Kreş Eken, Huzurevi Biçer

ASHAB-I BEDR

Well-known member
401529_10150496714790178_250023215177_9050028_1690222917_n.jpg




"Avustralya Sidney'de yaşayan Kate Ogg, 27 haftalıkken ikiz doğurdu. İkizlerden kız olanı Emily sağlıklıydı, erkek kardeşi Jamie nefes alamıyordu.

Doktorlar, yaklaşık 20 dakika bebeği hayata döndürmeye çalıştı. Ancak bebek nefes almıyordu. Bunun üzerine doktorlar veda etmesi için Jamie bebeği annesine verdi. Anne, bebeği 2 saat boyunca koynunda tutup okşadı, bebeğiyle konuştu ve bir mucize gerçekleşti. Bebek yeniden nefes almaya başladı. Kate Ogg, o dakikaları şöyle anlatıyor:

'Gözlerime inanamadım. Jamie elini kaldırdı ve parmağımı tuttu. Gözlerini açtı ve başını sağa sola çevirdi. Bu gerçek bir mucize!' Uzmanlar, bu harikulade olaya "kanguru tedavisi" adını veriyorlar."

(Hurriyet.com.tr., 27 Ağustos 2010)

Bir sohbette bu konuyu anlatırken Afganistan'ı pek yakından tanıyan Mehmet Güney, bize şunu anlattı: "1985'te Afganistan'da Meymene bölgesinden geçerken 17 kişilik bir aile çığ altında kalır. Günler sonra çıkarıldıklarında aileden 16 kişinin öldüğü anlaşılıyor, sadece bir bebek annesinin göğsüne sımsıkı sarılmış olarak nefes alıp veriyor." Hayatın gözlerimiz önünde akıp giden sayısız mucizelerinden biridir ve bizler mucizelere bakarken, onları görmüyoruz, çünkü dünyaya olan tutkunluğumuz basiretimizi bağlamıştır.

Mesele, mucizelere karşı kalp gözümüzün kapalı olmasından ibaret değil, eğer "insan hakları" kavramı çocukları da içine alacak kadar geniş tutulacaksa -ki İslam fıkhına göre annesinin rahmine düşen ceninin bile hakları var; mesela Hz. Ömer cenini mirastan pay sahibi kılar- bu durumda, kadını psikolojik, sosyal ve ekonomik zorlayıcı enstrümanlarla evin dışına süren piyasa kapitalizminin mağduru "bebeklerin ve çocuklar"ın da haklarının korunması lazım.

Uzmanlar, "Bebek dünyaya geldikten sonra yeme ve barınma ihtiyaçları giderilse de stres yaşaması mümkündür" diyor: Bebeği depresyona itecek en önemli sebep anneden mahrumiyettir, ilk altı ayda annenin bebekten ayrılması halinde üç ayrı belirti gözlenir. İlki protesto dönemidir, bu dönemde bebek sürekli ağlar, yanına biri yaklaştığında susar ancak annesi olmadığını anladığı zaman tekrar ağlamaya başlar.

Depresyon döneminde bebeğin iştahı azalır, kilo kaybetmeye başlar, mutlu olmayan çocuğun beden gelişimi yavaşlar. İçe kapanma döneminde ise ikinci aydan sonra anne yoksunluğunun devam etmesiyle bebek içine kapanır, duygusal tepkileri küntleşir, çevrede olanlara bebek ilgisiz kalır, bu durum büyüklerin şizofrenik bozukluğuna benzer bir tablonun ortaya çıkmasına yol açar. Anne ile bebek arasında olağanüstü bir ruhi bağın varlığına ve bunun çocuğun beyin ve beden gelişimi için temel gıda olduğuna dikkat çeken uzmanlar, sevgisini ve ilgisini veren annelerin çocuklarının beyinlerinde sevgi kanallarının açıldığını belirtir.

