Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Kuran'in Bİlİmsel Mucİzelerİ
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Elif_Gibi" data-source="post: 120495" data-attributes="member: 6253"><p><strong><span style="color: #ff0000">YERYÜZÜNÜN KATMANLARI</span></strong></p><p> </p><p>Kuran'da yeryüzü ile ilgili verilen bilgilerden biri, yeryüzünün, yedi kat olan gökyüzüne benzerliğidir:</p><p> </p><p>Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için (Talak Suresi, 12)</p><p> </p><p>Yukarıdaki ayette dikkat çekilen bu bilgiye bilimsel kaynaklarda da yer verilmekte ve yeryüzünün yedi katmandan oluştuğu açıklanmaktadır Bilim adamlarının sıraladığı bu katmanlar şöyledir:</p><p> </p><p> </p><p>1 Kat: Litosfer (su) </p><p>2 Kat: Litosfer (kara) </p><p>3 Kat: Astenosfer </p><p>4 Kat: Üst manto </p><p>5 Kat: Alt manto </p><p>6 Kat: Dış çekirdek </p><p>7 Kat: İç çekirdek</p><p> </p><p>Litosfer, Yunanca kaya anl----- gelen lithos kelimesinden gelmektedir ve Dünya'nın en üst katmanını oluşturan katı kaya tabakadır Diğer katmanlarla kıyaslandığında oldukça incedir Litosfer, okyanusların altında ve volkanik açıdan aktif olan bölgelerde daha da incedir Yeryüzünde bu katmanın ortalama kalınlığı 80 km'dir Diğer katmanlara göre daha soğuk ve daha katıdır; bu bakımdan yeryüzünde kabuk görevi görür</p><p> </p><p>Litosferin altında Yunanca zayıf kelimesi Asthenes'ten gelen Astenosfer katmanı bulunur Bu katman Litosferle kıyaslandığında daha incedir ve hareketli bir tabakadır Bu katman jeolojik zamanla yüksek ısı ve basınca maruz kaldığında yumuşayıp eriyebilen, sıcak, yarı-katı maddelerden oluşmuştur Katı Litosfer tabakasının, yavaşça hareket eden Astenosfer tabakası üzerinde yüzdüğü ya da hareket ettiği düşünülmektedir24 Bu katmanların altında yüksek sıcaklıkta, yarı-katı kayalardan oluşan yaklaşık 2900 km kalınlığında manto denilen bir tabaka vardır Kabuktan daha fazla demir, magnezyum ve kalsiyum içeren manto daha sıcak ve yoğundur; çünkü Dünya'nın içindeki ısı ve basınç derinlikle birlikte artar </p><p> </p><p>Dünya'nın merkezinde de neredeyse mantonun iki katı yoğunlukta olan çekirdek yer alır Bu yoğunluğun sebebi içeriğinde kayalardan çok metaller (demir-nikel alaşımı) bulunmasıdır Dünya'nın çekirdeği ise iki ayrı parçadan oluşur: Biri 2200 km kalınlığında olan sıvı dış çekirdek, diğeri de 1250 km kalınlığındaki katı bir iç çekirdek Dünya döndükçe sıvı dış çekirdek Dünya'nın manyetik alanını oluşturur</p><p> </p><p>Ancak 20 yüzyıldaki teknoloji ile tespit edilebilen yeryüzü katmanlarının gökyüzü ile olan bu benzerliğinin Kuran'da bildirilmiş olması, kuşkusuz Kuran'ın pek çok bilimsel mucizesinden biridir </p><p> </p><p><strong><span style="color: red">YERYÜZÜNÜN AĞIRLIKLARINI DIŞA ATMASI</span></strong></p><p> </p><p> </p><p>Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı, yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman; o gün (yer), haberlerini anlatacaktır (Zilzal Suresi, 1-4)</p><p> </p><p>Arapçada "zilzal" kelimesi deprem, sarsıntı; "eskaleha" kelimesi ise "ağırlıklarını, ağır yüklerini" anlamlarına gelmektedir Yukarıdaki ayetler ilk anlamlarıyla düşünüldüğünde, depremle ilgili önemli bir bilimsel gerçeğe dikkat çekildiği görülmektedir </p><p> </p><p>Zilzal Suresi'nin 2 ayetinde, depremle ilgili olarak yerin ağırlıklarını atmasından bahsedilmektedir Nitekim son yüzyıllarda yapılan araştırmalar