğunu söyler. Yani 90 bin ailenin el yazısı ile geçinmesi söz konusudur. Padişahlar, bu kadar insanı işsiz bırakmanın sosyal ve ekonomik bazı buhranlara yol açmasından çekindikleri için, yerli matbaalara izin vermemiştir. Matbaacılığın birden kabûlü, böyle büyük bir zümreyi işsiz bırakmak demekti. Bu yüzden ilk Türk matbaasının açılmasına izin verilirken, dinî eser basmamak kaydı konulmuştu. Zaten, Avrupa’da basılmış Türkçe, Arapça ve Acemce eserlerin 3. Murad devrinden itibaren, padişah fermanı ile Türk piyasasında arzedilmesi de, mes’elenin taassupla bir ilgisi olmadığını apaçık göstermektedir. Matbaacılığın geç girdiği başka devletler de vardır (9). Yukarıda belirttiğimiz ekonomik sebepten ayrı olarak şu 2 endişenin de Türk matbaacılığının gecikmesinde bir ölçüde rol sahibi olduğu ileri sürülmüştür: 1— Dinî kitapların baskı sırasında gerekli saygıyı görmemesi endişesi... 2— Yazma kitapların san’at değeri ve estetik güzelliği yanında, basılı eserlerin rağbet bulmama endişesi... Nitekim ilk zamanlar, basılmış eserler daha ucuz ve hatasız olduğu halde, pahalı yazma nüshalar, onlara tercih edilmiştir...[/COLOR][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Sorularla İslamiyet
Matbaa, türkiye'ye dinî sebeblerden dolayı mı geç geldi?
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst