'Kilometrelerce uzaktan Madagaskar'a gelmişsiniz...'

Sergerdan

Well-known member
M. Sacid ARVASİ
Tarif edemediğim bir hisle çıkıyordum uçağın merdivenlerini. Bulut bulut olmuştu gözlerim. Madagaskar’dan ayrılıyordum. Buraya geldiğimde, uçaktan indiğim ilk anki korkulara bedel, tuhaf bir burukluk vardı şimdi içimde. Yerime oturdum. Yaşadıklarım bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Gayriihtiyarî iki damla yaş süzüldü gözlerimden ve içimden, “Yapan Sen’sin, eden Sen!” dedim.
. . .

http://sizinti.com.tr/konular.php?KONUID=3356
 

Sergerdan

Well-known member
Güzel bir yazı ;fedakarlıklarla meşgul insanların hala var oldugunu hissettiriyor,sevindiriyor._________________________________________________
Madagaskar, Hint Okyanusu'nda, dünyanın üçüncü büyük adası. Yüzölçümü Türkiye kadar olan; ama nüfusu 20 milyon civarında bir ülke... Her türlü meyveye sahip... Pirinç, ülkenin en önemli yemeği... Hatta bazı evlerde kahvaltıda bile pirinç yenir.
Halkının çoğunluğu Endonezya kökenli... Genelde hallerinden şikâyet etmeyen, çok nazik insanlar. Lemur isimli, gözleri fener gibi olan, maymuna benzeyen, sadece bu ülkeye ait bir hayvan var. Ayrıca bu ülkeye 'vanilya' memleketi de denilebilir.

Madagaskar'ın çoğunluğu Hıristiyan; yüzde onu Müslüman... Bu Müslümanların da sadece yüzde beşi Sünnî... Şiiler çoğunlukta. Bilhassa Saddam'ın zulmünden kaçan Şiiler buraya gelmişler. İran da devlet olarak bunlara sahip çıkmış...

Resmî dilleri Fransızca, buraya zamanında Fransa bir sömürge olarak girmiş. Halkın konuşma dili Malgaşça...

Başşehri Antananarivo'da, College La Lumiere lnternational, yani Işık Koleji var. 120 öğrencisi mevcut. 20 öğretmenin üçü Türkiye'den, birisi de Kırgızistan'dan... Kırgız öğretmen, Kırgızistan'daki Türk okullarından yetişmiş ve öğretmen olduktan sonra Türk öğretmenlerle beraber Madagaskar'a gelmiş... Kendisi bilgisayar öğretmeni...

Madagaskar'da toplam Türk sayısı on kişi...

Öğrenci velilerini evlerinde ziyaret eden Türk öğretmenleri, aileler sevinç, saygı ve hayranlıkla karşılıyorlar... Öğretmenler Müslüman diye helal et bulup onlar için özel yemek yapıyorlar.

Hem üniversitede okuyup hem Işık Koleji'nde belletmenlik yapan bir öğrenci, okulda bekçilik yapan Madagaskarlı ile her gün sohbet ediyor. Allah bu bekçiye bir oğlan nasip edince hiç düşünmeden belletmenin ismini veriyor. Şimdi Madagaskar'da iki tane Veli var...

Bir gece on kişi hırsızlık için okula giriyor ve iki öğretmeni hırpalıyorlar. Okul aile birliği başkanına haber verilince, hemen eşiyle harekete geçiyor, hızlı davransınlar diye arabasını şoförü ile beraber jandarmaya veriyor. En üst makamdakileri arayarak, "Onlar benim öğretmenlerim, o okul benim okulum, benim çocuğum da orada okuyor. Hırsızları derhal yakalayın!" diyor. İşi sonuna kadar takip edip hırsızları yakalatıyor. Jandarma, "İşte suçlular, sizi dövdükleri gibi..." dese de yürekleri sevgi çarpan öğretmenler hiçbir şey yapmadan sadece gözlerinin içine bakarak "Niçin?" diye soruyorlar. Jandarmaya da, "Biz buraya onları dövmek için gelmedik." diyorlar. "Acaba bu yüzden Türkiye'ye döner misiniz?" deyip telaşlanan velilere, "Biz geri dönmeye gelmedik!" cevabını veriyorlar.

Bu anlatılanların bir kısmını Almanya'ya gelen, kolejin İngilizce öğretmeni Ökkeş Özgüven'den, bir kısmını da Türkçe Olimpiyatları'na gelen Kasım öğretmenin Samanyolu Televizyonu'nda bir programda anlattıklarından aktardım.

Ökkeş hocanın yanında 14 yaşındaki öğrenci Raveloson Andrisoa Fitiavana da vardı... O kendisine kısaca Fy diyor. Annesi diş doktoru, babası doktor... Onunla Türkçe konuştuk. Almanya'daki Türkleri çok sevmiş... "Sıcakkanlı ve sevecenler... Türk yemekleri çok hoşuma gitti." diyor. Ayrılırken gazetedeki odamda bana Barış Manço'nun 'Gül Pembe' şarkısını okudu. Kelimeleri telâffuzu ve söyleyişi çok güzeldi!..


01 Temmuz 2007, Pazar

Zaman


images7bd2.jpg

_________________________________________________

'Kilometrelerce uzaktan Madagaskar'a gelmişsiniz...'