sonucunda yerin merkezinde ağır metaller olduğu ve bunların yeryüzündeki hareketlenmeler sonucunda ortaya çıktığı anlaşılmıştır Jeologların tespitlerine göre, Dünya soğudukça, ağır ve yoğun olan maddeler Dünya'nın merkezine doğru çökerken, daha hafif olanlar dış yüzeye doğru yükseldi Bu nedenle, yer kabuğu en hafif maddelerden (bazalt ve granit kayalardan) oluşurken, çekirdekte ağır metaller (nikel ve demir) bulunur Sonuç olarak erimiş metallerden oluşan yer altı, yer üstünden çok daha ağır ve yoğun bir malzemeden oluşmuştur </p><p> </p><p>Deprem zamanlarında ise yer altındaki ağır maddeler yer üstüne çıkma imkanı bulur; böylece ayetlerde tarif edildiği gibi yeryüzü ağırlıklarını dışa atmış olur Ayrıca metal rezervlerinin yoğun olarak bulunduğu yerler, deprem ve volkan hareketlerinin daha çok gerçekleştiği bölgelerdir Yapılan kapsamlı araştırmalar sonucunda, yakın geçmişte ortaya çıkan bu bilimsel bulgular, Allah'ın Kuran'da işaret ettiği bilimsel gerçeklerden sadece biridir </p><p> </p><p><strong><span style="color: red">DAĞLARIN GÖREVİ</span></strong></p><p> </p><p>Kuran'da dağların önemli bir jeolojik işlevine dikkat çekilmektedir:</p><p> </p><p>Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık (Enbiya Suresi, 31)</p><p> </p><p>Dikkat edilirse ayette, dağların yeryüzündeki sarsıntıları önleyici özelliğinin olduğu haber verilmektedir Kuran'ın indirildiği dönemde hiçbir insan tarafından bilinmeyen bu gerçek, günümüzde modern jeolojinin bulguları sonucunda ortaya çıkarılmıştır</p><p> </p><p>Eskiden dağların sadece yeryüzünün yüzeyinde kalan yükseltiler olduğu düşünülmekteydi Ancak bilim adamları dağların sadece yüzey yükseltileri olmadıklarını, dağ kökü adı verilen kısımları ile kimi zaman kendi boylarının 10-15 katı kadar yerin altına doğru uzandıklarını fark ettiler Bu özellikleriyle dağlar, tıpkı bir çivinin ya da kazığın çadırı sıkıca yere bağlamasına benzer bir role sahiptir Örneğin zirvesi yeryüzünden yaklaşık 9 km yukarıda olan Everest Dağının 125 km'den fazla kökü vardır25 </p><p>-Dağların toprak seviyesinin oldukça derinlerinde kökleri vardır26</p><p>-Şematik kesit Kazık şeklindeki dağların toprağın içerisine iyice yerleşmiş kökleri vardır27</p><p> </p><p>Dağların, derin kökleri dolayısıyla şekil olarak kazıklara benzediklerini gösteren diğer bir resim28</p><p> </p><p> </p><p>Ayrıca dağlar, yeryüzü kabuğunu oluşturan çok büyük tabakaların hareketleri ve çarpışmaları sonucunda meydana gelir İki tabaka çarpıştığı zaman daha dayanıklı olanı ötekinin altına girer Üstte kalan tabaka kıvrılarak yükselir ve dağları meydana getirir Altta kalan tabaka ise yer altında ilerleyerek aşağıya doğru derin bir uzantı meydana getirir Dolayısıyla daha evvel de belirttiğimiz gibi dağların yeryüzünde gördüğümüz kütleleri kadar, yer altına doğru ilerleyen derin bir uzantıları daha vardır Bilimsel bir kaynakta dağların bu yapısı şöyle tarif edilir:</p><p> </p><p>Kıtaların daha kalın olduğu dağlık bölgelerde yer kabuğu mantoya derinlemesine saplanır29 </p><p>Dünyaca ünlü deniz altı jeologlarından biri olan Profesör Siaveda ise, dağların yeryüzüne kökler şeklinde saplı olduklarından bahsederken, şöyle bir yorumda bulunmuştur:</p><p> </p><p>Kıtalardaki dağlar ve okyanuslardaki dağlar arasındaki temel fark materyalindedir Fakat her ikisinde de dağları destekleyen kökler vardır Kıtalardaki dağlarda, hafif ve yoğunluğu az