(Star, 11 Nisan 2011)

ABD'nin Rhode Island eyaletinde 482 anne ve 8 aylık bebekleri üzerinde araştırma yapan uzmanların bulgularına göre, bebeklikte anne şefkati ve bakımıyla yetişen insanlar 34 yaşında bile bebeklikten etkilenir. 8 aya kadar gerekli şefkati gören bebeklerin, yetişkinliklerinde kaygı, saldırganlık ve stres düzeyleri diğerlerine göre hayli az olur.

Doğum sonrası düzenlemeler yapılmıyor değil. Ama düzenlemeler, asgari erginlik çağına kadar annesinin şefkat ve merhamet kanatları altında yetişmeyen çocuklarda gözlenen derin hasarlara çare olmuyor. Hakikatte çocuklarımız ruhen hasarlı yetişiyor; yetişkinlerimiz, yaşlılarımız ve genel olarak toplum da hasarlı bir sosyo-psikolojik düzeni sürdürmeye çalışıyor. Piyasa için nesillerimizi kendi ellerimizle heba ediyoruz.

İlahi yasa burada da hükmünü icra ediyor:

Kreş eken huzurevi biçer. Arpa ekilen topraktan buğday biçildiği görülmemiştir, ne ekersen onu biçersin. İnsan kişisel hayatının çevriminde yaşlanınca çocuklaşır; bakıma, şefkate ve sıcak aile ortamına muhtaç olur. "Çalışma hayatı, daha çok gelir ve kariyer" diye kreşe verilen çocuklar, büyüyüp de anne ve babalarını huzurevine verdiklerinde onlar da "Anne, baba, kusura bakmayın biz de çalışmak veya kariyer yapmak zorundayız, sizinle uğraşamayız" derler.




Alİ Bulaç - Zaman
 

nurul reþha

Well-known member
Ben bu konunun bizlere mühim bir mesaj verdiğini düşünüyor ancak Kreş eken Huzur evi biçer görüşüne de katılmadığımı beyan etmekte bir sakınca bulmuyorum.
Evvela şu bilinmeli; çalışmak vazifesi kadına değil erkeğe verilmiştir.Aile çatısı altında herkes görevini bilmeli ve o doğrultuda hareket etmeli kimse kimsenin işine karışmayacak lakin işlerinde de birbirlerine yardımcı olacak.Örn;Erkeğin işi çalışmak diyelim, kadında evinde iktisat etmesiyle ona yardımcı olacak.Yahut kadın bebeğine/çocuğuna bakmakla birlikte,erkekte eşinin yükünü hafifletmek adına çocukla ilgilenecek, ihtiyaçlarını karşılayıp baba olma hukukunun gereğini yerine getirecek.

Burada mühim olan çocuğun neden kreşe verildiği birazda bence.Belki bu söz, çocuklarını kariyer uğruna ne idiğü belirsiz olan farklı görüşlerle çocuklara farklı eğitimin verildiği kurumlara söylenmiş bilemem. Lakin günümüzde çocukların eğitimlerine ciddi manada çalışan kurumlarda var ve bu kurumların varlığı gözardı edilemez.Bu kurumlar ticari amaç gütmüyor mu sorusuna cevabım evet güdüyor.Ama yanında kurumun temel amaçlarına da bakmak gerek.

Çocuklara ilkin verilecek olan eğitim dini eğitimdir.Bunun üzerine fen ve ilmi eğitimi almalıdır.Temeli sağlam ve sarsılmaz olmalıdır.
Günümüzde çocuklara belli bir müfredat dahilinde dini eğitimin ahlak kurallarının kuranı kerim eğitiminin verildiği, anne baba hakkının anlatıldığı ve daha nice konuların eğitiminin verildiği eğitim kurumları var.Burada dininin temellerini bir nevi inşa ediyor çocuklar.Bu cihetle katılmıyorum bu söze.

