Diyanet ilk kez Kerbela şehitlerini anacak
02 Aralık 2011 / 09:20
Diyanet İşleri Başkanlığı, tarihinde ilk kez Kerbela şehitleri için anma programı düzenleyecek
Diyanet İşleri Başkanlığı, tarihinde ilk kez Kerbela şehitleri için 4 Aralık günü Ankara Hacı Bayram Veli Camisi'nde anma programı düzenleyecek. Diyanet Başkanı Mehmet Görmez'in konuşma yapacağı programda, Kur'an-ı Kerim okunarak dualar edilecek
Kerbela şehitleri için her yıl Türkiye genelinde çeşitli anma etkinlikleri düzenleniyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı, tarihinde bir ilke imza atacak. Diyanet tarafından ilk kez Kerbela şehitleri için anma programı düzenlenecek. 4 Aralık Pazar gününe denk gelen Aşure Günü için Ankara Hacı Bayram Veli Camisi'ndeki programa Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in de katılarak bir konuşma yapacağı belirtildi. İstanbul Eyüp Sultan Camisi İmam Hatibi Metin Çakar, Kur'an-ı Kerim okuyacak. Hacı Bayram Camisi ve İstanbul Hacı Nimet Özden Camisi imam hatiplerinin de Kur'an-ı Kerim okuyacağı programda, ilahiler söylenecek, dualar edilecek. Programın ardından vatandaşlara aşure dağıtılacak.
BUGÜN HUTBE VERİLECEK
Bugünkü cuma hutbesinde de Kerbela konu edilecek. Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan ve tüm Türkiye'de okunacak hutbede, Muharrem ayının önemi anlatılacak. Muharrem ayının tarihimizde ve kültürümüzde önemli bir yeri olduğu vurgulanacak hutbede, özetle şu ifadelere yer verilecek:
'Kerbela, Resulumuz'un 'cennet gençlerinin efendileri' sözüyle taltif ettiği, Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın iki ciğerparesinden biri Hz. Hüseyin efendimizin ve yetmişten fazla müminin şehit edildiği yerdir. Asırlardır yüreklerimizi sızlatan, bağırlarımızı yakan bu elim hadise, Efendimiz'i ve onun Ehl-i Beyt'ini seven başta milletimiz olmak üzere bütün müminleri, derinden yaralamış, kalpleri incitmiştir.
Kültürü, mezhep ve meşrebi ne olursa olsun bütün Müslümanları derin acılara garketmiştir. Kerbela'da acımasızca şehit edilen Hz. Hüseyin ve yakınlarının, haksızlığa ve zulme karşı onurlu direnişleri, doğruluk adına samimi yürüyüşleri, bütün müminlerin gönüllerinde unutulmaz izler bırakmıştır. Resulullah Efendimiz'in torunlarına bu zulmü reva görenler ise insanlığın ortak vicdanında mahkum edilmişlerdir.'
Yeni Şafak
Perinçek hapiste bile Said Nursi'ye iftira attı!
02 Aralık 2011 / 09:48
Aydınlık gazetesinde gün geçmiyor ki Said Nursi ve Nur talebelerine yönelik bir hakaret, iftira yayınlanmasın
Ahmet Bilgi'nin haberi:
RİSALEHABER-Ergenekon örgütüyle yakın işbirliği olduğu ileri sürülen Aydınlık gazetesinde gün geçmiyor ki Said Nursi ve Nur talebelerine yönelik bir hakaret, iftira yayınlanmasın.
En sonuncu iftirayı tutuklu bulunan Doğu Perinçek attı. Perinçek, gazetedeki köşesinde "Said Nursi'nin Cumhuriyete savaş açtığı" iftirasını yazdı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili yazı yazan Perinçek, her zaman olduğu gibi konuyu bir şekilde Said Nursi'ye de getirdi.