madde yerin içine doğru kök olarak uzanır Okyanuslardaki dağlarda da, dağı kök gibi destekleyen hafif madde vardır… Köklerin fonksiyonu, Arşimed kanununa göre dağları desteklemek içindir30 </p><p> </p><p> </p><p>Ayrıca Amerikan Bilim Akademisi eski Başkanı Frank Press'in, dünya çapında pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutulan Earth (Dünya) adlı kitabında, dağların kazık şeklinde oldukları ve yeryüzüne derinlemesine gömülü oldukları ifade edilmektedir31</p><p> </p><p>Kuran ayetlerinde ise, dağların bu işlevine, "kazık" benzetmesi yapılarak şöyle işaret edilir:</p><p> </p><p>Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe Suresi, 6-7)</p><p> </p><p>Yine bir başka ayette Allah, "Dağlarını dikip-oturttu" (Naziat Suresi, 32) şeklinde bildirmektedir Bu ayette geçen "ersayha" kelimesi "köklü kıldı, sabit yaptı, demirledi, yere çaktı" anlamlarına gelmektedir Bu özellikleri sayesinde dağlar, yeryüzü tabakalarının birleşim noktalarında yer üstüne ve yer altına doğru uzanarak bu tabakaları birbirine perçinler Bu şekilde, yerkabuğunu sabitleyerek magma tabakası üzerinde ya da kendi tabakaları arasında kaymasını engeller Kısacası dağları, tahtaları birarada tutan çivilere benzetebiliriz Dağların sabitlenme etkisi, bilimsel literatürde izostasi olarak adlandırılmaktadır İzostasi, manto tabakasının yukarı doğru uyguladığı kuvvetle, yerkabuğunun aşağı doğru uyguladığı kuvvet arasındaki dengedir Dağlar erozyon, toprak kayması veya buzulların erimesi gibi nedenlerle ağırlık kaybederken, buzulların oluşumu, volkanik patlamalar veya toprak oluşumu nedeniyle ağırlık kazanabilirler Bu nedenle, dağlar hafiflediklerinde sıvıların uyguladığı kaldırma kuvvetiyle aşağıdan yukarı itilir; ya da ağırlaştıklarında yerçekimi nedeniyle manto içine gömülürler Yerkabuğu üzerinde bu iki kuvvet arasındaki denge, izostasi sayesinde sağlanır Dağların bu dengeleyici özelliği bilimsel bir kaynakta şöyle aktarılmaktadır:</p><p> </p><p>G B Airy, 1855'te yerkabuğunun su üstünde yüzen, keresteden yapılmış sallara benzetilebileceğini söylemiştir Kalın kereste parçaları ince parçalara kıyasla su yüzeyinin daha üstünde yüzerler Benzer olarak yerkabuğunun kalın kısımları da bir sıvı veya daha yoğun olan alt tabakalar üzerinde yüzecektir Airy, dağların, düzlüklerde olmayan daha az yoğun kayalardan derin köklere sahip olduğunu savunuyordu Airy, çalışmalarını yayınladıktan dört yıl sonra, J H Pratt alternatif bir hipotez sundu Bu hipotezle dağlar altındaki kaya kolonlarının, düzlükler altındaki kaya kolonlarına göre daha uzun olmalarından ötürü, daha az yoğun olmaları gerekiyordu Airy ve Pratt'in hipotezlerinin her ikisi de yüzeydeki düzensizliklerin, yerkabuğunun belirgin kısımlarındaki (dağlar ve düzlükler) kayaların yoğunluklarındaki farklarla dengelendiğini belirtmişlerdir Bu denge durumu, "izostasi" olarak tarif edilmektedir32 </p><p>Bugün biliyoruz ki, yeryüzünün kayalık olan dış katmanı, derin faylarla kırılmıştır ve erimiş magma üzerinde yüzen plakalar halinde parçalanmıştır Dünya'nın kendi ekseni çevresindeki dönüş hızının çok yüksek olmasından ötürü, yüzen plakalar eğer dağların sabitleştirici etkisi olmasaydı, hareket halinde olacaklardı Böyle bir durumda yeryüzü üzerinde toprak birikmeyebilir, toprakta hiç su depolanmayabilir, hiçbir bitki filizlenmeyebilir, hiçbir yol, ev inşa edilemeyebilirdi; kısacası Dünya üzerinde hayat mümkün