Her anne evinde bilinçli bir şekilde bu eğitimi çocuklarına verse diye temenni ediyorum ama çocuklar illede bir eğitim kurumuna gidecekse belirsiz kurumlara gitmek yerine uyku saatlerince cevşen dinlenilen rnk kaynaklı eğitim verilen ney sesi ile huzur bulan en önemlisi dindar öğretmenlerin oluğu bir kuruma gitsinler derim.

Niyetim kimseyi eleştirmek değil kardeş yanlış anlaşılmasın uhuvveti zedelemek istemem.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Dilerseniz Yazara adresinden mail gönderebilirsiniz.

a.bulac@zaman.com.tr


Fakat şahsım adına şunu belirteyim yazı mükemmel ve çok yerinde çeşitli gözlemlerden elde edilen neticelerle de bilgi sunmuş.Bu sebeble yazara hususen teşekkür ederim.Allah Razı Olsun ...

Şimdi eğitim kurumlarına bakalım kendi fikrim;

Bizce el kadar bebelerin kreşlere çok zaruri kalmadıkça teslim edilmesi çok manasızdır.Fakat çok lazım ise dediğiniz gibi belirtilen hususlarda dinen uygun olan olmalı...

Bunun haricinde dünyada birçok yerde birinci sınıf öğrencisi bile bizim ülkemizdeki gibi günde yedi saat dersle bir okulda zorla oturtulmuyor.Ve çocuklar bu gidişatla başlayarak eğitim hayatının en sağlam zamanlarında ayakları yere basması gerektiğinde nefretle başarısızlıklarını sergiliyor.

Kreş döneminde ise ; çocuklar bizce en büyük örnekleri anne ve babaları olduklarından anne ve babalarının eğitimiyle büyümeli.

Çünkü çocuğun gözünde en büyük hayranlık annesine sonra babasınadır. Bu herzaman böyledir.

Anne çocuğuna o yaşlarda kendiyle örnek olmalı , yaşayarak...

Anne ne yaparsa çocuk da onu yapar..Görsel taklidi ondaki hayranlığın sonucudur.


Kreşler bizce ; sadece emanet edilen kurumlardan başka birşey değildir.


Başlangıçlar ve bitişler birbirine çok ince bir çizgiyle bağlanmış mesafede ise ; bebeklik,çocukluk ve ihtiyarlık...

Sevginin,ilginin ve alakanın en yoğun olduğu zamanlarda bu görevi vekalaten başkasına vermek,

ileride de huzurevi fikrini aynı çocuğa çok masumane gösterebilir.Yaşıtlarıyla vakit geçiriyor , türk sanat müziği dinliyor,eğlenceli oyunlarla vakit geçiriyorlar uygulamasını sağlayabilir..

Neden olmasın ?
 

nurul reþha

Well-known member


Zaman Gazetesi yazarının yazdıklarında hakikatli tespitler var mutlaka.Amenna.

Meb'in Okulöncesi amaçlarına genel olarak baktığımızda görürüz ki;

1) Çocukların beden, zihin ve duygu gelişmesini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak;
2) Onları ilköğretime hazırlamak;
3) Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetiştirme ortamı yaratmak;
4) Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamaktır.

Ve gözardı edilmemesi gereken meselelerden biride şudur.Ebeveynler neden çocuklarını Kreş ya da ana okullarına, ana sınıflarına gönderiyor.
Burada niyet çok önemli.Nice ebeveyn tanıyorum çocuğunu eline dolaşmasın diye okul öncesi kuruma gönderip kendisi alışveriş merkezlerinde, komşu gezmelerinde,sokaklarda fink atan.

Ya da çocuğunu saatlerce Tv programları başında bırakıp çocuklarıyla yeterince ilgilenmeyen aileler var.

Bu durumda çocukların değil önce ebeveynlerin eğitilmesi gerek.'Ana'okulu denmesinin sebebi birazda bu aslında. Anne- babalarda bugün daha bilinçli ve daha faydalı olmak için psikologlarla, alanında uzman çocuk gelişimciler ile işbirliği içindeler.