Bir çok ismi zikreden Perinçek, şunları söyledi:
"Tayyip Erdoğanlar, Abdülmecit’ten bugüne kadar her zaman ve her yerde, emperyalizm işbirlikçilerinin ve irticanın merkezinde olmuşlardır. Onların soykütüğünde, Mehmet Akif’in 'iblis' dediği Abdülhamit, 31 Mart’ın Ahrar Partisi ve Derviş Vahdeti’leri, İngiliz altınlarıyla Milli Mücadelenin üzerine sürülen Aznavur’lar, İngiliz zırhlısıyla kaçan Vahdettin, Cumhuriyete savaş açan İskilip’li Atıf Hoca’lar, Saidi Nursi’ler, Kubilay’ı katleden Derviş Mehmet’ler vardır. Onların kökleri, kendi beyanlarıyla İstiklâl Mahkemesi hükümlülerindedir."
Fişleme yaparken Nurcu eğilim diye yazın
02 Aralık 2011 / 11:04
Fişleme yapılırken belirtilmesi istenen eğilimler şu şekilde sıralanıyor: “Aşırı sağ, sol, Nurcu, Nakşibendi...
Aslan Değirmenci'nin haberi:
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Eylül darbesine ilişkin soruşturmadan sonra “Post-modern Darbe” olarak nitelendirilen “28 Şubat” süreciyle ilgili de soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında savcılığın, post-modern darbenin mimarlarının ifadeye çağrılması beklenirken, 28 Şubat’a zemin hazırlayan ‘Batı Çalışma Grubu’nun illegal faaliyetlerini de masaya yatırdığı ifade ediliyor. Soruşturma devam ederken ‘Milat’ gazetesi olarak başlattığımız yazı dizimizin 1. Bölümünde BÇG’nin fişleme metotlarını skandal belgeler ışığında deşifre ediyoruz.
Belge 1: BÇG’nin fişleme metodları
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait 5 Mayıs 1997 tarihli ıslak imzalı gizli belge, sivil toplum örgütlerinin nasıl kafese alındığını gözler önüne seriyor. Komutanlıklara verilen yazılı emirle; dernek, vakıf, meslek kuruluşları, sendikalar ve basın yayın kuruluşlarının fişlenmesi isteniyor. Verilen fişleme emrinin eklerinde formlar yer alıyor. Formlar incelendiğinde BÇG’nin metodu deşifre oluyor. Hazırlanan formların ilgili askeri birimlerce doldurulması ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ivedi teslim edilmesi isteniyor.
Ülkeyi kamplara bölmüşler
Formlarda doldurulması gereken alanlarda STK’ların adı, ili, eğilimi ve kurucularının isimleri olduğu görülüyor. STK yöneticileri hakkında da kapsamlı görüşlerin istendiği emirde, kişilerin kimlik bilgilerinin bile ayrıntılı bir şekilde bildirilmesi talimatı veriliyor. STK’ların bölgesinin polis veya jandarma şeklinde belirtilmesinin istendiği şok belgede, fişleme yapılırken belirtilmesi istenen eğilimler şu şekilde sıralanıyor:
“Aşırı sağ, sol, Nurcu, Nakşibendi, bölücü, PKK, ayrılıkçı ve diğerleri…”
Hazırlanan fişleme belgelerinin formatını ise şu şekilde olması emrediliyor: “Word, programı ile ariel, 10 punto, sayfa marjinleri üst 1 cm, alt 1 cm, sol 1 cm, sağ 0.5 cm olarak yazılacaktır.”
Emire ayrıca şu notun düşüldüğü görülüyor: “Vali, Kaymakam, Belediye Başkanları biyografileri serbest metin halinde olacaktır.”
Belge 2: Yetmez bunları da fişleyin
Aynı tarihte Kişiye Özel Gizli bir başka belgenin konusu Batı Çalışma Grubunun bilgi ihtiyaçları. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait belgede STK’lar dışında acilen İl Genel Meclis Üyeleri, Belediye Meclis Üyeleri, Siyasi Parti İl ve İlçe teşkilatları yönetim kadroları, Yerel TV, Radyo, gazete, dergilere ait bilgilerin derlenerek gönderilmesi isteniyor.