olmayabilirdi Ancak Allah'ın rahmetiyle dağlar tıpkı çiviler gibi görev yaparak, yeryüzündeki hareketliliği büyük ölçüde engellerler</p><p> </p><p>Görüldüğü gibi, modern jeolojik ve sismik araştırmalar sonucunda keşfedilen dağların çok hayati bir işlevi, yüzyıllar önce indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'de Allah'ın yaratmasındaki üstün hikmete bir örnek olarak verilmiştir Bir ayette şöyle buyrulur:</p><p> </p><p>Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı (Lokman Suresi, 10)</p><p> </p><p><strong><span style="color: red">DAĞLARDAKİ RADYO ALICILARI</span></strong></p><p> </p><p>Andolsun, biz Davud'a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik "Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin" (dedik) ve kuşlara da (aynısını emrettik) Ve ona demiri yumuşattık (Sebe Suresi, 10)</p><p> </p><p> </p><p>Dexter, Michigan'da Peach Dağındaki bir radyo teleskobu </p><p>Yukarıdaki ayette dağların "yankıyla ses vermesi" ifadesi, radyoların çalışma sistemine bir işaret olabilir (En doğrusunu Allah bilir) Bunun için radyoların çalışma sistemini kısaca şöyle özetleyebiliriz:</p><p> </p><p>Radyo, verici ve alıcı şeklinde iki parçadan oluşur Verici, gönderilmek istenen mesajı alıp, bunu bir "sinüs dalgası" denilen şekilde şifreleyerek, dalgaları yoluyla karşı tarafa iletir Alıcı da radyo dalgalarını alır ve gönderilen sinüs dalgası üzerindeki mesajın şifresini çözer Bu sayede vericiden gönderilen mesajın aynısını, karşı taraf aynen almış olur Ayette "yankıyla ses verin" olarak çevrilen ve "sesin geri dönmesi, tekrarlanması" anlamlarına gelen "evvibi" kelimesi de radyodaki ses dalgasının iletilmesine işaret ediyor olabilir (En doğrusunu Allah bilir)</p><p> </p><p>Vericiden gönderilen bilginin alınması için anten yoluyla gönderilen radyo dalgaları şeklindeki sesler, yine alıcının bağlı olduğu bir anten yoluyla karşılanır Antenin kullanım amacı, radyo vericisinden gönderilen dalgaların uzaya iletilmesidir Alıcı görevi yapan anten ise, en fazla radyo dalgasını toplamayı ve mesajı almayı hedefler Bu nedenle milyonlarca kilometre uzaklıkta bulunan uydular için, NASA, 70 metre çapında dev çanak antenler kullanmaktadır </p><p> </p><p> </p><p>Resimdeki antenlerden biri 212 ton, 10 katlı bina uzunluğunda ve 25 metre eninde (<a href="http://www.val-tech.com/nelsone/vla.html" target="_blank"><span style="color: #333333">http://wwwval-techcom/nelsone/vlahtml</span></a>) </p><p>Bunların dışında, radyo dalgaları kullanılarak görüntüleme yapmayı hedefleyen radyo teleskopları da vardır Radyo dalga boyları çok büyük olduğu için, bir radyo teleskopunun da fiziksel olarak görüntüleri karşılaştırılabilir netlikte alabilmesi için, çok daha büyük olması gereklidir Radyo görüntülerini daha iyi ve daha net yapmak için, gök bilimciler, çok kere daha küçük birkaç teleskopu ya da alıcı çanakları bir sıra halinde birlike kullanırlar Bu teleskoplar birlikte büyük tek bir teleskop gibi davranırlar Bunların görünümü de sıra dağlara benzemektedir </p><p> </p><p>Ayrıca, radyo iletişiminde uzak mesafelerde iletişime imkan sağlamak için "tekrarlayıcılar" (repeator) kullanılmaktadır İngilizce'de tekrar eden anlamındaki "repeater" kelimesiyle adlandırılan bu cihazlar, zayıf sinyalleri tekrarlayarak güçlendirir ve uzak mesafelere iletilmesini sağlarlar Bu tür cihazlar özellikle yüksek binaların veya tercihen dağların