Diğer açıdan her çocuk normal gelişim göstermiyor. Okul öncesi dönemde çocuklarda öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, işitme engeli, mental reterdasyon(hafif-orta-ağır), görme engeli vs yetersizlikler yada üstün zekalı olma gibi durumlar görülebiliyor. Ve ne yazık ki her zaman aileler erkenden durumu fark edemeyebiliyor.Okul öncesi eğitimde çocukların gelişimleri düzenli aralıklarla takip edildiğinden bu tür durumların farkına daha çabuk varılıp erken teşhis ve müdahale ile yetersizlikler en aza indirgeniyor.

Ve bu tür bireylerin topluma kazandırılması ve anormal olarak görülmemesi ve sosyalleşebilmesi için kaynaştırma eğitimi doğrultusunda hareket edilmektedir.Buda okul öncesi eğitimin artılarındandır.

Sorunlardan biride günümüzde tek çocuk olma ve çevresel şartların kısıtlı olması nedeniyle çocukların bu kurumlara verilmesi.Çocuklara uygun, akranlarıyla birlikte olabileceği güvenilir alanlar sağlanmadığından aileler yarı zamanlı da olsa çocuklarını bir eğitim kurumuna gönderiyorlar.

Çocuk yetiştirmek ve çocuk büyütmek çok farklı şeylerdir.

Çocuk sütten kesilir kesilmez, kötü huylar edinmeden eğitimine başlanmalıdır. Çocuğun ilk eğitimi ahlak eğitimidir ki bu da çocuğu kötü arkadaşlardan uzaklaştırıp, iyi arkadaşlarla oynamasını sağlamak, onu iyi davranışlara teşvik etmekle olur. [İbn-i Sinâ, Kanun ve Şifa]

Hz. Ali (k.v.) : “Sizler; çocuklarınızı bulunduğunuz zamana göre değil, onların bulunacağı zamana göre yetiştiriniz.” buyurmaktalar.

Çocuklarımızı yetiştirirken bu kaideleri göz ardı etmemeliyiz.

Ne yapılırsa yapılsın anne-baba sıcaklığını, sevgisinin yerini, tebessümünü hiç kimse tutamaz.Ebeveynler kendilerini geliştirmeli ve çocuklarını ev ortamında onlara uygun sosyalleşme şartları sağlayarak eğitmeli ve öğretmelidirler.Yoksa çocuğunu başından savmak ve yükümlülükten kurtulmak için asla çocuğunu okul öncesi kuruma vermemelidir.Bu tür kurumlar ailelere destek amaçlı olmalıdır bence. Annelerin de çocukları ile birlikte eğitildiği yerler haline getirilmelidir.Yoksa Sait Çamlıca'nında dediği gibi ana okullarını kullanım amacına uygun olarak değerlendiremezsek, “Anaokulunda ANA yok, huzurevinde HUZUR yok!” sloganıyla tanımlanan, modern çağın farklı problemlerine kapı aralamış oluruz.

Selametle


 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Yazınızı mail adresine yollar mısınız ?

Bizim fikrimiz her anne evladını kendi ve İslami kriterlere göre evinde yetiştirmelidir.Bu süreç içerisinde diğer ticari kurumlarını zengin edeceğine; evini dersane yapabilir bildiklerini tebliğ edebilir.

Bu şekilde hem kendi evladına örnek olur hem de başka ailelerin annelerini aynı kriterde yetişmesi için hizmete de yardımcı olur.

Üç yaşında bebenin ney dinlemesi ya da fon kağıtlarıyla el işi yapması onda kalıcılık sağlamaz.Hatta ileride ona bunu yaptıranı da hatırlamaz.Ama anneyi unutmaz !..

Vesselam..