Belge 3: Dindar amiral takipe alınmış
Komutanlığa gönderilen bir başka belge ise skandalın vardığı boyutu deşifre ediyor. Emekli Tümamiral G.K.’ye ait kişisel bilgilerin yer aldığı belgede, emekli komutanın fişlendiği görülüyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görev yaptığı sürece emekli amiralin dini vecibeleri yerine getirdiği belirtiliyor. Amiralin 1991 yılında erken emekli edildiği belirtilen belgede, G.K’nın komutanlara kırgın olduğunun altı çiziliyor. Amiralin yakın çevresi ile yaptığı görüşmelere yer verilen belgede, emekli komutanın hedefinin Milli Savunma Bakanı olmak olduğu belirtiliyor. Ailesi olan ilişkilerinin de takip edildiği anlaşılan belgede, emekli komutanın eşiyle yaşadığı sorunların bile kayıt altına alındığı görülüyor. Emekli olduktan çok sonra Amiralin, Zaman gazetesine verdiği söyleşi bile sakıncalı olarak fişlendiği belgelerde açıkça anlaşılıyor. Siyasi tutumu ve toplum içersindeki davranışlarının da gözlem altına alındığı bildiriliyor.
Milat Gazetesi
Vali Ayvaz: Kahraman bildiklerimiz hain çıktı
02 Aralık 2011 / 12:03
Türkiye'nin son 10 yılında yaşananlara dikkat çeken Mardin Valisi Turhan Ayvaz:
Mardin'de düzenlenen Yatırımcı Buluşmaları toplantısına katılan Mardin Valisi Turhan Ayvaz, Türkiye'nin son 10 yılında yaşanan gelişmelere dikkat çekerek, "Bir zamanlar kahraman olarak bildiklerimiz aslında hain olduğunu yeni yeni öğreniyoruz" dedi.
GAP İdaresi, Mardin Valiliği ve Dicle Kalkınma Ajansı işbirliği ile gerçekleştirilen "Yatırımcı Buluşmaları Toplantısı" Mardin'de başladı. Türkiye'nin dört bir yanından katılan ünlü marka firmaları Mardin'de yatırım yapmak için Mardin'li iş adamları ile bir araya geldi. Hilton Garden Inn Oteli'nde düzenlenen Yatırımcı Buluşmaları toplantısına Mardin Valisi Turhan Ayvaz, GAP İdaresi Başkan Yardımcısı Mustafa Kölmek, DİKA Genel Sekreteri Abdullah Erin, iş adamları ve özel sektör ve kamu temsilcileri katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan Mardin Valisi Turhan Ayvaz:
"Bir zamanlar vize dahi vermek istemeyen bu ülkeler şimdi ücretsiz arsalar vaadinde bulunduğunu hatırlatan Vali Ayvaz, "Geldiğimiz nokta çok güzel bir nokta. Aynı şekilde AB, acaba girelim mi girmeyelim mi noktasına geldik. Bunlar güzel gelişmeler. Bu gelişmeler elde edilirken, biz şimdiye kadar ülkemizde gemi, uçak helikopter yaptırtmayan yöneticilerin ve bazı kurumların bizi bu hale getirdiğini yeni yeni öğreniyoruz. Bir zamanlar kahraman olarak bildiklerimiz aslında hain olduğunu yeni yeni öğreniyoruz. Ülkemiz bu gelişmelerden sonra atılım yapmaya başladı" diye konuştu.
Cihan
Allah'ın Sadık Kulu: Bediüzzaman
02 Aralık 2011 Cuma 06:41
Evet, Hür Adam filminden sonra ikinci Bediüzzaman filmi de geldi. Ve bu, program için aradığınız sosyologlardan "Bediüzzaman çalışmış akademisyen zor bulursunuz, uzun zaman şeffaf bir yasak vardı" cevabı aldığınız bir ülkede yaşıyorsanız, bu iyi bir haberdir.