üzerine yerleştirilerek en yüksek etki oluşturması sağlanır Ayette dağlara dikkat çekilmesi, ve "tekrarlamak, dönmek, sesi geri döndürmek" anlamlarına gelen "evvibi" kelimesinin kullanılması son derece hikmetlidir Sebe Suresi 10 ayetteki "Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin" ifadesi söz konusu teknolojiye işaret ediyor olabilir En doğrusunu Allah bilir</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Elif_Gibi, post: 120495, member: 6253"] [B][COLOR=#ff0000]YERYÜZÜNÜN KATMANLARI[/COLOR][/B] Kuran'da yeryüzü ile ilgili verilen bilgilerden biri, yeryüzünün, yedi kat olan gökyüzüne benzerliğidir: Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için (Talak Suresi, 12) Yukarıdaki ayette dikkat çekilen bu bilgiye bilimsel kaynaklarda da yer verilmekte ve yeryüzünün yedi katmandan oluştuğu açıklanmaktadır Bilim adamlarının sıraladığı bu katmanlar şöyledir: 1 Kat: Litosfer (su) 2 Kat: Litosfer (kara) 3 Kat: Astenosfer 4 Kat: Üst manto 5 Kat: Alt manto 6 Kat: Dış çekirdek 7 Kat: İç çekirdek Litosfer, Yunanca kaya anl----- gelen lithos kelimesinden gelmektedir ve Dünya'nın en üst katmanını oluşturan katı kaya tabakadır Diğer katmanlarla kıyaslandığında oldukça incedir Litosfer, okyanusların altında ve volkanik açıdan aktif olan bölgelerde daha da incedir Yeryüzünde bu katmanın ortalama kalınlığı 80 km'dir Diğer katmanlara göre daha soğuk ve daha katıdır; bu bakımdan yeryüzünde kabuk görevi görür Litosferin altında Yunanca zayıf kelimesi Asthenes'ten gelen Astenosfer katmanı bulunur Bu katman Litosferle kıyaslandığında daha incedir ve hareketli bir tabakadır Bu katman jeolojik zamanla yüksek ısı ve basınca maruz kaldığında yumuşayıp eriyebilen, sıcak, yarı-katı maddelerden oluşmuştur Katı Litosfer tabakasının, yavaşça hareket eden Astenosfer tabakası üzerinde yüzdüğü ya da hareket ettiği düşünülmektedir24 Bu katmanların altında yüksek sıcaklıkta, yarı-katı kayalardan oluşan yaklaşık 2900 km kalınlığında manto denilen bir tabaka vardır Kabuktan daha fazla demir, magnezyum ve kalsiyum içeren manto daha sıcak ve yoğundur; çünkü Dünya'nın içindeki ısı ve basınç derinlikle birlikte artar Dünya'nın merkezinde de neredeyse mantonun iki katı yoğunlukta olan çekirdek yer alır Bu yoğunluğun sebebi içeriğinde kayalardan çok metaller (demir-nikel alaşımı) bulunmasıdır Dünya'nın çekirdeği ise iki ayrı parçadan oluşur: Biri 2200 km kalınlığında olan sıvı dış çekirdek, diğeri de 1250 km kalınlığındaki katı bir iç çekirdek Dünya döndükçe sıvı dış çekirdek Dünya'nın manyetik alanını oluşturur Ancak 20 yüzyıldaki teknoloji ile tespit edilebilen yeryüzü katmanlarının gökyüzü ile olan bu benzerliğinin Kuran'da bildirilmiş olması, kuşkusuz Kuran'ın pek çok bilimsel mucizesinden biridir [B][COLOR=red]YERYÜZÜNÜN AĞIRLIKLARINI DIŞA ATMASI[/COLOR][/B] Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı, yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman; o gün (yer), haberlerini anlatacaktır (Zilzal Suresi, 1-4) Arapçada "zilzal" kelimesi deprem, sarsıntı; "eskaleha" kelimesi ise "ağırlıklarını, ağır yüklerini" anlamlarına gelmektedir Yukarıdaki ayetler ilk anlamlarıyla düşünüldüğünde, depremle ilgili önemli bir bilimsel gerçeğe dikkat çekildiği görülmektedir Zilzal Suresi'nin 2 ayetinde, depremle ilgili olarak yerin ağırlıklarını atmasından bahsedilmektedir Nitekim son yüzyıllarda yapılan araştırmalar sonucunda yerin