Makale süper ötesi güzeldir ve haklıdır.Siz kendi bildiğinizi kendinizce uygulayabilirsiniz.

Neticeler ileride alınır ...
 

nurul reþha

Well-known member
Kardeş burada yazdıklarımı yazarın mailine yolladım, hatta daha detaylı baksın diye de forumda açılı olan bu konunun linkini de attım.
Fikirler kurşun geçirmez.Üç yaşına indirgeyerek bakmıyorum bu konuya okul öncesi eğitim 3-6 yaşı kapsıyor.
Ayrıca meseleyi üç yaşındaki çocuğun ney dinlemesi ya da fon kartonları ile sanat etkinlikleri yapması diye basite de indirgeyemem.Çünkü bu dediğinizden ibaret değil benim bahsettiğim yerler.
Ben gördüğümü ve bildiğimi söylüyorum.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Kardeş burada yazdıklarımı yazarın mailine yolladım, hatta daha detaylı baksın diye de forumda açılı olan bu konunun linkini de attım.
Fikirler kurşun geçirmez.Üç yaşına indirgeyerek bakmıyorum bu konuya okul öncesi eğitim 3-6 yaşı kapsıyor.
Ayrıca meseleyi üç yaşındaki çocuğun ney dinlemesi ya da fon kartonları ile sanat etkinlikleri yapması diye basite de indirgeyemem.Çünkü bu dediğinizden ibaret değil benim bahsettiğim yerler.
Ben gördüğümü ve bildiğimi söylüyorum.


Biz neyi yansıtamadık anlamadım.Diyoruz ki ; sizin tercihiniz o olabilir.Fakat doğrusu çok mecburi olmayanlar evlerinde bakmalı ...

Geçen gün Kur'an- Kerim okuyorduk ve yeğenlerim bir bir gelmeye başladı yanıma ve anneleri de takip ediyordu bizi..

Çocuklar altı ve üç buçuk yaşında...

Bizden takip etmeleri için Kur'an istediler.Ötesi mi var !...

Anne takliddir çocuklar için...Fakat çocuğunu kreşe teslim edip avm lerde geziyorlarsa diyebileceğim fazla bişey yok..

Doktor vs. gibi zor mesleklerden ise onlara yardımcı olabilmek adına Dindar eğitim kurumlarına teslim edilmeli..

Yazan Ağabeyimizin bu yazısı için de çok teşekkür ediyorum.Dilerim herkes birgün evine döner...



Bu da bizim tercihimiz.Belli ki kreş öğretmenisiniz.

Size başarılar dilerim.Yoksa bu kadar damarınıza dokunmazdı.
 

nurul reþha

Well-known member
Maşallah.Ne kadar güzel ki sizin yeğenleriniz bu tür ortamlarda yetişiyorlar.
İnşallah bir gün bu dediğiniz gerçekleşir de her anne kendi evladını layıkıyla yetiştirir.
Tercih meselesi dediğiniz gibi.
Allah muvaffak etsin cümlemizi.
 

nurul reþha

Well-known member
''Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç' ın cevabı;''

Teşekkür ederim, hem yazınızı hem Risale Form'daki diğer yazı ve değerlendirmeleri okudum. Hamdolsun meseleyi anlayan kardeşlerimizin sayısı giderek artıyor.


Selam ve dua ile
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
''Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç' ın cevabı;''

Teşekkür ederim, hem yazınızı hem Risale Form'daki diğer yazı ve değerlendirmeleri okudum. Hamdolsun meseleyi anlayan kardeşlerimizin sayısı giderek artıyor.


Selam ve dua ile


Teşekkür ettiğimiz Yazardır.Düşüncelerimizi dile getirmezse zaten bu konuyu buraya eklemezdik.

Allah Razı Olsun Tekrardan kendisinden..

Değerli Abimiz bile açıklamaya fazla gereksinim duymamış zira konu gayet açık ve net...
 
Üst