Allah'ın Sadık Kulu: Barla adlı animasyon filmden sözediyorum. Vizyona girmesinin üstünden geçen üç haftaya rağmen, üçüncü pazarın 21.00 seansına bile zor bilet bulabildiğim derecede ilgi gören film; şöyle tam boy aileli, yere dökülmüş çubuk kraker parçalı, bol çocuk ağlamalı, şenlikli bir sinema atmosferinde bile kendinizi kaptırıp izleyebileceğiniz ölçüde değerli...
Filmin teknik boyutu, yani "motion capture" tekniğiyle çekilmiş olması, Bediüzzaman ve talebelerinin tamamen orijinal fotoğraflarından faydalanılarak üç boyutlu olarak modellendirilmesi, Barla'nın üç boyutlu ağaç ve bitki örtüsüyle aslına uygun olarak hazırlanması ve benzeri ilkler bir yana, değerli kelimesini seçişimin nedeni; Dersim üzerinden Cumhuriyet'in ilk dönemleriyle hesaplaşmaya başladığımız bugünlerde; o dönemde din alimlerine deva görülen muamelelerin apaçık şekilde gözler önüne serilmesi ve Cumhuriyet'le ilgili devasa mitlerin gözlerimizin önünde tuzla buz oluşu sürecine sanatın da inceden dönüşerek; konu ve alan itibariyle demokratikleşerek katkı veriyor olması.
Ben, Atatürk'ün, yalnızlık çekebilen ya da dertlenebilen, bizim gibi bir piri fani olduğunu anlatma günahını (!) işleyen "Mustafa" filmi nedeniyle Can Dündar'ın uğradığı linç hareketini hatırlatayım; siz, sanatta içe kapanmacılık ve varoluşunu korkmak-korkutmak üzerinden temellendiren bütünün tüm parçalarından kastımın ne olduğunu anlayın.
Allah'ın Sadık Kulu: Barla'yı önemsemeyi gerektiren tek neden Cumhuriyet rejiminin Bediüzzaman'la ilgili bizlere yalan söylediğini açık etmesi değil sadece; hem suya sabuna, rejime, döneme dokunmadan bir Bediüzzaman filminin çekilmesi zaten mümkün olmazdı. Olsa da o yapımın anlattığı tarihi şahsiyet Bediüzzaman olmazdı.
Bu yapımı değerli kılan biraz da kaybettiklerimizi, merhameti, her gün yüzyüze geldiğimiz dünyanın pislikleri karşısında insan sevgisini yitirmeden yaşayabilmeyi, haksızlıklar karşısında kin ve nefretle kalbini karartmadan ilerleyebilen vakur ve dik bir insan olabilmeyi hatırlatması. Dünyanın, hayatla tanıştığından bu yana üzerinde süregelen iyi-kötü; hayır-şer çatışmasından sadır olacak olanın, ama er ama geç hayrın ve iyiliğin galibiyeti olduğunu müjdelemesi...
Nitekim, bir karınca yuvasının bozulmasına, bir köpeğin çocuklar tarafından tartaklanmasına, çimlerin üstünde ateş yakılmasına tahammül edemeyecek ölçüde merhamet sahibi olandan sözediyoruz. Merhamet, yani imanın tahkimi için en çok ihtiyacımız olan şey...
Keşke rejim bekçilerinin gadrine uğramış, isimleri hep kuşkuyla zikredilmiş ama asla yenilmemiş diğer alimlerin sözgelimi Mehmet Akif'in, İskilipli Atıf Hoca'nın da hayatı sinemaya aktarılsa.. Elmalılı Hamdi Yazır'ı da, İmam Azam Ebu Hanife'yi de tanısa insanlar. Aile boyu, çoluğunu çocuğunu alarak sinema salonlarına koşsa..
Fena mı olur?
Yeni Şafak