merkezinde ağır metaller olduğu ve bunların yeryüzündeki hareketlenmeler sonucunda ortaya çıktığı anlaşılmıştır Jeologların tespitlerine göre, Dünya soğudukça, ağır ve yoğun olan maddeler Dünya'nın merkezine doğru çökerken, daha hafif olanlar dış yüzeye doğru yükseldi Bu nedenle, yer kabuğu en hafif maddelerden (bazalt ve granit kayalardan) oluşurken, çekirdekte ağır metaller (nikel ve demir) bulunur Sonuç olarak erimiş metallerden oluşan yer altı, yer üstünden çok daha ağır ve yoğun bir malzemeden oluşmuştur Deprem zamanlarında ise yer altındaki ağır maddeler yer üstüne çıkma imkanı bulur; böylece ayetlerde tarif edildiği gibi yeryüzü ağırlıklarını dışa atmış olur Ayrıca metal rezervlerinin yoğun olarak bulunduğu yerler, deprem ve volkan hareketlerinin daha çok gerçekleştiği bölgelerdir Yapılan kapsamlı araştırmalar sonucunda, yakın geçmişte ortaya çıkan bu bilimsel bulgular, Allah'ın Kuran'da işaret ettiği bilimsel gerçeklerden sadece biridir [B][COLOR=red]DAĞLARIN GÖREVİ[/COLOR][/B] Kuran'da dağların önemli bir jeolojik işlevine dikkat çekilmektedir: Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık (Enbiya Suresi, 31) Dikkat edilirse ayette, dağların yeryüzündeki sarsıntıları önleyici özelliğinin olduğu haber verilmektedir Kuran'ın indirildiği dönemde hiçbir insan tarafından bilinmeyen bu gerçek, günümüzde modern jeolojinin bulguları sonucunda ortaya çıkarılmıştır Eskiden dağların sadece yeryüzünün yüzeyinde kalan yükseltiler olduğu düşünülmekteydi Ancak bilim adamları dağların sadece yüzey yükseltileri olmadıklarını, dağ kökü adı verilen kısımları ile kimi zaman kendi boylarının 10-15 katı kadar yerin altına doğru uzandıklarını fark ettiler Bu özellikleriyle dağlar, tıpkı bir çivinin ya da kazığın çadırı sıkıca yere bağlamasına benzer bir role sahiptir Örneğin zirvesi yeryüzünden yaklaşık 9 km yukarıda olan Everest Dağının 125 km'den fazla kökü vardır25 -Dağların toprak seviyesinin oldukça derinlerinde kökleri vardır26 -Şematik kesit Kazık şeklindeki dağların toprağın içerisine iyice yerleşmiş kökleri vardır27 Dağların, derin kökleri dolayısıyla şekil olarak kazıklara benzediklerini gösteren diğer bir resim28 Ayrıca dağlar, yeryüzü kabuğunu oluşturan çok büyük tabakaların hareketleri ve çarpışmaları sonucunda meydana gelir İki tabaka çarpıştığı zaman daha dayanıklı olanı ötekinin altına girer Üstte kalan tabaka kıvrılarak yükselir ve dağları meydana getirir Altta kalan tabaka ise yer altında ilerleyerek aşağıya doğru derin bir uzantı meydana getirir Dolayısıyla daha evvel de belirttiğimiz gibi dağların yeryüzünde gördüğümüz kütleleri kadar, yer altına doğru ilerleyen derin bir uzantıları daha vardır Bilimsel bir kaynakta dağların bu yapısı şöyle tarif edilir: Kıtaların daha kalın olduğu dağlık bölgelerde yer kabuğu mantoya derinlemesine saplanır29 Dünyaca ünlü deniz altı jeologlarından biri olan Profesör Siaveda ise, dağların yeryüzüne kökler şeklinde saplı olduklarından bahsederken, şöyle bir yorumda bulunmuştur: Kıtalardaki dağlar ve okyanuslardaki dağlar arasındaki temel fark materyalindedir Fakat her ikisinde de dağları destekleyen kökler vardır Kıtalardaki dağlarda, hafif ve yoğunluğu az madde yerin içine doğru kök olarak uzanır Okyanuslardaki dağlarda da, dağı kök gibi destekleyen hafif madde vardır… Köklerin fonksiyonu, Arşimed kanununa göre dağları desteklemek içindir30 Ayrıca Amerikan Bilim