Kur’an ve sünnet penceresinden tasavvufi hayat (1)

mihrimah

Well-known member
Bilindiği gibi, Türklerin İslamiyet’i kabul edip Anadolu’yu yurt edinmeye başladığı XI. yüzyıldan itibaren Orta Asya’daki Türk illerinde Anadolu’ya gaza erleriyle beraber gönül medeniyeti kurulmaya başlanır. İşte bu yeni toprakların manevi çehresinin oluşumunda en büyük rolü TASAVVUF oynamıştır.


Kur’an insana insanı anlatan bir kitaptır. Kur’an’ın insan hayatına uygulanışı olan tasavvuf da insanı anlatır ve her şeyi insana anlatır. Bu bakımdan Kur’an fıtrat gibidir, eskimez, pörsümez. Tasavvuf da böyledir . İnsanın eskimeyen, zamanla değişmeyen, sonsuza ait olan yanını ele alır. Fakat fani geçici olana ilişmez.


Tasavvuf dinamik, yaşayan bir müessesedir. Sadece teoriyle, sözle yetinmez. O tıpkı hayat gibidir. Onun için tasavvuf bir takım nazariyeleri naklederek anlatılmaz. Onu az veya çok hayatın iniş ve çıkışlarıyla, dar sokaklarıyla, kısaca insanın mutluluk ve ıstıraplarıyla birleştirerek vermek gerekir. Bu yüzden tasavvuf bir aksiyondur. Bir Velinin tabiriyle Tasavvuf: ’’Bela ve ıstırabın kucağında büyümektir.’’


Bu bela ve ıstırabı divan şairleri şöyle dile getirmişlerdir:


‘’Ya Rab!Bela-yı aşk ile kıl aşina beni


Bir dem bela-yı aşktan etme cüda beni’’


‘’Aşk derdiyle hoşem, el çek ilacımdan tabib


Kılma dermanım kim helakım zehr-i dermanındadır’’


İşte durum böyle olunca, din ilimlerinden yüksek seviyeye çıkmış çok zatlar, tasavvuf diye bir müessesenin varlığına akıl erdiremiyorlar. Çünkü onların tefekkürleri hayattan, yaşanan hayattan uzak, spekülatif bir tefekkürdür. Tasavvuf ise dinamik bir tefekkür ister. Yani, yaşarken ve yaşayarak düşünmek. Yaşarken; ’’Mutu kable en temutu’’ sırrına mahzar olmak…


Bu yazı dizimizi hazırlarken yazılarımıza hâkim olan duygu; Muhammedi Aşk’tan kaynaklanmaktadır. Bunun için dünyevi ve nefsanî gayelerle alaka ve irtibatımız olmaz. Ruhumuz aracılığı ile fıtrat sırrına bağlıyız. Onun için memur edilmediğimiz şeyleri yazamayız. Mana ulularının himmetleri, yazılamayacak kadar çok ve esrarlıdır. Bu yüzden keramet ehlinin keremini anlatacak güce sahip değiliz. Ancak ruhaniyetlerine sığınmış, tasarruf ve lütuflarına teslim olmuşuzdur.


Şu satırlara kadar yazdıklarımız bir giriş babındadır. Bundan sonraki yazılarımızda ‘’Tasavvuf kelimesinin Kökü ve Doğusu’’,’’Tasavvufun İslam’daki Yeri’’,’’Kur’an ve Sünnet’in Tasavvuf Verileri’’,Tasavvufun Fert ve Topluma Bakışı’’ gibi konular işlenecektir.


Gönül bahçelerinin tahrip edildiği bu günkü dünyada; bize kucak dolusu çiçek sunanlara, bu geçici dünyayı, ebedi hayatı kazanmak için vesile bilenlere selam olsun.


Muhammed Kocakaya
 

HAYA

Sevdam Davam
Gönül bahçelerinin tahrip edildiği bu günkü dünyada; bize kucak dolusu çiçek sunanlara, bu geçici dünyayı, ebedi hayatı kazanmak için vesile bilenlere selam olsun.

selam olsun hakkı sevenlere

dua ile
 
Üst