Ökkeş Özgüven öğretmen, Madagaskar'dan öğrencisi Raveloson Andrisoa Fitiavana ile Almanya'ya gelirken okul aile birliğinden bir öğrencinin annesiyle beraber yola çıkıyorlar. Hanımefendi, ticaretle uğraşıyor. Eşi de ülkenin elit tabakasından büyük bir müteahhit...
Onları Almanya'da evinde, eğitim hizmetlerine destek veren bir insanımız misafir ediyor. Ökkeş öğretmenle ev sahibi bir ara çok samimi şekilde muhabbete dalıp gidiyorlar. Bir müddet onları seyreden Madagaskarlı hanımefendinin dikkatini çekiyor; sanki şoke oluyor ve hocaya, "Siz gerçekten ilk defa mı karşılaşıyorsunuz?" diye soruyor. O, "evet" deyince, "Öyle samimi bir sohbetiniz var ki; sanki yıllardır birbirinizi tanıyorsunuz da hatıraları konuşuyor gibisiniz!" diyor. Bir gün sonra hanımefendinin Paris'e dönmesi gerekiyor. Çünkü oradaki işini görüp ülkesine öyle dönecek. Uçak biletinde ekstra bir ödeme gerekiyor. Yüz Euro gibi bir farkı ona hissettirmeden ödemek istiyorlar. O bunu fark edince hemen itiraz ediyor; "Olmaz... Siz beni bilmiyorsunuz ki? Bu fazla... Kabul edemem." Ona, "Siz bizim misafirimizsiniz, başımızın tacımızsınız. Ne olur kabul edin." diye çok içten bir istekte bulunuyorlar. O kabullenmekte zorlansa da bu samimiyet ve bu sıcak ilgiden dolayı çok seviniyor. Memnun bir şekilde ayrılıyor.

İngilizce öğretmeni Ökkeş Bey: "Öğretmenler olarak bütün öğrencileri ve ailelerini yakından tanıyıp tanışmak için evlerinde ziyaret ettik... Çoğu Hıristiyan, buna rağmen bizim Müslüman olduğumuzu bildikleri için, bizim için özel helâl et alıp yemek yaptıklarını gördük. Bir aile yaş pasta yapıp üzerine, "Evimize hoş geldiniz" diye yazmışlar. Kurban Bayramı'nda et dağıtıyorduk... Yağmur da iyi yağıyordu. Öğrencilerimizden birisinin ailesi de bizimle beraber dağıtmak istedi. Biz, "Islanacaksınız; lütfen içeri geçin!" diye ısrarımıza rağmen, "Siz kilometrelerce uzaktan buralara gelip bu fedakârlığı yapıyorsunuz. Bırakınız biz de bir parça fedakârlık yapalım." dedi. Yağmurda etlerin başına bir şey gelmemesi ve fakir halkın eline bir an önce ulaşması için bizimle koşturmaya başladı." dedi.

Maalesef propagandanın ince taktiği pek çok gerçekleri tepetaklak ettiği gibi bazı medya organlarının kasıtlı yayınları Madagaskar'da ülkemizle ilgili yanlış bir kanaati oluşturmuş. Sömürge anlayışlı haber ağları, yerli halkı uyutmak için, Türkiye'de araba tekeri patlasa sanki atom bombası patlatılmış gibi ülkemizi terörün kaynadığı bir yer gibi lanse etmiş. Ama adanmış ruhlar, eğitim gönüllüleri, bu yanlışları bilfiil bertaraf ediyorlar. Bilhassa Türkçe Olimpiyatları geniş bir ufuk açtı. TUSKON'a da düşen büyük vazifeler var...

Bir zamanlar Orta Asya'da verilen eğitim hizmetleri şimdi geri dönmeye başladığı gibi, Afrika'ya yapılanlar da inşallah geri dönecek. Evet şimdi Orta Asya'da Türk okullarında yetişip öğretmen olanları, Avrupa'da ve Afrika'da hizmet verirken görüyoruz... Afrika'nın eğitim gönüllüleri de başka yerlerde; ama en başta kendi ülkelerinde olmak üzere eğitim verecekler. Hem de herkesi kucaklayan insan eksenli bir eğitim sistemiyle...


02 Temmuz 2007, Pazartesi
Yorum Yaz | Gönder | Yazdır
 

selsebil

New member
Gönüllerindeki sevgiye gözümüz şahit olmuştu çoğu zaman. Bir kaç ay olmuştu henüz kendi memleketimden ayrılıp yine aynı vatan toprağı üzerinde ama kmlerce ötedeki geçici memleketime hizmet gayesiyle gidiyorum sanışım ve gidişim. İşte gerçek sevgilerine asıl şahitliğim oralarda başladı. Bu davaya sevda öyle böyle bir sevda değildi ne büyük yürekleri vardı sevgiyle, umutla, ışıkla dopdoluydu. Şahidi olsamda henüz tam manasıyla idrakine varamadım bu sevginin derinliğinin ve anladım ki idealist söylemlerin adamı olmak için gerçek muhabbeti tatmak gerekiyormuş ve dedim ne mutlu gerçek sevgiyi tatmışlara ve ne yazık :'( benim gibi uzak kalmışlara... Dava sevdalısı bu abilerimiz, ablalarımız yeryüzünden eksik olmasın hiçbir zaman biz bu topraklarda onları anlayamasakta onları anlayabilecek olan sinesi sevda yüklü nice alperenler var uzak kıtalarda bilinmeyen yerlerde Rabbim yollarını bahtlarını açık eylesin bizlere de hakiki sevdayı tıpkı hizmet eri bu abi ablalarımıza duyurduğu gibi duyursun inşallah...
 
Üst