Akademisi eski Başkanı Frank Press'in, dünya çapında pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutulan Earth (Dünya) adlı kitabında, dağların kazık şeklinde oldukları ve yeryüzüne derinlemesine gömülü oldukları ifade edilmektedir31 Kuran ayetlerinde ise, dağların bu işlevine, "kazık" benzetmesi yapılarak şöyle işaret edilir: Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe Suresi, 6-7) Yine bir başka ayette Allah, "Dağlarını dikip-oturttu" (Naziat Suresi, 32) şeklinde bildirmektedir Bu ayette geçen "ersayha" kelimesi "köklü kıldı, sabit yaptı, demirledi, yere çaktı" anlamlarına gelmektedir Bu özellikleri sayesinde dağlar, yeryüzü tabakalarının birleşim noktalarında yer üstüne ve yer altına doğru uzanarak bu tabakaları birbirine perçinler Bu şekilde, yerkabuğunu sabitleyerek magma tabakası üzerinde ya da kendi tabakaları arasında kaymasını engeller Kısacası dağları, tahtaları birarada tutan çivilere benzetebiliriz Dağların sabitlenme etkisi, bilimsel literatürde izostasi olarak adlandırılmaktadır İzostasi, manto tabakasının yukarı doğru uyguladığı kuvvetle, yerkabuğunun aşağı doğru uyguladığı kuvvet arasındaki dengedir Dağlar erozyon, toprak kayması veya buzulların erimesi gibi nedenlerle ağırlık kaybederken, buzulların oluşumu, volkanik patlamalar veya toprak oluşumu nedeniyle ağırlık kazanabilirler Bu nedenle, dağlar hafiflediklerinde sıvıların uyguladığı kaldırma kuvvetiyle aşağıdan yukarı itilir; ya da ağırlaştıklarında yerçekimi nedeniyle manto içine gömülürler Yerkabuğu üzerinde bu iki kuvvet arasındaki denge, izostasi sayesinde sağlanır Dağların bu dengeleyici özelliği bilimsel bir kaynakta şöyle aktarılmaktadır: G B Airy, 1855'te yerkabuğunun su üstünde yüzen, keresteden yapılmış sallara benzetilebileceğini söylemiştir Kalın kereste parçaları ince parçalara kıyasla su yüzeyinin daha üstünde yüzerler Benzer olarak yerkabuğunun kalın kısımları da bir sıvı veya daha yoğun olan alt tabakalar üzerinde yüzecektir Airy, dağların, düzlüklerde olmayan daha az yoğun kayalardan derin köklere sahip olduğunu savunuyordu Airy, çalışmalarını yayınladıktan dört yıl sonra, J H Pratt alternatif bir hipotez sundu Bu hipotezle dağlar altındaki kaya kolonlarının, düzlükler altındaki kaya kolonlarına göre daha uzun olmalarından ötürü, daha az yoğun olmaları gerekiyordu Airy ve Pratt'in hipotezlerinin her ikisi de yüzeydeki düzensizliklerin, yerkabuğunun belirgin kısımlarındaki (dağlar ve düzlükler) kayaların yoğunluklarındaki farklarla dengelendiğini belirtmişlerdir Bu denge durumu, "izostasi" olarak tarif edilmektedir32 Bugün biliyoruz ki, yeryüzünün kayalık olan dış katmanı, derin faylarla kırılmıştır ve erimiş magma üzerinde yüzen plakalar halinde parçalanmıştır Dünya'nın kendi ekseni çevresindeki dönüş hızının çok yüksek olmasından ötürü, yüzen plakalar eğer dağların sabitleştirici etkisi olmasaydı, hareket halinde olacaklardı Böyle bir durumda yeryüzü üzerinde toprak birikmeyebilir, toprakta hiç su depolanmayabilir, hiçbir bitki filizlenmeyebilir, hiçbir yol, ev inşa edilemeyebilirdi; kısacası Dünya üzerinde hayat mümkün olmayabilirdi Ancak Allah'ın rahmetiyle dağlar tıpkı çiviler gibi görev yaparak, yeryüzündeki hareketliliği büyük ölçüde engellerler Görüldüğü gibi, modern jeolojik ve sismik araştırmalar sonucunda keşfedilen dağların çok hayati bir işlevi, yüzyıllar önce indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'de Allah'ın yaratmasındaki üstün hikmete bir örnek olarak verilmiştir Bir ayette şöyle buyrulur: Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı (Lokman Suresi, 10) [B][COLOR=red]DAĞLARDAKİ RADYO ALICILARI[/COLOR][/B] Andolsun, biz Davud'a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik "Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin" (dedik) ve kuşlara da (aynısını emrettik) Ve ona demiri yumuşattık (Sebe Suresi, 10) Dexter, Michigan'da Peach Dağındaki bir radyo teleskobu Yukarıdaki ayette dağların "yankıyla ses vermesi" ifadesi, radyoların çalışma sistemine bir işaret olabilir (En doğrusunu Allah bilir) Bunun için radyoların çalışma sistemini kısaca şöyle özetleyebiliriz: Radyo, verici ve alıcı şeklinde iki parçadan oluşur Verici, gönderilmek istenen mesajı alıp, bunu bir "sinüs dalgası" denilen şekilde şifreleyerek, dalgaları yoluyla karşı tarafa iletir Alıcı da radyo dalgalarını alır ve gönderilen sinüs dalgası üzerindeki mesajın şifresini çözer Bu sayede vericiden gönderilen mesajın aynısını, karşı taraf aynen almış olur Ayette "yankıyla ses verin" olarak çevrilen ve "sesin geri dönmesi, tekrarlanması" anlamlarına gelen "evvibi" kelimesi de radyodaki ses dalgasının iletilmesine işaret ediyor olabilir (En doğrusunu Allah bilir) Vericiden gönderilen bilginin alınması için anten yoluyla gönderilen radyo dalgaları şeklindeki sesler, yine alıcının bağlı olduğu bir anten yoluyla karşılanır Antenin kullanım amacı, radyo vericisinden gönderilen dalgaların uzaya iletilmesidir Alıcı görevi yapan anten ise, en fazla radyo dalgasını toplamayı ve mesajı almayı hedefler Bu nedenle milyonlarca kilometre uzaklıkta bulunan uydular için, NASA, 70 metre çapında dev çanak antenler kullanmaktadır Resimdeki antenlerden biri 212 ton, 10 katlı bina uzunluğunda ve 25 metre eninde ([URL="http://www.val-tech.com/nelsone/vla.html"][COLOR=#333333]http://wwwval-techcom/nelsone/vlahtml[/COLOR][/URL]) Bunların dışında, radyo dalgaları kullanılarak görüntüleme yapmayı hedefleyen radyo teleskopları da vardır Radyo dalga boyları çok büyük olduğu için, bir radyo teleskopunun da fiziksel olarak görüntüleri karşılaştırılabilir netlikte alabilmesi için, çok daha büyük olması gereklidir Radyo görüntülerini daha iyi ve daha net yapmak için, gök bilimciler, çok kere daha küçük birkaç teleskopu ya da alıcı çanakları bir sıra halinde birlike kullanırlar Bu teleskoplar birlikte büyük tek bir teleskop gibi davranırlar Bunların görünümü de sıra dağlara benzemektedir Ayrıca, radyo iletişiminde uzak mesafelerde iletişime imkan sağlamak için "tekrarlayıcılar" (repeator) kullanılmaktadır İngilizce'de tekrar eden anlamındaki "repeater" kelimesiyle adlandırılan bu cihazlar, zayıf sinyalleri tekrarlayarak güçlendirir ve uzak mesafelere iletilmesini sağlarlar Bu tür cihazlar özellikle yüksek binaların veya tercihen dağların üzerine yerleştirilerek en yüksek etki oluşturması sağlanır Ayette dağlara dikkat çekilmesi, ve "tekrarlamak, dönmek, sesi geri döndürmek" anlamlarına gelen "evvibi" kelimesinin kullanılması son derece hikmetlidir Sebe Suresi 10 ayetteki "Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin" ifadesi söz konusu teknolojiye işaret ediyor olabilir En doğrusunu Allah bilir [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Kuran'in Bİlİmsel Mucİzelerİ
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst